Tufan Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Tufan. Here they are! All 24 of them:

Konuştuğum bir çok şeyi iş olsun diye konuşuyorum. Başka yerlerdeyim aslında. Paramparçayım. İyi değilim.
Tarık Tufan
Hadi birlikte İnşirah okuyalım, Allah kalbimizi genişletir.. Merak etme hiç bir tahayyül, mukadder olanı değiştirmeye yetmez! Kalbini ferah tut.. Dua edelim.. Şurada güneşe ne kaldı?
Tarık Tufan
Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez.
Tarık Tufan
İçinde büyük bir boşluk varsa, çok büyük bir şeye yer açılıyordur. Onu iyilikle doldurmaya gayret et kızım. Çünkü bu zor olan. Çünkü tanrılar, dünyayı kötülüğün kazanacağı şekilde tasarlamış.
Tufan Çapar (Olasthil'in Uyanışı (Tanrıların Sırrı, #2))
ÖLÜ NEZVAL'LE SOHBET ... Dünya bu...Doğrusu zaten hayatı seven, akıllı, iyi yürekli ölüler, ne kırk bir günlük yas ister, ne "Benden sonra tufan!" der. Faydalı bir şeyler, bir söz, bir ağaç, bir gülümseme bırakarak çekip gider ve dirilerle bölüşmez kabrinin karanlığını ve kendi başına taşır ağırlığını taşının. Ve dirilerden hiçbir şey istemedikleri için ölmemiş gibi olurlar... ...
Nâzım Hikmet (Şiirler 6 – Yeni Şiirler (1951-1959))
Doğal seçilim ancak, son derece küçük olan ve korunan canlıya kazanç sağlayan her kalıtsal değişikliğin korunması ve biriktirilmesi yoluyla etki gösterebilir; modern jeoloji bilimi, derin bir vadinin tek bir tufan dalgasıyla oluştuğunu öne süren görüşü ve onun benzerlerini nasıl defettiyse, gerçek bir ilke olması halinde doğal seçilim de aynı şekilde, yeni organik varlıkların sürekli yaratılması veya bu varlıkların yapılarında büyük ve ani değişikliklerin meydana gelmesi inancını defedecektir.
Charles Darwin (Origin of Species)
Eskiçağ dünyasının bilimini çok aştık. Fakat bilim tarihine ilişkin bilgilerimizde büyük boşluklar var. Bunları doldurmak olanaksız. Günümüzde bir kitaplık okuyucusunun hangi kitabı okuduğunu gösteren kart gibi o zamanki bir kart elimize geçse kim bilir ne bilgiler edinebilir? Biliyoruz ki, Berossus adında Babilli bir rahibin yazdığı üç ciltlik "Dünya Tarihi" kayıptır. Bu kitabın ilk cildinin dünyanın yaratılışından Tufan'a kadar uzanan dönemi içerdiği sanılıyor. Sözü geçen kitapta yazar, bu dönemi 432.000 yıl olarak belirttiğine göre, Tevrat kronolojisinin yüz katı bir zamanı kapsıyor demektir. Merak ederim, acaba o kitapta ne vardı?...
Carl Sagan (Cosmos)
Nuh gülmeyi bırakıp bakışlarını Tanrı'ya çevirdi. "Tüm Kitab-ı Mukaddes boyunca ne sen gülüyorsun ne de Şeytan. Bunu hiç farketmemiştim." "Evet, hiç güldüğümüzü hatırlamıyorum. Niye gülelim ki?" "İlk sayfadan son sayfaya kadar ciddiyeti bozmuyorsunuz. Uğraşman gereken yeni insan bu konuda senden üstün. Aranızdaki bu uyuşmazlığı yeni fark ediyorum. İnsan güldüğü zaman o boğucu saçmalığın hiçbir hükmü kalmıyor. Gülmeye devam edeceğiz. Tufan sırasında da tufandan sonra da gülecek ve her şeye yeniden başlayacağız. Tüm dökülen kana ve gözyaşına rağmen. Ne kadar canavarca olursa olsun, saçma olduğuna kanaat getirilen hiçbir şey katlanılmaz değildir. Seni temin ederim. Hem de hiçbir şey.
