Zikrullah Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Zikrullah. Here they are! All 6 of them:

penawar daripada segala penawar hanya hidayah dan makrifat-Mu menjadi penyembuh kepada sekalian penyakit denyut zikrullah berdetaklah di pembuluh jantung hatiku. (Jantung Hati)
Rahimidin Zahari (Kumpulan Puisi: Sehelai Daun Kenangan)
Hanya zikrullah yang dapat menjadi ubat penenang hati yang terbaik!
A.E.
Nefse karşı zafer kazandırabilecek dört silah vardır: Susma hançeri, oruç kılıcı, yalnızlık mızrağı ve az uyku. Bu silahları kuşanmayanın nefsinin ıslahı mümkün değildir. Kalbin Allah düşüncesiyle, zikrullah ile, meşgul değilse, şeytan senin yoldaşın olur
Attar of Nishapur (Pendnâme)
ZIKRULLAH Vjernikova šutnja je ibadet, jer ne šuti bezveze, pa i kada hoda, svaki korak mu je ibadet, jer korača sa bismillom. Prije su ljudi daleko teže živjeli, da ne kažem patili, ali nisu zikr propuštali, a sada 10 puta lakše žive i nemaju vremena za zikr. To je allahova dž.š. kazna njima.
Husejn Čajlaković (Husejn Čajlaković)
Tefekkür, kalbde öyle bir nurdur ki, hayır ile şer, fayda ile zarar, güzel ile çirkin onunla görülür ve sezilir.. kâinat onun sayesinde okunan bir kitap hâline gelir ve Kur’ân’ın âyetleri onunla kendilerine has ayrı bir derinliğe ulaşır. Tefekkür, hâdiselerden ibret alma ve çeşit çeşit netice çıkarmanın çerağı, tecrübelerin altın anahtarı, hakikat ağaçlarının fideliği, kalb nurunun da gözbebeğidir. Onun içindir ki, her güzel şeyde olduğu gibi tefekkürde de zirveleri tutan Ufuk İnsan: “Tefekküre denk ibadet yoktur; öyle ise gelin Cenâb-ı Hakk’ın nimet ve kudret eserlerini tefekkür edin! Ama zinhâr Zât-ı Bârî’yi tefekküre kalkışmayın; zira o, insan düşüncesini aşan bir mevzudur.”[1] mealindeki sözüyle, düşünebileceğimiz sahanın sınırlarını belirler ve bize, güç, imkân ve iktidarlarımızın hudutlarını ihtar eder. Bu hususu hatırlatma sadedinde Minhâc sahibi ne hoş söyler: دَر آلاء فِكر كَردن شَرطِ راهست.....وَلى دَر ذاتِ حَق مَحضِ گُناهست بُوَد دَر ذَاتِ حَـق اَندِيشه بَاطِل.....مُحالِ مَحِض دان تَحصيلِ حَاصل “Nimetleri tefekkür etmek bu yolun şartıdır. Ne var ki, Cenâb-ı Hakk’ın Zât’ında tefekkür apaçık bir günahtır. Evet, Allah hakkında düşünmek bir bâtıldır; O’nu hem bir muhâl hem de hâsılı tahsil bil..!” Zaten Kur’ân-ı Kerim de: وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْأَرْضِ “Onlar göklerin ve yerin yaratılış ve şekillendiriliş keyfiyetinde tefekkür ederler.”[2] mealindeki âyetleriyle, kâinat kitabını, bu kitabın yazılış keyfiyetini, harf ve kelimelerinin hususiyetlerini, cümleleri arasındaki nizam ve âhengi, heyet-i umumiyesindeki rasânet ve sağlamlığı nazara vererek bize en yararlı düşünme yolunu salıklamıyor mu? Evet, her düşünce, her tasavvur ve her davranışta Hakk’ın Kitabı’na yönelmek, onu anlamaya çalışmak, hayatı ondan anladığımız şeylere göre tanzim etmek ve yaşamak; kâinat kitabındaki