Zalim Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Zalim. Here they are! All 65 of them:

Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! Düşüncemizin katlanması mı güzel Zalim kaderin yumruklarına, oklarına Yoksa diretip bela denizlerine karşı Dur, yeter demesi mi? Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız Bitebilir bütün acıları yüreğin, Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü. Çünkü, o ölüm uykularında Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu. Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan. Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına? Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine Sevgisinin kepaze edilmesine Kanunların bu kadar yavaş Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine Kötülere kul olmasına iyi insanın Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? Kim ister bütün bunlara katlanmak Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya Ürkütmese yüreğini? Bilmediğimiz belalara atılmaktansa Çektiklerine razı etmese insanları? Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor Yürekten gelenin doğal rengini. Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar Yollarını değiştirip bu yüzden Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar. W. Shakespeare / Hamlet
William Shakespeare (Hamlet)
İçimdeki şu zalim şüpheyi kaldır Ya sen gel ya beni oraya aldır.
İsmet Özel
Ingat, Sahabat, tiada yang lebih berbahaya selain cerita yang memaksamu percaya bahwa kebaikan selalu mengalahkan kejahatan, sebab ia akan membuatmu tumpul dan zalim.
Sabda Armandio (24 Jam Bersama Gaspar: Sebuah Cerita Detektif)
Konsep "manusia baik" dalam islam tidak hanya "baik" dalam pengertian sosial seperti difahami orang pada umumnya,tetapi ia juga mesti pertama baik terhadap dirinya,tidak berlaku zalim(tidak adil)terhadap dirinya.Sekiranya ia tidak dapat adil terhadap dirinya,bagaimana ia dapat benar-benar adil terhadap orang lain.
Syed Muhammad Naquib al-Attas (Islam and Secularism)
Yeryüzünün en zalim ve intikamcı yaratığının insan olduğuna bizzat şahit olanlar artık yalnızdır arkadaşım.Onlar artık hiçbir insanoğlu ve insankızıyla akraba,arkadaş,yakın olmak istemezler.İşte ben bu nedenle kimsesiz kaldım.Artık tamamen yalnızım.
Buket Uzuner (Kumral Ada Mavi Tuna)
Geçmiş bir ecza dolabı kadar temiz ve "steril".Geçmişteki hiçbir şeyin değiştirilemezliği,ölüme yakın bir keskinlik kazandırıyor yaşadıklarına.Geçmişe hiç dokunulamıyor.Hatıra,zalim kudretini dokunulmazlığından alıyor.Tek tek kişilerin hayatları masala benzese de,hayatın kendisi oyuna benziyor.
Murathan Mungan (Üç Aynalı Kırk Oda)
Seni dünyadaki her şeyden daha çok seviyorum diye böyle zalim davranma bana.
Oscar Wilde (The Picture of Dorian Gray)
İnsan küçük düştüğünü hissedip kendini korumaya girişince, karşısındaki hiç aklına gelmiyor ve dünyanın en zalim yaratığı kesilebiliyor.
Zülfü Livaneli (Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm)
Zulme karşı koymamak kafirliktir" diyordu. "Çocuğunun rızkını, baba yurdunu korumamak, bırakıp gurbet ellere düşmek kafirliktir. Zulme karşı koymamak zalime ortak olmaktır. Korkmak, korkudan dolayı yılmak kafirliktir.
Yaşar Kemal (They Burn the Thistles (İnce Memed, #2))
Kötünün Zaferi Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur; çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir. Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı, güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.
Zülfü Livaneli (Serenad)
Devletlerin güç ve zaafı, milletlerin ilerleme ve yozlaşması, yalnızca devlet adamlarının ehil oluşlarından ve yönetim kabiliyetlerinden veya beceriksizliklerinden kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır, halk kitlesinin içinden doğmuştur. Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. İşte bu nedenledir ki eskiden beri “Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur.” denilmiştir.
Grigory Petrov (Beyaz Zambaklar Ülkesinde)
-Özgürlüğünü kaybettiğin oldu mu hiç? - Hayır, hiç olmadı. -Günün birinde, bir an için kaybetmeni isterdim…Bizim gibi insanlar için bu, hayati bir zorunluluktur: Memleketinden dışarı ayak atmamış adam ne memleketini tanır ne de başka yerleri, özgürlüğünü hiç kaybetmemiş olan nefsinin iyi yanları gibi kusurlarından da habersizdir. Ah, bu zalim dünyada her şey mükemmel değildir ama hissetmek, dengeyi alt üst edinceye kadar hissetmek iyi şeydir.
Panait Istrati (Arkadaş)
İnsanlar şehirlerde zalim otoritelere karşı mutsuz bir şekilde mücadele ederlerken bir şelale doğada mutlu ve neşeli bir şekilde akar. Yalnızca özgürlük varsa mutluluk vardır!
Mehmet Murat ildan
Unutmayın, bugün ne kadar bencil, zalim, duyarsız olmuşsanız olun, her nefes alışınızda bir çiçeği mutlu etmektesiniz.
Richard C. Lewontin (Üçlü Sarmal - Gen, Organizma ve Çevre)
Kadınları bilirsin, küçük kedileri pek severler... Yardıma muhtaç şeylere bayılır onlar. Ama erkeklere geldi mi iş değişir, erkeğin zalim olanını tercih ederler.
Jack Kerouac (The Sea Is My Brother)
Nerede sanatkarın "gizli göz yaşları"? Sadece kaba, zalim, alaycı bir gülüş!
Ivan Goncharov (Oblomov: Parts One and Two)
Zalimlik... evet, feleğin kendisi zalim! Ben bile her gün sevmediğim insanlarla bir arada olmak zorundayım. Devlet menfaatlerini düşünerek kendimi buna mecbur hissediyorum. Başka çarem yok!
