Tarif Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Tarif. Here they are! All 92 of them:

Kita selalu berkaok-kaok tentang sosialisme, tapi tindakan pemerintahan kebalikan dari itu. Harga bensin misalnya, dinaikkan sekaligus 62 kali lipat, tarif gas dan listrik melambung 20 kali, serta harga beras melompat-lompat tak terbeli.
Mohammad Hatta
Love is a wordless unspoken poem
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
Hayat, katılaşmaya yüz tutmuş kimyası bozuk bir sıvı gibi ağır ağır aşağıya doğru akıyordu. Ve ben bu kimyanın oluşmasında payıma düşen sorumluluğu bir türlü tarif edemiyordum.
Mine Söğüt
I am not going to believe in militant nationalism, which cultivates a culture of intolerance, Can't we think of a solution without violence.
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
Sana tam olarak ne hissettiğimi söylemeyi istiyorum, ama lanet olası sözlükte hoşlanmak ve sevmek arasındaki noktayı tarif edebilecek bir kelime yok, ve o kelimeye ihtiyacım var. İhtiyacım var, çünkü söylediğimi duymanı istiyorum.” Yaşamak.Kelime sanki hep orada, sözlükte ait olduğu yerde, hoşlanmak ve sevmek arasına saklı kalmıştı. “Yaşamak,” dedim.
Colleen Hoover (Hopeless (Hopeless, #1))
God has blessed the vale of Kashmir with grace and grandeur. It is a land of lush green meadows, crystal clear springs and lakes, the majestic rivers and streams, the snow white and roaring cataracts, sweet waters, high snow-covered peaks make it a perfect archetype of the promised land of God.
Tarif Naaz (SHEIKH MOHAMMAD ABDULLAH : A VICTIM OF BETRAYAL)
She was sobbing for help, but her sobbing wails died within the four walls of the room under the clamorous slogans raised by a mob on the road, which had gathered near the masjid just beside the hospital, raising slogans, "Hum kya chahte, Azadi, we want freedom", "Yahan, kya chalega- Nizam-e-Mustafa", "La Sharqiya' lagharbia, Islamia Islamia.
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
She never knew when she trespassed and when she fell in love with Huzaf. Perhaps this is the beauty of love, it doesn't knock. It just creeps in slowly and steadily.
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
Promises are perhaps made in haste or out of emotions, that is why people do not afford to keep them
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
All love stories are not same, perhaps a little madness makes it special.
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
There are so many things to exploit man, but religion and patriotism are at the top of the list.
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
All lies are not meant to deceive, some become inevitable in a society lacking in transparency and openness.
Tarif Naaz
Kashmir was ignorant and, therefore, unaffected of the happenings taking place behind its lofty mountains. No social or political upheaval was permitted to cross the sky-high and colossal walls of Kashmir. It was mainly because Dogra regime was loyal to the British Government and proved its loyalty in the difficult and testing time of revolt 1857.
Tarif Naaz (SHEIKH MOHAMMAD ABDULLAH : A VICTIM OF BETRAYAL)
She was inwardly delighted, but didn't express her consent. Perhaps this is woman's way of making love. They don't confess easily.
Tarif Naaz (Mayhem In Paradise)
As long as, Woman presents herself weak, She is master of everything.
Tarif Naaz
Bana gül göndermiş." Hattın diğer ucundan, hayalkırıklığını belirten bir hırlama geldi. "Hayatım, nadiren radevuya gittiğini biliyorum ama o şeyleri sokak köşelerinde beş papele satıyorlar." "Kristalden yapılmış." Elena konuşurken, kristal gülün ışıltılarından gözünü alamıyordu. "Ay, olamaz." "Ne olamaz?" Elena ağzı açık bir halde en yakın çekmeyece uzanıp fazla hafif olduğu için nadiren kullandığı ince keskiyi aldı ve güün sapındaki bir bölgeyi hafifçe kzımaya çalıştı. Bıçak işlemiyordu. Sonra bıçağı tersine sirttü ama bu kez gül "çizilmelere dayanıklı"bıçaı çizdi. "Ay olamaz." "Ellie, neler olup bittiğini hemen anlatmazsan yemin edeirm seni eşşek sudan gelene kadar döverim. Ne oluyor? Kan emen mutant bir gülmüymüş.? Elena kahkahasını tutup elindeki tarif edilmez güzellikteki şeye baktı. "Kristal değilmiş." "Kübik zirkon mu? diye sordu Sara kuru kuru. "Ay, dur bir dakika, yoksa plastik mi?" "Elmas." Ölüm sessizliği.
Nalini Singh (Angels' Blood (Guild Hunter, #1))
Trump is a man without filter in his head that is why he can't scan his thoughts....
Tarif Naaz
We, humans, easily associate every Good with God and every bad with devil, ignoring the fact that God is the creator and origin of everything.
Tarif Naaz
I don't understand how can people hold faith and reasoning in the same head. To my understanding, faith, like love, is blind.
Tarif Naaz
I don't understand why did jesus give life to the dead when they have to die again?
Tarif Naaz
I don't understand why did jesus give life to the dead when they had to die again?
Tarif Naaz
Kimseyi kaybetmemiş birine bunun neye benzediğini tarif etmek güç, insanı her yönden nasıl değiştirdiğini anlatmak imkânsızdı. Oysa bunu yaşayanlar için tek bir kelimeye bile gerek yoktu.
Marie Lu (Warcross (Warcross, #1))
50 sene evvelki Türk, kendine has dili, etiketi, kendine has kimliği, şahsiyeti olan, kendine göre tarih, edebiyat bilgisi olan biriydi. kendine göre tarih, edebiyat bilgisi olan biriydi. Bugünkü Türk'ün edebiyat bilgisi yok, hevesi yok, tarih hiç bilmiyor, kendine has etiketi yok, çok kötü bir dil konuşuyor ve kaba. Müzik zevki ilerlemedi. Bunlar çok önemli. Ben neticede herşeyi sayarken, insan malzemesine bakıyorum. Öte yandan çok da büyük bir değişme görüyorum açıkçası. O zaman düşünmem lazım: niye bu kültür meselesi bugüne kadar halledilmedi? Bunda geçmişi reddetmenin de etkisi oldu mu? Geçmişi reddetmenin Cumhuriyetin hedefi olduğunu zannetmiyorum. Böyle şeyler yok. Birkaç tane söylev, demeçten parçalar alıyorlar Atatürk'ten ve bunların bütünle ilişkisini kurmadan ileri sürüyorlar. Halbuki o bambaşka bir kontekstin (bağlamın) içindedir, ona bakmak lazım. Bunu maalesef bazı Cumhuriyetçi geçinen muallimler yapıyor. Atatürk'ün bir cümlesini alıyor, tamamen çarpıtarak kendince bir mana veriyor. Halbuki o söz bir yere oturuyordur. Mesela Atatürk büyük bir mareşaldir, kimse bundan şüphe etmiyor. şimdi büyük bir mareşal, Kanunilerin, Yavuzların, Fatihlerin yaptığı seferlere ve o seferlerin yarattığı tarihe "serseri bir macera" demez. Bu lafı bir TV programında Cemal Kutay ileri sürdü. Atatürk bu lafı niçin söylemitir, ne zaman söylemiştir? Baktığınız zaman anlıyorsunuz ki, bu 1. Cihan Harbi ve Enver'in macerasıdır. Daha güzel tarif edilemez o olay, ama kalkıp da bütün Osmanlılara teşmil edersen olmaz. Bir kere Atatürk afedersiniz, yıkıcı bir adam hiç değildir. Milletin kimliğini oluşturan bir tarihi böyle karalamaz. Īkincisi askerdir adam herşeyden evvel, hem de iyi bir askerdir. Yani iyi bir sporcu, iyi bir sporcuya zirzop diyemez. Sevse de sevmese de iyi bir mareşal öbür mareşallere böyle laflar etmez. Onun için bugünkü literatürde son derece büyük çarpıtmalar vardır gördüğünüz gibi. Bunları halletmek lazım. Tarih çok önemli bir olay tabii, kimlik çok önemli, hele böyle bir ülkede.
