Ki Dua Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Ki Dua. Here they are! All 33 of them:

Ayağın taşa takıldığında "Allah kahretsin" bile deme, dua et ki; taşa takılan bir ayağın var...
Necip Fazıl Kısakürek
Kabhi Kuch To Kisi Ke Waaste Dil Se Dua Kar Lo, Yahi Insaaniyat Ka Farz Hai, Tum Bhi Ada Kar Lo, Koi Bhi Shakhs Duniya Mein Tumhein Chhota Nazar Na Aaye, Tum Apne Sochne Ka Daayra Itna Bada Kar Lo, Hamari Apni Fitrat Hai Wafa Karna, Wafa Kar Lo, Tumhari Apni Marzi Hai Wafa Karo, Ya Jafa Kar Lo, Ye Duniya Khubsoorat Hai Yaqeen Aa Jaayega Tumko, Kisi Se Dil Lagaane Ki Kabhi Koi Khata Kar Lo.
Galib Shayari
Kalau suatu ketika ada orang meminta pendapatmu,apakah Ki Hadjar itu seorang nasionalis, radikalis, sosialis, demokrat, humanis, ataukah tradisionalis, maka katakanlah bahwaaku hanyalah orang Indonesia biasa saja yang bekerja untuk bangsa Indonesia dengan cara Indonesia - Ki Hadjar Dewantara, dua bulan sebelum meninggal pada 29 April 1959
Ki Hajar Dewantara
Pembangunan dan Indonesia adalah dua terma yabg menjadi mimpi Ki Hadjar Dewantara untuk mengajak-mengajarkan kemandirian,
Kurnia Putra (Eling & Meling; Sejumlah Esai Dalam Kongres Ki Hadjar Dewantara)
İstanbul'un üç bir yanı deniz. Bu kadar da değil, İstanbul'un denizi, İstanbul karasının koynuna kol kol sokulmuş. Yine de böyleyken, İstanbul'da denize girmek, öbür dünyada cennete girmekten daha zor. İstanbul'un bir başından bir başına deniz kıyılarını bir takım insanlar satın almışlar. Denizin satın alınması akıl alır iş değildir. Denizi satın alanlar, dua edelim ki havayı da satın almamışlar.
Aziz Nesin (Sizin Memlekette Eşek Yok mu?)
Akıllı olman için dua etmiyorum. Akıllı olursan aklını güçlülerin hizmetine verirsin. Talihli olmanı istiyorum ki akıllı insanlar sana hizmet etsinler.
Amin Maalouf
Ne zavallı bir yaratıktır ki insan yere her düştüğünde göklere korku içinde dua eder ve meçhulden yardım dilenir!
Mehmet Murat ildan
Bünye küçüktü, ama mahiyeti meleklerinden oluşuyordu. İlahi bir sanatın ellerinden çıkmış, cihanı katlayıp minyatürleştirmiş ve onda var etmişti. Nihayeti gelmez bir güç yüklenmişti menekşe mavisine ki, âlem, insan denen basit varlık önünde secde etsin. İsmini dua bilsin.
Selvi Atıcı (Kimliksiz (Kayıp Şehir, #1))
Delilercesine sevmiştim! Neden severiz? Dünyada sadece tek bir varlığı görmek, aklımızda sadece tek bir düşünce olması, kalbinizde sadece tek bir arzu olması ve dudaklarınızda tek bir adın olması garip değil midir: Öyle bir ad ki sürekli dilimizin ucuna gelir, sürekli, tıpkı bir su kaynağı gibi, ruhun derinliklerinden dudaklara yükselir ve her yerde, tıpkı bir dua gibi söyleriz, tekrar ederiz, durmadan mırıldanırız.
Guy de Maupassant
Dua etmek, ilanı aşk etmek demekti. Yaradan'a olan sevdanı açık etmek. Aşkta korkuya yer yoktu, ya da çıkarcılığa. İnsan ki kâinatın gayesiydi, kıymetli ve kadimdi, ona hiçbir şey haram değildi. Öyleyse insan ne kaynayan kazanlardan çekinmeli, ne huriler beklemeliydi; çünkü cennet de cehennem de, azap da seda da yarın değil, şimdi; uzaklarda değil, buradaydı. 'Allah'tan korkmaya daha ne kadar devam edeceksiniz?' diyordu. 'O'nu sevmek varken?' - Ustam ve Ben
Elif Shafak
...çevresindeki havayı çekip sizi nefessiz bırakıyor, çünkü siz karnınızdan bir darbe yemişsiniz, vakum tüm akciğer borusunu parçalamış ve ağzınızı kurutmuş ve hiç kimse konuşmasın istiyorsunuz, çünkü siz konuşamıyorsunuz ve kimse sizden kımıldamanızı istemesin diye dua ediyorsunuz, çünkü kalbiniz tıkanmış ve öylesine hızlı çarpıyor ki, daralmış odacıklarından bir şey akamadan kırık cam parçaları fışkıracak. Korku gibi, panik gibi, böyle bir dakika daha geçer de kapımı çalmazsa ölecekmişim gibi...
André Aciman (Call Me By Your Name (Call Me By Your Name, #1))
Yeniden dindar olduk” — böyle itiraf ediyor bu dönekler; ve içlerinden kimileri itiraf edemeyecek kadar korkarlar hâlâ. Gözlerinin içine bakıyorum onların — yüzlerine ve kızarmış yanaklarına karşı konuşuyorum: sizler yeniden d u a e d e n l e r s i n i z ! Oysa bir utançtır dua etmek! Herkes için değil, ama senin benim gibiler için ve kafasının içinde bilinç” * olanlar için! S e n i n için bir utançtır dua etmek! Çok iyi biliyorsun ya; içindeki korkak şeytan, ellerini açmaktan, ellerini kucağında kavuşturmaktan ve rahat etmekten hoşlanır — bu korkak şeytan der ki sana: “Bir tanrı v a r d ı r !
