“
Wahai, wanita-wanita yang hingga usia tiga puluh, empat puluh, atau lebih dari itu, tapi belum juga menikah (mungkin kerana kekurangan fizikal, tidak ada kesempatan, atau tidak pernah 'terpilih' di dunia yang amat keterlaluan mencintai harta dan penampilan wajah.) Yakinlah, wanita-wanita solehah yang sendiri, namun tetap mengisi hidupnya dengan indah, bersedekah dan berkongsi, berbuat baik dan bersyukur. Kelak di hari akhir sungguh akan menjadi bidadari-bidadari syurga. Dan khabar baik itu pastilah benar, bidadari syurga parasnya cantik luar biasa.
”
”
Tere Liye (Bidadari Bidadari Surga)
“
Gurur duyacağınız bir şey yoksa da, utanç duyacağınız bir şey olmasın en azından hayatınızda. Yoksa bu şey, taşıyamayacağınız kadar ağır gelir ve onun altında ezilirsiniz. Hah, bu fizik kanunudur işte.
”
”
Selahattin Demirtaş (Devran)
“
Kadangkala apabila kita membuat dosa, akibat daripada dosa yang kita buat itu bukan sahaja menimpa diri kita, tetapi menimpa keluarga kita. Tuhan menguji kita bukan sahaja melalui penderitaan fizikal, malah penderitaan hati. Malah penderitaan hati itu lebih dasyat kesannya kepada kita
”
”
Bahruddin Bekri (Lelaki Berkasut Merah)
“
Mucize bekleyen herkes eninde sonunda fizik yasalarıyla yüzleşmek zorundadır.
”
”
Barış Bıçakçı
“
Ayrıca bilimsel incelemelerin kaydettiği ilerlemeler sonucunda da canlı maddenin davranışlarının fizik ve kimya yasaları dışında başka bir şey tarafından yönetildiğini gösteren herhangi bir kanıta ulaşılamamıştır.
”
”
Bertrand Russell (The Scientific Outlook)
“
Basının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle(şafak) başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranium’da değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip âletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor. Ey bahtsız! Tarihinin hiç bir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Laboratuarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını değiştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Onu beyin hücrelerinin bir üfürüğü sanmakla başlayan müthiş gafletin, otuz yıl içinde gördüğün iki muazzam dünya harbinin kan ve göz yaşı çağlayanlarında en büyük dersi arayan gözlerine bir körlük perdesi indirdi. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. Aptalca bir konfor aşkından doğduğu halde her biri daha korkunç bir dünya harbi hazırlayan teknik mucizelerinin yanında, senin iç zıtlıklarını elemeye yarayacak ye seni kendi kendinle boğuşmaktan kurtaracak ruh mucizelerini ara. İnan mânevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçükçe düşünmekten utan! Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metodlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma: Arşı geç, ferşi atla, sidreyi aş. Gör ne var maverada ibrethiz.
”
”
Peyami Safa (Yalnızız)
“
Bir köpek gördüğünüzde bilin ki çevrede bir kaç tane daha vardır.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Dik dik, mik mik onâ bunâ bakacağına, dön de kendine bir bak.
”
”
Mehmet Keçeci
“
felaketlerimiz üzerinde durmak, dikkatimizi fizik ve manevî yaralarımıza teksif etmek bizi köstebeklerle aynı seviyeye indirir. entelektüel teşhircilik cinsel teşhircilik kadar tiksindirici. bütün gayretlerimizin ortak bir hedefi olmalı: kendimizi 'ben'in diktatörlüğünden kurtarmak. sevmek zenginleşmektir, çoğalmaktır. bir başkasını düşünmek, zindanımızın kapısını aralamak demektir. sakatlıkların en kötü yanı, kanatlarımızı kırarak, bizi, 'ben'imize zincirlemektir; çaresizliğimiz bir kâbus gibi sarar etrafımızı, bizi toplumla bağdaşamaz hâle getirir, bu çaresizlik yüzünden çabuk hiddetleniriz, egoist oluruz. lüzumsuzluğumuzu hissederiz. gereksiz biriyizdir. acımız kısırdır... ama Thierry'nin de gözü görmüyordu...
”
”
Cemil Meriç (Jurnal: 1955-65)
“
Bioinformatics: The collection of biological scientific data, processing, making meaningful and identify them in or around the problem, no, examination, understanding, and they have been developed for the production of solutions virtual environment perception (In Silico, Silicio, In Glass), vitality (In Vivo), truth and reality branch is a discipline that helps us to understand better.
”
”
Mehmet Keçeci (Bioinformatics 1: Introduction to Bioinformatics (Volume 1) Full Color)
“
Ljudje so verjeli, nekateri verjamejo še danes, da znanost lahko pojasni skrivnost narave in življenja, da lahko poveže vzrok in posedico v zanesljiv sistem, da lahko izniči vsako tveganje, skratka, da lahko človek s pomočjo znanosti obvlada svet. Stoletja je pozitivistična znanost verovala, da svet lahko opiše z železnimi zakoni klasične matematikein fizike. Čas je že, da te blodnje človeškega duha pospravimo na smetišče zgodovine.
”
”
Anton Komat
“
Büyük bir yıldız tüm yakıtını (hidrojeni) tükettiğinde sönmeye başlar. Geriye kalanlar, yanmadan kaynaklanan ısıyla ayakta kalamaz, kendi ağırlığıyla çöker, uzayı o kadar güçlü bir biçimde eğer ki gerçek bir deliğe düşer. Bunlar ünlü karadeliklerdir.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Faraday ve Maxwell, Newton'un soğuk dünyasına yeni bir unsur kattı: elektromanyetik alan. Her yere yayılmış, radyo dalgalarını taşıyan, uzayı dolduran, bir gölün yüzeyi gibi titreşip dalgalanabilen ve elektrik kuvvetini "taşıyan" bu alan, gerçek bir olguydu.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Jelasnya, keutamaan al-Quran untuk menitikberatkan perbuatan dan proses mengetahui daripada tempat fizikal ilmu. Proses berfikir dan mengetahui dalam al-Quran dijelaskan oleh beberapa kata kerja seperti 'aqila, faqiha, tafakkara, hasiba, zanna, i'tibara, tadabbara dan hakima yang semuanya mesti bermula daripada data dan fakta persepsi indera. Pemikiran dalam Islam seharusnya berteraskan fakta atau data sama ada tentang alam, tabii, hakikat fizikal dan psikologi manusia dan aliran sejarah. Malahan, dalam pemikiran dan renungan mengenai kewujudan Allah yang ghaib umpamanya, al-Quran menarik perhatian akal manusia supaya berhujah daripada persekitara tabii, sejarah dan kejiwaannya dan pengalamannya, yang bertebaran di sepanjang halamannya.
”
”
Wan Mohd Nor Wan Daud (Konsep Ilmu dalam Islam)
“
Rasul Islam itu sekarang ini dianggap di dalam minda sekular moden sebagai seorang manusia, tidak lebih dari seorang manusia luaran sahaja, seorang yang bersifat bashari, seperti manusia lain juga oleh kerana bagi minda moden seseorang tidak akan lebih daripada realiti fizikal seperti yang direkai oleh konsep manusia menurut aliran pemikiran sains moden yang palsu. Jika dia digambarkan di dalam tradisi pemikiran lampau sebagai lebih daripada hakikat fizikal ini maka ini segera dianggap sebagai hakikat psiki, sebahagian pemikiran dan minda yang negatif, sebuah mimpi, dirinya yagn tersirat yang bersifat bayang-bayang belaka, penakkulan yang salah tentang sifat dan ciri dari diri akalnya di mana diri luarannya yang satu-satunya dianggap 'diri'.