İlber Ortaylı (Tarihin Sınırlarına Yolculuk)
istersen konuşalım.Lakin söxden ne çıkar.Şimdiye kadar,kim bilir kaç hayvan yükü itap okudun?Ne anladın?Hiç değil mi?İnsanlaın bilgisi nedir?Bencilliklerimiz ve zevklerimiz ihtiyaç olan sanatlara ait olan şeylerden ibarettir.Peki ama hak ve hakikate dair ne biliyorlar?Hiç!Akli denklem ile hakkı tarif etmek mümkündür.Fakat bilmek,anlamak mümkün mü?Ne konuşalım?Harflerden meydana gelen dizi ile hikmetin esrarı bilinir mi?
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi (A'mâk-ı Hayal)
Jesus (pbuh) said, “It is of no use to you to come to know what you did not know, as long as you do not act in accordance with what you already know. Too much knowledge only increases pride if you do not act in accordance with it
Tarif Khalidi (The Muslim Jesus: Sayings and Stories in Islamic Literature (Convergences: Inventories of the Present))
Bir kadın herhangi bir şekilde hoşuma gidince ilk yaptığım iş ondan kaçmak olurdu. Karşı karşıya geldiğim zaman her hareketimin, her bakışımın sırrımı meydana vuracağından korkar, tarif edilmesi imkânsız, adeta boğucu bir utanma ile dünyanın en zavallı bir insanı haline gelirdim.
Sabahattin Ali
Bana gül göndermiş." Hattın diğer ucundan, hayal kırıklığını belirten bir hırlama geldi. "Hayatım, nadiren randevuya gittiğini biliyorum ama o şeyleri sokak köşelerinde beş papele satıyorlar." "Kristalden yapılmış." Elena konuşurken, kristal gülün ışıltılarından gözünü alamıyordu. "Ay, olamaz." "Ne olamaz?" Elena ağzı açık bir halde en yakın çekmeceye uzanıp fazla hafif olduğu için nadiren kullandığı ince keskiyi aldı ve gülün sapındaki bir bölgeyi hafifçe kazımaya çalıştı. Bıçak işlemiyordu. Sonra bıçağı tersine sürttü ama bu kez gül "Çizilmelere dayanıklı"bıçkı çizdi. "Ay olamaz." "Ellie, neler olup bittiğini hemen anlatmazsan yemin ederim seni eşek sudan gelene kadar döverim. Ne oluyor? Kan emen mutant bir gülmüymüş.? Elena kahkahasını tutup elindeki tarif edilmez güzellikteki şeye baktı. "Kristal değilmiş." "Kübik zirkon mu? diye sordu Sara kuru kuru. "Ay, dur bir dakika, yoksa plastik mi?" "Elmas." Ölüm sessizliği.” sy 111
Nalini Singh (Angels' Blood (Guild Hunter, #1))
Humanity smacks me the taste of human psyche and prejudice, being part of human nature. Humans believe that they have a right to decide on behalf of all creatures and make laws for them. Love is more preferred word to replace humanity, it incorporates feelings of all creatures in comparison to humanity, which is only humane.
Tarif Naaz
Those who are devoid of common sense are blessed with non-sense.
Tarif Naaz
It is very difficult to convince a person to come out of his conservative shell, unless he feels discomfort there.
Tarif Naaz
Love is the only way to defeat Hate.
Tarif Naaz
Why is God described in the masculine gender? Does the predominantly masculine image of God reflect an ancient patriarchal society. Or has God been imagined through Man's mind.
Tarif Naaz
A dog is only a dog, Man has many faces.
Tarif Naaz
Arjantin'de faşistler, hareketlerinin arkasında yatan kutsal hakikatin nihai kanıtı olarak "Hristiyanlaşmış bir faşizm" geliştirdiler. Mussolini ve Arjantinli, Japon, Brezilyalı, Kolombiyalı, Perulu ve Rumen faşistler düşmanlarını, kendi tanımlarının üzerinden oluşturdular. Yani faşistler ne değilse Yahudiler ve diğer düşmanlar oydu. Buna mukabil, düşmanı tarif ederken aslında kendilerinden bahsediyorlardı.
Federico Finchelstein (A Brief History of Fascist Lies)
Bu beni öldürüyor, çünkü senin için hissettiklerimi bilmeden bir gün daha geçirmeni istemiyorum. Ama sana âşık olduğumu söylemeye hazır değilim, çünkü âşık değilim. Henüz değil. Ama bu hissettiğim her neyse hoşlanmaktan çok daha fazla. Çok daha fazla. Son birkaç haftadır bunu anlamaya çalışıyordum. Neden tarif edebileceğim başka bir kelime olmadığını düşünüyordum. Sana tam olarak ne hissettiğimi söylemeyi istiyorum, ama lanet olası sözlükte hoşlanmak ve sevmek arasındaki noktayı tarif edebilecek bir kelime yok, ve o kelimeye ihtiyacım var. İhtiyacım var, çünkü söylediğimi duymanı istiyorum.” Yaşamak. Kelime sanki hep orada, sözlükte ait olduğu yerde, hoşlanmak ve sevmek arasına saklı kalmıştı. “Yaşamak,” dedim. "Bu kelimeyi kullanabilirsin." "Seni yaşıyorum, Sky" dedi dudaklarıma doğru. "Seni doya doya yaşıyorum.
Colleen Hoover (Hopeless (Hopeless, #1))
Peace is not a Natural Phenomenon, it is violence that is Natural. Peace needs to be imposed, Violence comes on its own. That is the reason why despite of so many efforts, Humanity is still deprived of permanent Peace.
Tarif Naaz
Her şeyden önce tasavvuf hakkında sağlam bir bakış açısı, aşırı tasavvuf akımından koruduğu gibi bilmeden ona karşı cehpe alan akımdan da muhafaza eder. Yine İslam hareketine mensup fertler için, ruhi eğitim kaçınılmaz bir zarurettir. Bu açıdan tasavvuf ve ruhi eğitim konusunda malumat sahibi olmak, çağdaş bir Müslümanın nazari ve ameli bir yaklaşımında bulunmak zorunda olduğu tarif, tanzim ve benzeri konularda bilgi edinmek kadar önemlidir.
Said Havvâ (Ruh Terbiyemiz)
Akıl dediğimiz yerde bir düşünce oluşmasının olağanüstü güzelliğini kim tarif edebilir? Düşünce oluştuğu zaman, şu anda yazdığım düşünce gibi ölümsüzlük kazanma yeteneğine sahip olur, bu da insanoğlunun böyle bir özelliğe sahip tek ürünüdür. Bronz ve mermer heykeller yok olabilir; bunları taklit ederek yapılan heykeller, bir resmin kopyasının aslıyla aynı olmaması gibi, eskisinin aynı olmayacak, farklı bir işçilikle yapılacaktır. Fakat bir düşüncenin binlerce kez yeniden yayınlanması, bir ağaca oyularak, bir taşa kazılarak yazılması onun her durumda aynı düşünce olma niteliğini değiştirmez.
Thomas Paine
Sheikh Abdullah held an unrivaled place in the history of Kashmir and in the historic transition from tradition to modernity. He left an indelible impact on the political landscape of Kashmir. He was a Charismatic leader having a magnetic quality to change the mood of the public and drove them in the direction he desired.