Friedrich Nietzsche (Böyle Buyurdu Zerdüst: Herkes ve Hic Kimse Icin Bir Kitap)
Aslında fikir şu, er veya geç, dua dudaklardan ve baştan kalpteki bir merkeze iniyor ve, kalp atışlarıyla tam bir uyum halinde, kişinin otomatik bir işlevi oluyor. Derken, bir süre sonra, dua bir kez kalpte otomatik hale geldi mi, o kişinin eşyanın gerçekliği denen şeye girmesi beklenir. Bu konu her iki kitapta da ortaya atılmıyor aslında, ama, Doğu terimleriyle söylersek, bedende çakra adı verilen yedi hassas nokta vardır ve bunlardan kalple en yakından bağlantılı olanına da anahata adı verilir ki, bunun korkunç duyarlı ve güçlü olduğu kabul edilir ve harekete geçirildiği zaman da bu, kendi adına, iki kaş arasında yer alan ve acna adı verilen bir başka merkezi harekete geçirir-bu, epifiz bezidir aslında, daha doğrusu epifiz bezinin etrafını saran bir auradır- ve ardından- tombala, mistiklerin 'üçüncü göz' adını verdikleri bir açılma olur...Hindistan'da Allah bilir kaç yüzyıldır capam diye bilinen bir şeydir bu. Capam, Tanrının beşeri adlarından herhangi birinin tekrarlanmasıdır. Ya da onun insan ya da hayvan biçiminde yeryüzünde vücut bulmalarına- işin tekniğine girersen, avatarlara- verilen adların tekrarlanması. Bunun ardında yatan düşünce şu ki, bu adı yeterince söylersen, eninde sonunda bir cevap alacaksın demektir. Tam cevap da değil aslında, bir karşılık
J.D. Salinger (Franny and Zooey)
Nabzın yayılıyor korku akan damarlarıma. Heyecana öyle alışıyorum ki yanında, yeryüzünün kalanı sallanmak için rüzgarı bekleyen tekdüze bir başak tarlası. Kokun her yanımı sallıyor ve kalp atışların gereksizlikleriyle gürültüye boğulan bir dünyada saklanınca asla çıkamayacağım keyifli bir saklambaç gibi geliyor. Elektrik bu. Dudaklarına yaklaşıyorum. Bu ateş. Gözlerin loş ışıkta parlıyor. Buz. Nefesin sıcak, öyle har dolu ki ve yaklaştıkça korlanıyor. Kıvılcım bu. İhtiyacım olan her şeyin utanmaz bir temsilisin ve sana sahip olamadıkça kıvranıyorum. İşte boşluk. Düşüyorum. Dudaklarındayım. Üzüm nefesin ve içtiğin şarap gibi çarpılıyorum. Bu bir ilk. Bize adını öğretmedikleri bir his dudakların. Onlar da bilmiyor. Kısa devre bu. Felç oluyorum. Israrla salgıladığım bir yasaksın: Bu, damla adrenalin. Hastalıksın ve iyileşmemek için dua ediyorum. Kanımdasın. Verem bu.
Mithat Terje (Oda)
Bak Kelvin, aşağı inelim, sürgüleri açıp seslenelim. İşitir belki bizi. Ama adı ne acaba? Bütün yıldızlarla bütün gezegenlere birer ad verdik, oysa belki hepsinin kendi adı vardı. Ne sinir! Haydi, inelim aşağı. Bize oynadığı oyunun öyle bir betimlemesini yaparız ki gözleri yaşarır. Gümüşten bakışıkçalar yapar bizim için, diferansiyel ve integral hesabın diliyle dua eder bize, kanla lekelenmiş meleklerini gönderir yanımıza. Dertlerimizi, korkularımızı paylaşır, ölmesine yardım etmemiz için yalvarır bize. Şimdiden yalvarıyor zaten, yakarıyor. Yaratılarının her biriyle yalvarıyor bize, ölmesine yardım edelim diye.
Stanisław Lem
Bir cevap Buyurulmuş ki: Şimdi Allah'a söver, sonra, biraz bol para ver, Hiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk eder, Molla Sırat'a Ben ki, üç beş pulu tercihinden Protestanlara zangoçluk eden Şairim... Kesin bilgi kürsüsünün ziyneti, İslam dininin yorumcu şairi Molla Sırat hazretlerine edebî Saygılarımı sunarak Tereddütsüz diyorum ki: Zangoçluk Sıfatına lâyık bulunduk; Lâkin aldanma sakın üstadım, Ben de bir parça inanırım Tanrı'nın birliğine Bana anlatma o güzel dini, Bilirim ben de senin bildiğini; Okudum ben de ilâhi kitabı, Dinledim ben de ilâhi hitâbı; Ben de sizin gibi cami cami Dolaşıp namaz kıldım; - Cennet isteğiyle meşgul hayâlim, Cehennem korkusuyla üzgün yüreğim- Ben de tırmandım ulu Tûba'ya Ben de çıktım Melâ-i Âlâ'ya; Ben de âşıktım ezan nağmesine Bir koşardım ki o Allah sesine! Ben de tespih, dua, savm ü salât, Hepsini, hepsini yaptım, heyhât! Çünkü telkinlere aldanmıştım, Kandığın şeylere hep kanmıştım; Bilmeden, görmeden iman ettim, Nefsimi dinime kurban ettim; Sevdim Allah'ı da Peygamber'i de; O alay kaldı bugün hep geride. Anladım çünkü hakikat başka, Başka yoldan varılırmış Hakk'a. Saydığın hârikalar, mucizeler Birer zekâ büyüsüdür ki insan Sürekli açıyor sırlarını; Mucize gösterenler unutmuş yarını. Aldatan ve aldanan o İsa, Musa; Köhne bir tılsımlı yalandır asâ, İnsanın böyle sapmaları var; Putunu kendi yapar, kendi tapar. Ara git kilisesini, gez Kâbe'sini, Dinle tekbiri, işit çan sesini, Göreceksin ki, bütün boşluktur, Umduğun, beklediğin şey yoktur; “Yapma”, Allah'ı gibi Şeytan'ı, Buda'sı, Ehrimen'i, Yezdân'ı; Topunun yaradanı bir korkak kuruntu Gölgeler, gölgeler... Onlarda derin Bir karanlık sezerek çevrildim, Acı bir darbe yiyip devrildim. Şimdi cennete cehenneme aldırmadan Süzerim evreni hayran hayran! Ben ne tapınılan ne taptıran bilirim Kendimi yaratılışa tapan bilirim. Gökte binlerce mescit görürüm, Orada vicdânımı secdede görürüm. Bu secdedir işte benim tapınmam, Bu ibadetle geçer zamanım, Bu ibadetle övünür, sevinirim. Beni ben bir kayadan fark edemem: Bir minik kuşla biriz tapmakta: Ben de “Lâilâhe-ill-Allah” derim ishakkuşu da. Doğruluk, sevgi ve vefa, tevazu, Merhamet, iyilik ve yurtseverlik, hakkaniyet Sonra bir şaire “zangoç” dememek... İşte vicdanımın yörüngesi bunlar! Düşünüp işlemek âyinimdir, Yaşamak dini benim dinimdir. Müminim: Varlığa imanım var, Her kanat bir meleği açıklar Peygamberlere göstermem ilgi, Bir örümcek götürür Hakk'a beni!.. Kitabım tabiatın kitabı, Bendedir iyinin de kötünün de sebebi. Varırım böylece mezarıma dek, Diriliş ve öbür dünyaya gerek görmem pek. Taşırım coşkun yüreğimde İnsanın aşkını da elemini de... Din-i Hakk bence bugün din-i hayat... Sen ne dersin buna, ey Molla Sırat?..
