Ipin Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Ipin. Here they are! All 23 of them:

Şimdi artık biliyorum ki, bütün yaşantımız içinde ancak bir kaç kişiye böyle hak tanırız. Onu şımartır, yüz verir, alttan alır ve hatta ona teslim bile oluruz. O da bunu, zaten taa en başından bilmektedir. Eğer çok şanslı değilseniz, karşınızdaki şımarır, ipin ucunu kaçırır. Bİn pişman olur, incinir, düşkırıklıklarıyla yaralanır ve acı çekersiniz sonunda. Bazen, çok ender de olsa şanslısınızdır ve bir mucize yaşarsınız. Çünkü, karşınıza dilinize akraba biri çıkmıştır. ( Tanrım mucizeleri ne çok seviyoruz böyle! ) O sırada kaç yaşında olduğunuzun kesinlikle bir önemi yoktur. (Hayır yoktur!) Ve ben şanslıydım!
Buket Uzuner (Kumral Ada Mavi Tuna)
Sessizce, "Cambazlar bir kez ipin üzerinde dengede durdular mı, kalabalık yalnızca onların düşmelerini bekler," dedi.
Rose Tremain (Music & Silence)
Zorba, başını salladı: — Hayır, özgür değilsin, dedi. Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar! Senin patron, uzun ipin var, gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun.
Nikos Kazancakis (Zorba)
Dünyayı yerinden oynatmak için bir dayanak noktası dileyen adam haklıydı. Bizim gibiler, çok genç yaştan başlayarak kendilerini yazının tılsımına inandıranlar, kitaplardan oluşan bir dayanak noktası yaratmıştık kendimize, ondan bir biçimde yoksun kalsak sonsuz bir boşluğa yuvarlanacak, uzayda kaybolan astronotlara dönüşecektik. Nasıl geçerdi günler, aylar, yıllar, kitapsız? İpin ucunu kaçırmaz, hastalanmaz, yanmaz mıydık?
Enis Batur (Kitap Evi)
O kadar güzelsin ki.” Ellerini onun uzun, ince bacaklarında dolaştırıp ayak bileklerine indi. İncecik topuklu ayakkabılarıyla harika görünen bilekler, dudaklarına bir nefeslik mesafedeydi. Tabanı kıpkırmızı olan ayakkabının sivri topuğunu tutarak çıkardı. “Ama bu gece… Seni, vücudunu saran elbiseni daha da seksi gösteren bu ayakkabılardan nefret ettim,” dedi onları bir köşeye fırlatıp atarken. “Nazik olsana! Özel yapım Louboutin onlar!” diye mırıldandı Mira yalancı ve saçma bir itirazla. “Louboutin mi? Onların adının ‘Seviş Benimle Ayakkabıları’ olduğuna adım gibi eminim.” Yağız dudaklarını onun incecik bileklerine bastırdı. Ardından topuklarına inerek aynı şeyi tekrarladı. Mira’nın yanaklarının pembeye boyandığını gördüğünde, içi erkeksi bir gururla dolup taştı. “Ayakkabılarım asla öyle bir şey ima etmiyor.” Yağız onun, saçlarını arkaya doğru savuruşunu izledi. Bakışlarındaki tutkulu parlaklık, sanki mümkünmüş gibi erkekliğini daha da sertleştirdi. “Gözlerin ediyor ama,” dedi onu ellerinden tutup hızla ayağa kaldırırken. Sertçe arkasına çevirip başını öne eğdi, dudaklarını tanga külotun ipine değdirdi. “Gözlerin seni kendime ait kılmamı söylüyor.
Burcu Büyükyıldız (Çilek Mevsimi (Aşkın Renkleri #1))
Ustası karşısında yitip gitmek üzereyken...Bekliyordu.Ustanın son adımı atmasını bekliyordu hâlâ.Ustası,orta ipin altındaki halkaya tutunmuştu bile.Ama seyircilerin çepeçevre sardığı,ince kum döşeli oyun alanı kendisine hızla yaklaşırken,bağırtıların,çığlıkların içinde seçemedi ustasının "vah şaşkın oğlum" diyen sesini.İşitemedi.
