Ilahi Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Ilahi. Here they are! All 19 of them:

Kebahagiaan bukan soal harta, tetapi soal jiwa insani yang kehausan kasih dan cinta ILAHI.
Mohd. Asri Zainul Abidin (Penawar Duka Pengubat Sengsara)
bysakoni tamna ka nam hai.jub tamna tabe ilahi ho jay to sakoan shuroa ho jata hai.
Wasif Ali Wasif
Birine aşık olunca, ömrün boyunca onu aramışsın da sonunda bulmuşsun gibi, geçmişini tekrar kurgularsın. Basit tesadüfler aşkın ilahi gücünün işareti olur çıkar. Şimdi buraya yazınca bak ne kadar gülünç olacak: Lise sonda aşık olduğum kızın ismi Zuhal'di, yirmi yıl sonra, Nihal, demek ki, tabi ya, büyük bir aşk bu, aşkın ilahi adaleti sonunda bizi buluşturdu vesaire...
Barış Bıçakçı (Bizim Büyük Çaresizliğimiz)
Bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat, fazla kafa yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın, yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
Alper Canıgüz (Oğullar ve Rencide Ruhlar (Alper Kamu, #1))
Ilmu dalam konteks semangat iqra' selamanya berorientasi tauhidik, bertolak daripada motivasi imanik dan bergerak mencapai objektif mengenal, mengagumi dan mengabdi kepada Ilahi.
Zulkifli Mohamad Al-Bakri (Kuasa Iqra: Menguasai Dunia, Menikmati Akhirat)
Hikmah orang tua berada dalam semangat orang muda
Hilal Asyraf (Langit Ilahi: Tuhan Tidak Lupakan Kita)
Göz… Savaşı başlatan haberci. Bakış… Elde olmayan kader, ilahi kaza. Ve aşk... Kalp ile göz arasında kutlu bir hadise.  
İskender Pala (Kitâb-ı Aşk)
Sekepal wujudku tiba-tiba tumbuh menjadi sepohon mawar puncuknya memanjat cinta Ilahi akarnya mencengkam rindu diri.
Shamsudin Othman (Kumpulan Puisi Taman Maknawi)
Jangan takut menghadapi cinta. Ketahuilah bahawa Allah yang menjadikan matahari dan memberinya cahaya. Allah yang menjadikan bunga dan memberinya wangi. Allah yang menjadikan tubuh dan memberinya nyawa. Allah yang menjadikan mata dan memberinya penglihatan. Maka Allah pulalah yang menjadikan hati dan memberinya cinta. Jika hatimu diberiNya nikmat pula dengan cinta sebagaimana hatiku, marilah kita pelihara nikmat itu sebaik-baiknya, kita jaga dan kita pupuk, kita pelihara supaya jangan dicabut Tuhan kembali. Cinta adalah iradat Tuhan, dikirimnya ke dunia supaya tumbuh. Kalau dia terletak di atas tanah yang lekang dan tandus, tumbuhnya akan menyeksa orang lain. Kalau dia datang kepada hati yang keruh dan kepada budi yang rendah, dia akan membawa kerosakan. Tetapi jika dia hinggap kepada hati yang suci, dia akan mewariskan kemuliaan, keikhlasan dan taat kepada Ilahi.
Hamka
Bersyukurlah dan jadilah dirimu sendiri, maka kau akan bahagia.
Restu Ilahi
Bünye küçüktü, ama mahiyeti meleklerinden oluşuyordu. İlahi bir sanatın ellerinden çıkmış, cihanı katlayıp minyatürleştirmiş ve onda var etmişti. Nihayeti gelmez bir güç yüklenmişti menekşe mavisine ki, âlem, insan denen basit varlık önünde secde etsin. İsmini dua bilsin.
Selvi Atıcı (Kimliksiz (Kayıp Şehir, #1))
Varlığımın bir anlamı var mıydı ki, yokluğumun olsun? Her şey rastlantısal mı, yoksa ilahi bir plana göre mi işliyor? Tasarladım mı, tasarlandım mı; bir düş mü görüyorum yoksa başka birinin düşü müyüm; daha doğrusu düşümde, başka birini düşleyen birinin gördüğü düşteki- sonsuza kadar uzatılabilecek sayıda bir ayna oyunu muyum? Sayfa:462
Zülfü Livaneli (Konstantiniyye Oteli)
Hem şunu bil ki, oğlum, hiç ve hiçbir meslek hiç ve hiçbir mezhep ve onun salikleri ilahi esasatın dışında yaklaşamaz bize, ve dost olamaz. Sema ve zemini idare eden kuvvet saadetini isteseydi insanların derhal bahtiyar kılardı onları.