”
”
Baharudin Ahmad (Al-Qasidah Al-Maymunah)
“
Njeriu jeton jo vetëm jetën e vet personale, por, me vetëdije apo pa vetëdije edhe atë të epokës dhe të bashkëkohësve të vet dhe, edhe në qoftë se do të ishte i prirur që bazat e përgjithshme dhe jashtëpërsonale të ekzistencës së tij t'i shihte si të dhëna në mënyrë të vetëkuptueshme, si edhe të ishte aq larg idesë për t'i kritikuar, siç ishte Hans Kastorpi shpirtmirë, do të ishte sidoqoftë gjithsesi e mundshme që ai t'i ndjente ashtu turbull mungesat dhe ndikimet e tyre në vetëndijimin e tij moral. Njeriut të veçantë mund t'i vegojnë para syve shumë qëllime, pikësynime, shpresa, perspektiva, prej të cilave ai merr shtysa për sforcime dhe veprimtari më të vrullshme, por kur jashtëpersonalja përreth tij, koha vetë, me gjithë përpjekjet e tij, u heq motivimin shpresave dhe perspektivave, në qoftë se ajo i shfaqet si e pashpresë, pa përspektivë dhe pyetjeve dhe pyetjeve të vëna, me apo pa vetëdije, por sidoqoftë të vëna në ndonjë mënyrë mbi kuptimin fundor, më tepër se personal, të të gjitha sforcimeve dhe veprimatarive, ajo u vë përballë një heshtje të shurdhër, kjo gjëndje e gjërave do të ushtronte një farë ndikimi paralizues qoftë edhe mbi karakteret më të mirëfilltë njerëzorë, ndikim i cili, përtej shpirtit dhe moralit, do të mund të shtrihej edhe mbi pjesën fizike dhe oraganike të individit. Për të qenë i gatshëm për një sforcim të madh, që sidoqoftë e kalon masën e atij të zakonshmit, pa qenë në gjëndje që t'i japë një përgjigje të kënaqshme pyetjes "përse"?, për këtë duhet ose një vetmi dhe pastërti morale që është e rrallë dhe e një natyre heroike, ose një vitalitet shumë i shëndoshë. Hans Kastorpi nuk e kishte as njërën, as tjetrën dhe nuk mund të ishte pra, veçse një i rëndomtë, ndonëse në një kuptim tepër pozitiv.
”
”
Thomas Mann (The Magic Mountain)
“
Hiçbir sorun yaşamayacağın bir Yeni Yıl arıyorsan, ah, ne çok şey istiyorsun, dostum, çok şey! Yeni Yıl için isteyeceğin şey çok basit aslında: Yeni yılda ne güçlükle karşılaşırsan karşılaş onu yenebilecek akıl ve fizik gücü iste!
”
”
Mehmet Murat ildan
“
Uzay - zamanın kuantum dalgalanmalarının yarattığı basıncın maddenin ağırlığını dengelediği bir yıldızın yaşamının bu varsayımsal sona erme durumuna "Planck yıldızı" adı verilir.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Bulduğumuz şey, evrenin aşırı derecede sıkışmış olduğu zamanlarda, kuantum mekaniğinin geri itici bir kuvvet yarattığıdır ve bunun sonucunda Büyük Patlama'nın aslında Büyük sekme, Big Bounce olabileceğidir; Evrenimiz kendi ağırlığıyla büzüşmüş ve sonunda çok küçük bir uzaya sıkışmış, sonra da "sekip" yeniden genişlemeye ve çevremizde gördüğümüz genişleyen evrene dönüşen daha önceki bir evrenden doğmuş olabilir.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Geçmiş ile gelecek arasındaki fark yalnızca ısı söz konusu olduğu zaman vardır. Geleceği geçmişten ayıran temel olay, ısının daha sıcak nesnelerden daha soğuk nesnelere geçmesidir.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Isı, sıcak nesnelerden soğuk nesnelere mutlak bir yasanın zorlamasıyla geçmez: Yalnızca bu yöndeki geçişi daha yüksek bir olasılıkla olur. Bunun nedeni iste şudur: Sıcak nesneye ait daha hızlı bir atomun daha soğuk bir atoma çarpması ve enerjisinin birazını bırakması ve bunun tersinin olmaması, istatistiksel olarak daha yüksek bir olasılıktır.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Özgür olmak, davranışlarımızın doğanın yasaları tarafından belirlenmediği anlamına gelmez. Beynimizde etkin olan doğa yasaları tarafından belirlendiği anlamına gelir. Özgür kararlarımız beynimizdeki milyarlarca nöron arasındaki çok kısa süreli ve çok zengin etkileşimlerin sonuçlarına bağlı olarak özgürce belirlenir: Kararlarımız, onları belirleyen nöronların bu etkileşimi var olduğu zaman özgür olur.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Dünyanın "maddi" bileşenlerinden biri oldu, dalgalanan, eğrilen, kıvrılan, bükülen bir madde. Kaskatı ve görünmez bir yapı içinde bulunmuyoruz: Esnek bir yumuşakçanın içine gömülüyoruz. Güneş, etrafındaki uzayı büker ve dünya da onun etrafında, gizemli bir kuvvet tarafından çekildiği için değil, eğilen bir uzayda bir doğru üzerinde hızla yol aldığı için döner. Tıpkı bir huni içinde dönen bir bilge gibi: Huninin merkezinden kaynaklanan gizemli "kuvvetler" yoktur, huninin çeperinin eğri olması bilyenin dönmesini sağlar. Uzay eğildiği için gezegenler güneş etrafında döner, cisimler yere düşer.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Uzay maddenin var olduğu yerde eğrilir.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Ama bükülen yalnızca uzay değildir; zaman da bükülür. Einstein zamanın yüksekteki bir konumda, dünyaya yakın, daha alçak bir durumdan daha hızlı aktığını öngörür.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Einstein'ın denklemi uzayın durağan olamayacağını, genişlemek zorunda olduğunu gösterir. (...) Aynı denklem genişlemenin minicik ve çok sıcak genç bir evrenin patlamasıyla tetiklendiğini de öngörür: Bu da Büyük Patlama'dır.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Evrenlerin patladığı, uzayın çıkışı olmayan delikler içine çöktüğü, zamanın bir gezegene inildikçe yavaşladığı, yıldızlararası uzayın uçsuz bucaksız enginliğinin deniz yüzeyi gibi dalgalandığı renkli ve şaşırtıcı bir dünya...
