Ise Metal Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Ise Metal. Here they are! All 5 of them:

O zaman anladım; biz harika yol arkadaşlarıydık, ancak, sonunda her birimiz kendi rotasında gidecek yalnız bir metal kütlesinden başka bir şey değildik. Uzaktan bakınca kayan yıldızlar kadar güzel görünüyorduk. Gerçekte ise, tek başımıza uzaya hapsolmuş, hiçbir yere gidemeyen tutsaklar gibiydik. Ancak iki uydunun yörüngeleri tesadüfen kesişince bir araya gelebiliyorduk. Hatta birbirimize duygularımızı bile açabilirdik. Sadece bir anlığına Hemen sonraki an ise mutlak bir tek başınalığa doğru savrulacaktık. Günün birinde yanıp yok oluncaya dek.
Haruki Murakami (Sputnik Sweetheart)
Dolaşım aracı miktarının dolaşımdaki metaların fiyatlarının toplamı ve paranın ortalama el değiştirme hızı ile belirlenmesi yasası şöyle de ifade edilebilir: metaların değerlerinin toplamı ve başkalaşımlarının ortalama hızı veri ise, el değiştiren paranın ya da para maddesinin miktarı kendi değerine bağlı olur. Bunun tersinin geçerli olduğu, yani meta fiyatlarının dolaşım araçları miktarı ile ve bunun da bir ülkedeki para maddesinin miktarı ile belirlendiği yanılsaması, bunu ilk benimseyip savunanlar tarafından şu saçma hiptoteze dayandırılmıştı: dolaşım sürecine metalar fiyattan, para ise değerden yoksun olarak girer; fakat sonra, meta yığınının bir kısmı, metal yığınıın bir kısmıyla değiştirilmeye başlar.
Karl Marx (Capital: A Critique of Political Economy Volume 1)
Iron Maide'nin bir röportajından; “Run To The Hills(Tepelere Kaçın) isimli şarkıdan Amerika kıtasına gelen beyaz adamın yaptığı vahşeti anlatıyordu. Şarkı sözleri ise şu şekilde idi: Beyaz adam denizin ötesinden geldi Bize acı ve sefalet getirdi Kabilelerimizi öldürdü, inancımızı öldürdü, Hayvanlarımızı kendi gereksinimi için avladı
Eray Emin Aydemir (Şeytanın Notaları)
Bir yazar için eserini ortaya çıkarmak uzun soluklu bir serüvendir. Genellikle kendi yaşam döngüsündeki olaylardan etkilenerek başlarlar yazmaya. Bir okuyucu olarak en sevdiğim şey yeni bir yazarın eseri ile tanışacaksam ve hele ki birden fazla eseri varsa tüm eserlerini almak, ilk eserinden başlayarak okumaktır. Böylece yazarın kelimeler içindeki büyüyüşünü görebiliyorsunuz. Yazarın ilk eseri olan “Timsahın Gözyaşları” ve hemen ardından çıkan “Şeytanın Notaları” onun acemilik döneminin eserleri olmuş. Özellikle Şeytanın Notaları adlı eserinden kendisinin de Metal Müzik sevdiğini vurgulayarak, oldukça objektif şekilde olayları kaleme alması, gerçekten büyük bir cesaret gerektirir. “Yeni Dünyanın Dini Futbol” bu alanda ülkemizde yazılmış ilk kitaplardan birisi. Fanatizm ’in ne olduğu, insanların futbola bağlılıklarının nedenlerini anlatan ve bu alandaki ekonominin dudak uçuklatan rakamlarını dile getiren bir eser. Özellikle “Futbolu Sevmiyorum Ve Bu Tutkuyu Anlayamıyorum” diyenlerin okuması gereken bir eser. Sonrasında “Ölümsüzlüğe Uyanış” adlı eseri ile kendi iç dünyasında çıktığı yolculuğu akıcı bir dille ele alırken, okuyucusunu da bu yolculuğa eşlik etmeye teşvik ediyor. Bana okuduğum eski bir kitabı hatırlatan bu eserinde inanışları sorgulayışındaki dil diğer iki kitabından çok daha iyi. Şunu da belirtmeliyim ki, eserlerinin hiçbirinde okuyucuyu sıkacak, durmasına neden olacak bir dil kullanmamıştır. Yazarın kaleminde ustalaştığını anlıyorsunuz bu eserde . En son eseri olan “Nazi Dini ve Hitlerin Gizemleri” adlı eserinden derin bir çalışmanın izlerini görüyorsunuz. Kitabın Türkiye’ye kadar uzanan hikayesi ise oldukça çarpıcı. Bir okuyucu olarak eserlerinin daha iyi kurgulanmış olmasını, çıktığı serüvene dahil olan kahramanların da bu yolculuklarında ona eşlik etmesini isterdim. Burada yayınevlerinin de kendi beklentilerini yazarlara sunmasının, yeni yazarlarımızın da eserlerini okuyucuya ulaştırmak için bu beklenti ile eserlerini oluşturmalarından çıkan yoksunluğu görünmekteyiz. Bana göre en az iki eserinin çeşitli dillere çevrilmesi gereken, dili oldukça kuvvetli bir yazar.
Eray Emin Aydemir
Inanmadigim için, onca inanan arasinda suçlu duyuyordum kendimi. Onlarin hakli olduklarini duyumsadigim için, tipki aspirin alir gibi inanmaya karar verdim ben de. Zarari dokunmaz, üstelik iyilesebilir insan. Onurlandirici bir inanç ararken, Devrim’in içinde buldum kendimi, ya da en azindan olaganüstü yapmacik bir devrimin. Toplantilara, yürüyüslere katilmanin onurlandirici oldugunu düsünüyordum. Baskalariyla birlikte, “Fasistler, burjuvalar, sonunuz geldi!” diye bagiriyordum, ama kaldirim taslari ya da metal bilyeler atmiyordum; baskalarina yaptigimi onlarin da bana yapmalarindan her zaman korkmusumdur çünkü. Polisler silahlarini doldururken, kentin merkezindeki sokaklar boyunca kaçmaktan ahlaksal bir heyecan duyuyordum. Bir görevi yerine getirmis olma duygusuyla dönüyordum eve. Toplantilarda, çesitli gruplar arasindaki görüs ayriliklari hiç heyecanlandirmiyordu beni; bir gruptan ötekine geçmek için dogru alintiyi kullanmanin yeterli oldugunu düsünüyordum hep. Dogru alintilari bulmakla egleniyordum. Oradan oraya geçiyordum. Bazen yürüyüslerde ilgimi çeken bir kizi izlemek için su ya da bu dövizin ardina takildigim oluyordu; arkadaslarimin çogu için siyasal militanligin cinsel bir yasanti oldugu sonucunu çikardim bundan; cinsellik ise bir tutkuydu. Bense yalnizca merak ediyordum.
Umberto Eco (Foucault’s Pendulum)