Oya Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Oya. Here they are! All 33 of them:

Change is the one unavoidable, irresistible, ongoing reality of the universe. To us, that makes it the most powerful reality, and just another word for God. Earthseed: The Books of the Living Lauren Oya Olamina
Octavia E. Butler
God is Change. Earthseed: The Books of the Living Lauren Oya Olamina
Octavia E. Butler (Parable of the Sower (Earthseed, #1))
In order to rise From its own ashes A phoenix First Must Burn. Earthseed: The Books of the Living Lauren Oya Olamina
Octavia E. Butler
Olofi made Oya . . . and then he realized he'd done and quickly made Oshun.
Karen E. Quinones Miller
Fighting it has to be like trying to push back a flood. In my head, Oya laughs. You can run from those old Afrikin goddesses. But they find you when they ready.
P. Djèlí Clark (The Black God's Drums)
Buralı değilsin, hiçbiryerli değilsin; zorlama. Biryerli olmak da gerekmiyor zaten. Belki de çözüm hiçbiryerli olmayı başarabilmektedir, zamanda ve mekanda ebedi sürgünlük halidir çözüm.
Oya Baydar (Erguvan Kapısı)
Komünizmi övme suçundan mahkum Oya, aslında şişmanlamamak korkusuyla yemediği çukulataları Cevdet'e veren, para karşılığında çamaşırlarını yıkayacak bir Firdevs bulduğuna sevinen, tahliye olduktan sonra çukulatasız ve babasız bir Cevdet'i ardında bırakıp unutan biri. Bu da suçluluk için yeterli, fazlasıyla.
Sevgi Soysal (Şafak)
PRODIGY IS, AT ITS essence, adaptability and persistent, positive obsession. Without persistence, what remains is an enthusiasm of the moment. Without adaptability, what remains may be channeled into destructive fanaticism. Without positive obsession, there is nothing at all. EARTHSEED: THE BOOKS OF THE LIVING by Lauren Oya Olamina 1 All that you touch You Change. All that you Change Changes you. The only lasting truth Is Change. God Is Change.
Octavia E. Butler (Parable of the Sower (Earthseed, #1))
You are a sister of Oya, my love. You know our spirits never die.” She pulls me back and wipes my tears with her soft robes. “I have always been with you, always by your side.” I clutch at her, as if at any moment her spirit might slip through my fingers.
Tomi Adeyemi (Children of Blood and Bone (Legacy of Orïsha, #1))
Ufuk genişledikçe geçmiş puslanır.
Oya Baydar (O Muhteşem Hayatınız)
Biyografiler kişinin yaşadıklarını anlatır, insanlar hep eksik kalır. Otobiyografiler masumca yalan söyler, çünkü insan en çok kendini sever.
Oya Baydar (Yetim Kalacak Küçük Şeyler)
Doğadan uzaklaşıp gelişip inceldikçe, sorular arttıkça, en doğal işler bile sorun olmaya başlıyor.
