Su Ve Ateş Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Su Ve Ateş. Here they are! All 11 of them:

Türk Sanat Müziği, herkesi mağrurlaştırmış, olgunlaştırmıştı. Sanki o birbirinin kuyusunu kazan müdürler, Iphone 4S almak için para biriktiren çalışanlar, birbirlerinin arkasından konuşan stajyerler, küçük hesap adamları gitmiş, yerine Münir Nurettinler, Tatyos Efendiler, Tamburi Haham Moşe Efendiler gelmişti. Sanki bu insanlar eve gidip, televizyon karşısında dizi izlemiyorlar, Torrent’den film indirmiyorlar da petunyaları suluyor, kumrulara bi kap su bırakıyorlardı. Adeta yanacağını bile bile ateşe uçan pervanelerdi bunlar! Sadece ellerinde rakı var ve musiki dinliyorlar diye bu ne mağrurluktu, bu ne vecd içinde kendinden geçmeydi böyle?
Anonymous
Hz. Musâ'nın Hal Tercümesi -Mısır kıptileri dilinde mu (su) ve şâ da (ağaç) demektir. Bu iki kelime toparlanarak önce Muşâ, sonra Musâ olmuştur. -Amcası Kârun, kardeşi Hz. Hârun. -40 yaşına kadar Mısır'da Firavn'ın evlatlığı olarak yaşamıştır. Mısır'dan kaçmış ve Medyen'e gelerek Hz. Şuayb'a damat olmuş ve 8-10 sene orada kalmıştır. Elli yaşında Mısır'a dönerken peygamberlikle görevlendirilmiş ve seksen yaşına kadar Mısır'da otuz sene kalıp küfrle mücadele etmiştir. Seksen yaşında İsrailoğullarıyla beraber Mısır'dan göçmüş ve Tih sahrasında kırk sene dolaşmıştır. -Küçükken ağzına ateş aldığı için kekemeydi. -Çobanlıkla geçinirdi. -Kendisine ilk kitap verilendi. -Kitap verildiği için ilk Resul (Elçi)ydi. -Hazreti Allah ile konuşmak şerefine nail oldu. Bundan dolayı kendisine Kelîmullah denir.
Ahmet Cemil Akıncı (Kâbe'ye Doğru Büyük Kısas-ı Enbiya/ Peygamberler Tarihi 16, Hz. Musa)
...Naakal öğretisine göre Tanrı, sevginin ta kendisidir ve tüm evreni de sevgi üzerine kurulmuştur....Naakal inancının bir diğer temel dayanağı, tanrısal nurdan çıkmış olan dört temel gücün kainatı kaostan düzene geçirmiş oldukları teorisiydi. ... Bu dört temel güç,"dört büyük inşaatçı, mimar, geometri üstadı olarak adlandırılır. Bu dört temel elaman ateş, yel, su ve topraktır. Naakallar bu dört temel gücü gamalı haç ile sembolize etmişlerdir. Sayfa:67
Sinan Meydan
insan eşref-i mahlûkattır derdi babam bu sözün sözler içinde bir yeri vardı ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman bu söz asıl anlamını kavradı hayat dört şeyle kaimdir, derdi babam su ve ateş ve toprak. ve rüzgâr. ona kendimi sonradan ben ekledim.
