Otu Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Otu. Here they are! All 10 of them:

Coşkuyla şu ilkeleri tekrarlarlar: "Kargaları ele alın: ne ekerler, ne biçerler, ne kilerleri vardır, ne de ambarları ama Tanrı onları besler. Siz onlardan daha mı az değerlisiniz?” Öğretileri tüm biriktirmeyi yasaklar: "Tanrı tarlalarda bugün olup yarın fırına atılan otu yeniden yetiştiriyorsa, sizin için daha fazlasını yapmayacak mıdır, ey imansızlar! Yarınki yiyeceğinizin ve içeceğinizin ardında koşmayın, bunun için tasalanmayın.
Jorge Luis Borges (El oro de los tigres/El libro de arena/La rosa profunda (Obras completas, #9))
There is a popular saying in Igbo 'Amakam ihe na Ozubulu, puta Nnewi buru ewu'. This means, you can be so enlightened in a particular place and when you step outside that place, you become ignorant. Again, the Igbos say "Agwo otu onye furu na agho eke" - A snake seen my one man is usually described as a Python! Always try to see what and how others are doing. It will help you stop wallowing in an imaginary self glorification! Remember to be humble.
Magnus Nwagu Amudi
Sarı saçlarını önce aspir tohumunun özleriyle bembeyaz boyayan Satanay, sonra sumak, kızılleylik, mürver, kaldurak otu ya da inci çiçeği gibi nebatatı kullanarak kızıl, mor, mavi yahut yeşile ve daha nicesine çalıyor ve adeta ayaklı bir gökkuşağı gibi yeryüzünü cevelan ediyordu. Gel gör ki bunu kimseye kendini beğendirmek namına değil hafif çatlaklık ve biraz da meczupluğun getirisi olan içindeki seslerin çeşitliği ifade olsun diye yapıyordu. Bu yüzden eli yüzü düzgün, hatta bayağı bayağı güzel olmasına rağmen erkekler, leyladır deyip geçtikleri Satanay'ı pek dikkate almıyordu...
Cihan Gülbudak (Habis Kıssa)
Sasvim je prirodno da je Oto često dosadan Piteru — jedva da ima neka stvar koja ih zajednički interesuje — ali Piter iz sentimentalnih razloga ne želi priznati da je to tako. Kada Oto, koji nema povoda za to da bi glumio nešto što nije, kaže: „Ovde je tako dosadno!” — ja svaki put vidim kako se Piter trgne sa bolnim izrazom lica. Ali u stvari, Otu je daleko ređe dosadno nego samom Piteru; njega Piterovo prisustvo istinski zabavlja i on sasvim rado s njim provodi najveći dio dana. Često kada Oto po čitav sat priča gluposti bez prestanka, vidim kako Piter uistinu želi da on prestane i ode. Ali, to priznati značilo bi u Piterovim očima potpuni poraz (..)
Christopher Isherwood (Goodbye to Berlin)
Out of sight, otu of mind.
Stephen Pegg
Learning many digits of pi carries with it certain severe dangers, and can do mental damage that takes a long time to heal. The mind knows perfectly well that learning digits of pi is not something to its benefit, and is likely to take severe retaliation against you once it works otu what you are doing . . . If you start to feel these effects, stop learning immediately.
Antranig Basman
çün­kü kuş­lar, ya­şa­mak için, in­san­lar gi­bi bir­ta­kım aşa­ğı­lık iş­ler­le uğ­raş­ma­ya mah­kûm edil­me­miş­ler. elbi­se gi­yen, dün­ya­da otu­ran, ça­lış­ma­sı, pa­ra kazanma­sı ge­re­ken, ha­vay­la, suy­la ya­şa­ya­ma­yan mah­lûk­lar için aşk, faz­la gü­zel bir şey. konu­şan hayvanlar için bu bi­raz faz­la.
Orhan Veli Kanık (Hoşgör Köftecisi)
esrarı gördüm bugün, binmiş gider bir ata; şöyle kim(ki) derviş olmuş, hergiz(asla) söylemez hata. hızır donudur(kılığıdır) donu(kılığı), hak'ka doğrudur yönü; şöyle cüst(çevik) eyler beni, erişince gizli tâ- kırmızı don(kıyafet) giyinir, yeşil kubbe sarınır(sarık sarınır), miskinlikden(tembellikten) görünür, iner alçak sıfata. sûfiler bunu yerer(aşşağılar/kınar), bittiği yeri sorar; gazel olmadan(olgunlaşmadan) derer(toplar/biçer), hissesi var kuvvete. [b]sûfi yemez 'haram' der, 'gizlice de görem' der;[b] 'gelen(gelecek) yıl çok derem' der, ister birazın sata(birazını satmak ister). bir kişi kim(ki) ayıktır, yabanda(çölde) bir o yugdur(sabandır); anın(onun) hiç aklı yoktur, ta'neyleye bu ota(bu otu kınar). bir kişi kim(ki) hayrandır(esrar sarhoşudur), yer gök ana(ona) seyrandır; insan değil hayvandır, başın bürüye yata(başını bürüyüp yatan). gel ey miskin(tembel) kaygusuz, esrardan al öğüdün(öğüdünü); bu âşıklar otudur("haşişet'ül fukara"), yemez verme her tata(yabancıya)
Halil İbrahim Yıldırım (Kaygusuz Abdal)
Daracık bir yerde toplanmış yüz binlerce kişi, üzerinde sıkışık bir halde durdukları toprağı boşuna kısırlaştırmaya uğraşıyorlardı; hiçbir tohum yeşermesin diye taşlarla boşuna kaplıyorlardı orayı; bitmeye başlayan her otu sökmeleri, havayı kömür dumanına, petrol dumanına boğmaları, ağaçları budamaları, kuşları avlamaları da boşunaydı... Bahar, şehirde bile yine bahardı.
Leo Tolstoy (Resurrection)
İNTİHAR EDEN ADAM: Hayır, hayır, hayır! Hiçbir şey görmüyorum! Sadece nehri ve sonumu görüyorum!.. Ayrılırken, size bir soru sormak istiyorum. Hepimizi ilgilendiren bir şey... Kurt, neden ot yemez? KADIN: Anlamadım aşkım? BALIKÇI: Kurt, neden ot yemez diye sordu? KADIN: (Şaşırmış) Giderken, sorduğun soruya bak! Nasıl bir soru bu? Bir daha birbirimizi hiç görmeyeceğiz, oysa sen, “Kurt, neden ot yemez?” diye soruyorsun. BALIKÇI: (Omuzlarını düşürür) Herhalde... otu sevmiyor. Başka bir açıklama bulamıyorum. İNTİHAR EDEN ADAM: Kurt, ot yemez, bunu onun için koyunlar yapar. Bizimle ilgisi nedir? Biz koyunuz, hayatımız boyunca kurtlar için otladık. İnsan derisine bürünmüş kan emici canavarlar için! Canavarlar; ayaklarımızı, gözlerimizi, böbreklerimizi yediler, kanımızı emdiler! Daha çocukluğumuzdan beri, kuzuyken onlar için otladık hep! Kendimize bir bakalım! Neye benziyoruz! Üçümüzden, sağlıklı bir insan bile çıkmaz! İntiharın Genel Provası
Dušan Kovačević (Generalna proba samoubistva: Malo gorča komedija o laži)