“
1937’de hayli uzun süren bir Almanya seyahatinden İstanbul’a dönmüştüm. Sonbahara doğru idi. Henüz deniz köşkünde oturan Atatürk’ü görmek üzere Florya’ya gidip yaverler dairesine uğradım. Baş yaver:
- Taraçada İnönü ile konuşuyor, dedi.
- Acelesi yok. Akşam misafirlerle beraber görürüm, dedim.
Bir aralık başyaver bir iş için yanına gitti. Dönüşte:
- Bana bekleyen kimse olup olmadığını sordu. İsminizi söyledim. Hemen gelsin, dedi.
Kalkıp gittim. Başbakanla küçük bir masa önünde oturuyorlardı. İkisinin de pek neşesi yoktu. O vakitler İş Bankası çevreleri hükûmetin dar buldukları para politikasından şikâyetçi idiler. İnönü de para değeri üstünde titremekte ve enflâsyona doğru yayılmak ihtimallerinden pek ürkmekte idi. Meğer daha önce bu mesele üzerinde sertçe bir konuşma olmuş. Atatürk biraz sıkılmış olmalı ki bahsin kapanması için, geldiğimi duyunca beni çağırmıştı:
- Çoktan beri buluşamadık. Seyahatiniz nasıl geçti? dedi.
- Almanya’daki davetliler arasında idim. Birçok yerleri dolaştık. Hitler Almanyasını yakından tanıdık.
- Yahu sana bir sual sorayım, Şaht denilen adam Hitler’e bunca parayı nasıl bulup verebiliyor? Harcadığı milyarların altın karşılığı mı var?
- Vallahi paşam bilirsiniz, ben malî işlerden hiç anlamam. Fakat sanıyorum ki Almanlar, meselâ Adana sulaması gibi, kendi kendini ödeyecek işler için para karşılığını aradıkları yok. Fakat hiçbir gelir vermeyecek olan anıtlar gibi işler için...
İnönü birden sözümü keserek ve Şaht hokkabazlığının bizim için mahzurlarından bahsederek, hazineyi batağa sürükleyeceğini söyledi. Şaştım. Belki de İnönü para bollaşması fikrini güdenlerle konuştuğumu sanmıştı. Bir müddet sonra misafirler geldiler, sofraya geçtik.
İçki âleminde sabahlara kadar kalsa, hafızasının bulandığına pek az rastladığımız Atatürk, henüz ilk kadehi tamamladıktan biraz sonra, iki üç gece önce masada iki arkadaşı arasında geçen bir vakayı ele alarak, bana döndü:
- O akşam, sen de burada idin, haklı mıyım, değil miyim? diye sordu.
İçim ıstıraptan burkuldu. Kalabalık arasına gelmemiştim. Hem de bir vaka ile geçmiş olan yarım saat öncesi bile hafızasından silinip gitmişti. Nihayet 56 yaşında idi.
”
”