İsmet Özel
şimdi burada kar yağıyorsa her yerde yağıyordur ve vakit dardır su geçirmez çizmeleri de vardır aman vermez yıldırımçekenleri de ve polisleri, polisten kaçanları ve düzgün cümle yapanları anayasaya giriş, felsefeye başlangıç ve statik okuyanları ağaç okşayanları, ekmek dilimlemeyi ve yemeyi sevenleri -arada bir ateş gibi yakıp geçmeden tarihin kundurası- mevsim sonu ucuz satışları, indirimli fiyatları ve hiç düşlemeden bir incir ağacının bütün bir yaz süren denizli rüyasını doğduğu yerin yitik anısını bulduğunu sanarak sevenler vardır dördüncü boyuta göre bile vakit dardır denizlere en tutkun adamın bile çok zaman uykusu vardır bir çırpıntı gibi gelip gider düşlerinin kumlarda yattığı o adsız şehir, halkının boylu boyunca kumlarda yattığı başkalarının o uğultulu şehre biraz kuzeyden baktığı ne kadar suya girseler ıslanmayan çımacıları, dalyan toplayanları, vapur yürütenleri suya bakıp rüzgâr söyleyenleri, yağmuru yanılmadan bilenleri yağmura şemsiyesiz çıkanları bakkal çıraklarını, meyhane komilerini, deniz adamlarını izinli yürüyüşleri, sağlıksız grevleri ve aynen lokavtları doğduğu yerin yitik anısını bulduğunu sanarak sevenler vardır vakit dardır her şeyin acısı birden gelişir ve hız verir kanına çiçeğin susuzluktan kuruması, kedinin açlığı ve eylül ortası bir yanlışlık, bir kırgınlık, bir izin akşamının ilk karası sıkılgan ölümün kuluçkadaki kuşunun çatlamayan ilk yumurtası işte akreple yelkonvanın, örümcekle sineğin saat onikideki arası ancak coşkunluğa vakit vardır ey onun adsız bir ot olarak yüzyıllardır sürgün veren sabrı durumunun dağlara bir akşam olarak vuran gölgesi ey usta berberlerin bileyli usturası, lâğımcılar kazması ey bileycilerin en hüzünlüsü, kıvılcımlar ustası ey en tıraşlı mücellit kalfası bir fakülte rozetinde gülümseyen kırmızı, uslu kırmızı gülüşünüz bir mağaranın karanlık tarihini aşıyor artık bir şehrin güneyi ve batısı vardır vakit dardır bizim tasalarımızın eskidir tarihçesi sonunda umutlanmak, başında gül bahçesi bir bayrama su veriyor bir gümüş çeşme çünkü dünyada artık vakit dardır
Turgut Uyar (Büyük Saat - Bütün Şiirleri)
her bıçak ki sonunda sahibinde keser. çünkü suyla dönen bakraç taşlara çarpınca anlar: herkesin içinde eksik bir yusuf vardır çünkü, su ve ateş, kuyu ve dağ birdir: bazı çocuklar kalır bazı çocuklar bıçak içindir.
Kemal Varol
Yezidi kırımlarını anlatırken o koskocaman hüzünlü ceren gözleri kısılıyor, kapanıyor, acı içinde çırpınıyor, sesi kısılıncaya kadar kendinden geçerek konuşuyor, sesi kısılıp çıkmaz olunca da susuyordu. "Fırat," diyordu, "Fırat, günlerce, aylarca insan ölüleriyle doldu da taştı. Fırat suyu kan akıyor baksana. Dicle," diyordu. "Dicle günlerce, aylarca insan ölüleriyle doldu da taştı. Dünyanın bütün kartalları, çöle indiler, çölde insan etine doydular." Birden yüzü ışıyıveriyor, gözlerine sevinç, sevgi doluyor, ağız dolusu gülüyor, sonra susuyor, ardından da patlarcasına konuşuyordu: "Bunlar şeytana, güneşe, toprağa, ateşe tapıyorlarmış. O şeytan ki Allaha başkaldırmış. Kim gördü şeytanı, Allahın huzuruna kim gitti? Bir yandan bakarsan Yezidiler haklı. Vareden ve yaratan ki topraktır, güneştir, sudur, havadır. Yezidiler günde üç kere, bir sabah gün doğarken, bir kez de tam öğleyin, güneş tepedeyken, bir de gün batarken yönlerini güneşe dönerler dualarını okurlar. Yüzyıllardır bu insanlar öldürüldüler, o kadar sürgün edildiler, o kadar işkence gördüler, o kadar aşağılandılar gene de yılmadılar, tükenmediler. Şu insanoğlunda öylesine bir güç var ki tükenmiyor, çürümüyor, ölmüyor, toprak gibi, ışık gibi, su gibi. Ben Yezidi değilim, ama onların direnme güçlerini, insanlıklarını, dostluklarını seviyorum, onların dirençlerine saygı duyuyorum. Onlar adam öldürmezler. Adam öldürenler Yezidilikten çıkarılırlar. Onlar savaşı bir toplu kırım sayarlar. Savaşa katılmamak için direnirler. Yüzyıllardır kan revan içindedirler, durmadan durmadan kanları, seller gibi akmıştır. Ottan başka yiyecek bulamamışlar, ama yürekleri kararmamış, sevinçlerini yitirmemişler, hangi koşul içinde olurlarsa olsunlar, yüce dağların kovuklarında kartallar gibi yaşamışlardır.