Oya Baydar (Kedi Mektupları)
Apa kabarmu Mungil? Sehat-sehat sajakah disana? Kau tahu, sepagi tadi kusempatkan kakiku menyusuri lorong kelas, tempat biasa ku menemuimu. Ya, ritual yang mungkin akan menjadi kebiasaanku beberapa minggu atau bahkan beberapa bulan kedepan. Oh ya, tidak ada yang berubah dengan kelasmu, bahkan bayangmu masih tertinggal di pojok ruang itu. Mungil, kau tahu! Ada banyak hal yang ingin ku ceritakan padamu saat ini. Tentang rutinitasku sekarang, tentang.. Ya, tentang segala hal, Mungil. Tapi.. Ah sudahlah, kau mungkin bahkan takkan membaca catatan ini. Oya Mungil, Ritual 'itu' masih sering kulakukan, seperti yang kau pesankan setiap saat hujan tiba: "Tengadahkanlah wajahmu saat hujan tiba, lalu hitung setiap rintiknya, percayalah sebanyak itulah rindu ini bersemayam di tiap tetesnya," -setiap hujan tiba bahkan. #usaha gagal menulis cerita random tanpa backspace
Alif~
Yıllarca birşeylerin hayalini kuruyorsun. Ona ulaştığın zaman mutlu olacağını sanıyorsun. Sonra bir gün hayaller gerçekleşince, amaca varılınca, bir de bakıyorsun ki o şey değişmiş, başkalaşmış. Ya da sen hayalinde güzelleştirmiş, hayalinde süslemişsin onu. Boğaz tepelerinde, denize bakan yamaçlarda bir ev özlemiştik, ama o eve çıkan yokuşun taşını, çamurunu, çöpünü, karanlığını düşünmemiştik. İskele meyhanesinde bir kadeh rakı hayat iksiri olmuştu hayallerimizde. Ama o bir kadehi bizim bütçemizin bile artık kaldırmaz olacağını getirmemiştik aklımıza" “Hayallerimizi soldurmayan güzel şeyler de var,” dedi kadın, inatla. “Denizin rengini düşün. Camgöbeğinden laciverde kadar değişen eşsiz benzersiz bu deniz, rakının buruk tatlı anason kokusu, istavrit tavasının çıtır çıtır lezzeti, hepsi hâlâ hayallerimizdeki kadar güzel. İnsanlara gelince: Biz de değiştik. Belki de eski ilişkileri kurmayan, aramayan biziz aslında.
Oya Baydar (Kedi Mektupları)
there's nothing on Oya I fear. I am the thing that's feared, the stories humans tell their children to keep them in their beds. I'm what lurks in the dark. I'm what cracks branches in the night, slowly moving through the shadows on my way to my meal.
Aaron Burdett (Grump & Rose (Ebon and Amber, #1))
THE MOTHER SPARROW take ni iza / ume ni iza to ya / oya suzume Let’s be off to the bamboo, to the peach trees, says the mother sparrow. Issa was more than sympathetic. He felt an intimacy with the mother sparrow that relates to what John Keats must have felt when he wrote, “The setting sun will always set me to rights, and if a sparrow come before my window, I take part in its existence and peck about the gravel.”6 Issa and Keats lived in different times and in far distant cultures, yet unknowingly their relationship was mar velously close—as close as their relationship with the little birds was. LOOK
Robert Aitken (The River of Heaven: The Haiku of Basho, Buson, Issa, and Shiki)
Ey kusurları örten iç ürperten karanlık, beni dost bildiğim gözlerde sakın, beni sakla, yara almış yerlerimi ört!
Oya Uysal (Siyah Saten Bir Gecelik)
Detroit filmmaker Oya Amakisi once shared with me the words of General Baker, a Detroit labor organizer and leader, who said, “You keep asking how do we get the people here? I say, what will we do when they get here?
Adrienne Maree Brown (Emergent Strategy: Shaping Change, Changing Worlds (Emergent Strategy, #0))
+ Aşk ve evlilik üzerine neler söylersiniz? - Bence aşk, her türlü rasyonalitenin kapandığı bir tutkudur. Bu tutku bir konuya veya bir insana karşı olabilir. Fakat aşkın sürmesi için saygıyla desteklenmesi gerekir. Dolayısıyla aşık olduğun insana aynı zamanda saygı duyabilmen çok önemlidir. Çünkü aşkın irrasyonel yanları zamanla kaybolur. Geriye rasyonel yanlar kaldığında karşıdakine saygı duymuyorsan onu bırakırsın. Evlendiğimiz zaman bu konuyu Oya'ya da bu şekilde açıklamıştım. Corelli'nin Mandolini filmini çok severim, orada da Dr. Yannis çok güzel bir şey söyler: "Aşk, aşık olmak bittikten sonra geri kalandır." Bu önemli bir tespit ve benim söylediğimi de destekliyor. Aşk, saygıyla harmanlanmış büyük bir sevgidir aslında.
Damla Karakuş (Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor)
Ne zaman uzak hayallerde gezinsem gizlice suya inmiş ürkek bir ceylan, öyle durur incecik kanar avcısının içindeki iyiyi seyrederdi
Oya Uysal
waga oya no / shinuru toki ni mo / he o kokite3 Even at the time When my father lay dying I still kept farting.
