Porto City Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Porto City. Here they are! All 4 of them:

conventional distinction varied across cultural groups. The second thing I found was that people responded to the harmless taboo stories just as Shweder had predicted: the upper-class Philadelphians judged them to be violations of social conventions, and the lower-class Recifeans judged them to be moral violations. There were separate significant effects of city (Porto Alegreans moralized more than Philadelphians, and Recifeans moralized more than Porto Alegreans), of social class (lower-class groups moralized more than upper-class groups), and of age (children moralized more than adults). Unexpectedly, the effect of social class was much larger than the effect of city. In other words, well-educated people in all three cities were more similar to each other than they were to their lower-class neighbors.
Jonathan Haidt (The Righteous Mind: Why Good People are Divided by Politics and Religion)
Monty küçük tuvaletin kapısını kilitleyip, klozetin kapalı kapağının üstüne oturdu. Biri tuvalet kağıdı rulosunun takılı olduğu plastiğin üzerine, cehenneme kadar yolunuz var, yazmıştı. Kesinlikle diye düşündü o da. Ama senin de cehenneme kadar yolun var. Herkesin. Kapıdaki Fransız kadının, şarap içerek yemek yiyenlerin, siparişleri alan garsonların, hepinizin canı cehenneme. Bu kentin ve içindeki herkesin canı cehenneme. Sokak köşelerinde sırıtarak dilenen serserilerin, türbanlı Sihlerin, sarı taksileriyle birbiriyle yarışan yıkanmak bilmez Pakistanlıların da. Göğüs kıllarını alıp, memelerini büyüten Chelsea'li ibnelerin de. Hepsinin canı cehenneme. Aşırı pahalı meyvelerinden piramitler yapan Koreli manavların, onların plastik ambalajlara sarılı lale ve güllerinin de. Beşinci Cadde'de sahte Gucci satan beyaz cübbeli Nijeryalıların da. Brighton Sahili'nde küp şekerleri dişlerinin arasında tutarak çaylarını cam bardaklardan içen Rusların da. Hepsinin canları cehenneme. 47. Cadde'de elmas satan şapkalı, kirli gabardin takımlı, Mesih'in gelmesini beklerken sürekli para sayıp duran Yahudilerin de. Sokaklarda sürtenlerin, yaşlıların ve de spastiklerin de. Kendini beğenmiş, metrolarda sürekli gazete okuyan, kolonya sürünmüş Wall Street borsacılarının da. Hepsinin canı cehenneme. Washington Square Park'ta, bellerinden cüzdan zincirleri sarkan patenli punkçıların, her yere bayrak asan, otomobillerinin açık camlardan dinledikleri müziği bangır bangır herkese dinleten Porto Rikoluların da. Naylon eşofmanları ve St. Anthony madalyonlarıyla gezip, saçlarına durmadan briyantin süren Bensonhurst İtalyanlarının da. Enginarı Balducci'den, eşarbı Hermes'ten alan, büzük dudaklı, asık suratlı ev kadınlarının da. Asla pas vermeyi bilmeyen, savunma yapmayan, her turnikeye girişte bir adım fazladan atan varoş çocuklarının da. Babaları Tokyo'ya iş gezisine giderken mutfakta oturup esrar çeken okullu uyuşturucu müptelalarının da. Mavi giysileri içinde kabadayılık taslayarak dolaşan, kalın enseli, Krispy Kreme'e giderken bile kırmızı ışığı takmayan polislerin de. Knicks'in, Indiana'ya karşı oyunu nedeniyle Patrick Ewing'in, Charles Smith ve onun Chicago maçındaki başarısız uzaktan atışlarının, John Starks'ın Houston maçındaki korkunç şutlarının da canı cehenneme. Jordan'ı hiç yenemedikleri için cehennemin dibine kadar yolları var. Sürekli söylenip duran bücür Jakob Elinsky'nin de canı cehenneme. Hep sevgililerimin kıçlarına bakıp duran Frank Slattery'nin de canı cehenneme. Ben gidince özgürlüğünü ilan edecek Naturelle Rosariao'nun da canı cehenneme. Güvendiğim ama beni gammazlayan Kostya Novotyny'in de. Karanlık odasında film banyo edip duran babamın da. Karlar altında çürüyen annemin de. Bu kadar çabuk kurtulan İsa'nın da canı cehenneme. Çarmıhta yalnızca birkaç saat, cehennemde bir hafta sonu sonra melek ordusuyla eğlence. Bu şehrin ve içindeki her şeyin canı cehenneme. Astoria'daki tek katlı evlerden Park Avenue'daki dublekslere, Brownsville'deki projelerden, Soho'daki mağazalara, Bellevue Hastanesi'nden Alphabet City'deki meskenlere, Park Slope'un kahverengi taşlarına kadar her şeyin canı cehenneme. Bırakın Araplar her tarafı bombalasınlar, bırakın sular yükselsin ve bu fare delikleri yok olsun, depremler yıksın tüm bu yüksek binaları, alevler sarsın her yanı. Yaksın, yıksın, bitirsin. Ve senin de canın cehenneme Montygomery Brogan. Her şeyi mahveden asıl sensin.
David Benioff (The 25th Hour)
Civic imagination and innovation and creativity are emerging from local ecosystems now and radiating outward, and this great innovation, this great wave of localism that's now arriving, and you see it in how people eat and work and share and buy and move and live their everyday lives, this isn't some precious parochialism, this isn't some retreat into insularity, no. This is emergent. The localism of our time is networked powerfully. And so, for instance, consider the ways that strategies for making cities more bike-friendly have spread so rapidly from Copenhagen to New York to Austin to Boston to Seattle. Think about how experiments in participatory budgeting, where everyday citizens get a chance to allocate and decide upon the allocation of city funds. Those experiments have spread from Porto Alegre, Brazil to here in New York City, to the wards of Chicago. Migrant workers from Rome to Los Angeles and many cities between are now organizing to stage strikes to remind the people who live in their cities what a day without immigrants would look like. In China, all across that country, members of the New Citizens' Movement are beginning to activate and organize to fight official corruption and graft, and they're drawing the ire of officials there, but they're also drawing the attention of anti-corruption activists all around the world. In Seattle, where I'm from, we've become part of a great global array of cities that are now working together bypassing government altogether, national government altogether, in order to try to meet the carbon reduction goals of the Kyoto Protocol. All of these citizens, united, are forming a web, a great archipelago of power that allows us to bypass brokenness and monopolies of control.
Eric Liu
Festivals: Porto’s big holiday is São João Day (for St. John the Baptist, the city’s patron saint) on June 24. Festivities start the night of June 23 with partying and fireworks at Ponte Dom Luís I bridge, and continue on the 24th with a rabelo regatta.
Rick Steves (Rick Steves Portugal)