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Max Planck sıcak bir kutu içinde denge durumunda bulunan elektrik alanını hesaplar. Bunun için küçük bir hileye başvurur: Alanın enerjisinin "kuantumlar" yani enerji paketçikleri, topakları biçiminde dağıldığını varsayar.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Einstein ışığın paketlerden, ışık parçacıklarından oluştuğunu gösterdi. Bunlara bugün "fotonlar" diyoruz.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Bir ışık ışınının enerjisinin uzayda kesiksiz biçimde yayılmadığı, uzayın noktalarında yer alan belirli sayıda "enerji kuantumlarından" oluştuğu, bölünmeden hareket ettikleri ve bir birim olarak üretilip soğuruldukları varsayımını göz önünde tutuyorum.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Ama bütün çocuklar gibi kuram da kendi yoluna gitti, Einstein da onu artık tanıyamaz oldu. 1910'lar ve 1920'ler boyunca büyümesine yön verense Danimarkalı Niels Bohr oldu. Işık enerjisi gibi atomlardaki elektronların belirli bir enerjiyle yalnızca bir atom yörüngesinden diğerine "sıçrayabileceğini", bunu yaparken de bir foton saldığını veya soğurduğunu anlayan odur.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Heisenberg elektronların her zaman var olmadığını düşünüyordu. Elektronlar yalnızca biri ona baktığında ya da daha doğru bir ifadeyle, bir başka şeyler etkileştiklerinde var olur. Bir şeye çarptıklarında, hesaplanabilir bir olasılıkla, bir yerde maddeleşirler. Bir yörüngeden diğerine meydana gelen "kuantum sıçramaları", onların gerçek olabilmeleri için tek yoldur: Bir elektron, bir etkileşimden diğerine sıçramaların bütünüdür. Kimse onu rahatsız etmediğinde hiçbir belirli yerde değildir. Herhangi bir konumda bulunmaz.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Kuantum mekaniğinde, bir başka cisimle çarpışmadığı sürece hiçbir cismin belirli bir konumu yoktur.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Copernicus, gezegenlerin dansının merkezinde dünyanın değil, güneşin olduğunu anladı ve bunu kanıtladı. Gezegenimiz diğerleri gibi bir gezegen konumuna geldi.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Çevremizdeki uzayda hareket eden her şeyi oluşturan unsurlar elektronlar kuarklar, fotonlar ve gluonlardır. Bunlar parçacık fiziğinin araştırdığı "temel parçacıklar"dır.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Çok hızlı hareket eden dalgacıklardır. Kuantum mekaniğinin garip kurallarına göre yok olup yeniden ortaya çıkarlar, var olan şeyler hiçbir zaman kararlı bir durumda olmaz; bir etkileşimden diğerine gerçekleşen bir sıçramadan başka bir şey değildirler.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Dolayısıyla olasılık, cisimlerin değişimiyle ilgili değildir. Başka cisimlerle etkileştiklerinde, cisimlerin özellik alt sınıflarının değerlerinin değişimiyle ilgilidir.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Hollandalı felsefeci Baruch Spinoza'nın 17. yüzyılda müthiş bir sağduyuyla anladığı gibi, bu ikisi aynı şeydir. "Ben" ve "beynimdeki nöronlar" diye iki ayrı şey yoktur. Bu ikisi aynıdır. Bir birey, karmaşık ama sıkı sıkıya bütünleşik bir süreçtir.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Newton nesnelerin uzayda hareket ettiğini, uzayın da boş bir kap, evren için büyük bir kutu olduğunu hayal etmişti. Newton tarafından icat edilen bu "uzay"ın, dünyanın kutusunun neden yapıldığı da belli değildi.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
Kütle çekim alanı uzayda yayılmış değildi, çekim alanı uzayın ta kendisiydi.
”
”
Carlo Rovelli (Fizik Üzerine Yedi Kisa Ders)
“
At a workshop attended by expert researchers in quantum mechanichs in 1997, Max Tegmark took an admittedly highly unscienfific poll of the participants' favored interpretation of quantum mechanics. The Copenhagen interpretation came in first with thirteen votes, while the many-worlds interpretation came in second with eight. Another nine votes were scattered among other alternatives. Most interesting, eighteen votes were cast for "None of the above/undecided." And these are the experts.
”
”
Sean Carroll (From Eternity to Here: The Quest for the Ultimate Theory of Time)
“
Aristoteles'in Fizik veMetafizik'te tartıştığı üzere, Platon'dan önceki filozoflar, ya varolanları oluşturan ilkeyi (Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Herakleitos, Pythogoras, Empedokles, Anaksagoras, Demokritos) ya da varlığın varlığı-yokluğu (Parmenides, Gorgias) sorununu konu edinmiştir.
”
”
Anonymous
“
Platon ise varlığı bilgi ile ilgisinde ele almıştır. Platon'un soruşturduğu varolanın (ve varolmayanın) ne olduğu değil, bunun hakkında bilgi ortaya koyulup koyulamayacağıdır. Aristoteles, önce Fizik'te “devinim”, “değişme”, sonsuzluk”, “boşluk”, “mekân”, “zaman”, “neden”, “devinimsiz ilk devindirici” gibi kavramları ve değişime uğrayan doğal varlıkları ele alır (Topdemir 2004:8). Daha sonra varlık alanını inceleyecek ayrı bir bilime gerek olduğunu vurgular. Bu bilimin adı da “ilk felsefe” (prote philosophia) olacaktır. (Met.1003b 20)
”
”
Anonymous
“
Aristoteles; 'neden' kavramıyla önce Fizik'te ilgilenir. Dört şeye 'neden' denir: 1) Bir nesnenin onda içkin olup da ondan oluştuğu şey, 2) Biçim (eidos) ile ilkörnek (paradeigma), 3) Değişmenin (metabole) ya da durağanlığın ilk başlangıcının kaynağı, 4) Amaç (telos) (Fiz.194b 15-35). Aynı ayrımı Metafizik'te iki farklı yerde tekrarlar (Met.983a 25 ve 1012a 25). Daha yalın ifade edilirse, Aristoteles'in fizik ve ilk felsefede ele aldığı nedenler şunlardır: 1) Ousia, 2) Madde (hyle) ya da dayanak (hypekeimenon), 3) Hareketin başlangıcı, 4) İyi olan ya da ereksel neden. Aristoteles, bir doğa araştırmasının ötesine geçmek, var olmak bakımından varlığı incelemek için, ilk felsefenin ilk iki nedenle ilgilendiğini belirtir. Son iki nedense fiziğin konusu olacaktır (Met.1059a 35).
”
”
Anonymous
“
Aristoteles'in, varlık araştırmasındaki temel kavramlardan varlık (ousia) için de 'ilke' ve 'neden' için izlediği yoldan ayrılmadığı söylenebilir. Aristoteles Fizik'te varolanın bir olamayacağını, bu alanda çokluğun söz konusu olduğunu saptar. 'Varolan' derken öz (ousia) ve ilinek ayrımının atlanması sorunun kaynağıdır (Fiz.185a 20).
”
”
Anonymous
“
Karatay_Diyeti_-_Prof._Dr.Canan_Karatay (mehterli@gmail.com) - Your Highlight on Location 670-673 | Added on Wednesday, April 9, 2014 1:54:21 PM Örneğin, eve yürüyüş bandı ya da egzersiz bisikleti almakla iyi bir yatırım yaptığımızı zannederiz. Ancak bu egzersiz aletleri kısa bir süre sonra evin bir köşesinde toz toplamaya terk edilmiş olarak yer işgal ederler. Yapılan araştırmalar, bu aletlerle yapılan fizik aktivite ve egzersizlerin bir süre sonra monotonlaştığını ve kişilerin birkaç hafta içinde egzersizlerinden bıkarak vazgeçtiklerini göstermiştir.
”
”
Anonymous
“
Önceki bölümde de değindiğimiz gibi, düşük kan şekeri hedefine ulaşmak için her gün en az 50-60 dakika yürüyüş yapılmasının şart olduğunu bir kez daha hatırlatırken; fizik aktivite azlığı yani tembellik, hareketsizlik ve uyuşukluğun insülin ve leptin direncinin başlamasında en önemli ve ilk faktör olduğunu da vurgulamak gerekiyor. Bunların yanında düzenli fizik aktivite yaparken beynimizde mutluluk hormonu denilen 'endorfin' ve -egzersiz sırasında- böbrek üstü bezinden de 'adrenalin' salgılanmaya başlar. Bu iki hormon da egzersiz sonunda vücutta doğal olarak rahatlama, gevşeme ve uyku haline neden olur. Yani egzersiz sonunda doğal bir şekilde stres giderilmiş olur.
”
”
Anonymous
“
Einstein’ın genel görelik kuramı Newton'ın kuramından biraz daha değişik bir devinim öngörüyordu. Newton'ın kuramının uymadığı gözlemlere Einstein'ın kuramının uyması, yeni kuramın can alıcı doğrulamalarından biriydi. Ama Newton kuramını günlük yaşamda hala kullanıyoruz, çünkü uğraştığımız olağan işlerde onun sonuçlarıyla genel görelik kuramının sonuçları arasındaki ayrım önemsenmeyecek kadar küçüktür. (Newton'ın kuramının Einstein'ınkine göre büyük bir üstünlüğü de çok daha basit oluşudur!) Bilimin sonuçta amacı, tüm evreni açıklayan tek bir kuram ortaya koymaktır. Bununla birlikte çoğu bilimcinin izlediği yol, sorunu ikiye bölmektir. Birincisi, bize evrenin zamanla nasıl değiştiğini anlatan yasalardır. (Evrenin herhangi bir zamanda ne durumda olduğunu biliyorsak, bu fizik yasaları bize onun daha sonraki bir zamanda nasıl olacağını söyler.) İkincisi, evrenin ilk durumunun ne olduğu sorusudur.