Faubion Bowers (The Classic Tradition of Haiku: An Anthology (Dover Thrift Editions: Poetry))
Bir dahaki sefere kimde toplanılacağı konuşuldu. Bir daha hazırlıksız davranmamaya karar verildi. Yeni toplantının iş bölümü yapıldı. Kimlerin hangi yemekleri getireceği tespit edildi. Bütün bunlar, görünür bir telaş olmadan yapıldı. Bu sefer Kirkor’dan getirilecek kap kaçak için Şoför Tahsin’in kamyonetinin kullanılması kararlaştırıldı. Muhasebeci Rüştü Beyin de hesapları tutması ve ziyafetten sonra, adam başına kaç para düştüğünü bildirmesi uygun görüldü. Bu sefer, eşit bir masraf dağılımı sağlanamamıştı. Bununla birlikte, en çok Hikmet’in harcamada bulunduğu açık olduğundan ve kimsenin durumu kimseden iyi olmadığı için hemen aralarında para topladılar ve Hikmet’e bıraktılar. Parayı Hikmet’e verme görevi oy birliğiyle Dumrul’a verildi. «Sakın itiraz etme, yoksa bir daha gelemeyiz,» sözü, bir sitem havasında, fakat gene de içten ve sevgi dolu bir ifadeyle aynı kişiye söyletildi. Bir sonraki toplantının daha geniş bir yerde yapılması ve çocuklarla o gün gelemeyen kadınların da çağrılması teklif edildi ve teklif, iki çekimser bir muhalif oya karşı çoğunlukla kabul edildi. (Hikmet hiç bir oylamaya katılmadı.) Sonra, evi geniş olanlar arasında, kura çekildi ve kura, bir itiraz üzerine tekrarlandı. Ergun kurayı kazandı. Bazıları bu kazanç değil kayıptır diyerek ona takıldılar. Adam başına düşen paranın hesabında, yedi yaşına kadar olan çocukların dörtte bir, yedi yaşından büyüklerin yarım sayılması teklifi, görüşme açılmadan aynen kabul edildi. İçki içen erkeklerin 1,25, içki içmeyen kadınların da 0,90 katsayısı ile çarpılması da aynı dostane hava içinde kararlaştırıldı. Yanlış anlaşılmalara ve gereksiz tartışmalara yol açmamak için, dereden tepeden ve havadan sudan yapılacak konuşmaların dışında kalacak konuların bir gündemle tespiti istendi ve edinilen tecrübeler de göz önünde tutularak teklif, değişikliğe uğramadan kabul edildi. Gündemi herkes cep defterine kaydetti ve gündemdeki maddeler üzerinde konuşmak isteyenlerin, konuları inceleyerek hazırlıklı gelmeleri de bir karar niteliğinde olmasa bile bir temenni olarak belirtildi. Yapılacak başka bir iş kalmadığından oturuma son verildi. Önce, evi uzakta olanlar, sırayla yola çıktılar. Herkes, ayrılmadan önce Hikmet’in elini sıktığı gibi, sokağa çıkınca da birer ikişer, sırayla el salladı. Hikmet, «Yalan söylüyorsunuz, günlük işlerle oyalanıyorsunuz, gerçeklerden kaçıyorsunuz!» diye herkesin arkasından bağırıyordu. Onlar da, daha önce alınmış olan gizli bir karar uyarınca, bu sözleri duymamış gibi yaparak, aynı biçimde ve hep birlikte gülümsüyorlardı. «İşte hepiniz gittiniz!» diye bağırdı Hikmet sonunda. «Cehenneme kadar yolunuz var!»
