Arzum Uzun Quotes

In this story I am the poet You're the poetry.

Don't feed your ego with my soul.

End of the Summer It was end of the summer And my heart was broken but i was smiling, laughing, making jokes Like there was nothing bleeding inside As always.

I killed my ex lovers and buried to my memories' grave. It is January And I am tired of being brave.

This love is hard core. Let's make it soft porn.

I just wanted to be your fool. But you were too fool to understand.

Tell me a story. Be my storyteller.

And life goes on like this, an uncomplete poem.

I love you in my very own way. Like a stone loves the mosses around it Like a sea loves the pebbles in it Like a coincidence... Taking you as the way you are, With all the bruises, scars and broken parts all around you and your heart. I love you in my very own way By throwing the stone, the mosses, the sea and the pebbles to your head Like i want to kill you. Just because of envying the love That my heart spend on you.

Mean words Once upon a time, I loved you But I will never I swear.

Love was not enough to fight or I was not worth to fight.

You know it wrong honey. I am friendly. I am not user-friendly.

En iyisi bir ara gidip beynimi aldırmaktı. Bir kadın olarak beyine, hele ki benimki kadar karışık olanına, böyle bir dünyada pek ihtiyaç yoktu.

Take every breath as an event.

The best revenge is the time. Time takes it's revenge all the time.

Love was not enough to fight or i was not worth for fight.

Once upon a time I fell in love Lost myself And find another one.

Bleeding for a decade For a decade, We bleed like there is no hell but the earth We bleed like we were born to dare We bleed like there is nothing alive inside. We find a clue After a decade Bleeding is just to breath Simply keeps us alive.

easy to love. easy to loose.

Sex is a thing, love is everything.

I maybe such a pain in the ass, But in a good way. I give you pleasure at the same time!

Sevişemeyenlerin atarlandığı o tatlı saatlerdeyiz. Bi de sevişip ruhunun açlığından uyku tutmayanlar var ki, bence sevişemeyenler onlara bakıp hallerine şükretmeli. Ve çünkü yalnız olmak, yanında biri varken yalnız hissetmeye yeğdir.

I was always happy when he was around. My heart did not stay still in it's place even. Nowadays my stomach replaced my heart. I was filling my stomach as long as my heart stayed empty. Just because of filling somewhere inside of me.

I found the kingdom of far far away, prince charming would not be so far.

I don't have problems. I am a writer. I am the problem.

A Very Short Poem for Poor Lovers You’ve got nothing, I’ve got nothing, And it’s not a good thing.

I love you" he said. I did not say anything. What could I say? If i said i love you too, i had perpetual punishment for being a liar.

And then you leave the memories behind. When you look at the pictures It seems like it was always fun. But you know that in that photos everyone was actually broken deep down inside. Wounded. Bleeding. Crying and yelling at the same time. They were some kinda wounded birds... Eagles, wrens... When you remind that, you became some kinda phoenix. And life goes on like this. like an uncomplete poem.

I am not bold, just blind.

Elim ayağım buz kesti! Dört kişinin aynı anda üzerine vardığı Fatmagül gibi çayırlarda koşarak kaçmakla, durup tecavüzün tadını çıkarmanın arasında kaldım.

I don't want to break my memories with you.

Aşk savaşmak için yetmiyordu ya da ben savaşmaya değmiyordum.

All nations are like a fairytale princess. Waiting for their prince charming to save them.

I know myself; After a while, I'll pretend like you never existed Not like you're dead.

at first sight everyone seems like human.

Love is bold. Love is blind.

Kendimi on beş yaşında evlatlık verilmiş Kınalı Yapıncak gibi hissediyordum. Kalabalığa girdiğimde nasıl davranacağımı, ne diyeceğimi bilememekten korkuyordum.

Eski sevgilimle yatıyordu. Yani bir yerde akraba sayılırdık! Aramızda bir tür pipi kardeşliği oluşmuştu! Ya da kuku kardeşliği.

Seni seviyorum!" dedi. Cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki? Ben de seni seviyorum desem, yalancılıktan müebbet yerdim!

Erkekler, karıların evine çöreklenmeye bayılıyordu! Hemen “biz” diyor pezevenk! ‘Nereden “siz” oldunuz? Ne ara oldunuz? Sen ne ara o evi, kendi evin sanmaya başladın?

Bir avuç rüşvetle, dünyadaki her şeyin sevgisini satın alabilir, sonra da seni sevdiğini düşünerek avunabilirdin.

Herifi kaptırdığım yetmiyormuş gibi bir de karıyla evleniyordu! Benimle üç senede alamadığı evlilik kararını, onunla üç-beş ayda almayı başarmıştı!

