“
HAYVANLARDAN SÖZ EDERKEN
İnsanlar hayvanlara karşı hep acımasız olmuşlardır, ancak insanlar kendi acımasızlıklarının farkına vardıklarında, hayvanları sevmeye başlamasalar da (çünkü, neredeyse hiç tereddüt etmeden onları yemeye devam ediyorlar) en azından onlar hakkında iyi şeyler söylemeye başladılar. İletişim araçları, okullar, genellikle kamu kuruluşları insanın insana yaptığı onca hareketi açıklamak zorunda olduklarından, hayvanların iyi olduklarında ısrar etmek psikolojik ve ahlaksal açıdan iyi bir düşünce gibi görünebilir. Üçüncü dünya ülkelerindeki çocukların ölmelerine göz yumuyoruz, ama Birinci dünya ülkelerinin çocuklarını yalnızca kelebeklere ve tavşanlara değil balinalara, krokodillere ve yılanlara da saygı göstermeleri için zorluyoruz.
Şunu bilin ki bu eğitimsel yaklaşım aslında doğru bir yaklaşım. Aşırı olan, seçilen ikna etme tekniği: Hayvanlar kurtarılmaya değsin diye onları insansılaştırıyor, oyuncaklaştırıyoruz. Kural olarak yabanıl ve etobur olsalar bile, hayatta kalmaları gerektiğini kimse söylemiyor. Hayır, onları sarılınabilir, gülünç, iyi huylu, uysal, bilge ve terbiyeli yaparak saygınlık kazandırıyoruz.
Yaban sıçanından daha düşüncesiz, kediden daha sahtekar, ağustos ayındaki köpekten daha salyalı, domuzdan daha pis kokulu, attan daha isterik, pervaneden daha budala, yılandan daha kaygan, engerek yılanından daha zehirli, karıncadan daha az yaratıcı, müziksel yaratısı bülbülünkinden daha az hiç kimse olamaz. Basitçe söylersek, bu hayvanları ve ötekileri, oldukları gibi sevmeliyiz, bu mümkün değilse hiç okmazsa saygı göstermeliyiz. Eski zamanların masallarında kötü kalpli kurt abartılarak anlatılırdı, günümüzün masallarında iyi kurtlar abartılıyor. Balinaları iyi hayvanlar oldukları için değil, doğanın dağarcığının bir parçası oldukları ve ekolojik dengeye katkıda bulundukları için korumalıyız. Oysa biz çocuklarımızı, konuşan balinalarla, Fransisken tarikatına katılan kurtlarla ve hepsinden öte sonu gelmeyen oyuncak ayılarla büyütüyoruz.
Reklamlar, çizgi filmler, resimli kitaplar altın yürekli ayılarla dolu, hepsi de yasalara saygılı, sıcacık ve koruyucular oysa aslında bir ayıya, budala ama zararsız bir hayvan olduğu için yaşama hakkı olduğunu söylemek hakaret etmek sayılır. Bu yüzden ben, Central Park’taki çocukların eğitim eksikliğinden değil, fazla eğitimden öldüklerinden kuşkulanıyorum. Mutsuz vicdanlarımızın kurbanları onlar.
İnsanların ne kadar kötü olduklarını bu çocuklara unutturmak için onlara ısrarla atıların iyi olduğunu öğrettik. Oysa insanların ne olduğunu ve ayıların ne olduğunu onlara dürüstçe anlatabilirdik.
”
”