Orhan Karaveli (Tevfik Fikret ve Halûk Gerçeği)
Maa, wo raaz-e-zindagi hai jo har lafz mein chhupa hai, jaise ke koh-e-qafas ki gehraaiyon mein. Uski muskurahat se noor barasta hai, jaise ke mausam-e-bahar mein phoolon ki khushboo. Uske pyaar mein jazbaat ki lehar chhupi hai, jo samandar ki gehraaiyon ko chhoo leti hai. Maa, har lafz uski ek dua hai, har nazar uski ek ibadat. Uski mohabbat mein rehmat chhupi hai, jise paak hawaon mein mehsoos kiya ja sakta hai. Uski azmat un pahaaron se bhi ooncha hai, jo aasman ki bulandiyon ko chhoo leti hain.
Huzefa Nalkheda wala
Dua" Yeh jo rahein tumne li hain Hum duago hain yeh sab hamwaar hon Khawab jo tumne sanware the dil mein Woh haqeeqat ki soorat namoodar hon Har qadam par mile tumko kamiyabi Zindagi mein khushi ke hazaron bahar hon Har museebat se tumko bachaye Khuda Saya-e-Rehmat tum pe hamesha barqarar hon Aaney walay dino mein ho roshan safar Tumhare liye khushi ke ambaar hon Yeh jo ilm ka khazana tumne paya hai Iski roshni tumhare gird hisaar ho Tum jahan bhi jao, roshni ho har qadam Andheron se tumhara koi wasita na ho Mohabbat ki khushboo tumhare sang chale Har dil mein tumhare liye pyar ho Gham ke saaye kabhi tum par na aayein Tumhari zindagi hamesha khushgawar ho Humari duaein hain, har pal tumhare saath Tumhari har dua bhi qubool o aashkaar ho
Janid Kashmiri
Osmanlılar anıt yapmışlar, fakat şehircilik yapmamışlardı. İstanbul sokaklarının, en zengin saltanat devrinde dahi, bir düğün alayı geçemeyecek darlıkta olduğu için padişah fermanı ile cumbaların yıktırıldığını tarihlerde okuruz. Kanunî devrinde İstanbul’a gelen bir elçi, burası sokağa çıkabilecek bir şehir olmadığı için bütün vaktini evinde geçirdiğini yazar. Bizim dostumuz, ordularımızın zaferine dua ederek İstanbul’da oturan bir genç Macar, Tarabya’dan Boğaziçi’ne baktığı vakit, burası bir başka milletin elinde olsa cennete döneceğini söyler. Gitgide anıt yapıcılığı kudretini de kaybetmiştik. Osmanlıların son zamanlarında artık hiçbir şey yapmıyorduk, nasıl yapılacağını bilmiyorduk. Mimarî kültürümüzü tamamiyle kaybetmiştik. İmar işleri için elimizde Avrupa örneklerinden Türkçeye çevirdiğimiz belediye nizamname maddelerinden başka bir şey yoktu. Ankara’yı devlet bütçeden yapacaktı. Bu tabiî bir göç masrafı idi. İlk akla gelen şey, Avrupa’dan bir Frenk şehirci çağırarak plân yaptırmak ve hükûmetle dışarıdan gelen memurları yerleştirmekti. Gerçi bir aralık bir Alman geldi. Yenişehir’in çekirdeğini kurdu. Fakat bu da ancak çok parası olanların alabilecekleri bir pahalı evler mahallesi idi. Saracoğlu apartmanları yapılıncaya kadar, az ve orta maaşlı memurlar, eski evlerde tahtakurulu birer odaya sığınmışlardır. Bir matematik hocasının böyle bir odada iki çocuğu, karısı ve kaynanası ile oturduğunu biliyorum. Hâlbuki yeni Ankara köşkler ve apartmanlarla hemen hemen donanmıştı. Ankara Belediyesinin emrine verilmek üzere, Yenişehir tarafında, geniş topraklar aldığımız vakit kanuna bir tek madde koymağı hatıra getirmemiştik: “Bu arsalar, bina yaptıracak olanlara, yaptıracakları binaya lâzım olduğu kadar ve alındığı yıl kullanılmak şartıile satılacaktır.” Bir küçük madde daha unutmuştuk: “Ankara Emval-i metrûkesi ve hazne toprakları, Ankara İmar Sandığına sermaye olarak ayrılacaktır.” Çünkü hemen spekülâsyona dalmıştık. Herkes saklayıp ileride satmak üzere arsa edinmek hırsına kapılmıştı. Şehir imarlarının başlıca düşmanı spekülâsyon olduğunu düşünecek hâlde bile değildik. Bunlar yeni devletin ”kusurları" değil, "tecrübesizlikleri” idi. Bizim 1924’te neleri ne kadar bilmediğimiz ve bu memlekette nelerin ne kadar bilinmediği anlaşılmadıkça, Cumhuriyetin başardığı işler hakkında iyi bir fikir edinilemez. Bundan yirmi beş yıl önce Ankara’da yapılmamış olanların, bugün İstanbul’da yapılmalarına bile, arada bunca görgü edinmişken, şimdiki demagoji havası içinde imkân var mıdır? Milletlerarası bir müsabaka açılması