Pirimkul Kadyrov (Son Timurlu: Babür ve Oğullarının Romanı)
Bana ne kadar zalim olduğunu gösterdin... Zalim ve vefasız. Neden beni hor gördün? Neden kendi yüreğine ihanet ettin, Cathy? Sana söyleyecek sözüm yok... Sen bunu hak ettin. Sen kendini öldürdün. Evet, beni öpebilir, ağlayabilir, öpücüklerimle gözyaşlarımın sıkıp suyunu çıkarabilirsin. Ama bu senin canını yakacaktır... Seni mahvedecektir. Beni sevmiştin... O halde ne hakla beni terk ettin? Ne hakla... Cevap ver!
Emily Brontë
Adil olanin pesinden gidilmesi dogrudur, en guclunun pesinden gidilmesi ise kacinilmazdir. Gucu olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan guc ise zalim. Gucu olmayan adalete mutlaka bir karsi cikan olur, cunku kotu insanlar her zaman vardir. Adaleti olmayan guc ise tohmet altinda kalir. Demek ki adalet ile gucu bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek icin de adil olanin guclu, guclu olanin ise adil olmasi gerekir. Adalet tartismaya aciktir. Guc ise ilk bakista tartisilmaz bir bicimde anlasilir. Bu nedenle gucu adalete veremedik, cunku guc, adalete karsi cikip kendisinin adil oldugunu soylemisti. Hakli olanin guclu kilamadigimiz icin de guclu olani hakli kildik.
Erich Auerbach (Mimesis: The Representation of Reality in Western Literature)
Zaten hatıralar biz her hatırladığımızda şekil değiştirmiyorlar mıydı? Neyi reva ya da hak gördüysek kendimize, o pencereden bakmıyor muyduk geçmişimize? Bazen mağdur bazen zalim, bazen kahraman bazen hain olmuyor muyduk hikâyelerimiz de?
Cansu Canan Özgen (Dalgakıran)
Dalam sepanjang hidupnya dia tak pernah marah-marah. Memang hatinya sering disakiti orang dan dia jengkel. Namun sampai memaki atau membentak dengan kata tak senonoh, tak pernah dia lakukan. Dia adalah seorang dokter. Golongan elit yang terhormat. Dan semua perilaku yang menjengkelkan dari orang yang dihadapinya, dipandangnya sebagai tingkah orang sakit. Apa pun macam perangai orang, dia tak pernah sampai marah. Tidak ada orang yang sehat melakukan kesalahan, pikirnya. Orang yang mencuri, merampok, berkelahi, dan bahkan membunuh, jahat, dan zalim tentulah karena sakit. Kalau bukan karena sakit, karena apa lagi orang-orang demikian? Seperti juga orang-orang sakit pada fisiknya menderita karena penyakit turunan atau karena penularan dari luar. Demikian juga penyakit mental atau jiwa seseorang. Pastilah dapat diobati kalau diagnosa dan terapinya kena, apalagi bila diobati pada saat yang dini. Demikian juga pada kejiwaan seseorang. Pandangan hidup seperti itu menyebabkan hidupnya bisa tenteram dan banyak orang menghormatinya.
A.A. Navis (Bertanya Kerbau pada Pedati: Kumpulan Cerpen)
Herkes hayatının bir devrinde şu veya bu şekilde talihinin şuuruna erer. Babam, ve hepimiz, onunla en zalim şekilde karşılaşmıştık. Babam bunu o kadar iyi biliyordu ki, bütün bu olan biten şeylerde kendi sabırsızlığının, kendi ihtiyatsızlığının payını bile düşünmeye lüzum görmüyordu. Garip bir sükunete kavuşmuştu. Kendi köşesinde sessiz sedasız oturan bir adam olmuştu. Yalnız ara sıra, bilmem niçin sofanın duvarına astığı ve bir daha oradan kaldırılmasına razı olmadığı saat rakkasına bakar ve sonra acayip ve mazlum bir gülüşle gülümseyerek yerinden fırlardı.
Ahmet Hamdi Tanpınar (Saatleri Ayarlama Enstitüsü)
Ako ja, ma kako se na to gledalo, sa svog licnog gledista bacim, razdvojivsi samoga sebe, pogled na onog mladog covjeka kakav sam tada bio, treba da se zalim, sto me sudbina nije rodila pomalo niktovom, i ne mogu se utjesiti zbog svog prevelikog postenja. Ne bih li ja, naprotiv, sve bio dao, da u sebi izbrisem svako iskustvo, da opet imam svoju djetinju dusu i da s njome zivim u cistoci? To moje JA, sto ga svi poznajete, ne zaboravite, to je uprljano svom necistocom zivota. Ako je istina, da covjek moze izvuci neki ponos iz hrpe onih godina koje je prozivio u necistoci, tad me, pristajem, nazovite svojim starijim bratom.
Natsume Sōseki
Hasan şevket'in dostu anlatıyordu: -ben allah diyorum siz tabiat diyiniz bir müntekim bir manevi kuvvet var beyim ah ü enin ile kuruldu avrupa ah ü enin ile yıkılıyor harcı gözyaşıyla yuğrulan yapıdan hayır gelmez zalim babanın evladı çeker. bir maneviyat var ben allah diyorum, beyim siz, tabiat deyiniz. hasan şevket sözünü kesti dostunun: - ben ne allah diyorum ne maneviyat ne tabiat ben hiçbir şey demiyorum. şu tabakta bir dilim beyaz peynir var ben onu bile yemiyorum yiyemiyorum yani... ikinci dilime çıkışmıyor param ne zalimdi ne de derebeyiydi babam avrupa'nın yıkılması da umrumda değil biz de beraber yıkılalım bir an evvel biz de beraber. söyleyecek ne kadar güzel sözlerim vardı insanlara bana hiçbirini söyletmediler hep aynı bokun soyudur en kötünüz, en iyiniz bir tek dilim peynirimi size ikram ediyorum buyrun yiyiniz.