Tarif Naaz (SHEIKH MOHAMMAD ABDULLAH : A VICTIM OF BETRAYAL)
Occupation maybe means when army of another country enters our country and refuses to return to their country on one pretext or other. To me occupation does also not mean when the army is at the border, but occupation is when the army knocks at our doors, enters our homes, kills our brothers, rape our sisters and the whole fucking world is silent. Occupation to me is when you need 7 lacs forces to kill 258 militants. To me occupation also means when you need bullets against stones. Occupation is also when you don't die once but several times everyday, when you don't have dreams but long last Nightmares. Occupation is also when a country launches a vicious campaign to present you, as a whole community, terrorists before the fucking world for justifying their violent suppression and other punitive measures.
Tarif Naaz
On les appelle, en roumain « Cofetării », mot qui vient de « cofeturi », signifiant en vieux roumain bonbons, douceurs ; à son tour le mot « cofeturi » vient de l’italien « confetto », soit directement soit par l’intermédiaire du grec moderne. Dans le Tarif de 1727, dressé par les Autrichiens pour la province d’Olténie, mais qui indique les marchandises importées par toute la Valachie, donc en premier lieu par Bucarest, nous apprenons que les douceurs étaient de trois sortes : vénitiennes, allemandes et turques. Dans la liste des patentes bucarestoises de 1832, nous trouvons 15 « coferati » pâtissiers ; il y en avait davantage en réalité et leur produits étaient particulièrement appréciés. Leurs louanges sont chantés non seulement par l’auteur d’une description de Bucarest publié dans « l’Almanach d’Odessa » de 1840, mais aussi par le Français Fr. Jourdain dans « l’Illustration » à l’occasion de la participation de la Roumanie à l’Exposition Internationale de Paris. L’art roumain de la pâtisserie et de la confiserie s’est enrichi sans cesse, en empruntant à d’autres peuples divers produits et diverses manières de les préparer, souvent en les perfectionnant. Outre l’influence turque et grecque — plus ancienne — l’influence française dans ce domaine a été très grande au XIXe siècle, ce qui a déterminé toute une terminologie : « bomboane », « caramele », « sirop », « cremă», « nuga », « fondante » – mots qui n’ont pas besoin d’être traduits – il faut également mentionner une certaine influence allemande et une autre, italienne, surtout en ce qui concerne les glaces et les sorbets.
Constantin C. Giurescu
Avrupa Parlamentosu'ndaki İspanyol mebuslarının katıldığı ve Avrupa Parlamentosu Başkanvekili Vidal Quadras'ın yönettiği kapalı toplantıda; "İslam ve Türkiye'de İslam"ı tartışıyoruz. İspanyollara has kibar bir üslup hakim... Ama İspanyol politikacıların ve tarihçi meskeltaşlarımızın bence temel bir yanlışı var; insanlığın kurtuluşunu laiklikte görebiliriz veya aksini düşünebiliriz. Ama İslam'ı sadece bağnazlık, kendi dinini ise bir kültür çevresi ile tarif edip asri medeniyetin öncisi olduğunuzu düşünürseniz ve 20. Yüzyıldaki refahınızı dininizin "esnekliğine"(!) bağlarsanız, tarihi realiteyi inkar etş olursunuz, kavga devam eder. İslam, fundamentalist gruplar üreten bir din dediğiniz zaman, on tane Müslüman fundamentalist grubun bir Katolik Opus Dei Örgütü'nün gücüne ve etkinliğine sahip olmadığını biömeniz gerekir. Katolik toplumların seçkinlerini toplayan; Papalık ve milli hükümetler arasındaki bağları kendine göre yöneten böyle bir kuruluş islam dünyasımda henüz yok; kurulmasına ve gelişmesine biraz da boşuna çalışılıyor. Ortadaki Rabıtatu'l-Alemu'l-İslam gibileri ancak Opus Dei'nin güneşte kurutulmuşu olabilir. Dindar olsın ya da olmasın, kimse kimliğinden fedakarlıkta bulunmak istemez, bulunmasın da zaten. Ama kendi dini kimliği ile övünüp öbürünün kimliğini aşağılamayı ve kendi dininde mistisizm ve akide diye yücelttiği unsurları öbürününkinde tehlikeli yobazlık belirtileri diye yaftalamayı kimse kabul edemez. Bu şartlarda 11 eylül havası da dağılamaz. İslam patriarksl bir din denildi. Hangi semavi din bugünün çağdaş denilen niteliklerine sahip? Bunların hepsi bir laf salatasıdır. 20. Yüzyılın muğlak kavramlarıyla 2 bin yıllık inançları değerlendirmek ne kadar sağlıklı sonuç verir? Engizisyon mahkemeleri çoktan kalktı ama mütekebbir bir akide insanların zihninde yaşıyor ve herkes birbirini itham ediyor.
İlber Ortaylı
Özgün (otantik) liderler, içi dışı bir olan ve üstlendiği misyonu gerçekleştirirken ilkelerinden ve ahlak anlayışından taviz vermeyen liderlerdir. Otantik liderler, statü ayrıcalıklarına ihtiyaç duymazlar; kendilerini oldukları gibi ifade ederler. Otantik liderlik, samimiyet, sahicilik ve doğallık üzerine kuruludur. Bu liderler etraflarında tek tip, kendilerini onaylayan insanlar bulundurmak yerine yaratıcı fikirleri olan insanları barındırmayı ve çeşitlilik içeren bir ortamda ahenge ulaşmayı hedeflerler. Otantik liderler ilişkilerini güven, sevgi ve hoşgörü üzerine inşa ederler. Otantik liderler, egolarını sergilemeye meraklı değildirler. Aksine hayata ve kendilerine daha sakin bir gözle bakan, bireysel dönüşümlerini gerçekleştirmiş insanlardır. Samimi ve içten olmaları, kendileriyle barışık olmalarındandır. Bu nedenle otantik liderler en çok kendilerine benzerler. Otantik liderler, çevrelerindeki insanların kendi yollarını bulmalarına destek olurlar. Herkesi “tek tip” bir kalıba sokmak yerine, insanların içindeki hapsolmuş enerjiyi ateşleyerek onların “kendileri olmalarına” imkan verirler. Fred Walumbwa, William Gardner ve Bruce Avalio otantik liderliği 4 farklı ama birbiriyle bağlantılı bileşen etrafında tarif ediyorlar: 1- Farkındalık: Otantik liderler kendileriyle barışıktırlar. Kendilerini iyi tanırlar. Duygularının, motivasyonlarının farkındadırlar. Zaaflarını, zafiyetlerini de en az güçlü yanları kadar iyi bilirler. Kendileriyle samimi ve dürüst bir ilişkileri vardır. Bundan dolayı da sahicilik, samimiyet ve güvenilirlik onların karakterlerinin en belirgin özellikleridir. Bu içselleştirilmiş kendine güven duygusu, onların çevresindeki insanlarla da olumlu ilişkiler kurmalarında son derece önemli bir rol oynar. Kendilerini tanıma, anlama ve geliştirme yolunda verdikleri emek sayesinde başkalarının da gelişimine saygı duymayı ve gerektiğinde hoşgörülü olmayı da bilirler. 2- Tarafsız düşünebilme: Otantik liderler karar alırken herkesi dinler ve bütün bilgileri analiz ederler. Adam kayırmazlar, herkese eşit mesafede dururlar. Kimi zaman kendi aleyhlerine bile olacak olsa tarafsızlıktan, evrensel ilkelere dayanarak karar almaktan taviz vermezler. Tarafsızlık onların güvenilirliğini pekiştirir, etkilerini artırır. Tarafsız oldukları için, aldıkları kararları onaylamayan insanlar bile onlara saygı ve güven duyarlar. 3- İçselleştirilmiş ahlak anlayışı: Otantik liderlerin üst düzey ahlaki standartları vardır. Karar alırken evrensel insani değerlerden hareket ederler. Olayları ve insanları ilkeli ve ahlaki bir süzgeçle değerlendirir, vicdanlarını dinleyerek karar alırlar. Kriterleri, başkalarının ne düşüneceği değil, sahip oldukları değerlerdir. Otantik liderlerin ahlak standartları kendi vicdanlarında saklıdır. 4-İlişkilerde şeffaflık: Otantik liderler kendi düşüncelerini ve duygularını ifade ederken şeffaf davranırlar. Bir şeyleri saklamak, gizli ajandalarla davranmak, insanları maniple etmek, kapalı kapılar arkasında iş çevirmek gibi huyları yoktur. Otantik liderler kurdukları ilişkilerde şeffaf davrandıkları için güven telkin ederler ve kendileri de başkalarına güvenerek ilişki kurarlar. Bu sebeple de hatalarını kabul etmekte, özür dilemekte ve telafi etmekte hiç zorlanmazlar. Harvard Business School profesörlerinden Bill George, bugüne kadar liderlerin çoğunun otantik liderlik ilkelerine odaklanmamasının, dünyayı krize sokan temel faktörlerin başında geldiğini söyler. Hatta Lehman Brothers, Goldman Sachs gibi devlerin çöküşünün sadece ekonomik nedenlere dayanmadığını, “karizmatik” diye adlandırılan lider tipinin bu şirketlerin batmasında önemli rol oynadığını savunur. Bugün hepimiz biliyoruz ki bu liderler, bilgi ve beceri konusunda eksiği olan liderler d
Anonymous
Her ilmin kendine göre bir tarifi, her işin de kendine mahsus bir tekniği vardır. Bu tarif ve bu teknik olmadan ne bir ilim dalından ne de bir iş kolundan bahsetmek mümkündür.