H.G. Wells (All Aboard for Ararat)
kitaplarda tartışmalarda yaşarken hor gördüğümüz incelikleri hele ruhsal incelikleri anlamadığı için hor gördüğünüz çocuklara büyüklere kötü örnek olarak gösterdiğiniz kahramanlarınızın parlaklığı daha iyi belli olsun diye cılızlıkları miskinlikleri kötü ruhlulukları bayağılıkları açgözlülükleri arka planları karartan zavallı benim işte itiraf ediyorum kendimi savunmuyorum bütün bu beğenmediğiniz insanları yakın buldum kendime hayır bulmadım onlar bir bakıma kedi içlerinde tutarlıydılar fakat artık sizlere anlatabilmeliyim ki son fırsatı kaçırıyorum senden sonra tufan gelecek Günseli ve beni artık kimse kurtaramayacak bir yandan da gene sanıyorum ki daha doğrusu kendimi aldattığımı bile bile sanıyorum ki sanki beni hiçbir yere götürmeyen bu anlamsız inadımda bu yersiz öfkemde ısrar edersem değerim artacak hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi anlatamadığım anlaşılacak beni de cumhurbaşkanı yapacaklar buyur diyecekler herkes anlattı anlatamayan bir tek sen varsın meğer bütün iş anlatamamaktaymış başımıza sen geç diyecekler senin gibi kimse kalmadı zaten nutuklarım konuşmalarım filan hepsi hazır insanlar diyeceğim ey insanlar benim hepinizden farklı olduğumu nasıl anladınız demek fen bu kadar ilerledi başka adam kalmadığı için ben her şey olacağım cumhurbaşkanı ben başbakan ben kendimi bütün bakanlar yapacağım her tarafa yetişeceğim herkesin elini tutup doğru çizgiler çizdireceğim bütün kurumları düzelteceğim tabiî kimse itiraz etmeyecek itiraz dünyadan kaldırılacak bugüne kadar bütün insanlığı geri bırakan itiraza yer verilmeyecek
Oğuz Atay (Tutunamayanlar)
Dağlardan atlanır köhlən şəlalə, Şəlalə - dağların mərd övladıdır. İldırım - buludun, Tufan - dənizin, Cəsarət - kişinin istedadıdır.
Xəlil Rza Ulutürk (Şeirlərdən seçmələr)
Tek kişi yok ki ölümü görsün. İşitsin sesini ölümün. Ama gerçektir ölüm ve seslidir. Kaç defa elden geçirilmeli bir ev; ya da onaylanmalı bir sözleşme? Hangi malların hangisine ait olduğunu tartışmamayı kaç kez kararlaştırsın iki kardeş? Kaç savaş olmalı, kaç tufan, salgın hastalıklar ve sürgün?
Danny P. Jackson
Bir oyundaymışım da, ebe beni unutup gitmiş gibi. Yıllarca oyunun kaldığı yerden devam etmesini bekleyen bir çaresizdim. Sobelenmek pahasına ortaya çıkıyordum ve kimseler varlığımı umursamıyordu.
