Melih Cevdet Anday Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Melih Cevdet Anday. Here they are! All 41 of them:

Bir misafirliğe gitsem Bana temiz bir yatak yapsalar Her şeyi, adımı bile unutup, Uyusam… Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar Nerede olduğumu hatırlamasam Hatta adımı bile unutsam…
Melih Cevdet Anday
Hayatın bütün zorluğu çok basit olmasında
Melih Cevdet Anday
Parçalanıyordum kimse bilmeden, Ateştim cevizin içinde, Ve bir gece içinde bilmeden öldüm. Ey gece, nereden yol bulacağız, ey yaralı göğsüme düşen yelken, Ya sen kürek, solmuş rüzgar gülüm, Ya sen ne diyeceksin, söyle!
Melih Cevdet Anday
Uyuduk mu eşit oluruz / Ne tutku, ne gurur, ne umut
Melih Cevdet Anday
Bizden bir şey saklayabileceğini sanıyorsan çok aptallık etmiş olursun. Biz şimdiden her şeyi biliyoruz, ona göre konuş. Önemli olan, bizim bilmemiz değil, senin bilmendir. Sorula sorula öğreneceksin. Ve ne kadar basit olduğunu sonunda göreceksin.
Melih Cevdet Anday (İsa'nın Güncesi)
Baş aşağı edici kokun yetiyor günahı sevmeye.
Melih Cevdet Anday
Acele etmeli, petrol kuyularından da, önce birtakım pislikler çıkarmış, petrol ardından gelirmiş. Benim günlüğümde de öyle olacak. Asıl önemli olan düşünceleri yakalamak için, onları örten süprüntüyü çıkarıp atmalı.
Melih Cevdet Anday (Aylaklar)
Eflatun, bir yerde diyor ki; felsefe, insanların ve toplumların güçlü oldukları çağlarda yararlıdır, zayıf oldukları zamanlarda ise acınacak bir şeydir. Ben şimdi güçlü çağımı mı yaşıyorum, yoksa zayıf bir çağımı mı?
Melih Cevdet Anday
Hem İskender'in talihli atıyım Yengiler yaşadım Küçük Asya'da, Hem de Kıbrıs'ta satıldığım Kıvırcık saçlı, mağrur Romalı'ya Gün yüzü görmeden kömür çıkardım. Olmuştu bahtımın Sultanı, Zambaklar kraliçesi nice bir straliçe, Kalbim ki menhirlerdir, suskun aşkı Ansıtmak için dikilmiş yazıdan önce, Unutansa ben gene, ben zavallı. Hem Mesih'tim, hem Barabbas'tım, Kim çarmıha gerildi o gün Kimdi bağışlanan, karıştırmışım, Bugünse bağışlayan göğsün Kollarını açınca ben çarmıhım. Birdim iki oldum, iki iken bir Ne yalnızken birim, ne de seninle iki, Sevi de yalnızlık gibidir Var yok eder durur kişiyi Akşamları boru sesiyle gelir.