”
”
Anonymous
“
Aynı konuyu çok çalışmak ezbere neden olur. Klasik sorulunca hızlı ve doğru yapılıp 100 alınabilinir. Fakat farklı bir açı ile sorulduğunda, düşünme, çıkarım, yorumlama istendiğinde ezber ters etki yapar ve yorumda zorlanır. Ezberciler bu yüzden yorumlama yapamazlar bu yüzden ezbercilerden filozof çıkmaz. Bizim eğitim sistemi ve sorular ezbere dayanırsa sadece sınavda şık dolduran ama aslında boş olan insân yetiştirir. Ben sınavlarımda ders notlarımı ve internet serbest olduğu halde 100 alan olmazdı. Çünkü mutlaka yorumlamaya dayalı sorularda sorardım ve maalesef öğrencilerim yorumlamada kaybediyorlardı. Ezber beyni makinalaştırmaktır. Yorum ise beyni çalıştırmaktır.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Kameralar, dinleyiciler, röntgenciler, dikizleyiciler, tarassutçular, istihbaratçılar altında istendiği gibi davranıyorsanız. Rabbinizi unutmuş sizden nasıl davranacağınızı talimat olarak isteyenlere boyun eğmişiniz demektir. Bu tip insânlar gözlerde galaksileri, galaksilerde gözleri bulamazlar. Sadece elde edecekleri dünyâlıklar peşinde gitmiş olurlar. Benim bedenimin davranışı gözetleyenleri tatmin etme aracı değildir. Benim kalbimi ise ancak onu Yaratan bilir. Ben banâ talimat verenlerin talimatlarına değil Rabbime uyarım. Onlarda benim bedenime bakıp bu ne yapıyor deyip ahmâklıkları ile kalırlar. Benim kalbimi göremeyenlerle de benim işim olamaz.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Modern bilimin ve sanayinin gelişmesi, insan-hayvan ilişkisindeki yeni dönüm noktalarını da şekillendirdi. Tarım Devrimi boyunca İnsan türü hayvanları ve bitkileri susturarak animist senfoniyi insan ve tanrı arasındaki bir diyaloga dönüştürdü. Bilimsel Devrim sırasındaysa insan türü tanrıları da susturdu. Dünya artık insanın yönettiği tek kişilik bir gösteri. İnsan türü boş sahnede, kendi kendine konuşarak, kimseyle müzakere etmeden, hiçbir yaptırımla karşılaşmaksızın gücüne güç katıyor. Fizik, kimya ve biyolojinin temel kanunlarını deşifre eden İnsan türü, şimdi de bunları canı istediği gibi kullanıyor.
Avcı-toplayıcılar bozkıra çıktığında vahşi boğanın yardımını ister, boğa da onlardan bir şeyler beklerdi. Eski çiftçiler ineklerinin bol süt vermesini istediğinde cennetteki tanrıya yakarır, tanrı da şartlarını bildirirdi. Nestle laboratuarlarının beyaz önlüklü çalışanları, süt üretimini artırmak istediğinde genetik çalışmalar yürütür ama genler bunun karşılığında onlardan hiçbir şey istemez.
”
”
Yuval Noah Harari
“
Fizik ve kimya alanında büyük çaplı araştırmalar için yeterli parasal kaynaklarımız yok, ayrıca bu tür çalışmalara gereksinmemiz de yok -ne yarışma gücünü artırmaya çabalayacağımız bir ağır sanayimiz, ne daha öldürücü yapmamız gereken silahlarımız ne de ayın görünmez yüzüne inmek için en ufak bir tutkumuz var. Bizim alçakgönüllü dileğimiz bu gezegen üzerinde, bu adada tüm yaşam biçimleriyle bir arada, uyum içinde insanca yaşayabilmek. Dilersek ya da bütçemiz kaldırırsa, sizin kimya ve fizik araştırmalarından elde ettiğiniz bulguları alır, kendi amaçlarımız için kullanırız. Bu arada da bize en yararlı araştırmalar için seferber edebiliriz tüm olanaklarımızı -yaşam ve zihin bilimleri için. Bağımsızlıklarını yeni kazanan ulusların politikacıları biraz akıllı olsalardı, bizim gibi yaparlardı. Oysa onlar güçlerini kanıtlama hevesindeler; büyük ordulara sahip olmak, Amerikalı ve Avrupalı televizyon tutkunlarına yetişmek istiyorlar. Sizlerin başka bir seçeneğiniz yok. Sizler geriye dönülmez biçimde uygulamalı fiziğe ve kimyaya ve bunları askeri, politik ve toplumsal sonuçlarına tutsak olmuşsunuz. Oysa azgelişmiş ülkeler açısından böyle bir tutsaklık söz konusu değil. Sizi örnek almak zorunda değiller. Bizim yolumuzu seçme özgürlükleri var -uygulamalı biyoloji yolunu, doğum kontrolü yolunu, doğum kontrolünün olası kıldığı kısıtlı üretim ve planlı sanayi yolunu; sağlık, bilinç ve dünya görüşünde değişim geçirerek içten dışa uzanan mutluluk yolunu; yoksa oyuncaklardan, uyuşturucu haplardan ve bitmez tükenmez oyalayıcılardan geçerek dıştan içe ulaşan düzmece mutluluk yolunu değil. Bizim yolumuzu seçmekte geç kalmış değiller ama bunu istemiyorlar; Tanrı yardımcıları olsun, size benzemek istiyorlar. Ve sizin yaptıklarınızı yapmaları olanaksız olduğundan -hiç değilse kendilerine tanıdıkları süre içinde- düş kırıklıklarına, doyumsuzluğa mahkûm ediyorlar kendilerini; toplumsal yıkım ve anarşi ve de zorbaların tutsağı olmanın acısı kendi belirledikleri yazgıları oluyor. Bu tümüyle önceden belli bir trajedi ve göz göre göre bu tuzağa düşüyorlar.
”
”
Aldous Huxley (Island)
“
Sonsöz
Tanrıya Dönüşen İnsan
70 bin yıl önce, homo sapiens hala Afrika'nın bir köşesinde kendi işiyle meşgul olan önemsiz bir hayvandı. İlerleyen bin yıllarda kendisini tüm gezegenin efendisi ve ekosistemin baş belasına çevirecek dönüşümü gerçekleştirdi. Bugün ise bir tanrı haline gelmenin, sadece ebedi gençliğin değil, yaratmak ve yok etmek gibi ilahi becerileri de ele geçirmenin arifesinde.
Maalesef dünyadaki Sapiens rejimi şu ana kadar gurur duyabileceğimiz çok fazla şey üretmedi. Etrafımızı şenlendirdik, gıda üretimini arttırdık, şehirler yaptık, imparatorluklar kurduk, çok uzak ve geniş ticaret apları oluşturduk, ama dünyadaki acıyı azalttık mı? Tekrar vurgulamakta fayda var, insan gücündeki büyük artış birey olarak Sapiens'in durumunu daha iyi hale getirmedi ve genellikle diğer hayvanlara çok büyük acılar çektirdi.
Geçtiğimiz on yıllarda nihayet insanların durumuyla ilgili bazı somut gelişmeler sağlayabildik ve kıtlığı, salgınları ve savaşı azaltabildik. Öte yandan, diğer hayvanların durumu her zamankinden de hızlı kötüleşiyor ve isanların durumundaki düzelme de hem çok yeni, hem de kesinlikle emin olmak için henüz çok erken.
