“
Çok eski Çin kaynaklarında, Çin'in kuzeyinde yaşayan kavimler, çok geniş olarak, Bu sözü ile adlandırılırdı. Biz bu kitabımızda, kuzeybatıdaki Bu kavimleri için, Hun tanıtmasını kullandık. Kuzey-doğudaki Hu kavimleri için ise Proto-Moğolları etnik deyişini söyledik. Güneybatıdaki Bu kavimleri için de, ayrı bir tanıtma yaptık ve bunlara Tibet kavimleri dedik. Prof. Eberhard'ın tutumu da böyledir.
Fakat ünlü Japon araştırıcısı K. Shiratori bir yazısında ayrı bir dilek güttüğünden meseleyi daha başka türlü ele alıyordu. Çok geniş bir bilgiye sahip olan bu eski ilim adamlarının görüşlerini, kısa olarak anlatıp ve bir tenkid süzgecinden geçirmede, büyük faydalar vardır. K. Shiratori şöyle diyordu:
'Bugün birçok ilim adamları, (Mete'nin ezdiği) Tunghuların Tunguz ırkından geldiklerine inanmakta ve bunun için de, bu kavim adının Tonguz şeklinde yazılması gerektiğini söylerler. Ben de Tonguz adının, kendi doğularındaki kavimlere, Türkler tarafından verilmiş olabileceğine işaret etmek isterim. Türkler böylece kendi dillerinde, "domuz" karşılığı olan Tonguz adını, bu kavimler için söylemekle onları küçük görmüşlerdi.
Fakat durum böyle değildir. Çin tarihlerinde görülen Tung-hu sözü, Çin tarihlerinde "Doğu Huları" karşılığı olarak söylenmiştir. SC'nin So-yin notlarına göre, Fu Ch'ien adlı bir Çinli, şöyle demiştir: "Tunghular, Wu-huanların ve daha sonra da Hsienpilerin atalarıdır. Hunların (Hiunghu), doğularında oturdukları için, bunlara Tunghu, yani Doğu Hu'lar adı verilmiştir." Sonradan, Çinliler, batıda yaşayan bütün kavimlere de, Hu adını vermişlerdi. Fakat bu deyiş ve anlayış, daha çok İsa'nın doğuşundan az önce başlamıştır.'
K. Shiratori'nin, buraya kadar meseleleri ortaya koyuşu, güzeldir. Bundan sonra kendi amacını sergilemeye, başlar ve şöyle der: 'SC ve BS gibi, Çin tarihlerinde görülen Hu sözü ise, yalnızca Hunları, yani Hiun-nuları tanıtmak için kullanılıyordu.' K. Shiratori bu görüşünü desteklemek için, bazı vesikalar da ileri sürüyordu. Gerçekten Mete, Çin imparatoruna yazdığı mektubunda, 'kuzeydeki Hunların', yani kendisinin bütün Asya İmparatorluğu'ndan söz ediyordu. Bunu destekleyen, bazı bir kaç unvan da vardı. Fakat ne de olsa Hu, bütün yabancıları tanıtan geniş bir sözdü. Shiratori bunları söyledikten sonra, 'Tunghular da Hu adını taşıdıklarına göre; onların da Bunların doğu kanadı ve Hunlar ile aynı ırktan olmalı idiler', gibi geniş bir nazariyeye giriyordu. Ayrıca ona göre Bunların da ırk bakımından, Moğol olmaları gerekiyordu. Ancak Hunlar ile bu Proto-Moğol kavimleri arasında, Gobi çölü ve daha binlerce kilometrelik engeller vardı.
Zaten Shiratori, yazısının başında da bu amacını açıklıyordu: 'Bunların, Türk ırkından geldikleri görüşü, şimdi gittikçe daha çok kabul edilmekte ve güç bulmaktadır. Ben de daha önceleri, aynı görüşü paylaşan, bir kimse idim,.. Fakat şimdi şu görüşe vardım ki Hunlar, Tunguz ve Moğol karışımı idiler.' Bundan sonra Shiratori'nin yaptığı ise, Hun çağından kalma birkaç sözün, Tunguzca olduğunu göstermek için, bazı etimoloji zorlamalarıdır. Hele Çin tarihlerinde, Göktürklerden kalma sözlerin bile Türkçe karşılıklarını bulamazken.
”
”