Olur…” dedim. “Sevişecek kimseyi bulamazsam ararım!” “Sevecek başka kimsen olmadığını anlayınca arayacaksın!

Kalbime de, aklıma da tüküreyim! İkisini toplasan, ortalama bir pipinin gösterdiği kararlığı gösteremiyorlardı.

I spit out to my heart and my mind. when you collect them together, they can not show the resistance of a average dick.

I spit out to my heart and my mind. when you collect them together, they can not show the resistance of an average dick.

Love is like gamble. From the start you know you'll loose everything you have.

We were the remnants of a life ruined by wrong moves.

Okay," i said. "If i can not find anybody to have sex, i call you." He smiled. "When you'll find out you have not anybody to love, you'll call.

İnsan, kendisini sevmeyen birinin aşkını kazanmak için ne kadar sabrederse etsin, eli hep boş kalıyordu, hep zarara giriyordu. İnsanı içeri sokuyordu aşk; aşık olanı, kaybeden yapıyordu.

Bırak Türk filminden kurtulmayı Hülya Koçyiğit’ten Filiz Akın’a bile terfi edememiyordum. Hülya’nın kaderi biteviye trajediydi. Filiz, filmin sonunda arada bir mutlu oluyordu en azından.

I could not even guess that day how many more men I would say that I would say you were beautiful in dreams! But I greet, I made love, and every time… I said, I wish you remained as a dream.

O yanımdayken hep mutlu olmuştum. Kalbim mutluluktan yerine sığmamıştı hatta. Şimdiyse kalbimin yerini midem almıştı. Kalbim boş kaldıkça midemi dolduruyordum. Sırf içimde bir yerler dolsun diye.

Anlatmadığım ne kalmıştı? Bunları da anlatıp bitirdiğimde, birlikte olma şansımız kalmamış olacaktı. Bir kadın hakkında bu kadar çok şey bilen bir adam, onu nasıl sevebilirdi? İşin bulmacası nerede kalırdı?

YOU MEANS BE MINE You've asked me a question: Do i want you? In this phrase, 'you' means So many things my dear... You means, The bruises of your soul The wrong parts of your thoughts, The diseases of your being. You means a lot of things my dear... Broken hopes, wounded hearts, tipsy nights An ignoble past And a kid Crying inside. You means a lot, my dear. You means the man I don't dare to- You've asked me Do i want you No. I dont't want you. But I want you To be mine.

Daha birkaç ay evvel, ne güzel, basit bir hayatım vardı. Dünyadan haberim olmadan, köpek gibi çalışarak, kıçı kırık bir oyuncuyu sevgilim sanarak yaşıyordum. Her şey ne kadar kolaydı o zaman. Keşke zamanı geri alabilseydik. Keşke Sinan beni Aylin’le aldatmasaydı… Şu masadan, yedi ay öncesine ışınlanabilmek için nelerimi vermezdim!

It could not have been by chance that God sent me among so many different mentally ill people. He was obviously giving a message... He was saying, "Watch and see." Don't make the same mistakes again. Don't try to exist by shouting. Never insult the man in front of you. Learn to empathize. And knowing your limits. And to be silent. Accept. Understand. And stay away! The swamp you call a relationship is not for you right now! You die. Even I can't save you.

The good thing about divorce is that you're free now. You will not feel the burden of anyone on your back. The downside is you don't know what to do. You don't know how to give up on everything you've gotten used to, the order you've established, the person you've become, and how you'll manage to be yourself again. Divorce is like hitting a wall. Hit the wall and soar into the sky. gap in between. Space after. It is an effort to adapt to a life, a world that you think you are living but you know nothing about. When you are married, you realize that you are actually dead, when you get divorced, with the pains you go through to give birth to yourself again. You try to exist again.

Günün sonunda her aşk, bir Mustafa Sandal şarkısında bitmeye mahkumdur: -Egoma ters düşüyosun, çek git burdan!

Benim ölümüm, dünyanın kalanı için hiçbir şeyi değiştirmiyordu neticede. Dünya yine, aynı çirkin dünyaydı işte… İnsanlar, yaşıyor, inanıyor, aldanıyor ve hiç acımadan aldatıyorlardı birbirlerini; belki en çok da kendilerini. Ve ölüm, değiştirmiyordu hiçbir şeyi. Biri ölüyor, kalanlar düşünüyor, ardından da geri dönüyorlardı dünyanın mevcut çirkin haline. Yine aldanmaya, aldatmaya ve fark yarattıklarına inanmaya devam ediyorlardı. Hepsi biliyordu aslında, kendilerini oyalayıp zaman geçirmekten başka bir şey yapmadıklarını; ama yine de inanmak istiyorlardı, varlıklarının önemine.