Tarık Tufan
...Bir kadını sevmeye başladığınızda dünya gitgide tenhalaşıyor.Başka hayatların izleri tek tek silinmeye başlıyor;başkalarının sesleri,başkalarının ayak izleri,başkalarının hatıraları.Sonra sizden ve o kadından başkası kalmıyor.Öncesinde de hiç kimse yaşamamış gibi.Boşluktan doğmuş gibi.Sonra siz de yok oluyorsunuz ve sadece o kadın kalıyor.Aşk bir kadının bu dünyadaki yalnızlığıdır;ona aşık olan adamın her şeyi ve nihayetinde kendisini,kadının varlığında yok etmesidir.Ben henüz yok olmamıştım.Şimdilik. ...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
...Eve gittim ve bir yazı yazdım. hayatım ağrıyor "kaçar herkesten durmaz bir yerde anne ölünce çocuk çocuk ölünce anne" anneler ve çocuklar/sezai karakoç sen susalı üç hafta oldu ve bazen karıştırıyorum hangimizin öldüğünü.önce senin öldüğünü sandım.çok üzüldüm biraz zaman geçince fark ettim ki ölen benmişim ama farkında değilmişim.seni arayınca anladım gerçeği çünkü ben her daim bir yaranın sızısıyla sana koşuyorum,kanar kanamaz elimle bastırıp sana koşuyorum,yaramı sar beni öp mırıltıyla dua oku diye sana koşuyorum.üç haftadır sana yetişmeye çalışırken kaç kere öldüğümü sayamadım.insan böyle zamanlarda anlıyor ölümden önce bir hayatın olmadığını.ayrılığın olduğu yerde hayat da olmaz.bütün kuşkularım bitti sen susunca,ölümden önce bir hayat yok...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
..."Bir şey unutmuşum gibi geliyor." Gidenlere hep öyle gelir;bir şey unutmuşlar gibi.Oysa zaten bir şey unutmak için gider insan.Giderken bir şey unutmak sorun değil;insan çok daha büyük bir şeyi unutmak için gider.Geride kalanların ne anlamı olabilir ki?...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
...sen susalı üç hafta oldu ve bazen karıştırıyorum hangimizin öldüğünü.önce senin öldüğünü sandım.çok üzüldüm biraz zaman geçince fark ettim ki ölen benmişim ama farkında değilmişim.seni arayınca anladım gerçeği çünkü ben her daim bir yaranın sızıyla sana koşuyorum,kanar kanamaz elimle bastırıp sana koşuyorum,yaramı sar beni öp mırıltıyla dua oku diye sana koşuyorum.üç haftadır sana yetişmeye çalışırken kaç kere öldüğümü sayamadım.insan böyle zamanlarda anlıyor ölümden önce bir hayatın olmadığını.ayrılığın olduğu yerde hayat da olmaz.bütün kuşkularım bitti sen susunca,ölümden önce bir hayat yok...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
...Eve döndüğümde saatin kaç olduğunun farkında değildim.Yalnızca önemli insanlar,plazada çalışanlar,metroyu kullananlar ve memurlar saatin tam olarak farkındadır.Diğerleri zamanı anlamak için gökyüzüne bakar...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
...Etrafımdaki herkes,yalnızlığımı haksızlığıma delil olarak gösteriyor;oysa yalnızlığım yürüdüğüm yolun zorluğundan kaynaklanıyor...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