Dahası, insanların yapabildikleri olağanüstü şeylere rağmen hedeflerimiz konusunda emin değiliz ve her zamanki kadar memnuniyetsiziz. Kano ve kadırgalardan buharlı gemilere ve uzay mekiklerine vardık ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor. Her zamankinden daha güçlüyüz ama bunca güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha da kötüsü, insanlar her zamankinden daha da sorumsuz gibiler. Uymamız gereken yegane yasalar fizik yasaları ve kendi kendini yaratmış küük tanrılar olarak kimseye hesap vermiyoruz. Diğer hayvanları ve etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz.
Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
”
”
Yuval Noah Harari
“
Ayrıca, yeni kuramsal ve gözlemsel sonuçlan ekleyerek kitabı güncelleme fırsatı bulmuş olduk. Zamanın Daha Kısa Tarihi, fizik kuvvetlerini birleştiren eksiksiz bir kuramın bulunmasıyla ilgili son gelişmeleri de anlatıyor. Özellikle sicim kuramında meydana gelen gelişmeleri ve fizik kuramlarının birliğine işaret eden görünürde farklı kuramların benzerliklerini ya da "ikiliğini" anlatıyor. Gözlemsel açıdan, Cosmic Background Explorer (COBE) ve Hubble Uzay Teleskopu tarafından yapılan yeni ve önemli gözlemleri de kitapta bulacaksınız.
”
”
Anonymous
“
Hapi veshët mirë dhe dëgjoje këtë që do të them, është ide e madhe: Një herë e një kohë mu në zemër të tokës qëndronin tre kryqe. Një besimtar fanatik i tha shoku të vet: "Sot ti do jesh me mua në parajse". Dita u shua, që të dy vdiqën, u nisën për rrugë, por as parajsë gjetën e as ringjallje nuk gjetën. Profecia këtij besimtari fanatik nuk i doli. E pra, ishte më i lartësuari i të gjithëve ky njëri, me i lartësuari i tokës ishte, ishte qenia, për të cilën edhe qe selitur toka. Se planeti mbarë, pa këtë njeri asnjë kuptim nuk mund si të kishte. Kurrë më parë, por edhe më pas planeti s'kishte parë të tillë njeriu, çudi e shkuar çudisë ishte! Të tillë njeriu kurrë nuk ka për të patur! Në qenka kështu, që ligjet e natyrës nuk e mëshirokan as një të tillë, as Mesinë e shfaqur në tokë, dhe e detyruan edhe këtë të rronte në mes të gënjeshtrës dhe të vdiste për gënjeshtrën, atëherë del që mbarë planeti qenka gënjeshtër, u mbaka në këmbë me gënjeshtër, vetëm e bëka që u tallka me njeriun në mënyrën më përçmuese. Pra, del që ligjet e planetit tonë janë të rreme, janë lodër e djallit! E përse u dashka jetuar atëherë? Përgjigjmu kësaj pyetje, ne qofsh njëri!
- Kjo që po thoni është tjetër gjë. Për mendimin tim, në gjykim u përzien dy shkaqe. Veprimin tuaj kjo e bën të pashpresë. Po mirë, në qofshi ju Zot, atëherë si i bëhet? Në mbaroftë gënjeshtra dhe ju u bindet që shkatar i saj ishte Zoti i mëparshëm, atëherë si i bëhet?
- E kuptove, më në fund! - thirri Kirillovi i entusiazmuar. - Pra, mund t'u kuptoka, në qoftë se një i tillë si ti arriti ta kuptonte! Pra, e kuptove, ku gjendet shpetimi i të gjithëve? Në vertetimin e drejtësise së këtij gjykimi gjendet! Po kush do t'ua vertetoje njerezve? Unë! S'arrij do ta kuptoj si mund ta dije deri më sot ateisti që nuk ka Zot, dhe të mos jetë i ndergjegjesuar, në të njëjtën kohë, që kështu vetë ai u bë Zot? E si të mos e vrase veten ky pas kësaj? Se të jesh i vetedijshem që Zot nuk ka dhe të mos jesh i ndergjegjshem, ndërkohë, që, me këtë, ti vetë u bërë Zot, ky është një absurditet; pas kësaj, s'ke nga ia mban, domosdo, do vesh dorë mbi veten. Veç, në qofsh i vetedijshem për këtë, ti vetë je mbret i gjithëfuqishem, veten ti s'ke pse e vret, ke për të rrojtur me breroren e lavdise mbi krye. Ama, s'ke ç'bën, më i pari i shpallur patjetër duhet të vrase veten, ndryshe, kush do ta vertetoje që kjo kështu është? Unë ndaj dhe do ta vras veten, pa një pa dy do ta vras, që të jem i pari që e vertetoj. Unë jam ende Zot padashje dhe jam fatkeq, sepse e kam për detyrë të shpalose vetevullnetin. Që të gjithë janë fatkeqe, ngaqë të gjithë kanë frikë ta shpalosin vetevullnetin. Njerëzit ndaj dhe janë aq fatkeqe, aq të varfer; ata kanë frikë ta shpallin thelbin e vetevullnetit, gjithepushtetin. Jam tmerresisht fatkeq, sepse jam tmerresisht i frikesuar. Frika është mallkim për njeriun... Kurse unë po e shpall vetëvullnetin, e kam për detyrë t'i bind të tjerët që nuk besoj. Jam unë që do ta nis e do ta bitis, që do hap i pari deren. Jam unë që do t'i shpëtoj njerëzit. Vetëm kështu shpetohen të gjithë, kurse brezi tjetër do të jetë i përterire fizikisht; në gjendjen e sotme fizike, sipas mendimit Tim, njeriu s'ka si rron pa Zotin e mëparshem. Kam tre vjet që e kërkoj thelbin e besimit Tim dhe ja, më në fund, e gjeta: thelbi i besimit Tim është Vetëvullneti! Këtu mund ta shfaq mosnenshtrimin dhe lirinë time të tmerrshme.
”
”
Fyodor Dostoevsky (Demons)
“
To je bilo protivno svim zakonima fizike, logike, zdravog razuma i svih grčkih i latinskih izraza na "logija", "fija", "filija" koji su se teško izgovarali a još teže pamtili jer su ipak, ruku na srce, bili malo predugački.
”
”
Jasminka Ortavec (Pustolovina u 3D)
“
İnsan “bilimleri” fizik bilimlerinden sadece farklı değil, birçok bakımdan onların zıddıdır. Doğa ne yalan ne doğru söyler, oysa insanlar alışkanlıkları üzere ikisini de yapar.
”
”
Thomas Szasz
“
Mizah anlayışı (sense of humor) eğitici, öğretici, araştırıcı, düşündürücü, eğlendirici, rahatlatıcı, neşeli, esprili olduğu müddetçe faydalıdır. Fakat alçaltıcı, küçültücü, hakaret edici, yanlış olduğu müddetçe de zararlı olur. Ölçüsü kendi değerlerine saygı gösterdiğin gibi diğerlerine de saygı gösterebilmendir. Ucuz, cazip, çekici sanat hep belden aşağı vurur. Evrensel ve zor, ayırıcı sanat ise akla, düşünceye, gönle hitap edebilendir.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Türkler ilk önce, evvela “İMKÂN” der sonra “imkânSIZ” der. İngilizler ise ilk önce “IMpossible” der sonra “POSSIBLE” derler.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Biyoenformatik, Biyobilişim (Bioinformatics): Biyolojik bilimsel (biyobilimsel, bioscientific) verilerin toplanması, işlenmesi, anlamlı hale getirilmesi ve bunların içindeki veya etrafındaki problemlerin tesbiti, bulunması, irdelenmesi, anlaşılması ve bunlara çözüm üretimi için geliştirilmiş sanal ortam algısını (In Silico, Silicio, in Glass) canlılık (in Vivo), gerçeklik ve realiteyi daha iyi anlamamıza yardımcı olan bir disiplin dalıdır.
