Ou Ki Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Ou Ki. Here they are! All 10 of them:

Eğer hurafe kendini o tarih boyu göze batan suçlarda açıkça belli etmediyse, toplumun gündelik hayatında her fesatta rolü olduğu yine görülür: Arkadaşlıkları bozar, akrabaları ayırır, bilgeleri ve değerli her şeyi ahmakların ellerinde harap eder... O fesat ki, Sokrates'i zehirleyen değilse bile, Descartes'ı şehirden sürendir. (Önsöz - Voltaire'den Prusya Kralı'na, 1742)
Voltaire (Le Fanatisme Ou Mahomet Le Prophète: Tragédie)
En France, j'ai été singulièrement surpris de constater combien les grades universitaires étaient peu honorés. Le grade de bachelier, par exemple, est absolument déconsidéré, et par ceux qui ne l'ont pas obtenu — naturellement — et par ceux qui en ont subi l'examen. On n'avoue pas qu'on est bachelier ; on ne demande pas à quelqu'un s'il est bachelier ; cela serait aussi déplacé que de demander son âge à une ex-jolie femme. Quant aux grades de licencié et de docteur, les personnes seules qui veulent se livrer aux études sérieuses et se consacrer à l'enseignement supérieur prennent la peine de les obtenir. Mais le grade de docteur n'est pas une distinction qui crée un emploi et embellit une carrière. On peut être docteur es lettres ou es sciences et solliciter une place très humble dans une administration sur le pied d'égalité avec un ignorant. Ce sont là des anomalies qu'on m'a assuré être régulières, et j'ai constaté que, malgré ma répugnance à admettre de telles assertions, je devais les accepter comme vraies.
Tcheng-Ki-Tong (Les Chinois peints par eux-mêmes)
J'ai remarqué que l'État, en Europe, était plus particulièrement préoccupé de faire des programmes que d'enseigner des méthodes. J'avoue que ce procédé me paraît manquer de logique, et qu'il y a beaucoup de chances pour que l'enseignement ainsi présenté ne porte pas beaucoup de fruits, quel qu'en soit d'ailleurs l'esprit. On ne se préoccupe, en effet, que de l'esprit de l'enseignement, et on est satisfait, on croit avoir rempli le but, si les maîtres cessent ou de prendre leurs exemples dans la morale religieuse, ou de les choisir dans un manuel de philosophie positiviste. En somme, on s'occupe dans les systèmes d'instruction d'un certain nombre de détails qui concernent des opinions, et le système est parfait s'il renferme des mots sonores à la mode.
Tcheng-Ki-Tong (Les Chinois peints par eux-mêmes)
La civilisation du monde occidental est, si je puis m'expliquer ainsi, une nouvelle édition, revue et corrigée, des civilisations antérieures. La nôtre a subi sans doute bien des éditions ; mais nous la trouvons suffisamment corrigée, et dans tous les cas nous n'avons pas d'éditeur qui songe à en préparer une nouvelle. Il semble que le système consistant à améliorer sans cesse, suivant le précepte du grand lettré Boileau : "Vingt fois, sur le métier, remettez votre ouvrage" soit plus rationnel. On nous fait volontiers ce reproche : « Pourquoi restez-vous stationnaires ? » Eh ! quand on est bien ou aussi bien que possible, est-on sûr, en changeant le présent, d'obtenir un meilleur avenir ? That is the question ! Le mieux, dit-on, est l'ennemi du bien ; et la sagesse consiste à savoir se borner.
Tcheng-Ki-Tong (Les Chinois peints par eux-mêmes)
Burada birinin bizim dünyadakiler gibi konuşmasına şaşırdım. Bir süre o sordu, ben yanıtladım. Sonra yolculuğumun nasıl başladığını ve başarıya ulaştığını kabaca şöyle bir anlattım. Hatırladığım kadarıyla beni şu sözlerle teselli etti: “Eh be evladım, sonunda dünyanızın kusurlarının cezasını çekiyorsunuz. Burada da oradaki gibi alışılagelmeyen şeylerin düşüncesine tahammül etmeme adiliği vardır. Lakin bilin ki sizin dünyanızda da insan olduğunu söyleyen bir yabancı çıksa, sizin âlimleriniz de onu bir canavar veya şeytanın maymunuymuş gibi boğardı.