Nâzım Hikmet (Nazim Hikmet)
...bir umut vardı gönlünde eksilmiyordu sonra kızıyordu kendine kınıyordu kendini kapamak istiyordu içinde eskinin kepengini eski oldu diyelim ama neydi yeni ve nasıl eskitmeli eskimiyeni nasıl öldürmeli ölmeyeni nasıl diri sayarsın ölü olanı eski bir zehirdi belki ama yeni andırıyordu tatsız tuzsuz bir yemeği beklemek neyi beklediğini bilmeden gün günü ay ayı kovalarken beklemek bir vaktin dolusunu öç alan kaderin zalim oyunu
Sezai Karakoç
Zafere Dair Korkunç ellerinle bastırıp yaranı dudaklarını kanatarak dayanılmakta ağrıya. Şimdi çıplak ve merhametsiz bir çığlık oldu ümid... Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp koparılacaktır... Günler ağır. Günler ölüm haberleriyle geliyor. Düşman haşin zalim ve kurnaz. Ölüyor çarpışarak insanlarımız - halbuki nasıl hakketmişlerdi yaşamayı - ölüyor insanlarımız - ne kadar çok - sanki şarkılar ve bayraklarla bir bayram günü nümayişe çıktılar öyle genç ve fütursuz... Günler ağır. Günler ölüm haberleriyle geliyor. En güzel dünyaları yaktık ellerimizle ve gözümüzde kaybettik ağlamayı: bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp gözyaşlarımız gittiler ve bundan dolayı biz unuttuk bağışlamayı... Varılacak yere kan içinde varılacaktır. Ve zafer artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar tırnakla sökülüp koparılacaktır...
Nâzım Hikmet (Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni)
Hayatta hiçbir şey, uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır. Hatta biraz ileri gideyim, kendi yaşamamız için... Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun! Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hâkim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak... Dünyada bundan başka istenecek ne vardır? Hayatını bu gayeye vakfet, görürsün, nasıl birdenbire canlanacaksın!
Sabahattin Ali (İçimizdeki Şeytan)
Ölçüsüzlüğün hüküm sürdüğü bir yerde saygının esamesi bile okunmaz. O zaman doğa da sapar yolundan. Uysal sular taşkınlara dönüşür bir anda, bir anda toprak bataklığa dönüşür, haklılar değil güçlüler kazanır bütün davaları. Zalim evlat kıyar babasının canına, hakkın hukukun yerine zorbalık adalet dağıtmaya başlayınca da haklıyla haksızı ayırt etmenin imkanı kalmaz. Adaletin de adı kalır, kendi yok olur gider. Güç, iradenin emrinden çıkıp ihtirasın emrine girer ve iştahlı bir kurt gibi önüne ne çıkarsa saldırıp kemire kemire yok eder. En sonunda da kendi başını yer...
William Shakespeare (Troilus and Cressida)
Kaçınılmazı kucaklayarak ondan korkmamayı öğrendim. Size korku hakkında bir sır vereyim: Bir mutlakiyetçidir kendisi. Korku ya heptir ya hiç. Ya zalim bir zorba gibi bütün hayatınızı aptalca, kör edici bir kuvvetle yönetir ya da onu bertaraf edersiniz ve gücü bir anda duman olup yiter. Bir sır daha: Korkuya karşı devrimin, o adi despotu devirmenin cesaretle hemen hiç ilgisi yoktur. Çok daha basit bir şeydir ona karşı koymanın yolu: Hayatınıza devam etme isteği duyun yeter. Korkmayı bıraktım çünkü dünya üzerindeki zamanın kısıtlıysa, saçmalıklara ayıracak zamanım yok demekti.
Salman Rushdie (The Moor's Last Sigh)
Zeki olduğunu göstermenin neden aptallık olarak algılandığı sorgulanırsa, akıllara gelecek ilk karşılık atalarımızdan kalma eşyaların tozunu taşır gibidir; çünkü bu karşılığa göre, zeki değilmiş gibi görünmek temkinli davranmaktır. Günümüzde ilk bakışta artık anlaşılması mümkün olmayan ve derinlemesine kuşku içeren bu temkinli davranış, muhtemelen zayıf insan için akıllı görünmemenin gerçekten de daha akıllıca olduğu dönemlerdeki koşullardan kaynaklanır; zira zayıf kişinin zekası, güçlü insanın hayatını tehlikeye atabilir! Aptallıksa teskin edicidir, güvensizliği yatıştırır; günümüzün deyimiyle “silahsızlandırır.” Bu tarz eski kurnazlığın ve ustalıklı aptallığın izlerine bağımlı ilişkilerde hala rastlanabilir, zira birinin bir başkasına bağımlı olduğu bu tür ilişkiler içinde güçler öyle orantısız paylaştırılır ki zayıf kişi kurtuluşunu olduğundan daha aptalca davranmakta arar: Bu izler kendini, örneğin, köylünün sözümona kurnazlığında, hizmetçinin mürekkep yalamış efendilerini idare etmesinde, askerin üstüyle, öğrencinin öğretmeniyle ve çocuğun ebeveyniyle ilişkisinde gösterir. Zayıf kişinin bir şeyi becerememesi, o şeyi yapmak istememesinden daha az sinirlendirir gücü elinde bulunduran kişiyi. Aptallık güçlü insanı çaresizliğe sürükler, diğer bir deyişle tam olarak bir zayıflık hali ne ise, ona! ... Fakat aptallık aynı zamanda kızgınlık yaratabilir ve her durumda yatıştırıcı olmaz. Kısaca söylemek gerekirse, aptallık genellikle sabırsızlığa yol açar, bazı istisnai durumlarda zalimliği de körükler ve bu zalimliğin hastalıklı ve tiksinti uyandıran aşırılıkları, ki bunlar kabaca sadizm olarak nitelendirilir, aptal insanları çoğunlukla mağdur rolünde gösterir. Şurası açık ki bu durum, aptal insanların zalim insanların kucağına nispeten daha kolay düşmeleri yüzünden ortaya çıkar, fakat bunun aynı zamanda her açıdan hissedilen bir direnç yoksunluğuyla da bağlantısı varmış gibi görünür, ki bu direnç yoksunluğu, kan kokusunun avlanma şehvetini uyandırmasına benzer şekilde, hayal gücünü vahşileştirir: Bu, aptal insanı neredeyse sırf limit duygusu tamamen yitirildiği için zalimliğin aşırıya kaçtığı ıssız bir yere doğru çeker. Acı çektirende görülen bir acı çekme türüdür bu, acı çektirenin vahşetinde saklı bir zayıflıktır ve rencide olmuş duygudaşlığın öfkesine tanıdığımız öncelik her ne kadar bunu fark etmemize nadiren müsade etse de, zalimlik de aşk gibi birbiriyle uyumlu iki insanın varlığına ihtiyaç duyar.