”
”
Mehmet Keçeci (Biyoenformatik I)
“
Millet (ümmet) yağmur beklerken pikniğe gidilmez.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Bize düşüncelerin değil sadece oyun lâzım diyen bir partiye üyeyseniz siz orada sadece ve sadece bir koyunsunuzdur (sheeple).
”
”
Mehmet Keçeci
“
Ekip Çalışmamızın Sinerjisi, Verimi, Bereketi Genel ve Toplu Sonuçlar Üretir.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Hamle-> Atak-> Tempo-> Taktik-> Motif-> Kaf Dağı Operasyonu-> Hedef.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Chicane + Doping Bigger Nuclear Leakage. (Chicane + Doping > Nuclear Leakage)
”
”
Mehmet Keçeci
“
Bir köpeğin havlamasını çözerseniz. Bin köpek dahi size zarar veremez.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Bir Dakika Diplomasisi (One Minute Diplomacy) devletin Demir Yumruğunu (Iron Fist) değil fakat usûlet (usûle uygun) ve sühûletle (barış içinde) sorunların en âkılcı yol ve yöntemle (Optimum Çözüm Yöntemi: OÇY) çözme sanatıdır. Yâni Bir Dakika Diplomasisi bir yönetim sanatı, becerisi, hüneri daha doğrusu insâncıl bir yönetimin göstergesidir.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Sivil itaatsizlik mutlaka ve mutlaka sivil tarzda olmalıdır. Vatandaşlara, topluma asla ve asla zarar vermeden, bireysel çıkarlardan uzak sadece ve sadece topluma fayda, yarar sağlamak amaçlı yapılmalıdır. Amaç sistemi zayıflatmadan yine sistemi milletin hizmetine sunmak olmalıdır. Hakk’a hizmet halka hizmettir düsturuna bağlı kalınarak halka hizmetin de Hakk’a hizmet olduğu bilinciyle hareket edilmelidir. Elbette ki sivil itaatsizlik bir bildiri, manifestodur. Bu manifesto sadece ve sadece daha iyi, daha güzel, daha hayırlısı için olmalıdır.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Bilginomi (Enfonomi): Var olan, elde edilen veya elde edilecek, biçimlendirilecek bir bilgi veya bilgi topluluğunu ekonomik değer haline getirme, ekonomiye arz etme, kazandırma, değer biçme ve ekonomik değerinin sürekliliğini kazandırarak devam edebilirliğini, sürdürülebilirliğini sağlayan bir disiplin dalıdır.
”
”
Mehmet Keçeci
“
I killed Obama, Clinton and, Regan. I am elephant. Woof woof!
”
”
Mehmet Keçeci
“
İki milyar dolar. Neden dolar? Sizin için iki milyar lira hadi bir milyar olsun.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Bir sinek bir şeye takıldığında ömür boyu aynı yerde kalır. Bu yüzden sineklerle uğraşmaya değmez.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Bir lideri yönetici olarak kullanmak lideri harcamaktır. Fakat bir yöneticiyi lider olarak kullanmak milleti harcamaktır. Toplumları dünyâdan bir adım ötesine götürebilmek için samîmi liderlere ihtiyaç vardır.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Move-> Attack-> Tempo-> Tactic-> Motif-> Kaf Mountain Operation-> Target.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Taktik; sonuca ulaşmak için kullanılan yöntemler, metotlar ve araçlardır. Yalan, iftirâ, onur ve şerefle oynama bir taktik olamaz. Doğru söylendiği, yapıldığı halde karşı tarafın bunu yanlış değerlendirebilmesi, fark edememesi, görememesi, bilgi ve tecrübe birikimi taktiğin temelini oluşturur. Kazanırken yine kendi yetkinlikleriniz, yeterlilikleriniz, hünerleriniz ile kazanmadır.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Bir kişinin sınırlarını gördüğünüzde görmemiş, bilmiyormuş gibi davranın. Eğer böyle yapmazsanız ya savaşa hazırlanın ya da orayı terk edin. Yoksa nereden geldiği belli olmayan felaketler ve iftîrâlarla karşılaşırsınız.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Sadece bilgi tek başına toplumsal değere dönüşmüyor. Sizin ondan nasıl bir değer çıkardığınız çok daha önemlidir.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Sadece kazanmaya odaklı ahlâktan yoksun bir spor, spor olamaz.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Şike + Doping Büyüktür Nükleer Sızıntı. (Şike + Doping > Nükleer Sızıntı)
”
”
Mehmet Keçeci
“
Dosdoğru ol ki başın başkaları karşısında eğilmesin.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Obamayı'da, Clinton'ı da, Regan'ı da ben öldürdüm. Filim Fil. Hav, hav, hav.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Derin Dîni İnanç ve Bilgi; Samimiyet, İhlâs; Bireysel ve Toplumsal Huzur; Derin İlmi ve Bilimsel Bilgi ve Uygulama; Sanatta Derinlik ve İncelik; Araştırma, Uygulama ve Geliştirme; Bilim ve Teknolojide Tekâmül ve Terakki, Yenilikçilik, İnnovasyon, Sun', Monozukuri, Poka-Yoke bir bakış açısı bizleri Medeniyete götürür.
”
”
Mehmet Keçeci
“
Daha evvel de olduğu gibi, türban dinsel bir simge olduğu için “inanç” adı altında topladığımız “değişemez önyargıları” temsil eder. Üniversitede ise doğası gereği “hiçbir önyargı tartışmasız kabul edilemez” önyargısı dışında hiçbir önyargıyı kabul edemez. Üniversitede her düşünce, her yorum, her gözlem tartışmaya açıktır. Üniversitenin tahammül edemeyeceği tek şey, gözlemle denetlenemeyen, mantıken tartışılamayan düşünce ürünlerinin değişmez gerçekler olarak öğretilmeye kalkılmasıdır. Bu tür bir düşünceyi savunan hiçbir öğreti üniversitenin kapısından içeri giremez. Bu nedenle türban yasağı bir özgürlüğün kısılması değil, serbest düşünce ve tartışma özgürlüğünü tehdit eden bir düşünce sisteminin üniversite kapıları dışında tutulması demektir. Bir yandan dünyanın yedi günde yaratıldığına inanıp jeoloji öğrenmek nasıl mümkün değilse, diğer yandan Âdem ile Havva efsanesine inanıp biyoloji yapmak öylece mümkün değildir. Dünyanın üzerindeki yedi kat göğe inanıp astronomi yapmak ne denli olanaksızsa, nedenselliği Al-Gazzali'nin yaptığı gibi reddedip fizik yapmak da o kadar mümkün değildir. Bu nedenle, değişemez önyargılara sahip olduğunu giydiği sembollerle üstelik reklam etmek niyetinde olan birinin üniversitede işi yoktur.
”
”
A.M. Celâl Şengör (Aptalı Tanımak)
“
Memlekette fikir ve vicdan hürriyetine karşı alınmış hükümet tedbirlerinin de, bir nevi yetkilisi ve sorumlusu durumuna düşmüş olan Maarif Nezareti, okul ve eğitim işlerinden çok, kitap sansür etmek, devrin ideolojisine aykırı bulduğu kitapları yurda sokmamak, toplatıp yaktırmak ve genç nesillerin manen uyanmasına, milli ve medeni bir ruhla yetişmesine engel olacak tedbirleri almakla meşguldü. Meşihat da maarif hayatı ve müesseseleri üzerinde müdahalesini gittikçe genişletiyordu. Son yıllarda vazifelendirdiği medrese ulemasından müfettişler, dini inançlara aykırı tedris ve telkinlerin yapılıp yapılmadığını anlamak üzere, Mülkiye'nin sınıflarına, idadilerin fizik, kimya ve tabiat derslerine bile girip çıkmaya başlamışlardı. Tarih dersi ilkokullardan kaldırılmış, öteki okullarda da adeta dondurulmuştu.”