Yaşam, kaybetmeyi öğrenmektir,” diye başlardı rahmetli Tufan Abi. Genellikle ikinci kadehin dibine darı ektikten sonra felsefe yapma hastalığı tutar, sağ elinin tersiyle dudaklarını kurulayarak, iştahla girişirdi söze: “Kaybetme maceramız daha ana karnından çıktığımızda başlar. Hiç emek harcamadan hüküm sürdüğümüz, dünyanın en güvenli, en yumuşak korunağını, ana rahmini kaybederiz önce. Bizden intikam almak için bekleyen dünya, sanki niye çıktın oradan dercesine, gözlerimizi yakan ışıkları, kulaklarımızı tırmalayan gürültüsü, sıcağı, soğuğu, açlığı, kiri, hastalığıyla saldırır üzerimize. Ama biz de öyle kolay kolay pes etmeyiz. Kaybettiklerimizin yerine anında başka bir şey koyarız. Hem cennetimizi yitirsek de o kutsal yerin sahibi olan annemiz bizimledir, üstelik yanında bir de baba verilmiştir emrimize. Dışarıdaki dünyaya alışmaya başlayınca, kaybettiğimiz cenneti hemen unutuveririz. Ancak büyüdükçe annemiz de babamız da bizden uzaklaşmaya başlar; onları kardeşlerimizle paylaştığımızı anlarız. Kardeşimiz yoksa babayı anneyle, anneyi ise babayla paylaştığımızı fark ederiz. Bize gösterilen ilgi günden güne azalır. Azalan ilgi dünyanın bizden ibaret olmadığını gösteren bir uyarıdır aslında. Ama bu uyarıyı görmezden geliriz. Düşler kurar, hayaller uydurur, kaybettiklerimizin yerine yenilerini koyarak dünyayı kendimiz sanmayı, bu güzel yalana kanmayı sürdürürüz. Yeniyetmelik çağımızda anne, baba sevgisinin yerini arkadaşlara duyulan bağlılık alır. Arkadaşlarımızla hiç ayrılmayacağımızı düşünürüz. Keşke sonsuza kadar böyle aynı mahallede, aynı okulda yaşasak diye dilekler tutar, birbirimize sözler veririz, ama yıllar birer birer alır arkadaşlarımızı elimizden. Ancak yeryüzünde ne kadar kötülük varsa bizde de o kadar umut vardır. Ergenlikle birlikte aşk denilen o büyülü, o rezil, o soylu, o kahraman, o korkak duygu utançtan kıpkırmızı olmuş bir yüzle çalar kapımızı. Aklımız, yüreğimiz birine takılır kalır. Bu kez yaşamın merkezine onu koyar, her davranışın, her duygunun, her düşüncenin anlamını onda ararız. Kendimizi onun gözlerinde izleyip, bir benzerimizi bulduğumuzu sanarak, dünyanın en güzel, en olmayacak, en aptal düşünü kurarız. Artık mutluluğu yakaladığımızı sanırız. Şansı yolunda gidenler belki de mutluluğu yakalar, ama kısa süreliğine. Çok geçmeden, koca bit kamyonun, küçük bir çocuğun bisikletini çiğneyip geçmesi gibi gerçek dünya, düşlerimizi parçalayıp verir elimize. Yaşam o kahrolası oyunlarından birini daha oynar bize. İlk sevgili ellerimizin arasından kayıp bilinmeyen sularda kaybolup gider. Bu serüvenden bize düşen ise, dokunduğumuzda içten içe sızlayan bir yara gibi onun anısını sonsuza kadar yüreğimizin en derin yerinde saklamaktır. İlk sevgiliyi yitiriş de bir uyarıdır aslında. Ömür tanrısı, gençliğin geçici olduğunu sezdirmek istemiştir ama bunun da farkına varmayız. Yeniden âşık oluruz, olduğumuzu zannederiz, severiz, sevdiğimizi zannederiz ve kaçınılmaz sonuç: Evleniriz. Biriyle birlikte yaşarsak, yazgılarımızın birleşeceğini, yazgılarımız birleşince de kaybetmekten kurtulacağımızı zannederiz. Derken, çocuklarımız olur. Yaşam bir yandan alırken bir yandan da vermektedir, diye düşünerek, kurnaz bir tüccar gibi kandırırız kendimizi. Oysa o gözüpek yol arkadaşı, o deli dolu gençlik, bedenimizdeki gücü, tazeliği, ruhlarımızdaki sert fırtınaları toparlayıp çoktan terk etmiştir bizi. Derken annemiz, babamız en büyük ihaneti yapar; hangi yaşta olursak olalım, henüz yeterince büyümediğimiz bir anda tek başımıza bırakıp giderler. Ağlarız, yıkılırız, öfkeleniriz, kahrederiz, ama ne yapsak boşuna, ömür rendesi durmadan bir şeyler eksiltecektir yaşamımızdan. Taa ki artık taşımakta zorlandığımız yorgun bedenimizi, bıkkın ruhumuzu sonsuza dek teslim alana kadar.