Anonymous
Refi Cevad’ın (17 Ekim 1958) Milliyet gazetesinde çıkan yazısındaki tarife göre kısaca terbiye, “yanındakileri rahatsız etmemek”tir. Yani terbiye, nerede olunursa olunsun “eliyle ya da diliyle” başkasına ıstırap vermemek demektir. Nitekim bu anlamda Efendimiz (s.a.v.) “mü’min”i tarif ederken de aynı vurguyu yapmıştır: “Mü’min, elinden ve dilinden başkasına zarar gelmeyendir”. Peki, terbiye buysa, bunun eğitimi nerde başlar? Elbette insanın bir çekirdek gibi filizlenip boy verdiği “ev”de!
Anonymous
devant l’unique guichet ouvert – et on se plaint du chômage, ma pauvre dame ! – Police ! clamé-je pour endiguer les rouspétances. Débordée, exténuée, le front emperlé de sueur, la préposée chope la carte de matuche que je lui tends, la pose sur sa balance et me demande d’un ton machinal : – Tarif normal ? – Ce sont des réponses prioritaires, que je souhaite ! La môme observe ma brème, rosit de confusion. – Oh, excusez-moi ! En fin de journée, je suis complètement vannée, surtout par ces chaleurs. Il s’agit d’une brunette un rien
Patrice Dard (Comme sur des roulettes: Les nouvelles aventures de San Antonio (Littérature Française) (French Edition))
Silence augmented the fragrance of romance and sensuality in the aura.
Tarif Naaz Naaz
les salles de réception de la Sorbonne n'étaient de mon temps jamais utilisées pour des raouts universitaires, mais assez souvent louées, à un tarif indécent, pour des défilés de mode et autres événements people
Michel Houellebecq (Soumission)
Religion makes people insanely intolerant, so makes Nationalism or hero worship of a leader.
Tarif Naaz
DISKON 25%!! 0858-7755-1625, Jasa Foto Wedding Malang Murah, Eric Motret Pesan Sekarang!! 6285877551625, Jasa Foto Wedding Malang, Jasa Fotografer Wedding Malang, Jasa Foto Wedding Murah Malang, Jasa Foto Wedding Terdekat Malang, Harga Jasa Foto Wedding Malang, Eric Motret Jasa foto event terhits se-malang, Abadikan momen anda bersama kami, Harga lebih terjangkau,
Jasa Foto Wedding Eric Motret
PROMO!! 0858-7755-1625, Jasa Foto Wedding Wilayah Surabaya, Eric Motret. Jasa Foto Wedding Surabaya, Jasa Foto Prewedding Surabaya, Jasa Fotografer Surabaya Wedding, Jasa Foto Dokumentasi Wedding Surabaya, Jasa Foto Pernikahan Murah Surabaya, Eric Motret.
Jasa Foto Wedding Eric Motret
Blessed are Non-believers, who do not fight in the name of God.
Tarif Naaz
Gerçek "ben"i ve gerçekte neyi arzuladığımızı tarif edemeyiz. Arzuların pek çoğu, gerçekmiş gibi gizlenir. Onlar, gerçek arzulara sahip olmamamızla ortaya çıkan heveslerdir.
John Townsend (Boundaries: When to Say Yes, How to Say No to Take Control of Your Life)
Kendilerini "Müslüman" sayan "Türkler"i Muhammed, "Müslüman" saymak şöyle dursun; "düşman" diye "ilan" etmiştir. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. Bölümün adı da çok ilginç: "Kıtalu't-Türk." Anlamı da, "Türklerle öldürüşmek (savaş)". Buhârî'de, Ebu Davud'da ve Tirmizî'de bölümün adı bu. İbn Mace'de "Bâbu't-Türk", yani "Türkler Bölümü". Müslim'deyse, "Kıyamet alametleri" arasında yer alıyor. Muhammed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten "haber" verirken, "Kıyametin bir alameti" olarak "Türklerle nasıl çarpışılacağı"nı, "Müslümanlar'ın, Türkleri nasıl öldürecekleri"ni de anlatıyor. Hem "Türk" diye ad vererek, hem de "tarif" ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine birtakım bilgiler verilmiş. Muhammed'in anlatmasına göre, "Türklerle öldürüşme", ta "Kıyamet"e dek söz konusu. "Kıyametin bir alameti" olarak da "Müslümanlar", yeryüzündeki "Türkleri öldürüp temizleyecekler". Yoksa "Kıyamet kopmayacak". İşte hadislerden bir kesim: "Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyâmet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş (kalın) derili olan bu toplumlar... kıl giyerler."* "Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyâmet kopmayacaktır."** "Şu da kıyâmet alâmetlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş derili toplumla vuruşmanız-öldürüşmeniz kıyâmet alâmetlerindendir. Siz (müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyâmet kopmaz."*** "Sizinle (siz müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp götüreceksiniz, süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası'nda karşılaşacaksınız. Birincide, olanlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir. Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."**** Muhammed'in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı, tutumu budur işte. * Müslim, e's-Sahîh, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no. 2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Melâhim/9; Babun fî Kıtâli't-Türk, hadis no. 4303; Neseî, Sünen, Kitabu'l-Cihâd/Babu Gazveti't-Türk... ** Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu'l-Cihâd/96; Müslim, e's-Sahîh, Kitabu'l-Fiten/62, hadis no. 2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no. 4304; Tirmiziî, hadis no. 2251; İbn Mace, hadis no. 4096-4099. *** Buhârî, e's-Sahîh, Kitabu'l-Cihâd/95; Müslim, e's-Sahîh, Kitabu'l-Fiten/66, hadis no. 2912; İbn Mace, hadis no. 4097-4098. **** Ebu Davud, Sünen, hadis no. 4305.