İşte Şemsi Efendi, bu şartlar altında ve bu şartlara karşı olarak açtı okulunu. Öteden beri kullanılan ezberci sistemi bırakarak “Usul-i Cedide” denilen yeni sistemle okuma yazma öğretmeye başladı. Eski sistemle hiç arapça bilmeyen öğrenciye, anlamını bilmeden hece hece kelime ezberletilirdi. Öğretimde esas olan, zekaya değil, hafızaya yönelmekti.
İsmail Eren, bir makalesinde, eski ve yeni sistemi şöyle karşılaştırmış:
“Bir zamanlar ders okumak, anlamadan yüzlerce sahifeleri papağan gibi ezberlemek demekti. Eski zamanlarda pek faydalı olan medreseler gittikçe bozulmuştu. Medreselerde okunan matematik, ilahiyat ve fizik dersleri yavaş yavaş ortadan kalkmıştı. Bütün bunların yerine de, kuru ve usulsüz surette okunan iki ders kalmıştı. Din ilimleri ve Arapça. Üstelik Arapça öğretimi de oldukça ağırdı, bir kelime bilmeyen talebeye ders başlar başlamaz 'nasara, yansuru' diye bir kelime öğretmeye kalkışılırdı. Daha kelimelerin manasını bilmeyen zavallı talebe de bunları duyduğu gibi beller, sanki bununla bir şey öğrenmiş olurdu ve artık bundan sonra bütün arapça diliyle yazılmış kitaplardan okuyup, anlamaksızın, ezberlemekle değerli gençlik harap edilirdi.
Hele kendi dilimize kimsenin önem verdiği yoktu. Okutmaya tenezzül etmezlerdi. Türkçe, medreselerde bilinmez, hükümet kalemlerinde öğrenilirdi. Bu yüzden herkes milli dilden yüz çevirmiş, arapçaya bağlanmıştı. Gittikçe okumuşlarla halkın arası açılıyor, bu iki sınıf halk birbirini anlayamaz bir hale geliyordu. Bu acı ve müessif hal, nihayet bir önemli inkilap ile değişti ki, o inkilap da “Yeni Öğretim Usulü'nün vaz-ı olayıdır.' Yeni usul, eski anlamaksızın ezberlemek kaidesinin tamamiyle zıddıdır. Şimdi hemen her mektepte cereyana başlayan bu usulün ruhu, talebeye her şeyin sebebini teferruatiyle anlatmak, hafızaya değil zekaya hitap etmektir. Hiç bir vakit anlaşılmamış bir nokta bırakmamak istenilir. Talebe okuduğunu anlamalı ve ona ruhen kani olmalıdır.
Böyle olursa alınan malumat zihinde bir kanaat kuvvetiyle yerleşir ve artık bir daha çıkmaz. Halbuki ezberlenen, fakat anlaşılmayan bir şey zaman geçtikçe unutulur. İşte eski usule nispetle bu kadar üstünlüğe sahip olan yeni usulün Selanik'te ilk kurucusu olan zat, muhterem üstad Şemsi Efendi Hazretleri'dir. Bu muhterem zat, Selanik eğitim hayatının mücessem bir tarihidir. Rüşdiyeyi bitirdiği günden bugüne kadar bütün mesaisini eğitim hizmetine hasretmiştir.
”
”
Azmi Koçak (Atatürk'ün İlk Öğretmeni Şemsi Efendi)
“
Samo me saslušajte i saznaćete šta je poljuljalo moju pobožnost, moju veru u sve što propoveda svaka crkva, svaki prorok na našem svetu. Čujte, našem! Nikada naš svet nije, stvarno, pripadao nama... Kako to mogu da kažem? Mogu, oče, jer da je svet naš, da ga je Bog stvorio za nas, stvorio bi ga savr¬šenog. Svet u kojem živimo, koji nazivamo svojim, ni po čemu nije savršen. Postoje zakoni, poput zakona fizike, o kojima danas malo ko išta zna… o kojima malo ko može da pretpostavi da postoje.
- Iz pripovetke ''Veteribus Ritibus
”
”
Boban Trifunović (Srce lutke)
“
Samo srž bića sve¬doči o njegovoj pravoj prirodi, lišenoj svih zabluda koje su, naizgled, izvitoperile njegovu prirodu. Dabome, priroda je nepromenljiva – ničim se suština ne dâ zamutiti ili razbistriti. Čini mi se da isto važi i kad su u pitanju zakoni fizike… Drevni alhemičari su, sto¬ga, pogrešili, a pogrešili su po pitanju svojih teorija i praktičnih postupaka. Vidite, oni su pokušavali da pročiste materiju, da je zapanjujućim metodama promene – i time joj promene suštinu. Suština se samo može manifestovati ovako ili onako… Kao voda: da li je smrznuta, da li teče ili isparava – nije važno, jer voda je, i dalje, voda. Dakle, suština, naprosto, jeste – i ne menja se.
- Iz pripovetke ''Srce lutke
”
”
Boban Trifunović (Srce lutke)
“
Savaş, en azından başlangıçta, başkalarını ilgilendiren bir şeydi. Biz, ben, ailem ve dostlarımız tribünlerdeydik deyim yerindeyse; epey de heyecanlıydık. Nasıl ki savaş hep başkasını ilgilendirirse, ölen de hep başkasıdır. Fakat gel gör ki, bu da doğru çıkmadı! O feci telgraflar sinsi sinsi, kederli kederli gelmeye başladı, herkesin kardeşiydi ölen. Biz burada öfkeden ve patırtıdan on bin kilometre uzaktaydık, ama bu bizi kurtarmıyordu.
Sonrası pek eğlenceli değildi. Liberty Belles kızları beyaz kepler ve beyaz parlak üniformalarla geçit töreni yapıyorlardı, tamam. Dayımız 4 Temmuz konuşmasını baştan yazıp tahvil satmakta kullanıyordu, tamam. Biz lisede hakiler giyinip asker kepi takıyor, fizik hocasından silah kullanmayı öğreniyorduk, tamam ama Allah aşkına, Marty Hopps ölmüştü; sokağın karşı tarafında oturan Berges'lerin oğlu, küçük kız kardeşimizin üç yaşından beri âşık olduğu yakışıklı çocuk paramparça olmuştu!
”
”
John Steinbeck (East of Eden)
“
Ishte kaq e bukur dhe pjesa e saj më tërheqëse nuk ishte diçka fizike, por ishte zemra e saj. Mund të kërkoja në të gjitha zemrat e botës dhe nuk do të gjeja asnjë që i ngjan të sajës.
”
”
Dëfrim Çeka (Jetë të humbura)
“
Më tha se ajo nuk do që ti ta shpëtosh, por ta duash. Nuk ka nevojë për heronj, sepse është heroina e vetvetes. Ajo mund t´ia dalë edhe vetë. Ia ka dalë edhe më parë, do t´ia dalë edhe në të ardhmen. Sepse ashtu si meshkujt kanë fuqi fizike më të madhe sesa femrat, ashtu edhe femrat kanë fuqi shpirtërore më të madhe sesa meshkujt. Mos ia ndrysho ëndrrat, mos ia ndrysho qëllimet, mos u përpiq ta kontrollosh në çdo hap, në çdo lëvizje. Ajo është shpirt i lirë. Kuptoje se jo gjithmonë ka nevojë për këshilla, por për dikë që mund ta dëgjojë. Kuptoje se ajo është e brishtë, por jo e dobët. Kuptoje se ajo është e mirë, por jo naive. Kuptoje se ajo është ndryshe, por jo anormale. Lëre të jetë ajo që është.