Ahmet Ümit (Kukla)
Saçlarında açan nar çiçekleri arasında hangi gönül ağrısını, hangi yaşamak kederini gizliyor bu kadın?
Tarık Tufan
Peki, biz şimdi ne yapacağız? Biz ne zaman uyanacağız, ey insanlar ey müslümanlar? Ne zaman birlik olup bunların hepsini topraklarımızdan kovacağız? Merhamet ve haysiyet sahibi herkesi yerinden sıçratacak böyle bir felaket döneminde, göz kapaklarımız nasıl bu kadar uzun kapanabiliyor? Zillet ve gaflet giysisi nasıl oluyor da bu kadar çok müşteri bulabiliyor? Bazı kardaşlarımız şimdi ancak küheylanların sırtında ya da akbabaların karnında uyuyabiliyor. Frenkler, dört bir yanımızda boyunlarımıza ve boyunlarımıza indirilmeye hazır kılıçlarıyla bekliyor. Peygamberimizin ve güzide arkadaşlarının şehirlerimizdeki mirası, hatıraları, hürmetleri kirletilip çiğneniyor. Kadınlarımıza tecavüz ediliyor ve gençlerimiz esir alınıp köle pazarlarında satılıyor. Bu müşrikler, dehşet saçıcı bir tufan halinde hiç durmadan buraya gelmeye devam ediyor. Frenk diyarından ard arda yollara düşen dağ gibi orduları görenler kaçıp saklanıyor. Onlarla dövüşmeye çalışanların bir kısmı, kendi kardaşlarının ihmali ve ihaneti yüzünden imha ediliyor, bir kısmı da rüşvetle ele geçiriliyor. Ey Allah'a iman ettiğini söyleyen insanlar! Allah aşkına düşünün! Kadınlarımızı, çocuklarımızı, yaşlılarımızı çaresizlerimizi koruma konusunda Allah'a ve İslama karşı bir vecibemiz yok mudur? Bunun çok ağır bir vebali, çetin ve kaçınılmaz bir hesabı yok mudur? Bu hâlimiz, ahireti yalanlamaktan başka bir şey midir? Cihad, sadece bir avuç maaşlı askerin işi midir? Müslumanlar arasinda, bir arzuyu tatmin etmek, şöhret kazanmak ya da ganimete sahip olmak için değil; aynı sahabenin cenk ettiği gibi Allah rızası ve cennete girme umuduyla savaşacak kimsr kalmamış mıdır? Siz Allah'a, Allah'ın dinine yardım ettiğinizde Allah da sizi yüzüstü bırakmaz! Siz O'nun yolunda sebatla durduğunuzda Allah da sizi terk etmez, elini üzerinizden çekmez. Öyleyse bu kayıtsızlık nedir? Allah aşkına söyleyin, bu ölüm ve zillet uykusu ne zaman sona erecektir?..
Ali Emre (Nureddin Zengi)
Konuyu dikkatle kurcalayan herkes şu gerçeği kolayca görebilir: Üç kutsal kitabın içerdiği bilgilerin hiçbiri “gökten inme” değildir. Bir örnek: Kur'an'da bir sayfalık, Tevrat'ta ve İncil'de iki üç sayfalık yer tutan Tufan söylencesi Sümerlerden kalma, hem de çok ayrıntılı bir öykü olarak: tam 327 dize.
Anonymous
Bir tufan qopacaq, saralacaqsan, Bir şimşəк vuracaq, qaralacaqsan. Başında oynayıb qəm buludları, Söкəcəк bağrını ölüm qurdları. Mən də sənin кimi yalnız ağacdım, Təкliкdən usanıb aхırda qaçdım.
Mikayıl Müşfiq
Bir kere aklından geçsem, bir daha yalnızlık nedir bilmez kalbim.
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)