Turan Dursun (Tabu Can Çekişiyor - Tanrı ve Kuran)
TERMURAH CALL 0813-8152-5558, Sedot WC Bogor Cibinong Sentul 24 Jam Online
Biaya Sedot WC Di Depok
24 JAM ONLINE CALL 0813-8152-5558, Sedot WC Terdekat Dari Lokasi Saya Depok
Tarif Sedot WC Di Depok
RESPON CEPAT! WA +62 812–9627–2689 Jasa Promosi Internet
Jasa Seo Tarif
Neler olduğu sorulursa 'şey' kelimesinden başka türlü tarif edemeyeceği bir sürü şey. Allah'ım dedi en sonunda, ne olurdu bütün bu 'şey'leri anlatabilecek gücüm olsaydı.
Oğuz Atay - Tehlikeli Oyunlar
Modern insan özel olanı daha doğal, daha özgür bir alan olarak görmeye, kamusal olanı ise zorunluluklar ve görevler alanı olarak tarif etmeye daha yatkın. Oysa Eski Yunanlılar için oikos, insanın kendini yeniden üretmesini sağlayan ev hayatının, çalışmanın, "ekonomi"nin alanıydı. Ev hayatı doğallık demekti, ama bu bir özgürlükten çok bir zorunluluk anlamına geliyordu. Özgürlüğün alanına girmek içinse oikos'un dışına, polis'in alanına girmek gerekiyordu. Nitekim polis özgür erkeklerin, oikos bu özgürlükten mahrum bırakılmış, zorunluluğun alanına kapatılmış köle, kadın ve çocukların bölgesiydi
Nurdan Gürbilek (Vitrinde Yaşamak: 1980'lerin Kültürel İklimi)
Proxi Volet est une entreprise spécialisée dans l'installation, la réparation et la motorisation de volets roulants dans la région du Nord et du Pas-de-Calais. Avec plus de 20 ans d'expérience, elle propose des services de qualité à des tarifs abordables pour tous types de volets roulants. Leurs services incluent le remplacement des moteurs, des sangles, des tabliers, des lames et des serrures de volet. Proxi Volet dispose également d'une large gamme de produits pour l'installation et la réparation. Ils offrent un service rapide et efficace, intervenant en moins d'une heure, 7 jours sur 7. Agréée par toutes les assurances, l'entreprise s'engage à fournir des solutions adaptées aux besoins de ses clients et facilite leurs démarches administratives.
Proxi Volet
Location-camion-benne.fr est votre partenaire de confiance pour toutes vos exigences de location de camions-benne. Que vous ayez un projet de construction, de rénovation ou de déblaiement, nous avons la solution adaptée à vos besoins. Notre flotte est composée de véhicules modernes et bien entretenus, garantissant fiabilité et efficacité. Avec une réservation simple et des tarifs compétitifs, nous sommes déterminés à fournir un service client exceptionnel. Découvrez nos offres et facilitez vos travaux avec nos solutions de transport optimales. ??
Location Camion Benne
Biliyorsunuz ki kültürü türlü türlü izah etmişler, bunların en meşhuru bir Fransız riyaziyecisiyle (matematikçi), Lyon belediye reisinin aşağı yukarı birbirine yakın bir tarzda yaptıkları tarif, bu tarife göre de kültür, “OKUDUĞUMUZ BÜTÜN KİTAPLARI UNUTTUĞUMUZ VAKİT BİZDE KALAN ŞEY” oluyor…
Orhan Veli Kanık (Bütün Yazıları)
Evet, artık yaşlanmıştı Beyoğlu. Üstelik güzel bir yaşlanma değildi bu. İnsanlar iyi bakmamışlardı ona, yabancı seyyahların bir zamanlar dünyanın en çekici kadını olarak tarif ettikleri bu benzersiz yerin, vakitsiz çökerek adeta bir acuzeye dönüşmesi için ellerinden geleni yapmışlardı. Ancak barbarlara yakışır bir açgözlülükle, yüzyıllık binalarını yıkmış, zarif sokakların canına okumuş, zaten küçük olan meydanlarını iğrenç apartmanlarla doldurmuşlardı. Hâlâ cazibesini koruması, bırakın korumayı, ayakta durması bile mucizeydi.
Ahmet Ümit (Beyoğlu'nun En Güzel Abisi)
Hasan Bağcı, Türkçüleri "Allah'ı bir tarafa atmakla suçlayarak da fikri ve ilmi seviyesini gösteriyor. Türkçüler "Tanrı"yı bir tarafa atmamıştır. Atmaz da. "Tanrı Türk'ü Korusun" sözü Türkçülerin sloganıdır. Tanrı, insan zekâ ve idrakinin kavrayamayacağı yükseklikte olduğu için ikide bir onu ortaya sürerek, üzerinde kırıcı tartışmalar yapmanın aleyhindeyiz. Eski Türkler büyük saygı duydukları varlıkları öz adları ile anmazlardı. Tanrı, ne din kitaplarının anlattığı gibi insan şeklinde, ne de göklerin bir yerindeki tahtının üzerindedir. Onun nasıl olduğunu, ne olduğunu bilmeye imkân yoktur. Olsaydı din bilginleri asırlar boyunca birbirine girmezdi. Tevrat'ın Tanrı ile insanı ayın şekilde tarif etmesi ne kadar iptidai ise, dünyadan 400 kilometre yukarıya fırlatılan Rus astronotunun, uzayın sonsuz olduğunu unutarak "Uzaya çıktım ama Tanrı'yı göremedim" demesi de o kadar budalacadır.
Hüseyin Nihal Atsız (Makaleler III)
Dünyanın halini tek kelimeyle tarif etmek gerekirse herhalde "üzücü" demek yeterli olur. En azından bu zamanlarda...
Sinan Canan (İnsan Odaklı Liderlik)
Başka bir yerde de, gidenlerin ardından "Öldü" demek yerine "Yaşadı" de­ diklerini duymuştum. Bak düşün, nasıl da farklılar değil mi? Olayların etkisi, tamamen bizim onu nasıl tarif ettiğimiz­ le ilgili. Öldü, düştü, parçalandı diye anlattığında trajik ola­ cak bir şey, uçtu dediğinde bambaşka bir his bırakıyor. Ar­ tık seçtiğim kelimelere daha çok dikkat ediyorum. Umarım zamanı geldiğinde benim ardımdan da "Yaşadı ve uçtu" der­ ler Osman.