Nâzım Hikmet (Human Landscapes from My Country: An Epic Novel in Verse)
Seorang murid; ia tidak mengetahui apapun. Selembar kertas kosong, halaman buku yang belum tercetak, pena tanpa tinta, biji yang belum bertunas, bayi yang baru lahir, yang belum mengenal dunia, yang tak mengetahui mana yang baik atau mana yang buruk, tak tahu panas atau dingin. Yang tak melihat pesona warna-warna, memisahkan yang terang dari yang gelap, yang halus dari yang kasar. Tak bisa memilih yang mudah dari yang sulit, memilah yang benar dari yang salah. Ini sungguh sesuatu yang ganjil, namun dari situasi yang serupa itu, kita bisa merasakan kehadiran cahaya pengetahuan Ilahi.
Titon Rahmawan
Mektuplarında başkalarının tuzlu ekmeğinden söz eder. Bu, üzerine kitap yazdığı Dante'nin İlahi Komedya'sındaki Cennet 17. Kanto'dan alıntıdır: "Başkalarının ekmeğinin ne kadar tuzlu, başkalarının merdivenlerinden çıkmanın ne kadar zor olduğunu göreceksin.
Zülfü Livaneli (Serenad)
Hidup itu ga harus selalu bahagia, tapi bukan berarti lo harus selalu sedih..
Restu Ilahi
Editörlerin yüzde doksan dokuzunun başta gelen özelliği, başarısızlıkları. Yazar olmayı başaramamışlar. Sakın masabaşı işinin sıkıcılığını, satışların ve işletme müdürünün kölesi olmayı yazarlıktan daha çok istediklerini zannetme. Yazmaya çalışmış ve becerememişler. İşte lanetli paradoks da tam burada. Edebiyatta başarıya açılan her kapının önünde bekçi köpeği olarak onlar, yani edebiyatta başarıya ulaşamamışlar durur. Editörlerin, editör yardımcılarının ve dergilere, yayınevlerine dosya değerlendirmesi yapan danışmanların hepsi, yazar olmaya çalışmış ama bunu başaramamış kişilerden oluşuyor. Özgünlük ve deha konusunda yargı makamında oturup, matbaaya neyin gidip neyi gitmeyeceğine karar verenler, şu dünyada bu işi yapması gereken son kişiler, yani özgün bir yanlarının olmadığı kanıtlanmış, ilahi kıvılcımın yanlarına bile uğramadığı belli olmuş adamlar.
Jack London (Martin Eden)
Kala bertemu dengan Ilahi, tubuh ini hanya dibaluti kain kapan yang putih bersih. Bukan dipakai dengan pakaian berjenama dari serata dunia. Direnjis haruman mawar dan ditaburi kapur barus. Bukan lagi pancuran haruman Channel dan Estee Lauder. Dan, hadiah yang diminta hanya tiga perkara, amalan, doa anak yang soleh dan sedekah jariah. Bukan lagi kalungan mutiara indah, kereta berjenama mewah, intan berlian yang berkilauan atau panggilan yang membezakan darjat. Nah! Lihatlah perbezaannya. Ingatlah! Kita hanyalah hambaNya yang hina. Apakah kita berhak memandang kasta membezakan sesama kita? Pandanglah dengan mata hati
Shahzy Hana
Kim bilir belki de… Şeytan, Tanrı’nın bilinçaltından başka bir şey değildir. ... Kutsal kitaplar sanattan ve sanatçılardan en az söz eden kitaplardır… ... Bütün hibeler, bağışlar, sadakalar ve teberrular hayırsever işadamlarının yoksulluk sayesinde yaptıkları varlıklarının yoksullara dağıttıkları yüzdeleridir. ... Bugün herkes tüketmeye çalıştığı nesnelerin üretiminde çalışarak tüketilen birer nesnedir. Hem üretici hem de tüketici olarak iki ucundan yakılmış bir mumdur. ... “Gerçekten çok şanslıyım, çünkü mutsuzluğumu bedavaya getiriyorum.” derdi bir berduş. “Kimileri