Melih Cevdet Anday
kızmadan kızmış gibi yapabilir miyim? işte, bir biçare olduğum ortaya çıkıyor. her normal insanın kızıp köpüreceği sorunlar karşısında ben kayıtsız kalabiliyorum. çünkü içimden gelsin diye bekliyorum, içimden de bir şey geldiği yok. bunun bir nedeni olmalı. nedir o? buldum: ayla’yı sevmiyorum ben. sevseydim, deli ederdi beni bu konu. peki sevmediğim birine niçin katlanıyorum? bugünkünden daha iyi bir dünya düşünemiyorum da ondan. bunu bildikten sonra harekete geçmek niye? bir romanda okumuştum, irade teorisi yapan bir düşünür, bir tekerleğin orta yeri gibi sakin kalmaya alıştırıyordu kendisini. hayat gümbür gümbür dönüyor, ama o, orta yerde, istifini bile bozmadan hakaretsiz kalabiliyor. gerçekten büyün bir başarı. yalnız o adamla benim aramda önemli bir ayrım var: o bunu çaba ile elde etmek istiyor, bense doğuştan öyleyim galiba. doğuştan iradeliyim. öyle mi? yok, bununla kendimi kandıramam. davranışlarımın içimden gelmesini beklememeliyim, çünkü içim yok benim. belki kimsenin yok. herkes, yalan yanlış, daha iyi bir dünyanın ardına düşmüş, o dünya için, boşuna da olsa çırpınıyor, çalışıyor. üst yanı aylaklıktır. bizim ev de hep aylaklarla doluydu. gerçi şükrü’nün iddiaları var, ama ne yapıyor? bu iddiaları ile birtakım aylakların arasında vakit geçiriyor. demek ki o da aylaklık ediyor. anneannemin bu durumu sürdürmekten başka amacı yoktur. davut bey düşler ardında oyalanır. dündar bey dünü değerlendiriyor, ama bu değerlendirmesini bugün için kullanmıyor, belki de kullanmak istemiyor. nesime’ye gelince, içimizde en canlı olan odur bence, basit şeyler bekliyor yaşamaktan ve başka türlü düşünmeye yanaşmıyor: şükrü evlenmeye razı olursa, nesime de evlenir, ilerisi ne olur pek kurcalamaz. bir evi olsun, o ev şöyle böyle dönsün, yeter ona. kimi gün güler, kimi gün ağlar ve yaşamak budur der, o kadar. evinin temellerini sarsacak nedenler üzerinde durmaz. biz de durmadık. yeni bir ev, yaşamaya yeniden başlamak demektir, diye yazmıştım bu günlüğün başına. bense bu yeni evde düşünmeye başladım. çünkü öteki evimizin yıkılması beni uyandırdı. demek ki aylaklıktan ilk kurtulan ben olacağım bu evde. bunu sağlam bir temel olarak alıp oradan işe başlamalıyım." [aylaklar, melih cevdet anday, everest yayınları, syf. 177-178]
Melih Cevdet Anday
GELİNLİK KIZIN ÖLÜMÜ Salâ verilirken kalktık kahveden, Cumaydı, yılın en beklemiş günü, Yemeni gibi üstünde tabutun, Gölge veren ağaçsız bir gökyüzü. Kızın babası yanımızda, boyu uzun, Zayıf, ağzında mırıltılar. On köylü, iki subay, bir tezkereci er, Sıralandık ahşap mescidin avlusunda, Namaz kılmadı adam, ağlamıyordu da,
Melih Cevdet Anday
Ne yanıma dokunsam sevda Kapasam gözlerimi büyür Gümüşsü gezegeni acının
Melih Cevdet Anday (Teknenin Ölümü)
....Canlı mıydım? O uğursuz kıyıda Öldüğüm gün de bilemedim. Hep o sallantı, o devinim, o avcıl Bayrak, bir aş tenceresi, biraz küfür, Karı kız öyküleri, sonra Dipteki ölülerin fısıl fısıl Konuşmalarını dinledim. Doğdum mu? Nasıl? Belki bir tezlik Yeli kımıldadı, kan gibi. Ağaç ve kızak, demir, yağ, halat, katran, Boya kutuları, sünger, tel ve gaz... Derken gün kokulu yüreğimdi ilk Yapının boş gömütünde dikili Sabırsız kaburgama çarpan. Ruh, şarabı gördü üzümden önce Süt, kan olmak için devinir Tohum bildi herkesten önce ekmeği Gün, denizi salıvermeden batmaz. Ruh, şarabı gördü üzümden önce Ağaç ne diye kalktı çiçeklendi, Denize inmesi nedendir?...
Melih Cevdet Anday
Bütün ölüler unutulur, Yaşayanlar kalır tek başlarına.