Anonymous
Mustafa Kemal, Ağustostaki toplanışından 20 Ekime kadar hemen her gün Meclistedir. Parti grup toplantılarına reislik eder. Pek önemli işler olduğu vakit kürsüye çıkar, konuşur ve tartışmalar yapar. Kendisine has bir reisliği vardı. O zamanlar takrirlerin oya konmadan önce reis tarafından açıklama yapılması âdetti. Mustafa Kemal’in açıklaması öyle olurdu ki, takririn kabul mü, yoksa ret mi edilmesini istediği anlaşılırdı. Bir defa böyle takrirlerden birini oya koydu, beklediğinin aksi çıkınca: - Lütfen ellerinizi indirir misiniz? Galiba eyi izah edemedim.. dedi ve yeniden ret kararı istediğini hissettirerek izah etti. Büyük devrim devrinin başlangıcında hiçbir şeyi oluruna ve tesadüfe bırakmak niyetinde olmadığı belli idi. Bir defa da Halk Partisi tüzüğü konuşulduğu zaman, hoca milletvekillerinden biri kürsüde ağır tenkitlerde bulunuyordu. Tenkitler hiç de hoşa gidecek şeyler değildi. Hoca bir aralık: - Bu “asrî” kelimesi de ne demektir? deyince, Mustafa Kemal, reislik makamında oturduğunu unutarak, yukarıdan hatibe doğru eğildi: - Adam olmak demektir, hocam, adam olmak... demişti. Doğrusu bütün devrim programının da hulâsası bu idi.
Falih Rıfkı Atay (Çankaya)
hadi yum gözlerini de git çocukluğun bahçesine kalbim bir koşu. Sanki ben yaşamadım bunları. Sanki bir başka zamanda, başka birine ait bütün bu anılar, hatıralar, bu kendimden kaçıp uzaklaşmak isteği. Sokaklar!..
Oya Uysal (Siyah Saten Bir Gecelik)
Hep bir yerlere yetişmeye çalışan zamanın adımları dünün tekrarı olan bu bugün.
Oya Uysal (Siyah Saten Bir Gecelik)
I think of Esu, of his discontent and his hunger for more, of his search, which Oya and the yumboes have both described.
Natasha Bowen (Skin of the Sea (Skin of the Sea, #1))
Nereye gittiğini bilmeyen biri var içinde ve yürüyor acının kalbine, geçmişteki kendimi görüyorum yüzünde.
Oya Uysal (Siyah Saten Bir Gecelik)
Aralanmış pencerenin sokakla bakıştığı vakitler; süzülüyor içeri hayatın çağıran sesi başımı kaldırıp bakıyorum eğildim kitaptan içimde bir yaşama sevinci havalandırıyor perdeleri.
Oya Uysal (Siyah Saten Bir Gecelik)
Biryerli olmak da gerekmiyor zaten. Belki de çözüm hiçbiryerli olmayı başarabilmektedir, zamanda ve mekanda ebedi sürgünlük halidir çözüm.
Oya Baydar (Erguvan Kapısı)
İlk günden beri biliyordun,” dedi sahibi. “Belki biliyordum, ama düşünmüyordum,” dedi kadın. “Ölümü de biliriz, ama bizden o kadar uzaktadır ki, son âna kadar düşünmeyiz.” Sustular. Artur, havadaki gerginliği tüylerinde duyup ürperdi. Huzursuzlukla, tedirginlikle miyavladı. Duymadılar. “Bir karın vardı,” dedi kadın. “Onu bıraktın.” “Evet. Çok seviyordum, ama bıraktım.” “Hani çok sevdiğin bir arkadaşın vardı, bazen gelirdi. Onu da bıraktın.” “Artık ortak bir inancımız, ortak bir savaşımız kalmamıştı...” “İnancın peki? Seni tanıdığım zaman, bütün sorularına, bütün eleştirilerine rağmen komünisttin. İnancını da bıraktın.” “Bu seni mutlu edecekse, evet, onu da bıraktım.” “İlk tanıştığım günlerdeydi, hatırlıyorum, çok güzel, çok cins bir köpeğin vardı. Onu da bıraktın.” “O kadar güzel ve cinsti ki, bana göre değildi. Besleyemiyordum, bakamıyordum. Ona çok daha iyi bakacak birini buldum, bıraktım.” “Şimdi de,” dedi kadın... Sustu. “Beni,” diyemedi. “Bu kediyi ne yapmayı düşünüyorsun peki?” Artur, bütün kedi sezgileriyle bu kez sorunun da, yanıtın da, biraz önceki gibi acı bir şaka ya da birbirini