fikri nihayet muvaffak olabildi. Gelen plânları hakem heyetiile bizzat Mustafa Kemal de tetkik etti. Müsabakayı Profesör Yansen kazanmıştı. Plânın tatbikine başlanması Şükrü Kaya’nın Dahiliye Vekilliği zamanına tesadüf eder. Şükrü Kaya, şehirleri plânlaştırmak davasını bütün Türkiye’ye genişleten kanunları çıkarmakta büyük amil olmuştur. İmar işlerini kolaylaştırmak için İller Bankasını kuran da doğrudan doğruya odur. Lider olarak Mustafa Kemal, hükûmet reisi ve bütçenin hâkimi olarak İsmet Paşa, eyi fikirlerin yürümesi için herkese yardım etmiye hazırdırlar. Fakat bu fikirlerin hepsini kendi kendilerine yaratamazlardı. Her türlü işle kendileri uğraşamazlardı. Onun için birçok eyi teşebbüsler, her ikisinin medenî anlayışlarından faydalanmasını bilen bakanlara nasip olmuştur. Eğer Lütfi Kırdar, Atatürk’ün o devirlerinde İstanbul’a vali olup da İsmet Paşa’dan gördüğü yardımı ondan da görse ve Atatürk’ün sevdiği gayretleri alabildiğine destekliyen teşviklerini bulsaydı, ben derim ki, İstanbul bugün bambaşka bir şehir olur giderdi. İşler, Mustafa Kemal devrinde de, ister istemez adamına bağlı kalmıştır. Adam da “tesadüf” etmeli idi.
Falih Rıfkı Atay (Çankaya)
♥MAA♥ MAA na hogi to wafa kon krega, Mamta ka haq ada kon krega, Ya RAB her ek ki Maa ko sada salamat rakhna, Werna humari zindagi ki dua kon krega_ LOVE ♥U♥ MOM
Ali Azlan Bhalli
...Salâhiyetli zat, belediye reisini, - Tabiî... diye tasdik etti. Yalnız her şeyi paraya bağlamamalıdır.İnsan iradesi daima maddî şartları yener... Sözüne devam etsin diye ne kadar dua ettim. Bunun sırrını bir kere öğrenseydim her şey halledilecekti. Fakat devam etmedi. Şüphesiz bu mühim işin usullerini kendimizin bulmasını istiyordu. Belediye reisinin bu hususa hiçbir itirazı yoktu. Binaenaleyh, gerçeği bu olmakla beraber, çünkü o da maddî şartları sadece iradesiyle yenmişe benziyordu, yeni kurulmuş bir müessesede, bilhassa bu kadar masraflı bir işin büsbütün de parasız yapılamayacağını, yapılsa bile bu iş için sarf edilecek iradenin çok pahalıya mal olacağını en münasip dille, yani karşısındakinin fikrini daima doğru bula bula tekrar hatırlatmağa çalıştı. İtikadımca belediye reisinin bu işte hakkı vardı. İşsizlik zamanlarımda sadece irademle geçinebilmek için, bu cevheri o kadar sarf etmiştim ki çoktan beri bende zerresi bile kalmamıştı. Ve belki de bu yüzden aylardır Halit Ayarcı'nın ayağıyla ittiği bir futbol topuna benzemiştim...
Ahmet Hamdi Tanpınar (Saatleri Ayarlama Enstitüsü)
...Eve gittim ve bir yazı yazdım. hayatım ağrıyor "kaçar herkesten durmaz bir yerde anne ölünce çocuk çocuk ölünce anne" anneler ve çocuklar/sezai karakoç sen susalı üç hafta oldu ve bazen karıştırıyorum hangimizin öldüğünü.önce senin öldüğünü sandım.çok üzüldüm biraz zaman geçince fark ettim ki ölen benmişim ama farkında değilmişim.seni arayınca anladım gerçeği çünkü ben her daim bir yaranın sızısıyla sana koşuyorum,kanar kanamaz elimle bastırıp sana koşuyorum,yaramı sar beni öp mırıltıyla dua oku diye sana koşuyorum.üç haftadır sana yetişmeye çalışırken kaç kere öldüğümü sayamadım.insan böyle zamanlarda anlıyor ölümden önce bir hayatın olmadığını.ayrılığın olduğu yerde hayat da olmaz.bütün kuşkularım bitti sen susunca,ölümden önce bir hayat yok...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
...sen susalı üç hafta oldu ve bazen karıştırıyorum hangimizin öldüğünü.önce senin öldüğünü sandım.çok üzüldüm biraz zaman geçince fark ettim ki ölen benmişim ama farkında değilmişim.seni arayınca anladım gerçeği çünkü ben her daim bir yaranın sızıyla sana koşuyorum,kanar kanamaz elimle bastırıp sana koşuyorum,yaramı sar beni öp mırıltıyla dua oku diye sana koşuyorum.üç haftadır sana yetişmeye çalışırken kaç kere öldüğümü sayamadım.insan böyle zamanlarda anlıyor ölümden önce bir hayatın olmadığını.ayrılığın olduğu yerde hayat da olmaz.bütün kuşkularım bitti sen susunca,ölümden önce bir hayat yok...