Bilge Karasu (The Garden of the Departed Cats)
be conveniently used in public systems such as G4C. As a result, 1,286 private websites are using the i-PIN and 3,035,430 i-PINs have
조건구하는곳
ve biliyorum nasıl bir anda çekilirmiş ve sonra yanaklara yayılırmış kan, korku ya da utancın sıkıştırmasıyla yüreği; biliyorum nasıl çiçeklerin arasına gizlenirmiş yılan, nasıl huzursuz bir uyur bir uyanırmış insan, nasıl hasta olmasa da acı çekip ölürmüş; biliyorum düşmanımın izini sürmeyi ve korkmayı onu bulmaktan, biliyorum nasıl sevdiğine dönüştüğünü aşığın; biliyorum uzun ahlar ve kısa gülüşler arasında halimin, arzumun, rengimin sık sık değiştiğini; yaşadığımı, yüreğimden ayrı dururken ruhum; biliyorum günde bin kez kendimi aldattığımı; biliyorum, ateşimi izleyip kaçtığı her yerde, uzakta yandığımı ve donduğumu yakında; biliyorum nasıl kükrermiş aşk zihinde, ve nasıl kovarmış oradan her düşünceyi, biliyorum kaç yoldan yok edermiş yürek kendini; biliyorum ne az ipin bağladığını soylu bir ruhu, yalnız olduğunda ve savunacak kimsesi yoksa; biliyorum aşk'ın nasıl ok attığını ve nasıl uçtuğunu, biliyorum nasıl kâh tehdit ettiğini, kâh vurduğunu, nasıl zorla çaldığını ve nasıl ustaca aldığını, nasıl değişken olduğunu çarklarının, ellerinin silahlı, gözlerinin bağlı, nasıl boş olduğunu vaatlerinin, nasıl kemiğe işlediğini ateşinin ve damarlarda yaşadığını gizli yaranın: ondan doğar ölüm ve apaçık yangın. kısacası, biliyorum neymiş kararsız zihin, kesik kesik konuşma, sonra hemen sessizlik, biraz tatlı pek çok acıyı dindirirmiş, sonunda pelinle karışık bal kalırmış insana. (aşkın utkusu ii, 154-187)
Francesco Petrarca (Trionfi)
inspected and ordered to implement a system of member registration using a substitute form of ID (e.g. i-PIN) by 2010. In June 2010,
조건구하는곳
an additional 330 websites were ordered to implement such a system. To increase the safety of the i-PIN, a more
조건구하는곳
stringent ID verification process using a credit card was applied to the issuing of i-PINs in June 2010 and a system of identifying illegally
조건구하는곳
issued i-PINs (i-PINS issued using a stolen form of identification) was created and implemented in August 2010. In November 2010
조건구하는곳
an i-PIN synchronization system was jointly developed with the Ministry of Public Administration and Security to allow i-PINs to
조건구하는곳
Dış kapının yanındaki odaya havanelini bıraktı; küçük bir tabağa dolaptan biraz yağ koyup çıktı; odasına girdi, kapıyı kapadı. İçerisi ılıktı. Tavandan sarkan uzun çamaşır ipi masadan kaymış, yatakta çöreklenmişti. Elindeki tabakla bıçağı masaya koydu; ağır ağır, dengesini bozmadan üstüne çıktı; ipi tutup bütün gücüyle asıldı. Yukarıya iyice bağlıydı. Bıçağı sürte sürte ipin uzunca bir parçasını kesti; bıçakla birlik kapıdan yana attı. Yukarıdan sarkan ipinin ucunu büktü, ilmikledi; yağladı. Tabağı yatağın başucuna attı. Kırılmadı. Masa ara sıra belli belirsiz titriyordu. İpi boynuna geçirdi; düzeltti. Tam o sıra dışarıdan birkaç arabanın korna seslerini duydu; başka araçlar da katıldılar buna; kornalar, tren düdükleri, fabrika düdükleri arasız, kesintisiz ötmeye başladılar. Neydi bu? Kulakları mı uğulduyordu? Yoksa dışarının, başkalarının bir çağrısı mıydı? Yüzünü buruşturdu. Sağdı daha, her şey elindeydi. İpi boynundan çıkarabilir, bir süre bekleyebilir, kaçabilir, karakola gidebilir, konağı yakabilirdi. Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük. Ayaklarıyla masayı itip aşağıya yuvarladı; bir boşluğa düşerken durdu. Gözleri, ağzı açık, bacakları gerilerek, çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya uğraştı. (Ne oldu? Yapmayı unuttuğu bir şeyi mi anımsadı birden? Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?)