acıtmak için, aslında pek de inanılmadan sorulmuş sorular, inat için verilmiş yanıtlar olmadığını kavrayarak gerginlik içinde bekledi. “Eğer bunu duymak istiyorsan, onu da bırakacağım,” dedi adam. “Ve seni de...” Sonra bir şiirden, bir türküden bir dize okurcasına mırıldandı: “Kim benden iyi bilir bırakma sanatını?” Sesi ne sert ne öfkeli ne acı; yumuşacık, uzak, hüzünlüydü. Korku, panik, öfke değil, acıma duydu Artur ve birden, kadının da kendisiyle aynı şeyleri hissettiğini sezdi. “Ben hep bıraktım. Bırakıldıkça, bıraktım. Hayal meyal hatırlıyorum: Babam ölüp bizi bıraktığında, uçsuz bucaksız meyve bahçeleri ve pamuk tarlaları arasında yükselen, oymalı ahşap parmaklıklı, cumbalı, sütunlu büyük taş evi; akşam vakitlerinde ağıllarına dönen –ve hepsinin benim olduğu söylenen– sürülerin çıngırak seslerini; beni kucağına alıp hoplatan, sevdiğim yemekleri hazırlayan, bizim toprakları komşu çiftlikten ayıran dereye düştüğüm zaman, azar işitmeyeyim diye, annem görmeden kurutup giydiren dadımı; çocukluğumu bıraktım. Annem yeniden evlendiği zaman annemi –belki de bütün kadınları– bıraktım. Dindardım; dünyaya baktım; insanların bu kadar acı çekmesine izin veren Allah’ı bıraktım. Delikanlıydım; ölesiye seviyordum. Benim için evini, ailesini bırakmayan sevgilimi ve kemanımı bıraktım. Sosyalist oldum, komünist oldum. Tek tek insanları değil, insanı kurtarmak için, yeni bir dünya kurmak için okulu bıraktım. Evleri, semtleri, kentleri, ülkeleri bıraktım. Yılların yıprattığı, ayrılıkların aşındırdığı tüm ilişkileri, karımı bile bıraktım. Bir oğlum oldu benden habersiz. Benden habersiz olduğu için, tanımadığım oğlumu, bir çocuğun hayal edebileceği en güzel, en büyük oyuncak paketini göndererek bıraktım. Sonra, tam da dediğin gibi, beni aldatan inancımı, uğruna bütün hayatımı verdiğim düşünceyi bıraktım. Bıraktığım hiçbir şeye bir daha geri dönmedim.
Oya Baydar (Kedi Mektupları)
PRODIGY IS, AT ITS essence, adaptability and persistent, positive obsession. Without persistence, what remains is an enthusiasm of the moment. Without adaptability, what remains may be channeled into destructive fanaticism. Without positive obsession, there is nothing at all. EARTHSEED: THE BOOKS OF THE LIVING by Lauren Oya Olamina
Octavia E. Butler (Parable of the Sower (Earthseed, #1))
Maybe Dad was right. After all, most guys I know are so tired they can’t even work up a good yawn. Oya? (CRIES OF OYA!) Back in fourth grade, being a guy seemed like a fine option. This was the year Mr. Kowalski handed out those little forms asking us to check the appropriate boxes so we could be registered with the government. For the first time in my life, I faced some tough decisions, as you can see from this PowerPoint slide: WHO ARE YOU? A SIMPLE TEST (Please print. Last time you didn’t do this and we still don’t know who you are.) 1. What is your full name? ____________________________ (Hint: Your mother calls you this when she is really mad.) 2. Where do you live? _________________________________ (Please do not describe the house or the people who live near you. Just give us your address. Please spell it right this time.)
Phil Callaway (The Christian Guy Book)
Lord pls give me quality problems like where to bank my Billions!which country to go shopping,should I buy a Bugatti or Ferrari?problem like where do I park my Jet Eleda masun!!!Oya turnup
Kazeem Akintilo