“
Bruno" bu düşüncelerini özellikle dinsel dogmalara uygulamak isterdi. "Kutsal" diye bilinen din kitaplarının insanları zekâ bakımından gerilettiğini, ahlaken çökerttiğini söylerdi. Gelişme kanunlarından söz eder ve Doğa'nın devamlı bir gelişme halinde bulunduğunu belirtirdi. Tüm yayınlarında genel olarak savunduğu şu olmuştur ki, "iman" yoluyla ilim yapmak mümkün değildir; bilimsel araştırmalara başlarken o alanda "gerçek" diye bilinen ne varsa her şeyi şüpheyle karşılayıp tekrar ele alıp eleştirmek ve Tanrı sözleri diye öne sürülen şeyleri bile akıl eleğinden geçirmek gerekir. Ve işte bundan dolayıdır ki, Kilise, halkı, "Eğer kurtuluşa ulaşmak ve Cennet'lere kavuşmak istiyorsanız iman sahibi olun, imanı her şeyin üstünde tutun" şeklindeki beyin yıkamalarıyla yetiştirirken, “Bruno" aksini savunur ve “İman yoluyla değil fakat ancak şüphecilik (akılcılık) sayesinde gerçeklere ulaşabilirsiniz" formülünü salık verirdi.* Kilise, yeryüzü eşitsizliklerini ve yoksulluklarını kader işi gibi gösterirken, “Bruno”, tüm eşitsizliğin beşeri düzen'in bozukluğundan, yani insanların kendinden gelme olduğunu ve ancak insan eliyle giderilebileceğini ve insanların ancak bu sayede insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşam düzenine çıkabileceklerini belirtirdi. Bu tür görüşleri yüzünden başta Kilise olmak üzere çevresinin hışmına uğradı. 1576'da Kilise tarafından zındıklıkla suçlandı ve işinden atıldı. Canını kurtarmak için Fransa'ya kaçtı, Toulouse ve Paris Üniversitelerinde ve daha sonra İngiltere'de Oxford Üniversitesi'nde ders verdi ve özellikle "Aristo"nun fikirlerini okuttu. Fakat her gittiği yerde gericilerin saldırılarına uğradı. Almanya'ya geçmek istedi, izin alamadı. Ömrünün 16 yılını bir ülkeden bir diğerine göç ederek geçirdi. Venedikli zengin bir tüccarın daveti üzerine İtalya'ya döndü, fakat görüşlerini paylaşmayanların şikâyeti üzerine yargılandı ve hapse atıldı; sonunda odun ateşinde yakılma cezasına mahkûm edildi.** Mahkûmiyet kararını dinlerken bile insan haysiyetine yaraşır bir cesaretle yargıçlara şöyle haykırdı: “Bu kararı veren sizler, kararı dinleyen benden daha fazla korku içerisindesiniz.” Odun ateşinde yakılmaya götürüldüğü sırada şöyle diyordu: "Istırap duymaktan kaçınmayan kişi, faziletli ve hikmet sahibi olan kişidir; her şeye akılcı açıdan bakan kişi, mutlu olan kişidir...” Ölüm cezasından kurtulmak için dahi olsa görüşlerini değiştirmeyeceğini bildirmesi ve ateşte yakılırken dudaklarını bile kıpırdatmadan kendisini ölüme terk etmesi, onun cesareti ve üstün karakteri hakkında bilgi vermeye yeterlidir. Fakat emsalsiz karakteriyle daha sonraki yüzyıllarda insanlığa yazgısını değiştiren büyük düşünürlerin yetişmesine vesile olacak, onlara örnek teşkil edecektir ki, bunlar arasında "Descartes", “Leibnitz", “Kant", "Hegel" gibi dev düşünürler ve onların aracılığıyla "Goethe" ve "Emerson" gibi ünlüler yer alacaktır. Sadece fikirsel gelişme alanında değil ve fakat insan karakterinin ve ahlakiliğinin gelişmesi bakımından da insanlığa en büyük hizmetlerde bulunmuştur.
* Brinton, Giordano Bruno, Philosopher and Martyr, Philadelphia, 1980, s.23, 24, 29.
** Brinton, Giordano Bruno, Philosopher and Martyr, Philadelphia, 1980, s.1-23; Ponsonby, Rebels and Reformers; Biographs for the Young, New York, 1919, s.119.
”
”