Yusuf Atılgan (Anayurt Oteli)
İyi bir aktör olacaksın; rol yapmayı, yalan söylemeyi, daha da önemlisi bunlara herkesi inandırmayı öğreneceksin… İşte buna politika derler. İş dünyasında zirveye çıkmak istiyorsan tırmanma ipin politika olacak.
Kılıç Arslantürk (Acıyan Yerini Bul)
Vasalisa'nın üvey ailesi, psişenin içinde hayatın canlılığını sağlayan sinirlerin tıkanmasına yol açan sinir düğümleridir. Bunlar, iflah olmamış cadı korosu gibi sahneye çıkıp, ''Bunu yapamazsın. Yeterince iyi değilsin. Yeterince cesur değilsin. Aptal, can sıkıcı ve bönsün. Zamanın yok. Sadece kolay işlerde iyisin. Sadece bunu yapmana izin verilebilir, daha fazlasına değil. Vaktin varken vazgeç'', sözleriyle başa kakıp dururlar. Vasalisa henüz güçlerinin bütünüyle bilincinde olmadığı için, bu kötücül sarmaşığın hayat ipine sarılmasına izin verir. Hayatını yeniden ele geçirmesi için farklı bir şeyin meydana gelmesi gerekir.
Clarissa Pinkola Estés (Women Who Run With the Wolves)
Gözlerimi yumup, "Patch," diye başladım. Kalbim bir ipin ucunda asılıydı sanki. Ağzı, yakıcı bir kanat çırpma hafifliğiyle kulak mememe sürtündü. "Seni seviyorum." Sesi dolambaçsız, şefkatliydi. "Bana eskiden kim olduğumu hatırlatıyorsun. Ve bende yine o adam olma isteği uyandırıyorsun. Şu anda seni kollarımın arasında tutarken, bütün olumsuz duyguları alt edebilir ve bir arada olabilirmişiz gibi geliyor. Eğer kabul edersen seninim.
Becca Fitzpatrick (Silence (Hush, Hush, #3))
Hasan ayaklan biribirine dolaşarak ortadaki masaya kadar gitti, elleri titreyerek sol cebinde kalan şekeri masanın üstüne boşalttı. Hasanın içinden, belime sarılı, koynurndaki şekerleri de versem mi, geçti, bir an düşündü, sonra da, ne olur ne olmaz, dedi kendi kendine, koynundaki şekerleri masanın üstüne bıraksa mıydı? Beline sardıklarını da boşaltacak mıydı, çok korkuyor, titriyordu. Bayıldı bayılacaktı. Aklından bir daha, belli belirsiz, ne olur ne olmaz düşüncesi geçti, eli bir daha, bir türlü koynundaki şekerlere gitmedi. Hasan masanın başında ikircik içinde dururken, dışardan mülazım geldi: "Bir emriniz var mı paşam?" "Bunları alın götürün." Sesi bir inleme gibiydi. "Ormana götürün. Asacak ipiniz var mı?" "Şöyle böylevar efendim." Babacan paşa boğazının damarları şişerek bağırdı: "Şöyle böyle ne demek mülazım?" "Enver Paşa hazretleri çok ip göndermişti, hem de asker asmak için yağlı ip. Biz de o kadar çok kaçak astık ki, elimizde dört beş kişilik ip kaldı." "Sonra?" "Sonrası, geriye kalanını, birazını sakladığımız iple yatırıp boğacağız paşam." "Nerden aldınız bu emri?" diye daha çok bağırdı babacan şişman paşa. Onun bu bağırmasına, ocağın önünde ısınan paşalar ayağa fırladılar: "Oturunuz yerinize paşam, niçin öfkeleniyorsunuz, asmakla iple boğmanın ne farkı var, bütün Osmanlı padişahları, şehzadeleri iple boğdurulmadılar mı, Enver Paşa hazretleri de padişah damadı değil mi?" "Doğrusun paşam, hayatta kalan birkaç askeri de bizzat bize boğdurtup tatmin olacak bu adam, bu kan içici cellat. Ne kadar asker bulursak boğalım, boğalım ya, gözümüzün gördüğü her askeri assak, boğsak bile onu tatmin edemeyiz." Askerler kaçakları önlerine kattılar, orınana sürdüler. Orman apaktı, ne bir ağacın gövdesi, ne de bir yaprak gözüküyordu. Bir de göz alabildiğine