Robert Musil (Über die Dummheit)
Sesungguhnya bangsa Arab ialah para penyebar Islam. Mereka telah keluar dari pedalaman padang pasir dengan persiapan yang kuat dan berterusan, terus melebar hingga meluas ke pelbagai penjuru, kemudian Allah SWT telah menetapkan kemenangan kepada orang-orang berikan, kebebasan kepada orang-orang lemah dan kehinaan kepada orang-orang zalim dan sombong. Mereka meluncur dari padang pasir bersama Rasulullah SAW selama seperempat abad, di samalah Rasulullah SAW telah mengisi pelajaran langit yang turun bersama wahyu, membekali mereka dengan pelbagai kekuatan pemikiran dan emosional sehingga mengangkat taraf kehidupan mereka secara material dan mental; menjadikan mereka sebagai pembawa misi, dan pencipta peradaban; memiliki kehormatan serta pemikiran yang benar, hati yang bersih dan jiwa yang peka mengatasi masyarakat Parsi dan Rom.
Rohimuddin Nawawi Al-Bantani (Beragama Itu Akhlak Utama)
Diotima, “Sadece bir insan olan bir kişinin, sırf Tanrı olduğu zannedildiği için iğrenç şeyler yapmasına göz yumulan yerde çirkinlik vardır.” dedi. Thomas bu sözleri duyunca titreyerek geriledi. “Sadece bir insan mı?” diye sordu. “Kutsal Zahatapolk'u kast etmiyorsun herhalde!” “Kast ediyorum,” dedi Diotima. “Ilahi biri değil. Onu o makama getiren efsane korkuyla yaratılmış. Ölüm korkusu, kaderin indireceği darbelerin korkusu, doğa güçlerinin korkusu, insanın tiranlığının korkusu. Bazen tepemizdeki şu zirvelerden aşağıdaki vadilere ölüm yuvarlanıyor. Zirvelerde hüküm süren güçlerin zalim olduğu düşünülüyor ve onların korkunç acımasızlığını ancak anlayışlı bir zalimliğin yatıştırabileceği sanılıyor. Ancak bütün korkular rezilce, yarattıkları efsaneler rezilce, bu efsanelerin yücelttiği insanlar da rezil. Zahatopolk Tanrı falan değil, iğrenç, çoğu yönden hayvanlardan aşağı bir insan. Freia'nın kurban edildiği ayinin ilahi bir kökeni yok. Hiçbir şeyin ilahi kökeni yok. Tanrılar, korkularımızın gecenin bulanıklığı üzerindeki gölgeleri. İnsanın, onu mahvedebilecek güçler karşısındaki zilletini simgeliyorlar. Zamansal düzende sıradan bir ânı ilahi bir ân olarak değerlendiremeyecek zamana köleliği simgeliyorlar. Bu mağlubiyete teslim olmayacağım. Yaşadığım sürece dağlar gibi dik duracağım. Yoluma felaket çıkarsa, ki hiç kuşkusuz çıkacaktır, ancak dışarıdan gelen bir felaket olur. Olabilecek olanlara duyduğum inancın kalesi yıkılmayacak.
Bertrand Russell (Nightmares of Eminent Persons and Other Stories)
Ne diye bunun böyle olmasından mustaribim?” diyordum. “Niçin mutlaka hayatta bir devam istemeli ve neden bir ihtiras sahibi olmalı? Bütün bunların lüzumu ne? Bütün pınarlardan içmiş olsam bile ne çıkar? Lezzetle bitirdiğimiz her kadehin dibinde hep aynı ifrit, kül rengi hadekalarında hiçbir aydınlığın gülmediği kayıtsız, sabit gözlerle sarhoşluğumuzda gülecek olduktan sonra... Ömrümüzü idare eden kudretler arzularımıza ne kadar uygun olurlarsa olsunlar, bizi ondan kurtaramazlar. Bütün hilkat, geniş ve eşsiz kudretinde canı sıkılan bir tanrının kendi kendini eğlendirmek için icat ettiği bir oyundur. Hayat nimetlerinin değişikliği içinde bize, yaratıcı işaretten kalan en büyük miras bu can sıkıntısıdır. Diyarlar fethedelim, mucizesine erilmez eserler verelim, her ânımıza bir ebediyet derinliği veren ihsasların birinden öbürüne atlayalım, aradaki en kısa fasıllarda onun zalim alayı ile karşılaşırız. Hiç ummadığımız zamanda o gelir, karşımıza oturur, gözlerini gözlerimize diker... Kaç defa ondan en uzak bulunduğumu sandığım bir anda bulanık, ıslak nefesini alnımda duydum. Okşadığım tende, kokladığım gülde, içtiğim içkide hep o zehir vardı. En hazlı, en mesut uykudan uyanır uyanmaz bu acayip ifriti siyah meşinden bir mahlük gibi kollarımın arasında bulmadım mı? Kim bilir belki de bizim için zamanın hakikî ritmini o yapıyor. Dakikalarımızı kendi arzusuyla uzatıp kısaltan ve bizi, küçük uyanışlara benzeyen itişlerle ölümün uçurum ağzına atan odur. En sonunda şeytanî kahkahasını atarak üstümüze zamanın sürgüsünü çeker, fırının kapağını kapatır...
