“
3- Çin'de, kültür çevreleri:
Çin, gerçekten uçsuz ve bucaksız denebilecek kadar, geniş bir bölgedir. Bu sebeple, bu geniş memlekette, her çeşitten kültürleri görmek mümkündür. Ancak Prof. Eberhard'ın, Çin araştırmalarına getirdiği yeni bir metod ve görüşü de, göz önünden uzak tutmamamız gereklidir. Her milletin oluşmasında görüldüğü gibi, Çin kültürü ile toplulukları da, oluşup ve gelişirken, dış tesirlerden arınmış ve uzak kalmış olamazlardı. Eski çağlarda Çin'in kuzeyi baştanbaşa Türk ve Moğol kavimleri tarafından kuşatılmıştı. Bunlardan, kimlerin Türk ve kimlerin de Moğol olduklarını, kesin olarak söylemek çok güçtür. Ancak bir gerçek varsa, doğuya doğru eski Moğol dünyasının başladığı ve batıya doğru da, Türklerin çoğaldığı idi.
Mançurya'dan inen kavimler ile onların kültür tesirleri, hiçbir zaman Doğu Çin'de eksik olmamıştı. Bu kitabımızda, Mançurya'dan inen bu kavimleri, 'Proto-Moğol' veya 'Eski Doğu Moğolları' adları ile adlandıracağız. Otto Franke ile Prof. Eberhard ise, bunları biraz daha modern bir deyişle, Tunguz adı ile adlandırmıştır. Çin'in doğusunda doğan Ahyang ve Lungşan gibi kültür bölgeleri, sürekli olarak Mançurya'nın tesirinde kalmıştı. Bu ilk izleri, yüzyıllarca sürecek olan kavimler trafiğinin, ilk belirtileri olarak, kabul etmek de mümkündür. Buna rağmen bereketli Şantung ovalarında doğmuş olan bu gelişme, ziraatçi Çin kültürünün öncüleri olmalı idi.
Çin'in batısında ise, Çin kültürlerini arayıp bulmak, çok zordur. Çünkü bu bölgede kavimler trafiği, çok daha yoğundur. Ayrıca Çin'in en eski bir kültür merkezi sayılan Yangşao da, Çin'in, batısında değildi. Honan bölgesinde yayılan bu kültür, kuzeyden ve batıdan gelen yolların üzerinde bulunuyordu. Etrafı ise, hayvan yetiştiren Ortaasyalı ve Tibetli kavimlerle çevrilmişti. Bunun için Yangşao kültüründe, tarımın yanında, hayvancılık da yer alıyordu. Halbuki Çin'in doğusundaki Lungşan kültüründe ise ziraat, çok daha ağır basıyordu. Batıdaki Yangşao kültürü, Ortaasya ve Avrupa ile de, birçok yakınlıklar gösteriyordu. Ortaasya kavimlerinin tarihi ile kültürleri hakkında açık bir bilgileri olmayan Çinli araştırıcılar için bu yakınlık, adeta bir sürpriz olmuş ve birçok fantezilerin doğmasına yol açmıştı. Halbuki Ortaasya'daki 'Hayvan üslubu' (Animal style) adı verilen san'at ve kültürün, Ortaavrupa ile olan ilişkileri, herkes tarafından bilinen bir gerçekti.
Arkeologların görüşleri yanında, tarihçilerin de geçerli sözleri vardır. Prof. Eberhard'ın da dedikleri gibi, Doğuasya etnolojisini her yönden tarihten önceki çağlara kadar inceleyebiliriz. Çünkü Çin yazılı kaynakları ile tarihten önceki çağlar arasında, ilişkiler vardır. Batı Çin kültüründe, bol sayıda batı izlerinin bulunmasının da elbette ki bir sebebi vardı.
'Yangşao kültürünü Çin'e getirenler, kimler olabilirdi?' Gerçi burası, batıya giden yollar üzerinde idi. Fakat bu kültür ovada değil, dağlık bölgede kurulmuştur. Prof. Eberhard, şöyle diyor: 'Çin'de oturan eski kavimler hakkında bilgilerimiz vardır. Bu bilgilerimize göre, bu bölgenin eski halkı, Türkler ile karışmış Tibetliler olmalı idi. Yangşao kültürünü yaratanlar arasında en başta gelenler, Tibetlilerdi. Ondan sonra da Türkler geliyorlardı. Bu kültürün oluşmasında üçüncü sırayı alan, Tai kavimlerinin tesirleri ise, zayıf kalıyordu. Bu sebeple Doğu Türkistan' da bulunan Çin keramiklerinin oraya nasıl gitmiş oldukları da, ancak bununla anlaşılabilir. Bu da herhalde Türk kavimleri tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır.' Bu sözler, yazılı kaynaklara göre Çin tarihinin nasıl oluştuğunu, iyi bilenlerin bir görüşüdür. Bu kültürün şimdilik, M.Ö. 2000 yıllarında oluştuğu söyleniyor. Az sonra bu çağ ile ilgili tarih kaynaklarını inceleyeceğiz.
”
”