Biliyordu artık; asıl kumar, aşktı. Aşık olmak, kumar masasına oturmaktan farksızdı... Bu durumda, en büyük kumarbaz da kendisiydi; aşık olan, kumarbazın kralıydı!

Birini ya da bir şeyi çok istemek, anlaşılabilir bir durumdur her zaman benim gözümde. Yani, çok istemeyi anlayabilirim. Çok istediği bir şeyi elde etmek için çaba gösterenleri de anlayabilirim. Ama çok istediği bir şeyi alamayınca gözü dönenleri anlamam mümkün değil-di bir zamanlar; hele ki o istenilen başka bir insansa!

Saplantı tutkuyu, tutku yıkıcılığı doğurur. Yıkıp yok etmeye başlarsın ne varsa; hiç farkına varmadan. Acımazsın. Acımak aklının ucundan bile geçmez!

Tutkunun karşısında duramazsın, saplantıya kafa tutamazsın. Ancak kölesi olabilirsin onun! Ve ancak yeni saplantılar edinerek kurtulabilirsin ondan… Saplantının panzehiri saplantıdır; tutkununki de tutku!

Anlar vardır... Zamanın donduğu anlar. O anlardan birinde, mal gibi kalakalırsınız. Yeni bir şey keşfetmiş, yeni bir yola girmiş gibi hissedersiniz kendinizi. İyi bir andır o, bir bakıma. Koşullar uygun olduğunda, en iyi anıdır belki de yaşamınızın. Ama o anda, içinde bulunduğum durumda, kafamı daha da karıştıracak bir an olmaktan öteye geçemedi ‘o’ an.

Kanal değiştirmek ne sıkıcı bir işti bu ülkede; tüm kanallarda aynı aptal drama dizileri oynuyor, herkes ağlıyor, herkes aldatıyor, herkes aldanıyordu… Herkes aşıktı! Herkesin aynı anda aşık olması yeterince anlamsız değilmiş gibi, gençlik dizileri de dahil olmak üzere her yer, entrikadan geçilmiyordu! Sürekli, birileri birilerinin ayağını kaydırıyor, tuzaklar kuruyor ve bunu anlayamayan diğerleri de hayatlarının felaketleriyle yüzleşiyordu.

Ah ulan! Aşıktım be! Üstelik herif de bana aşıktı… Ama aşk sürüngenlikten başka bir şey getirmiyordu bana… Bir de kalp kırıklığı. O yüzden aklımı kullanıp güvenli olanı seçecektim: Aşkından öldüğüm değil, hoşlandığım ve bana daha güvenilir görünen adama gidecektim.

Gerçi şimdi mesele bu değildi. Mesele Cenk’ten kirlettiği namusumun hesabını sormaktı. Man Down klibindeki Rihanna gibi hissediyordum kendimi şerefsizim! Gidip herfiçioğlunun kafasına sıkacak, sonra da polise teslim olacaktım! Tabii benim tabancam yoktu. Zaten bir yerden tabanca bulsam da kullanabileceğimden emin değildim.

Yarım saat geçmeden, tek gecelik ilişkilerin nasıl olması, sonrasında nasıl davranılması gerektiği konusunda, kendim dışında herkese faydalı olabilecek tüyolar ihtiva eden on numara bir yazı yazmayı başarmıştım. Aferin bana! Şimdi esas mesele yazdıklarımı uygulayıp uygulayamayacağımdı. Mesela yazar, “Kendinizi hazır hissetmediğinizde tek gecelik ilişki yaşamayın…” diyordu. Ben, kendimi ne zaman hazır hissetmesem o zaman tek gecelik ilişki yaşıyordum. Sonra diyordu ki, “Bir kere seviştiğiniz bir adam, size aşık olmuş demek değildir. O gecelik size gösterdiği nezaketten etkilenmeyin.” Bak işte orası zordu… Cem’in bana o gece gösterdiği nezaketten sonrasında da geliştirdiği hayvansı tavırdan çok pis etkilenmiştim. Yazarımız şöyle devam ediyordu: “Ne yaptığınızı tam olarak hatırlamadığınız bir geceyi asla sorgulamayın…” Ama ben, sorgulamadan duramıyordum! Hatırlamıyordum ve hatırlamadıkça da deliriyordum. Son olarak şöyle bitiriyordu yazar: “Tek gecelik ilişki olarak başladığınız bir şeyde asla mutlu sona ulaşamazsınız. Kendinizi kandırmayın.

Somebody take love from the place where it fell.