Cyrano de Bergerac (L'autre monde; ou, Histoire comique des Etats et Empires de la Lune (French Edition))
Bu atıştırmadan sonra gitmek için hazırlandık. Uşaklar hürmetlerini göstermek için binbir şekle girerken hancı, şeytanımdan bir kâğıt aldı. Şeytanıma, bunun yemeğe karşılık bir senet olup olmadığını sordum. “Hayır, ona borcumuz yok, verdiğim şey bir dizeydi.” “Ne dizesi? Hancılarınız da mı şiir meraklısı? “Bu ülkede para birimi dizedir. Burada yaptığımız masraf altı dize tuttu, ben de onu ödedim. Burada kısa süre kalacağımızdan endişem yoktu. Sekiz gün ziyafet çeksek yine en fazla bir sone tutardı. Kaldı ki bende dört sone, iki taşlama, iki kaside, bir de türkü var. Kendi kendime, “Doğru ya!” dedim. “Francion'da,* Sorel'in Hortensius'a kullandırdığı para bu, şimdi hatırladım. Buradan çaldığına hiç şüphem yok ama nasıl öğrendi acaba? Annesinden öğrenmiş olmalı, o kadının tam bir çatlak oldugunu duymuştum.
Cyrano de Bergerac (L'autre monde; ou, Histoire comique des Etats et Empires de la Lune (French Edition))
Sözü bitince savunmamı yapmak için ayağa kalkmıştım ki birazdan anlatacağım olay sayesinde bu zahmetten kurtuldum. Ağzımı açmış tam konuşacağım sırada, kalabalığı zar zor aşıp gelen bir adam, kralın ayaklarına kapandı ve uzunca bir süre sırt üstü süründü. Bu görüntü beni pek şaşırtmadı zira toplulukta söz almak için böyle yaptıklarını çoktandır biliyordum. Ben çenemi tutarken o bize şunları söyledi: “Efendiler, beni dinleyin! Bu adamı, maymunu veya papağanı, geldiği Ay'a Dünya dediği için cezalandıramazsınız! Ay'dan gelmese bile eğer bir insansa, tüm insanlar özgür olduğundan o da istediğini düşünmekte özgür değil midir? Ne yani! Onu sizin gibi düşünmeye zorlayabilir misiniz? Şimdi onu Ay'ın Dünya olmadığına inandığını söylemeye zorlayacaksınız. Oysa buna gerçekten inanmayacak. Nitekim bir şeye inanmak için insanın zihninde, o şeyle ilgili hayırlardan çok evetlerin çoğunluğu teşkil ettiği olasılıkların bulunması gerekir. Siz ona bu olasılıkları gösteremedikten yahut o bunları kendi mantığına oturtamadıktan sonra size inandığını söylese bile aslında inanmayacaktır. Öte yandan onu hayvan kategorisine koyuyorsanız, niçin mahkûm edilmemesi gerektiğini şimdi size kanıtlayacağım. Farz edelim ki dediğiniz gibi mantıksız bir hayvan, o hâlde siz hangi mantıkla onu mantığına karşı günah işlemekle suçlayabilirsiniz? Ay'ın bir dünya olduğunu söylemiş. İyi de hayvanlar zaten içgüdüyle hareket eder, öyleyse bunu söyleyen kendisi değil, içgüdüsüdür. Hem Ay'ı hem de bu dünyayı yaratan bilge doğanın, bilinen ne varsa hepsinin doğadan, yani kendisinden geldiğini bilmediğini sanmak tam bir ahmaklık olur. Tutkular size ilkelerinizi unutturduğunda bile doğanın hayvanları yönlendirmediğini akıl edin ki bir hayvanın tuhaflığından dolayı endişelenmek hiç değilse biraz yüzünüzü kızartsın. Beyler, bir karınca yuvasının başında bekçilik eden orta yaşlı bir adam görseniz ve bu adam, eşini düşüren bir karıncaya fiske atsa, kimi zaman komşusundan buğday tanesi çalan bir karıncayı cezalandırsa veya yumurtalarını bırakıp giden anne karıncayı adalete teslim etmeye çalışsa, bu adamın boyundan büyük işlere kalkıştığını ve mantıksız hayvanları boşu boşuna mantıklı olmaya zorladığını düşünmez misiniz? Öyleyse saygıdeğer piskoposlar, bu minik hayvanın tuhaflıklarından nasıl bir fayda beklersiniz? Söyleyeceğim bu kadar, efendim.” Sözü biter bitmez salon alkış sesleriyle yankılandı. Geçmek bilmeyen bir on beş dakika boyunca fikirler tartışıldıktan sonra kralın dediğine göre, bundan sonra insan sayılacak ve serbest bırakılacaktım.