Ahmet Hamdi Tanpınar (Beş Şehir)
Emevi “halife”nin emrinde onbinlerce kelle uçuran Haccac-ı zalim Kur’an hafızıydı, hatta Kur’an’ı o harekelemişti, ama onun zulmünden ah eden Müslümanlar ateşperest İran Kralı Nuşirevan’ı arar hale gelmişlerdi.
Anonymous
Bir toplum, unutulmuş fakir işçilerini hatırlamaya ve onlara önem vermeye başlayıncaya dek zalim ve beş para etmez bir toplum olarak kalacaktır!
Mehmet Murat ildan
Biz, zaman kırıntıları, Zaman sinekleri, Tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar Ve lüzumsuz görenler artık Bu aydınlıkta kendi gölgelerini! Sanki siyah, simsiyah taşlar içinde Siyah, simsiyah kovuklarda yaşadık biz, Sanki hiç görmedik birbirimizi, Sanki hiç tanışmadık! Dünya bize öyle kapattı kendisini... Neye yarar hatırlamak, Neye yarar bu cılız ışıklı bahçelerde Hatırlamak geçmiş şeyleri, Bu beyhude akşam bahçesinde Kapanırken üstümüze böyle Zaman çemberi Hatırlıyor yetmez mi Güneşe uzanan ellerimiz! Aynalar sonsuz boşluğa Çoktan salıverdi çehremizi, Yürüyoruz, İpi kopmuş uçurtmalar gibi. Biz uzak seyircisi bu aydınlık oyunun, Birdenbire bulanlar içlerinde Gülüncün sırrını, Ne kadar benziyoruz şimdi, Aynı tezgâhtan çıkmış testilere Bir şey, bir şey kaldırdı bütün ayrılıkları! Baksak aynalara Tanır mıyız kendimizi, Tanır mıyız bu kaskatı Bu zalim inkârın arasından Sevdiklerimizi. Ben zamanı gördüm, İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu, Bir mezar böyle kazılırdı ancak, Yıldırımsız ve baltasız, Bir orman böyle devrilirdi! Ben zamanı gördüm, Kaç bakışta bozdu hayalimi, Ve kaç düşüncede! Ben zamanı gördüm, Şimşek gibi bir ânın uçurumunda. Kim tanır bizi şimden sonra, Aydınlığı kıt gecemize Misafir olanlardan başka; Kuru tahta üstünde bizimle Paylaşanlar günlerimizi Ve benim gözlerimle bakanlar güneşe Ancak tanır bizi Mor çemberlerin uçuştuğu akşam sularından! Akşamın tek bir ağaç gibi Dal budak saldığı sular Çocukluk rüyalarının bahçesi! Sakın kimse el sürmesin dallara, Yapraklar, meyvalar olduğu gibi kalsın Benim uykum boyunca! Ben zamanı gördüm, Devrilmiş sütunlar arasından Çok eski bir sarayın Alnında mor salkımlar vardı Ve ilâhlar kadar güzeldi. Uçmak için kanatlanmayı bekleyen Yavru kuş gibi doğduğu kayada Ben zamanı gördüm Çırpınırken avuçlarımda. Bak martılar kanat çırpıyor sana Bir rüyadan kopmuş gibi bembeyaz Yelkovan kuşları yalıyor suyu, Sen ki bakışında yumuşak bir yaz Gülümser en yeşil gecesinden Ve sesin durmadan, durmadan örer, Yıldız yosunu bir uykuyu... Bak, martılar kanat çırpıyor sana. Süzülen yelkenler var enginde, Dalgalar var, güneş var. Güneş ayna ayna, güneş pul pul Güneş saçlarınla oynar Omzundan tutar giydirir seni, Sırtında tül olur belinde kemer Boynunda inci Ve dişlerimin zalim çocuk sevinci Bir tanrılaşırsın genç adımlarında Mevsimler önünde çözer yükünü Bahçeler yığılır eteklerine! Rüya ile Hayal arasında Hayal ile Hakikat arasında Yalnız sen varsın! Gece ile Gündüz arasında Güneşle Göz arasında Yalnız sen varsın! Niçin sen yaratmadın dünyayı? Ellerinin mesut işaretlerinden Daha güzel doğardı eşya! Daha zengin olurdu aydınlık Kendi karanlığından çağırsaydı sesin, Sular başka türlü akardı Sert kayalardan göklere doğru Büyük, mavi, aydınlık sular! Eğilme sakın üstüne Kendi yeşilinde boğulmuş havuzların, Ve bırakma saçlarını tarasın rüzgâr, Durmadan çukurlaşan bu aynada! Bilinmez hangi uzaklara götürür seni Dudak dudağa öpüştüğün hayal! Sokma güneşle arana, İmkânsızın parıltısını! Ve tanımadan, hiç tanımadan sev insanları! Değişmenin ebedî olduğu yerde Güzeldir hayat! Ne kadar uzak, uzak Yollardan gelir bize Ve çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz, Keder durmadan çiçek açar içimizde, Ne çıkar unuttuk hepsini! Biz ki boş yere gerilmişiz anladık artık, Yıldızların amansız çarkına Ve boş yere sızlamış kemiklerimiz, Bilmiyoruz şimdi, mevsim yaz mı, bahar mı Bahçelerde hâlâ güller açar mı, Bilmiyoruz, kadınlar, kızlar, Şarkılar masallar var mı? Gece ile gündüz, Acıdan kaskatı kesilmiş yüz, Uykusuzluktan harap göz, Öpüşen dudaklar, Çözülmeye razı olmayan eller var mı? Ayrılık var mı, gurbet var mı? Biz beyhude yere gecikenler, Çokta bitmiş bir yolun ucunda Bilmiyoruz şimdi ıssız gecede Ne yapar ne eder, Gidip de gelmeyenler, Beyhude bekleyenler! Biz ayın çıplak arsasında Savrulan zaman kırıntıları. Nerden bilelim bunları!