Yaşar Kemal (Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (Bir Ada Hikayesi, #1))
Denizlerdeki bitkisel planktonların büyük bir bölümünü tek hücreli organizmalardan diatom, dinoflagellat ve kokolitofor cins ve türleri oluşturur... ...Diatomlar, sınıflandırmada "Altın Renkli Alg'ler" olarak adlandırılan Chrysophyta şubesine ait olup çok farklı şekil ve yapıya sahiptirler. Diatomlar öldüğünde deniz tabanına çökelir. Bozulmaya uğramayan hücre çeperleri deniz tabanında yüzlerce metre kalınlığa ulaşan diatomit kumu meydana getirir... ...Denizel fitoplanktona ait bir diğer grup ise dinoflagellatlardır. Su yüzeyine yakın alanlarda bulunan bu fitoplankterler, "Ateş Renkli Alg'ler" olarak isimlendirilen Pyrrophyta şubesine aittirler... ...Noctiluca (anlamı "gece ışığı") gibi bazı dinoflagellatların benzersiz bir özelliği bulunmaktadır. Noctiluca'nın bulunduğu sularda gece herhangi bir hareket meydana geldiğinde parlak mavi ışık görülür. Bu olaya "yakamoz" adı verilmektedir.
Yaşayan Deniz
Yolum uzundu biraz, kayalıklar çetindi Sona yaklaşınca da gün bitti, akşam indi Dediler; "Pek boş yere değil verdiğin emek, Eriştin demek" Hazırlık da bir büyük savaş bu yolculukta Ne uçurumlar aşmak gerekmiş bir solukta Bir cılız su başı da bulsam şimdi tasam yok Dayandığım kayaya değemez ateş ve ok Yalnız Gönlümde bir acı var, adını bulamadım Kırık bir kanadım Bir şey mi kaybettim ne, ellerim bomboş gibi Bir yakuttan kadeh ki varlık, çatlamış gibi Ses mi çiçek mi desem Işık mı renk mi desem Sanki geçtiğim yolda bir şey unuttum.
Şükûfe Nihal
Rüzgâr biliyor, ateş biliyor, su ve taş biliyor. Ben niye bilemiyorum? Ben ne işe yararım?
Ray Fawkes (One Soul)
Melek Tavus'un diğer meleklerden farkını sorma cesaretini gösteriyorum. Çünkü diyor, hem iyiliği hem kötülüğü barındırır, aynen insan gibi. Her insanın içinde iyi ve kötü, yan yana durur. Hangisini beslersen o galip gelir. Diğer dinlerin tanrıları da öyle değil mi? Hem ödüllendirici, hem cezalandırıcı bir tanrı o da. Büyük dinlerin tanrısı gibi. "Bana inanmayanın boğazından aşağı erimiş kurşun dökerim" diyen bir tanrı, sadece iyi olabilir mi sence evladım? Kullarını en ağır işkencelerle korkutan bir tanrıya iyi diyebilir misin? Bak sana bir kıssa vereyim: Sizin İslam dininizin bir kadın evliyası, bir eline bir kova su, ötekine de bir kova ateş almış, yola çıkmış. Nereye gittiğini soranlara da, bu kovayla cehennem ateşini söndüreceğim, bu ateşle de cenneti tutuşturacağım demiş. Çünkü insanların sadece cennet vaadi ve cehennem korkusu yüzünden riyakârlık yapmasını istemiyormuş. Biz Ezidiler iyiliğin ve kötülüğün ötesinde bir yer olduğuna inanırız.
Zülfü Livaneli (Huzursuzluk)