Tarık Tufan (Şanzelize Düğün Salonu)
Shohar Ka Mizaj Naram Karne Ka Wazifa ," Aslamwalekum Friends, Jis Kisi Meri Bahan Ka Shohar Usse Pyar Na Karta Ho Uski Koi Baat Na Sunta Ho Ya Ladai Jagda Karta Aisi Aurat Jiske Shohar Ka Mizaj Bahut Sakht Ho Aur Baat Baat Par Naajayaz Gusse Ka Izhaar Karta Ho Aise Halat Me Aurat Ki Jindgi Bahut Preshani Bhri Ho Jati Hai To Aisi Aurat Ko Yeh Wazifa Karna Chahiye Ki Jab Shohar Ko Roti Dene Lage To Us Aurat Ko Pahle 111 Baar Ya-Affu Padh Le
Molana Sahib
Belki siz bile bilmiyorsunuzdur içinizdeki (muhtemeldir unutmuşsunuzdur haberleri dinlerken) o beyaz peynir seçmekte titizlenen, kesik zeytinleri kekikle süslenmiş bir tabakta görmekten mutlu olan, palamutun yağlısı için balıkçısıyla çekişen, tazecik ekmek ve poğaça kokusuna aldanıp beş ekmek alan (biri mısır unundan, biri tahinli, biri haşhaşlı) domatesler kıvırcığın ve yeşil soğanın yanında pek güzel duruyor diye iştahlanan, martıların kafası neden bu kadar büyük diye oturup uzun uzun düşünen, erguvanlar bu yıl uzun kalsa bari diye dua eden, İsmet Baba'da bol soğanlı arnavut ciğeri yemekten hoşlanan, vapurların eski görünümünden acıklı bir haz alan, başkasının acısına da göz yaşı dökebilen, hala küfür etmeye utanan, insana ve hayata zerre kadar saygısı olmayana şaşkınlıkla bakan, kulakları belediyenin etiketi ile delinmiş köpeklere acıyan, kedilerin gözünü gözünüze dikip bakmasından korkan, ama yine de bütün bu basit küçük şeyleri sevmekten vazgeçmeyen canı tatlı insanı... Belki de öyle yabancı kalmıştır ki size gerçek siz, endişeler içinde tanıyamaz olmuşsunuzdur kendinizi...
İclal Aydın (Evlerin Işıkları Bir Bir Yanarken)
Ki Hajar Dewantara bilang begini, pilih mana dari dua kondisi ini: Numpak montor sinambi sawan tangis atau mikul dhawet sinambi rengeng-rengeng. Secara samar KHD menganjurkan orang memilih kondisi kedua. Yakni, hidup sederhana sambil mengembangkan rasa, dan dengan cara ini orang bisa ayem. Daripada yang pertama? Yakni, hidup banyak harta namun terus gelisah karena selalu diburu oleh keserakahan sendiri.
Ahmad Tohari (Orang-orang Proyek)
Ve evvel zaman içinde bir gömlek tüccarı zor dönemlerden geçiyordu.Ne mal satabiliyor, ne de biraz olsun gelir elde edebiliyordu. Dua etti ve dedi ki : "Tanrım neden beni böyle acılar içine düşürdün? Hasımlarım mallarını satıyor, bir ben satamıyorum. Hem de sezonun en canlı zamanı.Gömleklerim güzel gömlekler. Şu viskozlara bir bak.Düğmeli yakalar var,geniş yakalar var ama hiçbir şey satmıyor.Yine de emirlerinize sadık kaldım.Küçük kardeşim çocuk hazır giyiminde yok satarken, ben neden ekmek paramı kazanamıyorum?" Ve Tanrı adamı duydu ve dedi ki:"Gömlek meselesi..." "Evet, Tanrım" dedi adam, dizlerinin üzerine çökerek. "Ceplerinin üstlerine bir timsah yerleştir." "Pardon, Tanrım?" "Sen dediğimi yap. Pişman olmazsın." Ve adam bütün gömleklerinin üzerine ufak bir timsah simgesi dikti.Bir de ne görsün! Adamın malları peynir ekmek gibi sattı ve dünyalar onun oldu.Rakiplerini feryat figan ve diş gıcırtıları sardı!
Woody Allen (Without Feathers)
1. İncinen senin göğsünü, biz açıp genişletmedik mi? 2.-3. Nasıl ki belini çatırdatan, yükünü hafifletmedik mi? 4. Şanını şerefini, senin yüceliğin için yükseltmedik mi? 5. İnan ki; her güçlükle beraber bir kolaylığın varlığını. 6. Rağmına olan şeyde; güçlükle beraber olan kolaylığı. 7. Ansızın bitirince bir işi, hemen bir başkasıyla bul işi. 8. Hep Rab'bine yönel. O'na yaklaş, Daim et dua ile niyazı.