KELİMELER Kelimelere dikkat et, Özellikle mucizevi olanlara. Mucizevi olanlar için en iyisini yaparız, Bazen böcek sürüsü gibi toplanırlar Sokmazlar ama bir öpücük bırakırlar. Parmaklar kadar iyi olabilirler. Oturduğun kaya kadar güvenilir... Aynı zamanda hem papatyalar hem de yaralar gibi... Sözcüklere aşığım, evet. Tavandan sarkan kuğular onlar, Kucağımda duran altı kutsal portakal, Ağaçlar onlar, yazın bacakları, Ve güneş, onun tutkulu yüzü. Genellikle yanılttılar beni. Söylemek istediğim çok şey vardı, Çok fazla hikaye, görüntü, atasözü ve saire... Ama kelimeler yeterince iyi değil. Yanlış olanları öptü beni. Bazen bir kartal gibi uçarım Ama bir çalıkuşunun kanatlarıyla. Yine de dikkat etmeye çalışırım Ve onlara nazik davranmaya. Kelimeler ve yumurtalar dikkatle taşınmalıdır. Bir kere kırıldılar mı, tamiri imkansızdır.

Biri aşkı düştüğü yerden kaldırsın.

All the talks are talking to yourself Dialogue is a lie. Monologue is the world. People say what they want to hear Writers write what they want to read Everybody is selfish Nobody accepts. Everyone faces with the evil in themselves No one understands.

I opened to love. Like every woman. I thought I couldn't exist without loving something to death. I believed that I could be loved by loving. I thought if I love so much, that they won't go.

After paying the price There is no love you can't experience.

You know what's good in truth? If you tell, no one will believe.

When you get married, you realize that you are actually dead, when you divorce, with the pain you have to give birth to yourself. You try to exist again.

As soon as I saw him, I realized that everything had started to change completely and that it would never be the same again. Even though I had resisted for months, I was finally starting to get carried away. This is stupidity, for example, I fell in love.

Whenever a man looks you in the eye and starts chanting "I'm not like them...", rest assured, he's a thousand worse than them.

Some "hello" are themselves goodbye. You hear, you see, you feel. But still... Hello, you say. Welcome. Even knowing it's going to end. Besides, endings are better than beginnings. You know the beginnings. What you don't know... I am the poet in this story, the poem is you. I'll make you up in a minute. And you will become flesh and blood again. You will come as you are, and you will go with the version in me.

At the end of the day, every love is doomed to end in a Mustafa Sandal song: -You're contradicting my ego, get out of here!

I was angry. Not because of what he did or said. For breaking my hope with what he did and said, and for making me regret once again that I left Tolga. Will I always find the same men? Will I always play the same role? As long as I don't change, maybe it would be

And you, dear frog, you have neither tail nor fin... But don't worry, you're with us!

Don't try to love someone whom I can't. I made myself someone to grow up in the jungle of the unlovable and still love. In order not to die. And because lovelessness kills people. An empty heart prepares its end. But don't force yourself. If I can't love someone... You can't love at all. Don't be fooled by its looks. All feral cats look cute. When you reach out your hand, you know you'll never get your arm back. And what's worse is that you left your life in their teeth.

449 / 5.000 Çeviri sonuçları Did you notice that December isn't over? It never ends. Neither November nor December. They both seem to have come to stay forever. It remains. It leaves traces. When it's gone, when it's over, you won't believe it. Moreover, love is not different in November. It's just a translation fault easily. But it's a good time to force love. It is the dream of entering the new year with a new love. You do your best to find love before December ends. And sometimes, you hit a wall very bad.

Kalbimi açık bıraktım. Kötü anlamıyorsun, değil mi?

Do not deny it. Accept it. You can fight anything you are aware of. Even with yourself...

Friends... Friends you feel safe as long as they surround you. You talk to your friends separately, your heart tells it separately most of the time. You can't even name what you feel, you can't share it with the world when you can't make sense of it. Denial is your greatest weapon on that front. The more you deny it, the more you think your feelings will fade.

He smiled. It was a heartbroken smile. And that heart wasn't the one I broke. A thousand mistakes before me, it was a heart that had been broken many times, shattered, fastened with plasters. A dead heart that looks like beating, that looks like alive. Can you resurrect a dead heart?

Everyone has sins You are my biggest one. And I do not sin that I do not know.

I'll take my hands off you, the waters will calm down. Let go of the blur. Let those waters remain still. More than just drifting with the current, I need to keep my head on the surface. I don't want to drown. Let me survive. Let me breathe.

LOVE DRAW THE WEAPON AGAIN FASTER THAN ME.

We were emotional cowards of the average world. We thought everyone we said we loved was going to leave us.