Ahmet Hamdi Tanpınar
Aa Dekh Mere Zehan ki Aawara Mizaaji, Zalim Tere Aanchal ki Hawa Mang Raha Hai! Hai Mahtaab ki Kirnon Se Sulgta Hwa Chehra, Khwabon Mein bhi Andaz-e-Haya Mang Raha Hai!
Anonymous
Auerbach kitaplarından birinde, gözüme onun bir denemesi çarptı. Pascal üzerine yazılmış bu denemenin adı, "Kötünün Zaferi" idi. Auerbach'ın Pascal'dan alıntıladığı giriş bölümü beni çok etkiledi ve son günlerde çeşitli örneklerini öğrendiğim devlet zulmüne bir açıklama getirdi: Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir. Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.
Zülfü Livaneli (Serenad)
Zaman hiçbir şey konuşmaz, ama gözyaşları çok konuşuyor. Gözyaşlarını görerek bile, kalpsiz dünya sessizce duruyor.
Abhijit Naskar (Amor Apocalypse: Canım Sana İhtiyacım)
Galipken zalim, mağlupken mazlum olma.
İhsan Oktay Anar (Tiamat)
Daha yakın zamana kadar savandaki orta halli yaratıklar olduğumuz için hala korku ve endişelerle doluyuz, bu da bizi fazlasıyla zalim ve tehlikeli kılıyor. Ölümcül savaşlardan çevre felaketlerine pek çok tarihsel kötülük, bu çok hızlı gerçekleşen sıçramadan kaynaklanıyor.
Yuval Noah Harari
Yöneticiler, iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer aynasıdır. Onlar, millî ruhun birer kopyasıdır. Onlar, halkın içinden doğmuştur. Bir toplum nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir. İşte bundan dolayıdır ki, öteden beri: “ Her millet layık olduğu yönetime ve yö­neticilere sahip olur.” denilmiştir.
Grigory Petrov (Beyaz Zambaklar Ülkesinde)
Arif Nihat Asya’nın bir Nemrut kulesine benzettiği, Sovyet Rusya İmparatorluğu ve o imparatorluğun kan dökmeye doyamayan zalim diktatörleri siyasi ve iktisadi bir zelzeleyle yıkılıp gittiler.
Yavuz Bülent Bakiler (Sözün Doğrusu 1)
Elbette” dedim. “Şimdi oraya gideceğiz. Otelinizin bulunduğu yere yabancılar Pera, Türkler Beyoğlu der.” “Niye Beyoğlu dendiğini hiç düşündünüz mü?” “Hayır!” “Alvise Gritti’nin Pera’da büyük bir konağı vardı ve bir beyin, Andrea Gritti’nin oğluydu. Bunlar bir şey anlatıyor mu?” Yüzüme bir gülümseme yayıldığını hissettim. “Elbette anlatıyor” dedim. “Ama benim aklım Süleyman’ın gençlik arkadaşını boğdurmasına takıldı. Niye yaptı acaba bunu?” “Normal bir nedenden dolayı: İktidarda olduğu için.” “Her iktidar adam öldürür mü?” “Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar.” “Peki, iyi insanlar iktidara gelirse?” “Öyle şey olmaz!” “Neden?” Acı bir gülümsemeyle açıkladı: “İyi insanlar iktidara gelemez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar.” Güldüm. “Kusura bakmayın ama profesör, sizin aklınız Hitler’e takılı kalmış. Her iktidar öldürür ne demek. Şimdi ben, saçma bir şey ama, iktidara gelsem öldürür müyüm sizce.” Omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı. “Evet!” dedi. “Siz bile öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yolu yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli.” Ellerini çekip daha yumuşak bir sesle devam etti. “Dolaylı olarak öldürürsünüz, ölümlere neden olursunuz, ama bir şekilde, iktidarınızın sürekliliği öldürmeye bağlı olur. Belki şu anda böyle bir şey yapamayacak bir yapıdasınızdır. Ama iktidar yolu zorlu bir yoldur. Uzun bir yoldur. İnsanı dönüştüren bir yoldur. Ancak iktidara hazır hale geldiğinizde, gerektiği kadar değiştiğinizde, bu yolu tamamlayabilirsiniz.