Aylin Balboa (Bu Hikâye Senden Uzun Osman)
Zaman hep sizi çoğaltacak Bir harf bile etmeyecek kalbimden geçenler Beni sevmeyeceksiniz bileceğim Işıkları tarif edeceksiniz durmadan Düzgün cümlelerinize yenileceğim
Şükrü Erbaş
Avrupalıların geçen yüzyıldaki millet tariflerini başlıca iki grupta toplayabiliriz: Kültür Birliğine Dayanan Tarifler 'Millet'in kültür birliği ile tarif edilmesi Fransızların buluşudur ve Fransız tesir sahasına girenler tarafından da benimsenmiştir. 'Millet' konusunda bir şeyler söylemek isteyen çok insan 'kültür' birliğinde reddedilmesi imkansız bir ortak unsura ulaştığını sanmıştır. 'Kültür birliği' esasına göre yapılmış, Fransız örneği millet tariflerinden bazıları şunlardır: Ernest Renan: 'Millet bir ruhtur, bir manevi cevherdir. Bu manevi cevheri meydana getiren iki şey vardır ki; bunlar gerçekte bir bütündür. Bunlardan biri geçmiştedir, öteki şimdiki zamanla ilgilidir. Biri zengin hâtıralar mirasına ortaklaşa sahip olmaktır; öteki bugünkü duruma razı olmak, beraber yaşamak arzusu taşımak, atadan kalmış olan mirası verimli kılmak iradesidir. İnsan bir anda meydana gelmez, millet de fert gibi fedakârlıklardan, çabalardan, benliğin bir gayeye bağlanmasından, adanmasından meydana gelen uzun bir geçmişin sonucudur.' Ernest Lavisse: 'Biz Fransızlara göre millet, insanların isteği ile tasdik edilmiş tarihî bir eserdir. Milleti meydana getiren unsurları itibarıyla pek çeşitli olabilir; fakat başlangıç noktasının ehemmiyeti yoktur, esas olan varılacak noktadır. Bazıları milleti; tabiî bir durum olan ırk ile karıştırırlar.' Fustel De Coulanges: 'Aralarında fikir, his, ümit, hâtıra ve menfaat birliği bulunan insanlar, kalben bir millet teşkil ettiklerini hissederler. Milletle ırk, aynı şey olsaydı; Belçika'nın Fransa'dan, Portekiz'in İspanya'dan, Hollanda'nın Prusya'dan ayrı olmaması gerekirdi.' Irk, Dil Birliğine Dayanan Tarifler Fransızların 'Kültür birliği'ni millet tarifine esas almalarına karşılık, Almanlar 'Irk, Dil birliği'ni öne sürmüşlerdir. Alman tarihçileri ile dilcileri, uzun süren müthiş bir çalışma sonunda, Cermen kavimlerinin geçmişini didik didik ettiler. Mukaddes Roma-Cermen İmparatorluğunu öğrenmek, öğretmek ve yeniden kurmak Alman milletinin mefkfûresi haline geldi. Dilcilerin çalışmaları ve buluşları milleti ırkla birleştirdi. Irk birliğinin temel belirtisini de dil birliğinde gördüler. 'Eski Alman Tarihini Tetkik Cemiyeti' üyelerinden Pahlman şöyle diyordu: 'Alman tarihi yalnız eski zamanların incelenmesi ile kalmaz, şimdiki zamana 'Rein'imizden daha şiddetli bir akış ile gelip karışmalıdır.' Hülasa, mefkfûreci Alman âlimlerinin hemen hepsi, Niebuhr, Grim Kardeşler, Schlegel, Bopp, Offrit Müler, Gervinus, Mommsen, Strauss, 'Millet' (yani Almanları) müşterek dilde beliren ırk birliği esasına göre tarif ettiler. Hangisi Doğru? Fransızların tarifi mi, yoksa Almanların tarifi mi doğru? Böyle bir sorunun münakaşasına girmeden, tariflerin kaynağına inelim. Her iki tarif neye göre yapılmıştır? Fransızlar kültür birliğini, Almanlar ırk - dil birliğini ileri sürerken ölçüleri neydi? İlim mi? Eğer ölçü ilimse, sonuçlar niçin farklı? İşte bütün bu soruların tek cevabı, zamanlar boyunca millet anlayışlarının kaderine hakim olan anahtarı verecektir. Ayrı tariflerin sebebi (yukarıdaki tarifleri kastediyoruz) cephede çarpışan Fransız ve Alman askerlerinin ötesinde, Fransız ve Alman milliyetçiliklerinin çatışmasıdır. Gerçekten, milletle milliyetçilik arasındaki münasebet iki yönde gelişir. Ya, maalesef bizde olduğu gibi, millet tarifindeki farklar yüzünden çatışan milliyetçiliklerin çatışmasından değişik millet tarifleri ortaya çıkar; yahut milliyetçiliklerin çatışmasından değişik millet tarifleri ortaya çıkar. Yalnız lütfen bir daha hatırlanmalı ki, çatışma Fransız yahut Alman milliyetçilerinin kendi aralarında değil, Fransızlarla Almanlar arasındadır. Bu yüzden tarafları kınamak, milletlerin menfaati gereği ilme ihanet ettiklerini söylemek boş lâftır. İki taraf da, kendi milletlerinin şartlarına göre, ilmin icaplarına uymuşlardır.
Galip Erdem (Türk Kimdir? Türklük Nedir?)
Sömürgeci batı milletlerine mensup tarihçilerde de millî menfaat endişesinin payı, hep ağır basmıştır. Millet tarifinde öyle unsurları ele almışlardır ki, aynı unsurların sömürülen kitlelerde ortak olmamasına, sanki dikkat edilmiş gibidir. Meselâ dil birliği... Güney Asya topluluklarında, hele Afrika'da, ne arasın dil birliği?.. Böylesi tariflerin, sömürgeciliği sürdürmekteki payı, açıkça bellidir. Yapılacak tarife göre, sömürülen kitle, millet hüviyetinin dışında bırakılacak; sonra da insan hakları beyannamesinin millet olmadığı için dışında bırakılmış bulunan sömürülen kitlenin, idaresine devam edilecektir.
Galip Erdem (Türk Kimdir? Türklük Nedir?)
Türk kimdir? Hemen herkesin cevabı malûm: 'Kendisini Türk hisseden her insan Türk'tür.' Ama lütfen dikkat edilmeli ki, bu bir tarif değil, ancak bir siyasettir; belki de bir izahtır; şu sorunun önüne geçememesi de yetersizliğinin delilidir: 'Herhangi bir milletin tarifine esas alınan bütün ortak vasıflar içinde rastgele seçilecek bir tanesi, bir insanın kendini Türk hissetmesine kâfi gelir mi?' Meselâ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her insan, yalnız bu bağdan ötürü, kendisini Türk sayar mı? Elbette saymaz! Şu hale göre, çeşitli milletlerin incelenmesi sonunda ortaya çıkan müşterek vasıflar arasında Türk olmayı belirtenlerin aranması gerekecektir.
Galip Erdem (Türk Kimdir? Türklük Nedir?)
Religion is beyond the realm of logic, but if any priest, pundit or maulvi tries to justify his religion with logic, it sounds absurd and illogical.
Tarif Naaz
Honesty is the best Policy is the Capitalistic thought as it gives free of cost Security to their assets and to their investments........
Tarif Naaz
Unless we learn to criticize friends, we shall never find true ones.
Tarif Naaz
A modicum of idiocy is in everyone, religious people have a little bit more and superstitious are full of it.
Tarif Naaz
Bir Amerikalı kadın gazeteci söz alır ve İngiliz Başbakana, ekonomi politikalarının çalışan kesimi nasıl ezdiğine ilişkin bir soru sorar. Thatcher’ın yüz ifadesinden sorudan çok rahatsız olduğu belli olmaktadır. "Dearie (canım)," diye hitap ettiği kadın gazeteciye, sorunun, bulundukları platform için ‘’uygun bir soru olmadığını’’ söyleyerek cevap vermeyi reddeder. Kadın gazeteci, bu küçümseyici tavra, ‘’böyle biraz fazla amirane olmadı mı?’’ diye beklenmedik bir karşılık verir. Çok şaşıran Thatcher, Reagan’a dönerek, ‘kim bu kadın?’ diye sormaktan kendini alamaz. Reagan gülümser ve ‘Oh! That’s Helen’ diye cevap verir. Bir ABD başkanı için de, bir Amerikalı için de Helen Thomas’ı tarif için yeter de artar bir cümle.
Anonymous
About Morals, I want to tell you that God forget to install inbuilt software of timeless morals in us.
Tarif Naaz
Îmi plăceau cataloagele turistice, caracterul lor abstract, felul lor de a reduce locurile lumii la un șir de tarife și fericiri posibile: apreciam în special sistemul de notare cu steluțe, indicând intensitatea fericirii la care erai îndreptățit să speri.
