Zikir Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Zikir. Here they are! All 8 of them:

Hujung akal itu fikir, pangkal agama itu zikir.
Hamka
Apabila Alang bertanya bagaimana untuk mengubat hati tadi, secara berbisik Aqmar menjawab... ubat hati ada lima caranya. Bunyinya macam senang aja, baca Al-Qur'an dengan memahami maknanya sekali. Selain itu mendirikan solat malam dan berkawan dengan orang soleh. Yang keempat dan kelima ialah puasa dan zikir yang berpanjangan.
Noor Suraya (Surat Ungu untuk Nuha)
Me"manusia"kan manusia. Fikir dan zikir jangan dipisahkan. Fikir tanpa zikir tertipu. Zikir tanpa fikir keliru! Jangan mencari yang tersirat hingga menghampiri yang sesat.
Pahrol Mohamad Juoi
Zikir adalah Anda menyadari segala sesuatu secara menyeluruh. Anda tidak bisa melihat pohon tanpa menemukan Allah. Anda tidak bisa bangun tidur tanpa mengingat Allah. Anda tidak bisa mimpi tanpa kesadaran tentang Allah. (h.20)
Emha Ainun Nadjib (Kalau Kamu Ikan Jangan Ikut Lomba Terbang)
Zikir, hatırlamak ve hatırlanana münasip duygu, ifade ve davranışlara yönelmektir.
Murat Menteş
...Beni allak bullak eden o deneyimden, Peder Pertuso'nun yıllar önce ezberlettiği ve kim bilir hangi yazarın kutsal şeylere ilişkin sözlerini alçak sesle bir zikir gibi yineleyerek çıktığımı anımsıyorum bir tek: "Bedenin güzelliği bütünüyle tendedir. Erkekler o tenin altında ne olduğunu bir görseler, kadına şöyle bir bakmakla bile mideleri altüst olurdu: Bu dişi cazibe, pislikten, kandan, salgıdan, safradan başka bir şey değildir. Burun deliklerinin, boğazın, karnın içinde gizlenenleri düşünün hele... Parmağımızın ucuyla bile kusmuğa ya da pisliğe dokunamayız, peki nasıl olur da kollarımızın arasında bir dışkı çuvalını sarmayı arzulayabiliriz?
Umberto Eco
Amigdala'ya görevler verip bu görevleri yerine getirdiğinde her şeyin yoluna gireceğini söylemek ve onun bu görevleri yerine getirirken aldığı keyiften nasiplenmek, huzur, sükûnet ve mutluluğa ulaşmanın dâhiyane bir yöntemi. Tespih çekmek, dua etmek, namaz kılmak, zikir, yüzmek vb. fiziksel aktivite, bahçeni düzenlemek, yoga, Uzakdoğu sporları53, dans ve buna benzer bir süre sonra düşünmeyi gerektirmeyen ve tekrara dayalı ("mindless, repetitive" - The Mentalist) basit işleri, onları yaparsan başına kötü bir şey gelmeyeceği inancıyla ilişkilendirip amigdala'yı meşgul etmek ve sakinleştirmek. Dönemlerinde dâhiyane ve insanlığın
Anonymous
Anmak, hatırlamak, yâd etmek mânâlarına da gelen zikir; sofîlerce, Allah’ın (celle celâluhu) ad ve unvanlarının teker teker veya birkaçının bir arada tekrar edilmesinden ibarettir. Zikir, Allah’ı münferiden veya topluca anma yollarının –bu yolun adı ne olursa olsun– bazılarında اَللّٰهُ, bazılarında لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ –mürşid ve rehberin tayinine göre– bazılarında da daha değişik isim ve unvanlarla eda edilir. Zikir de, tıpkı şükür gibi hem lisan hem kalb hem beden hem de vicdanın bütün erkânıyla yerine getirilen bir vazife ve bir kulluk borcudur. Cenâb-ı Hakk’ı bütün esmâ-i hüsnâsıyla, bütün sıfât-ı kudsiyesiyle yâd etmek, O’nun hamd ü senâsıyla gürlemek, yerinde tesbîh u temcîdlerle gerilmek, yerinde Kitab’ını okumak ve onun rehberliğine sığınmak; kâinat kitabındaki âyât-ı tekvîniyesini mânâ-i harfiyle mırıldanmak; aczini, fakrını dua ve münâcât lisanıyla ilan etmek... evet, bütün bunların hepsi lisana ait birer zikirdir. Başta “latîfe-i rabbâniye” olmak üzere vicdanın bütün rükünleriyle Allah’ı yâd etmek, yani O’nun varlığına dair delillerin mülâhazasıyla oturup kalkmak, varlık kitabında sürekli parlayıp duran ve her an bize ayrı ayrı şeyler fısıldayan ilâhî isim ve sıfatları düşünmek; sonra da O’nun cihan çapındaki rubûbiyet ahkâmını, bu ahkâm karşısında sorumluluklarımızla alâkalı meseleleri, emr ü nehiyleri, vaad ü vaîdleri, mükâfat ü mücâzâtları tefekkür etmek; enfüsî ve âfâkî yollarla varlık ve varlığın perde arkası sırlarını araştırmak; bu araştırmalar esnasında basar ve basîrete açılan uhrevî güzellikleri tekrar ber tekrar temâşâ etmek zerreden seyyarelere kadar her şeyin, “âlem-i kuds” hesabına atan birer nabız, âlem-i lâhut’a nur-efşan birer tercüman ve “hakikatü’l-hakâik”a birer menfez olduklarını tasavvur etmek de bir kalbî zikirdir. Her zaman bir nabız gibi atan varlığı duyabilenler, bir hatip gibi konuşan âlem-i lâhutu dinleyebilenler ve bu menfezlerden celâl ve cemal tecellîlerini temâşâya muvaffak olanlar, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği öyle ruhanî zevklere ulaşırlar ki, bazen bu zevk zemzemesi içinde geçen hayatın bir saati yüzlerce seneye muadil gelebilir; gelebilir ve bu kudsî seyahat o zevkli sonsuzluğuyla, vâridât ve mânevî hazlar “salih dairesi” içerisinde köpüre köpüre devam eder gider. “Sübühât-ı Vech”in nurları her yanı sardığı bu noktada insanın müşâhedeleri insanı aşar; aşar da her gönül erbâbı ve her istidat, “zâtü’l-emr”e muvafık olsun-olmasın, duyup hissettiği şeylerle kendini bir zikir velvelesi içinde bulur. Derken, ihtiyarî-gayri ihtiyarî, esmâ-i ilâhîyi mırıldanmaya başlar. Bazen zikir, öylesine köpürüp insan benliğini sarar ki, zikirden de zâkirden de nâm u nişân kalmadığı böyle bir istiğrak hâlinde, kimileri لَا مَوْجُودَ إِلَّا اللّٰهُ , kimileri لَا مَشْهُودَ إِلَّا اللّٰهُ, kimileri لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ ve kimileri de, tabiî şuurlarının külliyeti ölçüsünde, لَا’dan sonra bütün esmâ-i ilâhîyi birden mülâhaza ederek إِلَّا اللّٰهُ’a geçer ve böyle küllî bir şuur ve küllî bir mülâhaza ile “kelime-i tevhid”e devam ederler.
M. Fethullah Gülen (Kalbin Zümrüt Tepeleri 1-2)