“
EKREM BEY (Rize) - Meşrutiyetin başlangıcı idi. Henüz okuldan çıkmıştım. Harb Okulu'nun-biliyorsunuz-Talimhane'ye bakan mermer sütunlu mermer merdivenleri vardır. Bunun kapısından bakıyordum. Mermer merdivenin aşağısında, sadrazamlık yapmış bakanlarımızdan birini, Ferik (General) apoletleri ve heybetli vücudu ile ve arkasında bütün yaverleriyle ve maiyyetiyle iyi eğitim ve öğrenim görmüş bir nefer durumunda gördüm. Bu kişi ve maiyyeti, süslü bir arabanın önünde duruyordu. Fakat arabanın içindekini göremiyordum. Tabiî merak ettim, baktım. Bu, Sultan Hamid'in ondört-onbeş yaşındaki şehzadelerinden biri idi. Bu durum, üzerimde garip bir etki yaptı. Çünkü bu çocuk bir hiçti ve hiçbir niteliği olmayan bir insancıktı. Düşündüm. O zaman bu çocuğa o hürmet Sultan Hamid'in oğlu olduğundan dolayı yapılıyorsa, Sultan Hamid denilen adam o canilerdendir ki, cinayeti yalnız Mithat Paşa gibi nice insanları mahvetmekten ibaret değil, bir milleti tükenmeye mahkûm etmiştir. Hâlâ onun cezasını çekiyoruz. Sonra haber aldım ki, meğer saraylarda beş-altı yaşındaki çocukların önünde bakanlar, devlet adamları ve ileri gelenler hep böyle el pençe dîvan dururlarmış. İnsanların böyle kendi kendilerini esaret altına sokmalarına karşı o zaman derin bir nefret duymuştum. Efendiler, bugün bu ülkü tamamıyle değişmiştir ve ben bu günü gördüğüm için ölürsem de gam yemem, ruhum sonsuza kadar rahat edebilir. Artık kimse beş-altı yaşındaki çocukların önünde el pençe dîvan durmayacak ve hiçbir zaman “şahane dileğim”, “milletime bağışladım” sözlerini işitmeyecek. Yalnız milletinin sayesinde yaşadıkları hâlde onu uşak gibi kullanan bu saltanat devrildiği hâlde, garip olan şurasıdır ki, biz hâlâ gözümüzün önünde bu ailenin, Hilâfet kisvesi altında aynı gösterişli hayatı sürmesine razı olmak ve tahammül etmek saflığını gösteriyoruz. Bir gün gelecek, gelecekte bugünün tarihini yazan tarihçiler, Anadolu'da Türk, bağımsızlığını kazanmak için boğaz boğaza gelirken, İstanbul'da onun düşmanı ile dans eden bu hanedan aileyi derhal kovmadığımızdan dolayı hayret edeceklerdir. Tarih bize gösterir ki bu şahıslar her zaman bu tahta bütün kuvvetleriyle sarılmışlar ve onu elde etmek için gereğinde Türk milletinin boğaz boğaza gelmesini istemişlerdir. (Bravo sesleri). Niçin bunlar bu tahta bu kadar sarılıyorlar, millete hizmet etmek için mi? Efendiler, tarihimizde millete hizmet etmiş birçok sadrazamlar gösterebilirsiniz. Fakat padişah göstermek için zorluk çekeceksiniz. Bunların tahta bağlı olmalarının sebebi yalnız çıkar, hırs; bundan ibarettir.
”
”
Reşat Genç (Türkiye'yi Laikleştiren Yasalar: 3 Mart 1924 Tarihli Mecls Müzakereleri ve Kararları)