Cyrano de Bergerac (L'autre monde; ou, Histoire comique des Etats et Empires de la Lune (French Edition))
bu dünyada yaşlıların gençlere her türlü hürmet ile itibarı gösterdiğini ve dahası, filozoflar senatosunun kararıyla babaların, reşit olur olmaz çocuklarına itaat ettiğini söyledi. Şeytanım, “Sizin ülkenizdekine tamamen zıt bir gelenek olduğu için şaşırdınız değil mi?” diye sordu. “Yine de mantıksız sayılmaz zira söyleyin bana, eli ayağı tutmayan bir altmışlıktansa artık düşünme, muhakeme etme ve uygulama becerisine kavuşmuş genç ve canlı bir adam daha iyi bir aile reisi olmaz mı? Altmış kışın karıyla hayal gücü donmuş bu zavallı sersem, mutlu başarılarını emsal alırken insanın ihtiyatının tüm kurallarına ve iktisadına aykırı o başarılı emsalleri yaratan şey aslında talih değil midir? Muhakemeye gelince, sizin halk arasında ihtiyarlara atfedilmiş bir özellik olsa da aslında ihtiyar biri onun da pek azına sahiptir. Ayrıca hayal âleminden çıkması için şunu bilmelidir ki ihtiyar ihtiyatı denilen şey aslında evhamdan, onu tedirgin edecek herhangi bir işe girişmenin azgın korkusundan başka bir şey değildir. Evladım, genç bir adamın gözü kapalı daldığı bir tehlikeyi o göze alamadığında, bunun sebebi felaketi öngörmesi değil, insanı cesaretlendiren bu asil dürtüleri tutuşturacak yeterli ateşe sahip olmamasıdır. Öyle ki bu genç adamın cesareti, onun maksadını başarıya ulaştıran teminat gibidir çünkü icraatını kolaylıkla ve süratle gerçekleştirmesini sağlayan bu şevk, onu söz konusu işe girişmeye iten şeydir. Uygulama içinse sizi kanıtlarla ikna etmeye çalışarak zihninizi biraz zorlayacağım. Bildiğiniz gibi sadece gençlik harekete geçmeye elverişlidir. Bu ikna etmediyse sizi, yalvarırım söyleyin, sırf düşmanlarınızdan veya size zulmedenlerden sizin yerinize öç alabileceği için cesur bir adama saygı duymaz mısınız? Alışkanlıktan değilse, kanı donmuş yetmişlik taburu, adalet için ısınan gençlerin tüm asil coşkularını soğukkanlılıkla öldürdüğü zaman niçin hâlâ ihtiyar birine saygı duyasınız? Güçlüye boyun eğmenizin nedeni, kazanacağı zafere karşı koyamayacak olmanız değil mi? Öyleyse niçin tembellikten kasları erimiş, damarları çekilmiş, aklı buharlaşmış, iliği kurumuş bir adama itaat edesiniz! Bir kadına güzelliğinden dolayı hayran olmadınız mı? O hâlde, yaşlılıktan ruhu artık canını ölümle tehdit eden bir hayalete dönüşmüş birine neden diz çökmeye devam edersiniz? Son olarak, akıllı bir adama saygı duymanızın nedeni, karmaşık bir soruna canlı dimağıyla çözüm bulması, en yüksek zümrelere bile söz geçirebilmesi, tüm bilgileri bir çırpıda öğrenmesi veya sadece kendi olmak için şiddetli arzularla dolan bir ruha sahip olması değil miydi? Buna rağmen, çürümüş organları kafasını ağırlaştırıp onu aptallaştırdığında bile, kalabalık içinde mantıklı bir adamdan ziyade sessiz bir put heykeline benzeyen bu adama saydı duymayı sürdürürsünüz.
Cyrano de Bergerac (L'autre monde; ou, Histoire comique des Etats et Empires de la Lune (French Edition))
No wise sayings today?" Tiana asked. Ms. Rose loved sharing nuggets of wisdom she said were passed down from her mother. The woman's brow lifted. "Actually, I do have one for you: Ti bwa ou pa wè, se li ki pete je ou. The twig you don't see is the one that puts out your eye." Tiana peered at the flowers Ms. Rose had handed her. "Are there twigs in here?" "Be cautious," the woman said. "It means to always be aware of your surroundings.
Farrah Rochon (Almost There)
Je me demande encore, après dix années de séjour, après des études nombreuses, quel peut être dans les institutions du monde occidental le principe vraiment digne d'être appelé démocratique ou libéral. Je n'en vois aucun, et personne ne m'en a montré un qui le fût aussi excellemment que le droit d'admission de tous les citoyens aux concours conférant les grades. On m'a bien parlé du suffrage universel ; mais c'est une rose des vents ; c'est un principe sans principes ; et, c'est se faire une singulière opinion de l'opinion publique que de s'imaginer qu'elle pourra se manifester, par décret, à une époque précise, tel jour à telle heure. Chose curieuse ! on ne pourrait pas proposer l'élection des académiciens par le suffrage universel sans se rendre ridicule ; et on admet que ce soit le même suffrage qui choisisse les législateurs ! Je crois que ceux-ci sont plus difficiles à discerner que ceux-là ; que faut-il conclure ?
Tcheng-Ki-Tong (Les Chinois peints par eux-mêmes)