Mehmet Ali Eroğlu (Aşk-ı Kur'an - İnteraktif Şiirsel Meal)
Dost Ku Dolat Ki Niga Sy Mat Dhaku Aksar Wafa Krny Waly Dost Gareeb Huty Han Hazrat❤️Ali R.A دوست کو دولت کی نگاہ سے مت دیکھو اکثر وفا کرنے والے دوست غریب ہوتے ہیں حضرت علیؓ Logoo Ko Dua Ky Liyay Kayny Sy Zaida Baytr Ha Aasay Aamal Kru Ky Logoo Ky Dil Sy Aip Ky Liyay Dua NiKly Hazrat Ali R.A لوگوں کو دعا کے لئے کہنے سے زیادہ بہتر ہے ایسے عمل کرو کے لوگوں کے دل سے آپ کے لئے دعا نکلے حضرت علیؓ Logoo Ky Aayboo Sy Es Tra Ghafil Hu Jao Jes Tra Sooty Huwy Tum Dunya Sy Ghafil Hu Jaty Hu Hazraat❤️Ali R.A لوگوں کے عیبوں سے اس طرح غافل ہو جاؤ جس طرح سوتے ہوئے تم دنیا سے غافل ہو جاتے ہو حضرت علیؓ Namaz Ki Fiker Apny Oopr Farz Khada Ki Kasam Dunya Ki Fiker Sy Azad Hu Jao Gy Or Kamiyabi Tumary Kadam Chomy Gi Hazrat❤️Ali R.A نماز کی فکر اپنے اوپر فرض کرلو خدا کی قسم دنیا کی فکر سے آزاد ہو جاؤ گے اور کامیابی تمہارے قدم چومے گی حضرت علیؓ Guna Pr Nadamat Guna Ko Mita Dyti Ha Nayki Pr Gror Nayki Ko Taba Kr Dyta Ha Hazrat❤️Ali R.A گناہ پر ندامت گناہ کو مٹا دیتی ہے نیکی پر غرور نیکی کو تباہ کر دیتا ہے حضرت علیؓ Sabr Ki 2 Surtayn Han Ju Phasand Hu Usey Bardasht Krna Or Ju Phasand Hu Es Ka Entaazr Krna Hazrat❤️Ali R.A صبر کی دو صورتیں ہیں جو نہ پسند ہو اسے برداشت کرنا اور جو پسند ہو اس کا انتظار کرنا For more urdu quotes and urdu poetry visit our website urdupoetryweb.com
Hammad Baig
Dunya Ma Sab Sy Tez Raftar Chiz Dua Ha Jo Dil Sy Zaban Tak Ponchny Sy Phaly Allah Ky Pas Ponch Jati Ha دنیا میں سب سے تیز رفتار چیز دعا ہے جو دل سے زبان تک پہنچنے سے پہلے اللہ تعالی کے پاس پہنچ جاتی ہے Tuba Ruu Ka Ghosal Ha Jatni Bar Kia Jay Ruu Ma Nikhar Paida Huta Ha توبہ روح کا غسل ہے جتنی بار بھی کی جائے روح میں نکھار پیدا ہوتا ہے Allah Ki Raymat Ki Phali Nishani Ye Ha K Ensaan Ku Apne Aayb Nazr Any Shuru Hu Jaty Han اللہ کی رحمت کی پہلی نشانی یہ کہ انسان کو اپنے عیب نظر آنے شروع ہو جاتے۔ Allah Ky Faysluu Pr Yakeen Rakhu Zindagi Bhot Asaan Hu Jay Gi اللہ کے فیصلوں پر یقین رکھو زندگی بہت آسان ہو جائے گی Ghamu Ki Raa Pr Bary Sakoon Sy Chalu Keu ky Ye Raa Allah Ku Kareeb Kr Dati Ha غموں کی راہ پر بڑے سکون سے چلو کیوں کہ یہ راہ اللہ کو قریب کر دیتی ہے Ma Roz Ghuna Krta Hu Wu Chupata Ha Apni Raymat Sy Ma Majboor Apni Aadat Sy Wu Mashoor Apni Raymat Sy میں روز گناہ کرتا ہوں وہ چھپاتا ہے اپنی رحمت سے میں مجبور اپنی عادت سے وہ مشہور اپنی رحمت سے Ju Allah Ky Diyay Huway Rizk Ko Kafi Samjy Wu Zindagi Ma Kbi Kisi Ka Motaj Ni Huta جو اللہ کے دیئے ہوئے رزق کو کافی سمجھے وہ زندگی میں کبھی کسی کا محتاج نہیں ہوتا Sabr 1 Sawari Ha Ju Kbi B Apny Sawar Ko Girny Nahi Dayti Na Kisi Ky Kadmoo Ma Na Kisi Ki Nazroo Ma صبر ایک ایسی سواری ہے جو کبھی بھی اپنے سوار کو گرنے نہیں دیتی نہ کسی کے قدموں میں نہ کسی کی نظروں میں For more urdu quotes and urdu poetry visit my WEBSITE urdupoetryweb.com
Hammad Baig
Jual Obat Kuat Permen Soloco Asli Di Tangerang|081228811998 Toko Ki Yeng Perkasa Penjual Permen Coklat Soloco Asli Di Tangerang Call/Wa : 081228811998 Melayani COD & Pesan Antar Permen Soloco Di Tangerang & Sekitarnya Permen Coklat Soloco Asli Di Tangerang adalah inovasi terbaru produk obat vitalitaskhusus kaum pria dewasa. Karena saat ini banyak para pria yang tidak mampu bertahan lama saat bercinta di atas ranjang. DanPermen soloco Di Tangerang ini solusi yang cocok untuk Anda membuat pasangan puas saat berhubungan intim. Soloco Asli ini mampu bertahan selama kurang lebih 4 hari. Permen Coklat Soloco Di Tangerang Selain untuk vitalitas pria dewasa khususnya, bisa juga untuk penawar kepada segalanya! Yang di bentuk dalam ramuan coklat ini dinamakan “Tunjuk Langit” karena ia selalu mendongak ke atas. Buah Tunjuk Langit merupakan sejenis buah yang telah diyakini oleh seluruh dunia akan bermanfaat dalam merawat berbagai jenis pernyakit. EFEK SAMPING PERMEN COKLAT SOLOCO DI TANGERANG : Apabila Anda mempunyai penyakit jatung, lebih baik konsultasikan kami dulu sebelum mengkonsumsi permen soloco KHASIAT LAIN PERMEN SOLOCO DI TANGERANG : Merawat Buah Pinggang Melancarkan Peredaran Darah Masalah Prostat Menyegarkan Badan dan Menambah Energi Menurunkan Paras Kolestrol Mengurangi tekanan darah tinggi Penawar kencing manis KOMPOSISI PERMEN SOLOCO ASLI DI TANGERANG : GINSENG TANAMAN Herbal dari korea yang terbukti ampuh untuk menambah kejantanan lelaki. AWETO : Banyak ditemukan di daerah bersalju, tanaman ini baik untuk menambah stamina dan juga kesehatan kulit. ACAI BERY : Menambah kekebalan sistem imun pada