”
”
Dëfrim Çeka (Jetë të humbura)
“
Mefhum kargaşası, bazen çok uzun süre nesilleri aldatabilir. Yıllarca akların kara, karaların ak kabul edildiği; zulmün, başına adalet tacını giydiği, adaletin zulme ünvan olduğu; zift ruhların aydınlık havarisi kesildiği, gerçek münevverin kapı kapı kovulduğu; ve bu yengeççe yürümenin farkına varılamadığı ülke sayısı oldukça çoktur.
Bir toplumun aydınlığa kavuşup; düşünce, tasavvur, kanaat ve ifadede kargaşadan kurtulabilmesi, hakiki mânâsıyla münevver bir kadroya sahip olmasına bağlıdır. Münevverlik, tahsilli olmakla karıştırılmamalıdır. Bir cemiyette, çeşitli ilim dallarında ihtisas yapmış insanlar, sanat ve maharet erbabı bulunabilir; ne var ki, o cemiyetin aydınlığa çıkması; fizik, kimya, matematik, hendese tahsili görmüş insanlardan daha çok, yaşadığı devri idrak içinde, kalp ve ruhun hayat ufkuna ulaşmış, irâde ve zihniyle varlığa ermiş gerçek münevver ve güçlü irâdelerle kâbildir. Ötelerden gelen esintilerle, ruhlarına mayaladıkları hakikatleri hallaç edip gönüllerinde hiç sönmez birer ışık kaynağı meydana getiren, sonra da durmadan çevrelerine mesajlar göndererek yepyeni bir topluma giden yolları açan ve aydınlatan, millî kültüre yeni buutlar kazandıran gerçek münevver ve güçlü irâdelerle...
Medeniyet ve toplum bunların eseri; bunlar da doğru düşünce, doğru inanç ve millî kültürün eseridirler.
Her yeni medeniyet, yepyeni bir aşk, yepyeni bir îman hamlesiyle ortaya çıkar. Bu aşk ve îmanın olmadığı yerde medeniyetten de eser yoktur. Bir de bu îman ve heyecanın bulunmadığı bir toplumda, istidâtların gelişmesine engel despotça müdâhaleler varsa, böyle bir iklimde, çeşitli ilim dalları sâyesinde semâlar aşılsa bile, medeniyetin varolduğu ufka ulaşılamaz ve orada medeniyetten söz edilemez. Hatta böyle bir vasatta, her nasılsa ortaya konmuş bir kısım medeniyet ürünleri dahi er-geç bozulup gitmeye ve çürüyüp yok olmaya mahkumdurlar.
Evet, bir cemiyette yığınlar inançsız, aşksız, mesuliyetsiz; kim olduklarını, nerede ve niçin yaşadıklarını bilmiyorlar ise; o cemiyet, bir baştan bir başa bütün müesseseleriyle değişse, hayat standartları fevkalâde yükseltilse, herkes giyiminde kuşamında değişip modernleşse de, medenileştiği söylenemez. Zirâ, defaatla ifâde edildiği gibi, medeniyet, zihnî ve ruhî bir vak'adır; ilim-teknik, giyim-kuşam, mobilya-lüks eşya, araba ve villâlar ile kat'iyen alâkası yoktur.
Eğer medeniyetin bunlarla alâkası olsaydı; o zaman bir insanı birkaç ayda, bir toplumu da birkaç senede medenileştirmemiz kâbil olacaktı. Heyhat!.. Bunca modernizasyondan sonra irfan hayatımız adına bir adım ilerleyemeyişimiz, taklitle medeniyet olamayacağının en açık ve en acı delîli olmuştur.
”
”
M. Fethullah Gülen (Çağ ve Nesil 1-2-3)
“
...Nicholai bir yıl boyunca olup bitenin farkına varmadı. Günlük yaşamı bir sürü küçük olaylarla noktalanıp ölçülüyor, cezaevi dışındaki yaşamla da hiçbir ilgisi kalmamış bulunuyordu. Hiçbir zaman canı sıkılmamıştı. Fizik kurallarına ters görünen bir ilke vardı çünkü. Zaman ancak, içi boş olduğu zaman ağırdı.
”
”
Trevanian (Shibumi)
“
Cybernetics; dialogue with the surrounding world of the presence of humans, as a result of the interaction and the perception of reality is an applied discipline branches of this perception.
”
”
Mehmet Keçeci (Bioinformatics 1: Introduction to Bioinformatics (Volume 1) Full Color)
“
Cybermedicine: Computer, internet, network, wired-wireless communications, mechanics, electronics, robotics, data processing and evaluation of technology and software all at the same time or partially human and other living things in the diagnosis, treatment and follow-up is involved in a disciplinary branch.
”
”
Mehmet Keçeci (Bioinformatics I: Introduction to Bioinformatics (Volume 1))
“
Infonomics: There is obtained or will be obtained, an information or knowledge society will be formatted to make economic value, not present in the economy, acquisition, valuation and continue tiveness of giving continuity of economic value is a discipline branch providing sustainability.
”
”
Mehmet Keçeci (Bioinformatics 1: Introduction to Bioinformatics (Volume 1) Full Color)
“
Sibernetik (Cybernetics); insân ile onu çevreleyen varlık âlemi diyaloğu, etkileşimi sonucu ortaya çıkan gerçeklik algısı ve bu algının uygulamalı bir disiplin dalıdır.
”
”
Mehmet Keçeci (Biyoenformatik 1)
“
Sibertıp (Cybermedicine): Bilgisayar, internet, ağ, kablolu-kablosuz iletişim, mekanik, elektronik, robotik, veri işleme ve değerlendirme teknoloji ve yazılımların tümünü aynı anda veya kısmi olarak insân ve diğer canlıların teşhis, tedavi ve takibinde rol alan bir disiplin dalıdır.
”
”
Mehmet Keçeci (Biyoenformatik 1)
“
Siyasetle ilgilenmeyebilirsiniz fakat devleti yönetecek kadar veya yönetenlere ışık olacak kadar siyasetti de biliniz. Mehmet Keçeci
”
”
Mehmet Keçeci (Turkish Quotes I: Türkçe Alintilar I (Series of Proverbs From the Past) (Volume 1) (Turkish Edition))
“
Ben size bu evrenin hakîkatini tam olarak açıklayamayabilirim fakat en azından insânız. İnsân olduğunuz hâlde bâzıları üç boyutlu gölgeler olmayı tercih etmişlerdir. Belirli bir süre sâhiplerine göre hareket ederler fakat hak, nûr, ışık, aydınlık geldiğinde ise zulümâta, karanlığa karışırlar.
”
”
Mehmet Keçeci (Turkish Quotes II: Türkçe Alintilar II (Series of Proverbs From the Past) (Volume 2) (Turkish Edition))
“
Asıl engel, engellilik (disability, disabled) bedende değil âkıldadır. Sen kalbini, gönlünü, rûhunu, mantığını, zihnini kirlettikten sonra ne mâl ne makâm seni engelden kurtaramaz. Hattâ engelin o kadar büyüktür ki sen bile onu fark edemezsin.
”
”
Mehmet Keçeci (Turkish Quotes III: Türkçe Alintilar III (Series of Proverbs From the Past) (Volume 3) (Turkish Edition))
“
Aşkın kılavuzu îmân ve İslâm’da olduğu gibi Allâh (c.c.), Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullâh (s.a.v.)’dir ayrıca aşkın kılavuzu yine kendisidir. Fakat öncekilerden ders almayanlar bu yolun her bir dikeninin tadına bakmak zorunda kalırlar. Bu yüzdendir ki aşk yolunun yolcuları dikenleri de doğal ve tabiî olarak kabûl ederler. Âşığın feryâdu figânları dikenlerden değil ilâhî ayrılık acısındandır.
”
”
Mehmet Keçeci (Turkish Quotes IV: Türkçe Alintilar IV (Series of Proverbs From the Past) (Volume 4) (Turkish Edition))