her gün on iki saat çalışarak ve kucak dolusu para harcayarak bu hale geliyorlar. Evet ben de herkes kadar keyifsiz ve yalnızım. Ama bunun için ne sabah dokuz akşam beş çalışıyorum ne de üstüne para veriyorum.” ... Dünyanın kanseri işadamlarıdır. Çünkü ancak kanser hücreleri beslendikleri organizmayı harap ederek çoğalırlar. Büyümek için büyü. Çoğalmak için çoğal. İlerlemek için ilerle. Kalkınmak için kalkın. Kapitalizmin ve kanserin ideolojileri birbirlerinin tıpatıp aynısıdır. ... Çalışmaktan bir hak gibi bahsedilmesi ve bunun anayasalara girmesi ne garip! Çalışmak ne bir hak, ne de bir ödevdir. Kötü bir kaderdir sadece… Sakat veya göle doğmak gibi. ... Aylaklık; düşünmek, duymak ve yaşamak için bağdaş kurmaktır. Çalışmak ise bir gün bağdaş kurabilmek için boşu boşuna koşuşturmaktır. ... Bir işadamının onca emekle çalışarak, çalıştırarak ve koşuşturarak yarattığına bakın; bacası tüten bir fabrika. Bir de sanatçıların yarattıklarına bakın; Mayıs ayında Floransa. ... “Küçük, bedensel ve geçici hazları küçümseyrek ruhsal, büyük ve ilahi hazları arayan keşişlere, dervişlere, Hint’ten ve Rum’dan gelen ermişlere, sufilere, bilgelere sakın kanmayın.” diye fısıldadı Şeytan. “Hazzı hep göklerde arayanlar yeryüzünde bulamayan kabızlardır. Bu arif, aşık ve cümle evliya takımı işte böyledir; kendi kabızlık ve kasvetlerine gizemli mazeretler ararlar aslında.” ... Cennetten kovulduğumuzda Tanrılar bize hem hatıra hem de yolluk olsun diyerek sadece üç şey verdiler. Biri haz, diğeri neşe, öbürü de dans. Gerisini; ayrılığı ve hastalığı, acıyı ve keder, can sıkıntısını ve her biri birbirinden boş ümitleri hep burada bulduk. İşte bu yüzden en doğru felsefelerin temeli neşe, sevnç, coşku ve hevestir. Kahkahalar ise yapıtaşları. ... Düş kırıklıklarımızın yegane sebebi, çabanın hissesini daha yüksek sanmamızdır. ... Kendimi bilmek ruhumu sıkıyor. Kendini bilenler de canımı. ... Ne yapmak ve ne olmak istediklerini çok iyi bilen insanlara ise acıyorum. Hiç mi hayal güçleri yok? ... Yunanca’daki mutluluk (eudaimonia) sözünün içinde Şeytan (daimon) gizlidir. Bu bir tesadüf mü, yoksa bu olağanüstü adamların bilgeliklerinin yeni bir zirvesi mi? Eski Yunanlılar için Şeytan, bize doğru yolu gösteren iç sesimize verdiğimiz isimdir. Bu demektir ki, Yunanca mutlu olmak istiyorsanız Şeytan’ı işin içine karıştırmalısınız. ... İnsan doğar, yaşar ve ölür. Doğru da belki o sırayla değil. ... Kadın terk edildiği ve aldatıldığı zamanlarda, bir de boşanırken hiç tereddüt etmez; kararlı, şuurlu ve son derece akıllı bir biçimde bütün umumi strateji ve nokta hücumu taktikleriyle delirir. ... Feminizm; erkeklerin egemenliğindeki bir pazarda kadının kadınlığını değil işgücünü, aklını ve zamanını satmaya çalışmasıdır. Üretime, tüketime ve çalışmaya tapan bir toplumda kadının cinsiyetini bir mal olmaktan çıkartıp, bütün varoluşunu bir mal haline getirme gayretidir. Eğer bu özgürlük olsaydı, bütün erkekler ezelden beri özgürdüler. ... -Kadın 20. yüzyılda özgürlüğüne kavuştu. -Yok yahu! Peki sonra ne oldu? -Hiç. İş kölesi oldu. ... Aforizma edebiyatın salçasıdır. Sadece aforizma yersen kusarsın.
Emre Yılmaz (Şeytanın Fısıldadıkları)