tubuh. DAMIANA : Tanaman yang banyak ditemukan di Meksiko, baik sekali untuk vitalitas pria. MADU : Sejak jaman dulu di kenal manfaatnya sebagai organ tubuh. DARK COKLAT : Coklat hitam dapat menambah stimulasi hormon lelaki. CARA PAKAI PERMEN SOLOCO ORIGINAL DI TANGERANG : Konsumsi 1 permen 2–3 jam sebelum berhubungan. Perbanyak minum air mineral setelah mengkonsumsi Permen Soloco Di Tangerang, Karena untuk memaksimalkan khasiat permen soloco. Tidak di anjurkan minum minuman yang mengandung alkohol. HARGA PERMEN COKLAT SOLOCO DI TANGERANG 1 Pack Soloco isi 12 pcs Rp. 600.000,- 2 Pack Soloco isi 24 pcs Rp. 1.100.000,- 3 Pack Soloco isi 36 pcs Rp. 1.500.000,- Call / WA. 081228811998 MELAYANI PENGIRIMAN KE SELURUH KOTA DI INDONESIA DAN LUAR NEGERI Medan, Surabaya, Bandung, Jogja, Pati, Bogor, Bali, Banda Aceh, Sumatra Utara, Pekanbaru, Riau, Batam, Padang, Sumatra Barat, Jambi, Palembang, Sumatra Selatan, Pangkal Pinang ,Bangka Belitung, Bengkulu, Bandar Lampung, Tangerang, Banten, Bekasi, Cirebon, Tasikmalaya, Jawa Barat, Semarang, Cilacap, Purwokerto, Jawa Tengah, Madura, Probolinggo, Mojokerto, Malang, Madiun, Kediri, Jawa Timur, Denpasar, Pontianak, Kalimantan Barat, Banjar Masin, Kalimantan Selatan, Palangkaraya, Kalimantan Tengah, Balikpapan, Samarinda,Tarakan, Kalimantan Timur, Palu, Sulawesi Tengah, Makassar, Sulawesi Selatan, Kendari, Sulawesi Tenggara, Manado, Sulawesi Utara, Mamuju, Sulawesi Barat, Gorontalo, Ambon, Ternate, Maluku Utara, Mataram, Nusa Tenggara Barat, Kupang, Nusa Tenggara Timur, KOTA TANGERANG/ TANGERANG SELATAN DAN SEKITAR NYA Bojong Jaya,Bugel,Cimone,Cimone Jaya,Gerendeng,Karawaci lippo,Karawaci Baru,Koang Jaya,Marga Sari,Nambo Jaya,Nusa Jaya,Pabuaran,Pabuaran Tumpeng,Pasar Baru,Suka Jadi,Sumur Pancing-CIBODAS,Cibodas Baru,Cibodas Sari,Panunggangan Barat,Uwung Jaya-JATI UWUNG,Alam Jaya,Gandasari,Jatake,Keroncong,Manis Jaya,Pasir Jaya-PASAR KEMIS,Gelam Jaya,Kuta Baru,Kuta Bumi,Kuta Jaya,Pangadegan,Sindang Sari,Sukaasih,Sukamantri-Balaraja,Cikupa,Cisauk,Cisoka,Curug,Gunungkaler, Jambe,Jayanti,Kelapa Dua,Kemiri,Kosambi,Kresek,Kronjo,Legok,Mauk,mekarb aru,Pagedangan,Pakuhaji,Panongan,Pasarkemis,Rajeg, Sepatan,Sepatan Timur, Sindang Jaya,Solear,Sukadiri,Sukamulya,SERPONG,
Soloco
Fevzi Çakmak devletin ve görevinin adamı idi. Muhafazakârdı: Devrimlerden hiçbirinin taraflısı olmadığını bilirdik. Genelkurmay Başkanlığından ayrılıncaya kadar eski yazıyı kullanmıştır. Atatürk belli başlı devrim kararlarını verdikten sonra, bir defa pek sevdiği Diyanet İşleri Reisi Hoca Rıfat Efendiyi çağırıp onu tatlı dille kandırır, sonra: - Şimdi mareşale gidelim, derdi. Biri camilerin ve hocaların, biri ordunun başında idi. Yüzümüze karşı bir şey demez, fakat biz ileri hareket takımına kem gözle baktığını hissederdik. Fevzi Çakmak’ın geri düşünüşlüğü, yasak bölgeler sisteminde kendini gösterir. Bir defa Antalya Valisi Hâşim İşcan’la beraber Finike’ye doğru gidiyorduk. Bir yeni yol yapılıyordu. Vali: - Bu yolu kaçırıyorum, demişti. Sonra açıkladı: - Fevzi Paşa kıyıdan içeriye doğru yol yapmayı yasak etti. İtalyan taarruzuna yardımı olur diye... İzmir bir yasak bölgeler hapsi içinde idi. Pek verimli birçok ziraat toprakları nüfussuz kalmıştı. Hatta bir gün oradaki komutana: - Canım paşam, uğraşsanız da İzmir’e biraz nefes aldırsanız... diyecek oldum. Tıpkı Fevzi Paşa gibi düşünen komutan: - Benim fikrimce asıl yapılacak şey, İzmir’i bu körfez dışına çıkarmaktır, cevabını vermişti. - Ama unutuyorsunuz ki millet Erzurum’dan buraya kadar işte bu İzmir’e kavuşmak için kanını akıta akıta koştu, geldi. Mimar Yansen İzmit tersanesinin kaldırılmasını ve şehrin denize açılmasını teklif etmişti. Bir defasında Başbakan Celâl Bayar’la birlikte İzmit’e gittiğimizde bunu kendisine hatırlattım. Yanımızda bulunanlar: - Ne diyorsunuz beyefendi, Fevzi Paşa Hazretleri diyorlar ki kâğıt fabrikasına bir başka vilâyette yer bulunuz. Onu da yasak bölge içine alacağım. Bütün İzmit Körfezi boğuluyordu. Mustafa Kemal’in emri ve baskısı üzerine Yalova serbest bırakılarak İstanbul’a bağlanıp imar edilmeye başlanması üzerine: - Yapınız, yapınız, ben Yalova’nın on kilometresine bir top koyunca masraflarınızın ne kadar boşa gittiğini anlarsınız, demişti. Medenîce manası ile yaşamaktan, imardan ve dünya zevklerinden bir şey anlamazdı. Bir lokma bir hırka ruhlu idi. Demir ve çelik endüstrisini Karabük’e sürdüren, zekâsı yontulmuş mühendis