“
Siz hiç Fransız Yahudisi gördünüz mü? Ben gördüm, eğer kendisi söylemeseydi, Allah bilir sittin sene Yahu di olduğunu anlayamazdım: Konuşmasıyla, kültürüy le, davranışıyla tam bir Fransız. Şimdi ona sorsam ne diyecek, Yahudi miyim, yoksa Fransız mı? Denediğim için biliyorum, önce Franstzım diyor, sonra ilâve ediyor, Musevi asıllıyım. Bunu yalnız Yahudiler yapmaz, ora da Anadolu’dan gitme hayli Ermeni de vardır, çocukla rı, torunları elbet o ülkede doğmuş, o ülkenin uyruğu na geçmişler, kısacası Fransızlaşmalar, oysa dinleri Hı 94 ristiyan ama mezhepleri Ortodoks, dahası Gregoryen, ana dilleri de farklı, Ermenice konuşuyor, kendi arala rında hâttâ okuyup yazıyorlar. Peki bunlar ne, Ermeni mi Fransız mı? Daha 1950’de, Heybeliada’dan Paris’e düşmüş Ermeni dostum Barkef Şemikyaıı’a sormuş, boyumuzun ölçüsünü almıştık: Fransızım diyor, ilâve ediyorlar, Ermeni asıllıyım. Daha ilginci, dışardan gel me olmayıp, Fransa toprağında yaşayan, ama değişik dilleri, kendilerine özgü kültürleriyle belirli azınlıkları oluşturan kümelerin davranışları. Evet, sık sık yazarım, Fransa’da, o toprağın halkından olup, dili başka, kül türü farklı, göreneği kendine göre, hayli ‘etnik grup’ vardır: Brötonlar, Basklar, Korsikalılar, Alzaslılar vb. Üç aşağı beş yukarı hepsiyle temasım olmuştur. Hotel le Tango’nun yöneticisi Bröton’du, Fransızcasını zor an lardım, üstüne varırsanız Fransızım derdi, Bröton asıl lıyım. Mari-France Normand’dır (sahi, onları unuttuk), onun da sorunuza vereceği cevap öbürlerinden farklı mı olacaktır sanırsınız? Paris Polis Müdüriyeti’nde ikamet izni alabilmem için bana ‘torpil yapan’ Baba Sanguinet- ri Korsikalıydı ama, ana dili bal gibi İtalyanca olduğu halde, Fransa için dövüşmüş, yaralanmış, tutsak düş müştü. Benzeri sözleri size İngiltere’de yaşamış bir Türk de tekrarlayabilir. Orada da İskoçlar, Galler, İrlandalılar vardır, kimisinin dili farklı, kimisinin dini başkadır. Sorduğunuz zaman hepsi Britanyalıyım der, ama İskoç asıllıyım, ya da İrlanda asıllıyım. Gerçekte bu saptama, çağdaş uluslarda bizdeki birtakım salakların tartıştık ları ‘halklar’ sorununun hangi düzeyde çözüldüğünü pek güzel göstermektedir. İnsan gruplarını ırksal köken lerine göre ayırmaz da, tarihsel yazgı beraberliklerine, ekonomik ortaklıklarına, kültür birikimlerine göre bir 95 likte düşünürsen, çağdaş ulus anlayışı ortaya çıkar, bun da da esas, yurttaşın kendini içinde yaşadığı ulusun his setmesidir, böyle hissetti mi, bitti, o ulusun çocuğudur, ama şu ya da bu asıldandır, fark etmez. Mustafa Kemal Meclis’teki milletvekillerine seslenirken, onun için ‘Bu radaki öğeler yalnız Türk değildir, Kürt değildir, Çerkez değildir, Lâz değildir’ diyor, onun için yıllar sonra Türk milliyetçiliğini tanımlarken ‘Ne mutlu Türk’üm diye ne’ diyecektir. Türklüğü kişinin benimsemesine bıraka caktır. Acaba bilir misiniz, Anadolu’dan şu ya da bu neden le Avrupa’ya, Amerika’ya dağılmış Musevi ya da Erme- nilerin kendi soydaşlan arasındaki adları Türk’tür. Bes belli yüzyıllarca Türk kaderini paylaştıkları için. Hiç unutmam, Paris’te İstanbul’dan gitme Madam Victoire’i bana tanıtan, Fransız Musevisi dostum, ‘Türk’tür’ diye tanıtmıştı, Madam Victoire da, (toprağı bol olsun) da ha ilk sözünde bana kahveyi orta mı şekerli mi içeceği mi sorduğuna göre, elbette Türk’tü. Salonunda Boğaz resimleri, sofrasında tahin helvası, gramofonunda De niz Kızı Eftalya’nın plakları olan bir Türk. Emperya lizm, Osmanlı’yı dağıtmak için Ermeni’yi, Rum’u, Ya hudi’yi doğduğu toprağa düşman edip, kökeninden ko pararak, bin beter kötü bir talihe mahkûm etmiştir. En azılı Türk dü�
”
”