Michel Houellebecq (Platform)
kapitalizmin varmış olduğumuz evresi üretken olmanın yaratıcı olmak anlamına geldiğini bir biçimde çok iyi kavradı. en değerli emek gücü kişisel yaratıcılıkta yatıyor. bu "yaratıcılık" donald winnicott'un çok güzel tarif ettiği gibi, enerjimizi, fikirlerimizi, buluşlarımızı, gücümüzü çekip aldığımız canlı kaynaktır. sanatsal bir melekeden ziyade yaşıyor olduğumuzu hissetme olgusundan gelen eylem kapasitesidir. s.21
Hélène L'Heuillet (Eloge du retard: Où le temps est-il passé ? (French Edition))
It is very difficult to convince a person to come out of his conversative shell, unless he doesn't feel discomfort there.
Tarif Naaz
Kutsal kitaplar bile söz etmemişse bizden, mutlaka bir bildiği vardır göklerin. Her bir şeyin varlığını tarif eden kutsal kitaplar bile bize dair bir cümle sarf etmekten kaçınmışsa, demek ki yerimiz yok yeryüzünde. Çünkü tanrı bile biliyor işte, ruhumuzun ayazıyla dondurup buza çevirebileceğimizi bütün masalları. Sonra bu buzdan masal kulesine bir tekme atıp yerle bir edebileceğimizi bütün inanılacak hayalleri, üstelik en kalpten üzülecek biz olsak bile, yeryüzünde tutunacak hiç bir masalın kalmayışına.
Ece Temelkuran (İç Kitabı)
Sen Shailene'i seviyor musun?" Mary ilk defa güçsüz bir şekilde konuştuğunda Black'ten istediği cevap anında geldi. "Evet." "Ne kadar?" "Dünyada bunu tarif edebileceğim bir tanım yok.
Sena Yağmur Yalçın (Psikopat)
When I was a child, I used to look at the sky and wonder how were stars fixed on the canopy and why didn't they fall on Earth. I also wondered why they disappeared in day time. When I grew up, all my questions got answered, but I lost my innocence.
Tarif Naaz
An idea is an idea. It can be right or wrong. Let me say what I think. Don't seal my lips with your symbolic violence.
Tarif Naaz
Dünya bizi bekliyor. Biz, dedim, etnik ya da coğrafi bir tarif değiliz. Kur'an'a hizmetle şereflenmiş bir ecdadın varisiyiz. Varisi olduğumuz, sanmayınız ki maddi bir hazzın ya da konforun kaynağıdır; vârisi olduğumuz hüzündür, acıdır, derttir ve gözümüzün içine bakmaya bile mecali kalmamış mazlum bir coğrafyadır. Biz mukaddes bir emanetin vârisiyiz.
M.Lütfi Arslan (Uyanın, Rüya Vaktidir)
only true hindu, true muslim or true religionist can be a terrorist. A true human being can be worst. Only an animal cannot be a terrorist.
Tarif Naaz
Bir tek ben değildim bu durumda olan. Savaşta açık kalan hesapların ve unutulan köşelerin haddi hesabı yoktu. Şu ya da bu türden kuytulara atılmış insanlar abartısız olarak milyonları bulmuştu. Koca ordular isimlerini kimsenin hatırlamadığı cephelerde çürüyordu. Hepsi de kağıtları üst üste yığmak için haftada iki pound veya daha fazla kazanan katip ve daktilocu kalabalığıyla dolu koca koca bakanlıklar vardı. Canavarlık hikayeleri ve yürekli küçük Belçika teranelerine kimse artık inanmıyordu. Askerler Almanları iyi adamlar olarak görüyor ve Fransızlardan yılan gibi tiksiniyordu. Genç subayların hepsi Genelkurmay'a gerizekalı gözüyle bakıyordu. Bütün İngiltere derin bir şüphe dalgasına kapılmış ve bu dalga On İki Milli Deposu'na kadar ulaşmıştı. Savaşın insanları entelektüellere çevirdiğini söylemek abartı olur ama onların geçici olarak nihilistlere döndükleri bir gerçekti...O tarif edilmez aptalca kargaşadan sonra kimse toplumu piramitler gibi ebedi ve tartışılmaz bir varlık olarak göremezdi. Toplumun sabun köpüğü gibi olduğunu artık herkes biliyordu.
George Orwell (Coming up for Air)
Fıkıh hükümleri, neden kadını aşağılayan, haklarından soyutlayan ve erkeklere köleleştiren şekilde yazılmıştır? Bu soruya iki maddede cevap verilebilir: Birincisi, içtihatların yapıldığı dönemlerdeki ideolojik, sosyolojik ve politik yapının ataerkilliğinin etkisi yorumcuların yorumlarına yansımıştır. İkincisi, erkek yorumcular, kendi şahsi menfaatlerine de uygun şekilde kendi cinslerini kayırmışlardır. O dönemde mevcut sosyolojik normlar, evlilik gelenekleri ve cinsiyet ideolojileri kutsallaştırıldı ve fıkhın içine sızarak kanunlaştı.148 Profesör Abdülaziz Sachedina, bu durumu şu şekilde tarif etmektedir: “(İslam alimleri) Allah’ın kanunlarını keşfetmekten çok yarattılar. Yarattıkları şey, kendi isteklerinin, içgüdülerinin, menfaatlerinin tarifiydi…” Günümüzde “İslam” olarak kabul edilen hükümler, Amina Wadud‘un da belirttiği gibi, erkekler tarafından yazılmıştır ve neticede erkekler kendi ihtiyaçlarını, menfaatlerini ve yorumlarını dinselleştirmişlerdir. Erkeklerin tekelinde kalan İslam ve Kuran yorumculuğu ile İslam dünyasında kadının sesi duyulmaz olmuştur.
Caner Taslaman (İslam ve Kadın)
Artık Çeviriye Gerek Kalmayacak Mı? Microsoft ve Vodafone uzun zamandır yapay zeka teknolojisi üzerinde ortak bir çalışma yürüterek Türkçe tabanlı bir sohbet robotu geliştirmeyi amaçlıyordu. Bu çalışmalar, Microsoft’un tüm dünya tarafından beğeniyle kullanılan doğal dil anlama teknolojisi Language Understanding (LUIS) sayesinde başarılı bir şekilde tamamlandı. Yapılan çalışmalar sonucunda LUIS, Türkçeye çeviri ihtiyacı duymadan ingilizce tercüme, almanca, rusça, arapça, çince, fransızca tercüme gibi tercih edilen birçok dilde doğru çıkarımlar yaparak Vodafone abonelerine eksiksiz iletişim imkanı sunacak dijital bir asistan olacak. Geliştirilen bu teknolojiyle Vodafone abonelerinin fatura ödemeleri, tarife değişiklikleri ve güncel cihaz fiyatları gibi konulara ilişkin tüm soruları kesintisiz, hızlı ve anlaşılabilir şekilde, insan müdahalesi olmadan yanıtlanacak. yazının devamı için yakamoztercume.com
yakamoztercüme
Anlatılmayacak bir niteliği tarif etme çabası. “Şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. Sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse... nasıl söylemeli... Hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey.
Şibumi, Trevanian
Ballooneo.fr propose aux particuliers et professionnels un dépannage ou entretien de chauffe-eau sous 48h, avec un système de tarifs fixés en avance pour éviter tous frais cachés. Tous les ballons d'eau chaude utilisés pour les dépannages viennent de la marque Atlantic et sont garantis pendant 24 mois après l'installation.