ve ihtisas adamlarının maddî manevî ihtiyaçları nasıl bir çevre arayacağını düşünmeden Kırıkkale’deki bozkır gurbetlerinde fabrikalar kurduran odur. Hatta İktisat Bakanlığı, Karabük’te kurulmaktansa demir ve çelik endüstrisine başlamamak daha doğrudur, diye söylemesi üzerine Fevzi Paşa, Atatürk’e: - Demir ve çelik yapmak için benim ölümümü bekliyorlar, diye haber yollamıştı. Atatürk önce Bakan Celâl Bayar’a: - Rica ederim, telefona gidiniz ve kendisine demir ve çelik endüstrisinin Karabük’te kurulacağını haber veriniz, demişti. Ordu ile pek ilgilenen ve Terakkiperverler muhalefetinden önceki komutanlar vak’asından beri dikkat kesilen Atatürk, harpte kendisi başkomutan olacağını düşündüğüne göre, barışta askerî kuvvetlerin başında tamamiyle güvenilir bir şahsiyet bulundurmak istemişti. Zaafı bundandır. Rejim Fevzi Çakmak’ı gerektiğinden çok fazla ordunun başında tuttu. Aydın general ve subaylar, eski anlayışlara bağlılık yüzünden, ordunun pek geri kaldığından daima şikâyetçi idiler. İspanya iç savaşı sırasında kendisinin: - Harpte tankın ve uçağın büyük değeri olmadığı sabit olmuştur, dediğini yakınlarından duyarak içimiz yanıyordu: - İnşallah Çakmak devrinde bir harbe tutuşmayız, diye dua ediyorduk. Nihayet emekli yaşı geldi, çattı. Uzatma imkânları da tükenince İnönü kendisini emekliye ayırtmak zorunda kaldı. Fevzi Çakmak küstü. Ordu onun malı gibi bir şeydi sanki. Kolundan yakalanıp ana baba yuvasından atılmışa döndü. Kendisini ziyarete gelen devlet reisine gitmedi.
Falih Rıfkı Atay (Çankaya)
Arkadaşlar, asırlardan beri miras alınagelen zihniyetleri, âdetleri ve ananeleri kökünden çıkarıp atabilmek için, itiraf etmelidir ki, kolay bir şey değildir: müşkül bir meseledir. Mesela, ben kendimden bahsedeyim. Benim merhum anam beni terbiye ederken bana derdi ki, padişahta ve halifede yedi evliya kuvveti var. Ben zaten evliyanın ne olduğunu, büyük ve üzeri yeşil örtülü birtakım mezarlara bakaraktan çıkarmak istiyordum. Her halde büyük bir şey, manevi, semavi bir şey gibi hatırıma gelirdi. Ve bunun yedi tanesinin kuvvetine sahip olan insan ne olacaktı? Müthiş bir şey! Ve böyle bir büyüklük korkusunun ve büyüklük timsalinin hakkında söz söylemek de günahtır. Annemin de bana vermiş olduğu terbiye bu idi. Ve hiç şüphe etmem ki, çoğumuzun aldığı terbiye budur. Annemin de kahabati yoktur. Çünkü ona da annesi aynı terbiyeyi vermiş. Onun da kabahati yoktur; ona da annesi aynı terbiyeyi vermiştir. Arzu ederseniz hanımefendiler, bu noktada sorduğunuz soruya cevap vereceğim. Arkadaşlar, Yaradan, insanları iki cins olarak yaratmıştır. Fakat bu cinsleri yekdiğerinin lazımı ve melzumu olmak üzere yaratmıştır. Bunlar ayrı ayrı hiçbir şey değildir. Fakat birlik halinde bir şeydir; çok büyük bir şeydir. Bütün insanlığın devam edebilmesinin kaynağıdır. Hazreti Âdem ile Hazreti Havva'nın nasıl yaratıldığına dair olan teoriler birbirine uymaz. Ben onlardan bahsetmek istemem. Yalnız, herhangi bir başlangıç kabul edildikten sonraki insanlık safhalarında her ne görürseniz kadının eseridir. Ben annemden aldığım terbiye ile belki hayatımın çok senelerini evham içinde geçirdim. O vehmedilen makama karşı, vehmedilen şahsa karşı çok ibadet ettim, çok dua ettim. Eğer annem bana böyle yanlış bir terbiye vermemiş olsaydı, belki çok zaman evvel başka türlü de düşünürdüm ve benim gibi herkes de başka türlü düşünürdü ve bu felaketlere uğramazdık. Arkadaşlar, bu birlik teşkil eden mevcudiyet hakikatte birtakım vasıfların ve şartların mevcudiyetini gerektirir ve karşılıklı olmasını gerektirir. Eğer bu mevcut olmazsa, belki birlik vardır ama bir taraflı vardır. İki şahıs arasında yapılacak olan bir mukayese, iki cinsten meydana gelen bir toplum için de aynen vakidir. Daha açık söyleyeyim; bir toplum, yalnız bu iki cinsten birinin insani icapları, asri icapları almasıyla yetinirse, bu toplum yandan daha aşağı bir zaaf içindedir. Tam yarıda da değil, yarıdan daha aşağı bir zaaf içindedir. Toplumun kuvvetli olabilmesi, zayıf olmaması bu iki unsurun çok kuvvetli kaynaşmasıyla mümkündür. Bu itibarla herhangi bir millet cidden ilerlemek, medenileşmek ve gelişmek isterse, bu arz ettiğim noktayı elif olarak kabul etmek mecburiyetindedir. Çok kati ifade ederim ki, şimdiye kadar bizim milletimizin giriştiği mesaide muvaffak olamaması, bu arz ettiğim noktadaki kusurdan kaynaklanmaktadır. (Alkışlar)
Mustafa Kemal Atatürk (Atatürk'ün Bütün Eserleri)