Zülfü Livaneli (Serenad)
Kehanet, karanlık bir su gibi, hep oradadır. Normalde bilinmeyen bir yerde sinsi sinsi gizlenir. Fakat bir an gelir, sessizce çağlayarak hücrelerini birer birer dondurur; sen o zalim, taşkın suyun ortasında debelenip durursun. Tavana yakın havalandırma açıklığına tırnaklarınla tutunur, dışarının taze havasını içine çekmek istersin. Ancak gelen hava kupkurudur, sıcaklığıyla boğazını yakar. Su ve susuzluk, soğuk ve sıcak gibi birbirine ters unsurlar, aynı anda üzerine karabasan gibi çullanır. Dünyada bu kadar çok boş yer olduğu halde, var olabileceğin, sana fazlasıyla yetecek ufacık bir yer bile bulamazsın. Sesleri aradığında, karşına çıkan sessizlik olur. Sessizliği arzuladığındaysa durmak bilmeyen kehanet başlar. O ses, zamanı geldikçe, senin kafanın içindeki gizli düğmesine basar. Yüreğin, uzun yağmurlarla taşan ırmaklara döner. Yeryüzündeki tüm işaretler o selin altında kalmış, karanlık bir yerlere sürüklenmiştir. Yağmursa, o taşan ırmağın üzerine yağmaya devam eder. Böylesi sel manzaralarını televizyon haberlerinde her görüşünde aklına geliverir. “Evet, aynen böyle, benim yüreğim de böyle işte” dersin.
Anonymous
Yaşlı insanlar bir madalyayı hak ederler, zamanın zalimliğine ve bu kaotik evrenin tehlikelerine karşı zaferlerini taçlandıran bir varoluş madalyası!
Mehmet Murat ildan
Evet, çok büyümüşsün. Hem arif, hem de zalim olmuşsun.
J.R.R. Tolkien (The Lord of the Rings)
Gülmek, bu zalim ve belirsiz evrende insanoğlunun kırılgan bir zaferidir!
Mehmet Murat ildan
Tanrı merhametten de, şefkatten de daha büyüktür. Tabii, şiddet ve cezadan da. Onda hepsi vardır, onda hepsi birdir. Bir olmak demek, çok olanı bir görünümde toplamak demektir, ama farklılıklarını silmeden, aynılaştırmadan, birbirine benzetmeden. Çünkü her varoluşun bir anlamı, bir gereği vardır. Çoğu zaman mesele Tanrı'nın ne olduğu değil, bizim onda ne gördüğümüzdür. Sevgi dolu olanlar merhameti görür, zalim olanlar şiddeti. Zeki olanlar aklı görür, aptal olanlar kör inancı, alimler bilimi görür, cahiller mucizeyi.
Ahmet Ümit (Bab-ı Esrar)
Apabila mujadid dipenjarakan oleh pihak yang zalim, ertinya dia bertapa. Apabila dibuang negeri, ertinya melancong, dan apabila dibunuh, ertinya mati syahid, iaitu martabat tertinggi yang menjadi idaman semua orang (Jamaluddin al-Afghani)
Mahmood Zuhdi Haji Abdul Majid
Erkeklere hayran olma. Anladın mı? Çünkü senden fazlaları oldukları için değil, aksine, senden bir kadın olarak korumanı beklenen erdemlerden arındıkları ve senden çok çok daha azı oldukları için, kıvılcımlar çıkaran bir meteor gibi düşüyorlar yeryüzüne. Ve çıkan sesin gürültüsüyle onların senden daha güçlü olduğuna inanacaksın. Hayran olacaksın, onlar seni sevsin diye kıvranacaksın ve başaramadığında ya da başaramadığına inandırıldığında sorunun kendinde olduğunu düşüneceksin. Gözlerin öyle kör olacak, gördüğün şeyin kayan bir yıldız olduğunu sanacaksın ama hayır… Düştükleri yeryüzünde masum-zalim ayrımı yapmadan herkese zarar veren bir meteordur erkekler ve senden daha hafif oldukları için yörüngelerinden çıkmışlardır… Senden daha güçlü değiller küçük kız, sadece daha özgürler, çünkü yüksüzler.
Mithat Terje (Oda)
Acı çok zalim bir şeydi! Neden bütün ağırlığıyla bir seferde gelip aynı hızla geçmiyordu?
José Mauro de Vasconcelos (Güneşi Uyandıralım (Zeze, #2))
Efendim, aslında sizin iktisadî görüşlerinizle İnönü'nün iktisadî görüşleri arasında ciddi bir farklılaşma olduğu ileri sürülür. İnönü devletçi politikadan yana, siz ise daha liberal görüşleri savunursunuz. Doğru mudur bu? Biraz ayrılacağım mevzudan. Fakat siz istiyorsunuz, kısaca anlatayım. Maalesef o görüşün yükünü de benim sırtıma yüklemişlerdir. İnönü asker. İktisadî meselelerde görüşü Levazım Dairesi'nin kendisine verdiği malûmattan ibarettir. Levazım idaresi de tabiî büyük bir müessesedir. İktisadî bakımdan orduya lâzım olan şeyleri tedarik eder. Bunun içerisinde demiri de var, kömürü, erzakı, elbisesi de var... Ordunun iktisadî şubesi. En büyük müstehlik de kendisi. Medeni ordu olarak yapacağı iktisadiyatın orada da gayet iyi bilinmesi lâzımdır. Fakat onlar durumu dar çerçeve içerisinde mülâhaza ediyorlar ve kendi düşüncelerine göre yapmak istiyorlar. Çok sıkı idi İnönü'nun görüşü. Dar bir çerçeve içerisinde mülâhaza ederdi. Sonra özel teşebbüse hiç itimadı yoktu. Karakter olarak söylüyorum bunu. Halk vergi kaçakçısıdır. Özel teşebbüs muhtekirdir. Bilmem şunlar bunlar toprak ağalarıdır, zalim adamlardır. Rusya'ya gidip geldikten sonra bu daha çok kuvvetlendi. Bir sanayi ofisi vücuda getirdiler. Bunu biz yapacağız, diyorlardı. Ben İktisat Vekili değildim o sırada. O vakte kadar İş Bankası'nın müdürüydüm. Bu malî tatbikata hiç reyim yoktur, girmemişimdir içerisine. Mesela barut yapılacak. İnhisar altına verelim. Maliye'nin sistemi bu. Barut inhisarını bilmem hangi milletten ona verirler. Şeker ithal edilecek, devlet getirsin şekeri. Şeker inhisarı. Benim hiç alâkam yoktur. İnönü'nün maliyesinden kendisine gelen telkin bu. O da bunları kabul ediyor. Çünkü Maliye'de on para yok. Nerden ne gelirse, kendisine bir miktar nefes alalım diye ne gösterilirse o sistemi kabul ediyor. Bütün halkın şikâyeti bu. Monopol oluyor her şey. Bu, Maliye Vekaleti'nin politikası olduğu halde, ben İktisat Vekili olduğum gün benim sırtıma yüklemişlerdir bu işi. Evet onu soracaktım. İktisadî görüşleriniz farklı idiyse, İnönü'nün başbakanlığı sırasında beş yıldan uzun bir süre nasıl İktisat bakanlığını yaptınız. Atatürk empoze etti...