Melih Cevdet Anday
Sonra... sonra akarsuyu gördüm. Ama su ile akarsu bir değildi. Belki de suyun anlamı idi akarsu, su değildi. Akıp gidenin akarsu değil, su olduğunu anlayınca gerçeğe dokunur gibi oldum. Bir akarsuya iki kez girilemeyeceğine ilişkin olan söz yanlıştı. Biz su'ya iki kez giremiyor, ama onun gerçeği olan akarsu'da istediğimizce yıkanabiliyorduk. Bengi olanda. Akarsu dokunamayacağımız, değiştiremeyeceğimiz, dahası göremeyeceğimiz bir varlıktı. Suyun ruhu idi ve uyanıkken görülen bir düş gibi, öteki benliğimizle ilişki kuruyordu. Yansımıyordu, çünkü değişmeyen yansıyamaz. Yaratılır ancak. Bütün yaşamımın "yaratma"dan başka bir şey olmadığını anlıyordum. Sevi, akarsu idi ve ölümsüzdü.
Melih Cevdet Anday (Ölümsüzlük Ardında Gılgamış)
Akrep, bir gevşemeden ötürü vidasından çıkmış olsa, camın altında bir yere düşerdi. Ne dar bir dünya!
Melih Cevdet Anday (Ölümsüzlük Ardında Gılgamış - Toplu Şiirleri II)
Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana. Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk Kaygılandırır dilsiz bahçıvanı. Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları. Bir araba geçti incelmiş yoldan El salladı biri, belki tanıdık, Belki değil, süreksizliğin eşanlamı. Ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar Çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı, Çünkü dardır saatler, sığmaz bir araya Dalgınlık, deniz ve sardunya. Rüzgar alıp götürdü balıkçı teknelerini Uzaktaki kılıçlara, ki bilemeyiz Hangi derinlikte dölleyerek denizi Gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya.
Melih Cevdet Anday
Dahası da var, ben zamana inanıyordum, bana öğretilmiş olan geçmiş, şimdiki zaman, gelecek bölümlemesi benim için gerçekti. Oysa Vedia, yaşamın bir zamanı olduğuna inanmadığı için, bu bölümleme için şimdiki zamanı biliyor, bu yüzden de her an, her şeyi unutuyordu.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Sevmek için yaşlanmayı beklemeli.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Sen her şeyi değiştirmek istediğin için hiçbir şeyi değiştiremeyeceksin...
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Şaşakalmıştım. Zayıflıktan yürürken düşecekmiş gibi sallanan, ince ağlamaklı sesiyle Ermiş Yusuf'u, Vedia'nın kocası olarak düşünemezdim. "Ermiş Yusuf'a ha?" dedim şaşkınlığımı belirterek. Bu kez Vedia şaşırdı. "Erkek değil mi Yusuf?" diye sordu, saf saf. "Erkek elbet..." "E?" dedi. Artık söylenecek söz kalmamıştı. Erkek olmak yeterliydi. Daha başka özellikler aramanın gereği yoktu.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Şimdi aklıma rastgele düşen genç balıkçıyı alalım, eğer Vedia o delikanlıdan hoşlanıyorsa, demek kimi özellikleri bakımından onu bana üstün bulduğundandı bu. Aşktan doğma üzüntülerin, acıların kaynağını başka yerde aramak saçmaydı.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Ben zor olanı seçmişimdir hep yeğen, gitmek kolaydır.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Dünyanın tatlı akşamı içimdeydik, çalışanı mutlu kılmak için doğanın onca özenerek yaptığı. Ağaçlar hafif hafif sallanıyorlar, gecikmiş kuşlar sinirli sinirli konuşuyorlardı.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Övüyorum elbet," dedi. "İnsan sivriliktir. Böyle yükselir. Şimdi bize düşen, Ermiş Yusuf'un sivriliğini aşmaktır. Uçamazsa ben de domuzu yediririm köylüye. Anlıyor musun?...