ilâhî sırları keşfedip ortaya koymak ve insana her an ayrı bir imanî derinlik ve renkliliği duyurup tattıran bu yeni keşif ve tespitlerle, imandan mârifete, mârifetten muhabbete, muhabbetten ruhanî hazlara uzayan bir ışıktan yolda bütün hayatı zevk hâline getirmek, sonra da ahiret ve rıdvân-ı ilâhîye yürümek; işte insan-ı kâmil olmanın nurlu yolu..! Tefekkür, araştırma sahası itibarıyla bütün ilimlere açıktır; ama, aklî ilimler, pozitif tespitler, bu büyük netice için sadece birer mukaddime, birer vasıta ve birer yoldur. Bunların hemen hepsi de, gerçek muhteva ve yüzleriyle ilm-i vâhid-i ilâhîye müteveccihtirler. Tabiî insan dimağı yanlış mualecelerle inhirafa uğratılmamışsa... Evet, varlığı bir kitap gibi mütalâa ve tefekkür ancak, bütün eşya ve eşyaya ait hususiyetlerin Allah tarafından yaratılmış olduğunu kabul etmekle beklenen semereyi verir ve bereketli bir vâridât kaynağı hâline gelir ki, bu da her şeyin her hâliyle, Allah Teâlâ’ya istinadını yakînen idrak eden mârifetullah, muhabbetullah ve zikrullah ile itminana ulaşmış kalbî ve ruhî hayat kahramanlarının şiarıdır.
M. Fethullah Gülen (Kalbin Zümrüt Tepeleri 1-2)
Zikrullahın muayyen bir vakti yoktur. Namaz bütün ibadetlerin pîri ve din sefinesinin direği olduğu hâlde[6] belli zamanlarda eda edilir ve eda edilmesi caiz olmayan vakitler de vardır.[7] Zikrullah ise, zamanın her diliminde serbest dolaşıma sahiptir ve herhangi bir hâl ile mukayyet değildir. اَلَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ “Onlar Allah’ı ayakta, oturarak, hatta yan gelip yatarken de anarlar.”[8] fehvâsınca, ne zaman itibarıyla ne de hâl itibarıyla zikrullaha tahdit konmamıştır. Kitap, Sünnet ve selef-i sâlihînin eserlerinde, zikrullah konusunda yapıldığı ölçüde bir başka şeye tergîb ve teşvik yapıldığını hatırlamıyorum. Aslında o, namazdan cihada kadar her ibadetin içinde can gibidir, kan gibidir. Ancak, herkesin zikri, zikredilenin onun duyguları üzerinde tesiri ölçüsündedir ki; sofîler buna “müşâhede” veya “huzur-u kalb” derler. Bazıları, Cenâb-ı Hakk’ı anarak bir sırlı yol ile kalbinde O’na ulaşır. Bazıları da vicdanlarında O’nu “kenzen” bilir ve derûnlarındaki nokta-i istinat ve nokta-i istimdat sayesinde sürekli maiyyette olur. Bu seviyenin insanları için her yeni anış, bir inkıtâ vesilesi olması itibarıyla cehalettir. اَللّٰهُ يَعْلَمُ أَنِّي لَسْتُ أَذْكُرُهُ وَكَيْفَ أَذْكُرُهُ إِذْ لَسْتُ أَنْسَاهُ “Allah biliyor ki ben O’nu şimdi anmıyorum, anmak ne demek, ben O’nu hiç unutmadım ki..!”[9] sözü de bu anlayıştaki insanların düşüncelerini ifade etmek olsa gerek. اَللّٰهُمَّ اجْعَلْنِي لَكَ ذَكَّارًا لَكَ شَكَّارًا لَكَ رَهَّابًا لَكَ مِطْوَاعًا لَكَ مُخْبِتًا إِلَيْكَ أَوَّاهًا مُنِيبًا وَصَلِّ اللّٰهُمَّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ الذَّكَّارِ وَعَلٰى اٰلِه۪ وَصَحْبِهِ الْمُخْبِتِينَ الْمُنِيبِينَ.
M. Fethullah Gülen (Kalbin Zümrüt Tepeleri 1-2)