Abdi İpekçi (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
Ona niye bu kadar zalim olduğunu sormak, köpekbalığına niye böyle yırtıcı dişlere sahip olduğunu sormak kadar anlamsızdı. Dünyayı böyle görüyor, böyle kavrıyordu.
Zülfü Livaneli (Son Ada)
Gel, yanımda otur. Nasıl istiyorsan, öyle olur. İstemiyorsan konuşma, gerek yok. Yanımdayken, sessizliğin bile sükundur. Biliyorum, çok acıyor! Biliyorum, bu dünya çok zalim! Istiyorum ama soylemem - elimi tut! Çünkü senin yaranın ilacı sadece sensin. Senin derdin benim derdim. Her dert insana cesaret veriyor. Bulutlar güneş ışığının habercileridir. Bugünün acısı yarın tacı oluyor. Hadi gel, burada otur. Nasıl istiyorsan, öyle olur.
Abhijit Naskar (Amor Apocalypse: Canım Sana İhtiyacım)
Bersabar bukan hanya sebatas bertahan dalam segala rintangan. Sabar adalah tidak berbuat zalim meski mampu melakukannya.
Sibel Eraslan (Khadijah: Ketika Rahasia Mim Tersingkap)
Eğer geçtiğimiz birkaç aydır öğrendiğim bir şey varsa o da hayatın adil olmadığıdır Daniel. Hayat berbat. Hayat gaddar ve gamsız. Karanlık ve zalim. Fakat yine de bazen o kadar güzel oluyor ki, saçtığı ışıkla varlığındaki bütün karanlığı aydınlatıyor.
Brittainy C. Cherry (Loving Mr. Daniels)
Türkiye nedir? O her zaman birileri tarafından aranan bir şeydi. Ne olduğunu henüz bilmeden sevenler tarafından, ne olduğunu en başından sezip de sevmeyenler tarafından, ne olduğunu henüz bilmeden sevmeyenler ve ne olduğunu en başından sezip de sevenler tarafından. Ona ait olanlar, ona yaslananlar, ona tapanlar tarafından. Ona itiraz edenler, onunla kavga edenler, onu aşmak isteyenler tarafından. Ona inananlar ve inanmayanlar tarafından. Ona rağmen ve onun için aradılar. Pek çokları aradı onu. Kimileri onu ararken kendini buldu. Kimileri onu ararken kayboldu. Kimse yola çıkarken olduğu halde kalmadı. Mazlumlar zalim, âşıklar hain, mücahitler mü- teahhit ve gariban galip oldu. Hayaller hüsran, hayatlar berbat oldu.
Tuğba Doğan (Nefaset Lokantası)
Çok şükür Ana Fatma Sıpiye, şefaatinden mahrum etmedi beni’ diye mırıldanarak kafasını sağında oturan Şeyh Hasenanlı Alişer’e çevirdi Seyit Rıza. ‘Beni, darda kalanların yardımına koşturan odur. Ne vakit zalim bir düşmanımı esir aldıysam o mübarek kadının sesini duydum, serbest bıraktım.
Muzaffer Oruçoğlu (Dersim)
Deneyimler; kötülükler katlanılabilir olduğunda, insanoğlunun alışageldiği koşulları yıkmak için uğraşmak yerine acı çekmeyi yeğlediğini göstermiştir.
Seth Godin (The Dip: A Little Book That Teaches You When to Quit (and When to Stick))
Ne kadar güçsüz görünseler de masumiyete sahip olanlar en zalim kalpleri bile yenme gücüne sahiptirler!
Mehmet Murat ildan
Moğollar, Japon adalarını istila etmeyi defalarca denemiş ama denizin zalim gücü olan rüzgar tarafından yok edilmiştir. Japonya’da kamikaze (ilahi rüzgar) efsanesi, Japonya’nın yenilmezliğinin bir kanıtı olarak yüzyıllarca nesilden nesile aktarıldı. II. Dünya Savaşı’nın sonunda çaresiz Japon pilotları, Japonya’yı Moğol istilasından kurtarmış olan ilahi rüzgarı yeniden canlandırmak adına intihar uçuşlarıyla Amerikan gemilerine saldırdılar.
Noah D. Oppenheim (Entelektüelin Kutsal Kitabi)
Condong ke bawah jadi penyakit hina, condong ke atas jadi penyakit zalim. Tegak di tengah itulah kesehatan.
Hamka (Tasauf Modern)
Bizim bir riyamız var. O rüya insana onurunu kazandıracak, mazlumun ahını dindirecek ve zalime haddini bildirecek bir nizamın rüyasıdır. Zaman o rüyaya uyanma zamanıdır.
M.Lütfi Arslan (Uyanın, Rüya Vaktidir)
Güzel bir mum kime ait olursa olsun, onu zalim rüzgârlara karşı koru!
Mehmet Murat ildan