Ballooneo
Atatürk'ün bir tüm içerisindeki düşüncelerini, yazılarını -ki ana kaynak büyük Nutuk'udur- alıp davranışlarını da karar anına geldiği zaman davranışı ne oluyor, bunu beraberce mütalâa edip ortaya bir Atatürk tezi çıkarılabilir. Zaten bir Atatürk tezi mevcuttur. Evet, bir Atatürk tezinin zaten mevcut olduğunu söylediniz. Acaba bunu tarif edebilir misiniz? Atatürk bir doktrin adamı değildir. Atatürkçülük doktriner bir tez değildir. Atatürkçülük bır elektrik sistemidir. Ekstremlerden kaçmaya uğraşan sağduyu olan yeri bulmaya çalışan, dünya idaresinde, memleket görüşünde bir sistem olarak mücadele edilmelidir. Kendi janrında da elektrik olmakla beraber 20. yüzyıl için orijinal ola sistemi ortaya atmıştır Atatürk, Batı âlemine bakıyor, liberal kapitalizm var, sermaye var, sermayenin hâkimiyeti var. Koloniler var. Parası olan düdüğü çalarak pervasızca rahat ediyor. Fakat büyük kitlelerin menfaatine göz yuman rejimler bunlar... Bunun karşısındâ eşitliği ortaya koymak teziyle ortaya atılan Birinci Dünya Savaşı sonrası Komünist blokta devleti Allahlaştıran, ferdi tamamıyla eriten, adalet derken bunu özgürlük sırtından ödeyen bir sistem var. Mustafa Kemal sağduyu ile mücehhez, kararlı bir adam olarak diyor ki bunların ikisi de olamaz. Türkiye için, hattâ belki bütün 20. asır insanlığı için bunların dışında bir üçüncü sistem bulmak lâzım. Bu sistemin hareket noktası olarak, benim kanaatimce iki ana fikir sistemine de dayanmak lazımdır. Birisi lâisizm, ikincisi devletçilik. Fakat bu devletçilik, Sovyetlerin Allahlaşmış o devletçiliği değildir. Bizdeki ekonomik devletçilik de değildir. Ekonomi devletçilikte, ekonomik işletmecilikte hatalar yaptığımız için, iki devletçiliği iyi anlatamadığımız için halk biraz soğumuş görünüyor. Hattâ onun tesiriyle de 1961 Anayasası'nda -ki ileri bir Anayasa olduğu halde- devletçilik feda edilmiştir Atatürk'ün diğer prensipleri yer almıştır. Devletçilikten, yapılan menfi propaganda neticesinde vazgeçilmiş görünür. Vakıa sosyal devletiz tâbiri var ama, bu kâfi değil. Ben Atatürk devletçiliğini iki safhaya ayırıyorum. Birisi, geri kalmış bir memleketin, sermayeden mahrum, bilgiden mahrum bir memleketin bir an evvel kalkınabilmesi için toplum elindeki sermayeyi, yani devlet parasını ve devlet mütehassısını kullanan, sınaî teşebbüslere giren, sınaî teşebbüsleri merkezî sistemleyen bir devlet. Sınaî devletçilik, karma ekonomi... Bir tarafı bu. Fakat esas bu değil...
Abdi İpekçi (İnönü Atatürk'ü Anlatıyor)
Bir takım damgalarla konu ve zihinler karıştırılmak istenilmişti. Böylece Irkçı Turancı damgasiyle Türk milliyetçileri zulme uğratılmıştı. Bu dava sırasında asıl ırkçı ve Turancıların kimler olduğu, Atatürk te dahil delilleriyle mahkemede anlatılmıştı. O davanın dışında kalmış olan Hocaoğlu Selâhattin Ertürk daha sonra yazdığı bir makalede bir kısım delilleri ortaya koyarak Atatürk'ün 'Irkçı-Turancı' olduğunu isbata çalıştığını görüyoruz. 'Irkçı-Turancı Atatürk' makalesi de şöyle başlıyor: 'Son yıllarda -bilhassa 1944'ten bu tarafa- Mustafa Kemal'i tutar veya onun izinden gider görünerek; gerçek Türk milliyetçiliği olan Türkçülüğe "Irkçılık-Turancılık" isnadıyla saldırmak moda haline gelmiştir. Halbuki aynı zihniyetle hareket edilince, "Irkçı-Turancı" töhmeti altında kalacak şahıslardan biri de Mustafa Kemal'dir. Bu iddianın müddeileri, aşağıdaki suallerimizi vicdİnIarının sesini dinleyerek ve tarihi zemine dayanarak, cevaplandıran okuyucularımızın bizzat kendileri olacaktır. Irkçılık, içtimai hâdiselerin sebeplerini antropolojik temele dayandırmak bakımından ele alındığı takdirde; "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" diyen Mustafa Kemal'in -çapraşık içtimai meseleleri halledecek ilkeyi kanda aramak suretiyle- ırkçılığını ilân ettiği sarih değil midir? Mustafa Kemal'in bu sözü mânâsını anlamadan sarfettiğini hiç kimse iddia edemeyeceğine göre sualimize menfî cevap vermeye imkân var mıdır? Irkçılık, yabancı ırktan gelenlerin önemli mevkilere geçirilmemesi bakımından ele alındığı takdirde; "Aranıza alacağınız arkadaşların mümkünse kanını tahlil edin" fetvasını veren ve "Türk ırkından olmayan askerî mekteplere giremez" hükmünü yıllarca tatbik edenlerin iplerini elinde tutan Mustafa Kemal'in ırkçılığını görmemek için kör, anlamamak için aptal olmak gerekmez mi? Irkçılık, kendi ırkının üstünlüğünü iddia etmek bakımından ele alındığı takdirde, "Bir Türk cihana bedel" diyen Mustafa Kemal, ırkımızı üstün tutmak "suç"unu işlemiş olmuyor mu? Türk ırkının medeniyet kurma kabiliyetinin üstünlüğünü yıllarca okul sıralarında Türk yavrularına telkin ettiren ve hatta bütün dünyadaki menşei meçhul veya münazaalı insanları Türk ırkından çıkmış gösterecek kadar ırkçılık yapan Mustafa Kemal değil midir? Irkçılık, milletin tarifinde ırka da yerini verenlerin ve soyunu inkâr soysuzluğuna düşmeyenlerin alnına yapıştırılacak veya vurulacak bir damga olarak alındığı takdirde; milleti tarif ederken mühim bir unsur olarak kan birliğini de alan ve bu fikrini parti zihniyetine (1944'ten sonra değiştirilmiştir) geçirdiği gibi mektep sıralarında okunacak kitapların yazarlarına da empoze eden Mustafa Kemal'in ırkçılığı inkar edilebilir mi? Türkçülere "Irkçı" diye bağırılmasından kısa bir zaman evvel, "Şef"in (İnönü) direktifiyle Hatay'da A. Dilaçar tarafından verilen ve C.H.P. konferanslar serisinin 19. kitabında basılan konferansta (Kitap 1940'ta basılmıştır. İlk konferans bakıla.) -mealen- "Türkçülük ırkçı olmadığı ivin noksandır. Kemalizm ona ırkçılığı ilâve etmiştir." denilmesi neyi tasdik ve neyi inkâr eder? Nihayet, bol tahsisatlar ayırtarak... kafa taslarını ölçtürerek ilmi değerini kaybetmiş şekliyle dahi ırkçılığı benimseyen Mustafa Kemal değil midir?' Selâhattin Ertürk'ün verdiği kaynaklara aynı sayıda Orkun adıyle şu ekleme yapılıyor (Sf. 3): 'Mustafa Kemal'ın açıkça ırkçı mahiyet taşıyan sözlerinden ikisi daha: 1- "Bu vesileyle muhterem milletime şunu tavsiye etmek isterim ki, başına geçireceği insanların kanındaki cevher-i asliyi tayin etmekten bir an fariğ olmasın." 2- "Kanını taşıyandan başkasına inanma!" (Eski Adliye Bakanı ve Profesör Mahmut Esat Bozkurt'un "Atatürk İhtilâli" kitabından menkul.)' Biz burada bu görüşe sadece işaret etmek istiyoruz. Bunlara dair kaynaklar pek bol görünüyor.
Hikmet Tanyu (Ataturk ve Turk Milliyetciligi)