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Gençlere yapılacak en büyük iyilik, aşktan kurtarmaktır onları. Bu da öyle güç bir iş değildir. Çünkü aşkın mevsimi vardır, onu geçiştirdin mi, tehlike atladı demektir.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Bir duyguyu içinden çıktığı koşullardan soyutlayarak ele almak yanlıştır.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer... Bunu daha önce bir kâhin bana söyleseydi, kuşkusuz geri dönmeye kalkmazdım, ama bu sevdanın nerede, nasıl karşıma çıkacağını düşünmekten belki de olayların sırasını bozardım, zamanı altüst ederdim. Geleceğimizi bilmemektir bizi zamanın içine sokan. Yoksa bir gün dizlerine dokunur dokunmaz onun soyunuvereceğini bilip de beklemek, bir ölümlünün sabrını aşar.
Melih Cevdet Anday
Çok iyi bir ailenin kızıdır, baba kolundan da, ana kolundan da soylu. Öylesine ki, kanına işlemiş soyunun üstünlüğü, etine sinmiştir. Onu dağ başında bıraksak... bıraksaydık demek istiyorum, daha küçükken... soyunun kalıtımı ile en uygar düzeyi kendi başına bulurdu.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Aşk bir çabanın sonucu olamaz, başımıza gelir ancak.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Kuzum siz hep böyle kendinizi yoklar mısınız? Her yerde, her şeyde bir düşünceniz olsun ister misiniz?" diye sorsaydı ve arkasından da, "Beni niçin güç durumda bıraktınız? Ben ince eleyip sık dokumadan yaşıyorum işte, bir şey de bilmiyorum. Daha diyeceğiniz var mı?" deseydi, hiç şaşmazdım.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Herif yemek yemiyor, yalnız külle geçiniyor... Bu yüzden 'ermiş' sıfatını da kazanabiliyor. Bir yanda hesap kitap, ciddi bir girişim, öte yanda bu kül yiyen ermişin düşleri. Demek en başta savaşılacak konu, inançları değiştirmek konusudur. Genellikle tembelliğin egemen olduğu yerde, elbette düşler önemli bir etken durumuna gelir. Yakında uçacakmış... Buna inanılıyor. Göreceğiz bakalım! Ne zaman, nasıl uçacak?...
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Elle sevilemeyecek hayvanlara benzetirdim çam ağaçlarını, resimlerimde de hep öyle uzak dururlar. Resimlerimde çamlar ve zeytinler uykuma karmakarışık girerlerdi. Düşlerimde polislerle çarpışırdım hep.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Bakkal, dükkânın önünden yandaki çardağın altına doğru şırıltılarla akan dereciğin başında, alçak iskemlesinde ayak ayak üstüne atmış, çorapsız parmaklarını sıvazlayarak, düşünmeden durabilme talimi yapıyormuş ya da neyi düşüneceğini seçemiyormuş, bundan ötürü de canı sıkkın gibi oturuyordu.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Bu köyün de, işte öyle, içindekini saklamak ister gibi kendini sessizlik ve ısı ile sardığını düşünüyordum.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Yaşamın kanatlı olduğu bir dünyanın kızıydı o.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Burada geçecek günler, aylar yitmiş sayılsa da ne çıkar diye düşünüyordum. Gençtim, yitirmek için çok ömrüm vardı.
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Bizleri görmediği uzun süre içinde neler geçtiğini öğrenmeyi gereksemiyordu, çünkü o bilirdi, öğreneceği bir şey yoktu...
Melih Cevdet Anday (Raziye)
Ben hiçbir şey seçmedim bugüne kadar, kendimden hiçbir şey yapmadım, kendim olmadım hiç. Ya sokak başında buldum kendimi ya tanımadığım bir evde. Ama hep mutluydum, ne olduğunu bilmeden mutluydum, mutluluktu benim görevim.” s.119
Melih Cevdet Anday (Mikado'nun Çöpleri)
Maviliği bekleyelim.
Melih Cevdet Anday (Mikado'nun Çöpleri)
İnsanlar içlerini döktükçe uzaklaşıyorlar birbirlerinden. Deminki yabancılığımız daha güzeldi.
Melih Cevdet Anday (Mikado'nun Çöpleri)