“
kızmadan kızmış gibi yapabilir miyim?
işte, bir biçare olduğum ortaya çıkıyor. her normal insanın kızıp köpüreceği sorunlar karşısında ben kayıtsız kalabiliyorum.
çünkü içimden gelsin diye bekliyorum, içimden de bir şey geldiği yok. bunun bir nedeni olmalı. nedir o? buldum: ayla’yı sevmiyorum ben. sevseydim, deli ederdi beni bu konu.
peki sevmediğim birine niçin katlanıyorum? bugünkünden daha iyi bir dünya düşünemiyorum da ondan. bunu bildikten sonra harekete geçmek niye? bir romanda okumuştum, irade teorisi yapan bir düşünür, bir tekerleğin orta yeri gibi sakin kalmaya alıştırıyordu kendisini. hayat gümbür gümbür dönüyor, ama o, orta yerde, istifini bile bozmadan hakaretsiz kalabiliyor. gerçekten büyün bir başarı. yalnız o adamla benim aramda önemli bir ayrım var: o bunu çaba ile elde etmek istiyor, bense doğuştan öyleyim galiba. doğuştan iradeliyim. öyle mi? yok, bununla kendimi kandıramam. davranışlarımın içimden gelmesini beklememeliyim, çünkü içim yok benim. belki kimsenin yok. herkes, yalan yanlış, daha iyi bir dünyanın ardına düşmüş, o dünya için, boşuna da olsa çırpınıyor, çalışıyor. üst yanı aylaklıktır. bizim ev de hep aylaklarla doluydu. gerçi şükrü’nün iddiaları var, ama ne yapıyor? bu iddiaları ile birtakım aylakların arasında vakit geçiriyor. demek ki o da aylaklık ediyor. anneannemin bu durumu sürdürmekten başka amacı yoktur. davut bey düşler ardında oyalanır. dündar bey dünü değerlendiriyor, ama bu değerlendirmesini bugün için kullanmıyor, belki de kullanmak istemiyor. nesime’ye gelince, içimizde en canlı olan odur bence, basit şeyler bekliyor yaşamaktan ve başka türlü düşünmeye yanaşmıyor: şükrü evlenmeye razı olursa, nesime de evlenir, ilerisi ne olur pek kurcalamaz. bir evi olsun, o ev şöyle böyle dönsün, yeter ona. kimi gün güler, kimi gün ağlar ve yaşamak budur der, o kadar. evinin temellerini sarsacak nedenler üzerinde durmaz. biz de durmadık.
yeni bir ev, yaşamaya yeniden başlamak demektir, diye yazmıştım bu günlüğün başına. bense bu yeni evde düşünmeye başladım. çünkü öteki evimizin yıkılması beni uyandırdı. demek ki aylaklıktan ilk kurtulan ben olacağım bu evde. bunu sağlam bir temel olarak alıp oradan işe başlamalıyım."
[aylaklar, melih cevdet anday, everest yayınları, syf. 177-178]
”
”