ağaçlara asılmış, ayaklarının ucu yere değen, kiminin boynu ip gibi uzamış, dilleri dışarda, yüzleri morarmış. Kimisi çıplak. Kimisi de yırtık pırtık içinde. Dayanılmaz bir poyraz esiyor, askerler soğuktan tüfeklerinin tetiklerine dokunamıyorlar, parmaklarını bile açıp kapatamıyorlardı. Kaçakları sıraya dizdiler, bir asker sağlam bir ipi zorla şerle bir ağacın en kalın- dalına bağladı. Baştaki iriyarı kaçağı aldılar ağacın altına götürdüler, kaçakta hiçbir direnme olmadı, ipin ilmiğini boynuna taktılar, ayağının altındaki buz kalıplarını çektiler, parmaklarının ucu yere değiyor, ipteki kaçak kendi yöresinde bir fırıldak gibi dönüyordu. Dili de upuzun dışarıya çıkmıştı. Adamın yüzü gittikçe yeşilleniyordu. Sıradaki ikinciyi, üçüncüyü aldılar, aynı minval üzere astılar. Dördüncünün koluna girdiler, koluna girenleri bir silkelemede yere serdi kaçak. Yerdekiler kalkmadan askerler geniş omuzlu, sağlam kişinin üstüne yüklendi, kaçak, birkaç silkinişte onları da buzların üstüne serdi. Askerlerin hemen hepsi kaçağın üstüne yüklendiler, arkadan kollarını bağladılar, ağzı yukarı buzun üstüne yatırdılar, dün gece yağladıkları urganı boynuna geçirdiler, urganın bir ucundan iki, öbür ucundan iki asker tuttu, yağlı urganı ne olur ne olmaz diye dün gece bir daha yağlamışlardı. Mülazım: "Bütün gücünüzle çekin," diye bağırarak, bir emir verdi. "Bu bir emirdir," dedi. Önce kaçağın gözleri pörtledi, gözleri nerdeyse yerinden çıkacaktı. Bütün bedeni kalktı kalktı indi, gerildi, kaskatı kesildi, ardından da kalkıp inerek, sonra hızla titremeye başladı, sonra titremesi yavaşladı, gerilmesi bitti, ince titreme bir süre daha sürdü, ardından da ölü upuzun uzandı, kaskatı kesildi. Mülazım: "Bu daha kolay," dedi, "hepsini böyle... Bundan sonrakiler de artık bize zorluk çıkarmazlar, sanırım. Gözlerinin önünde oldu her şey. Direnmezler. Haydi, birini getirip şuraya yatırın. Nerden buldunuz bu urganı?" "Kumandanım, Osman çavuş sabaha kadar yağlayarak yaptı bu urganı. Osman çavuş diyor ki, bu urgana padişah boğan urgan derler.
Yaşar Kemal (Tanyeri Horozları (Bir Ada Hikayesi, #3))
CELAL ŞENGÖR'ÜN MOTİVASYON ÖNERİLERİ 1 - "Ah! Vah!" etmeyi bırakın, işinizin başına geçin. 2 - Bir kere bakmak yetmez, aynı konunun defalarca üzerinden geçin. 3 - Tutkunu olmadığınız bir işi meslek edinmeyin. 4 - Yaptıklarınızı mutlaka kayıt altına alın. 5 - Yazarak çalışmak en akıllıca yöntemdir, bunu uygulayın. 6 - Ne iş yaparsanız yapın, kitap okumanın değerini görmemezlikten gelmeyin. 7 - Şans hazırlıklı zihinleri tercih eder. Başkalarının ne kadar şanslı insanlar olduklarını düşünmeyi bırakıp kendi şansınızı yaratmak için zihninizi hazırlayın. 8 - Bazen tembellik etmek, durup dinlenmek ve doğanın size verdiklerini izlemek hakkınızdır. Ancak rehavete kapılıp ipin ucunu kaçırmayın ve çalışmaktan kaçınmayın. 9 - Hafızanızı güçlendirmek için beyninizi çekmeceli dolap gibi kullanın ve her bilgiyi ilgili alana yerleştirin. Beyninize bir torba gibi davranmayın. 10 - Her insanın çalışma düzeni kendine özgüdür. İşinize yarayan ve sizi başarıya ulaştıracak olan neyse "kendi yöntemleriniz" olarak geliştirin.
Damla Karakuş (Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor)
CELAL ŞENGÖR'ÜN MOTİVASYON ÖNERİLERİ 1 - "Ah! Vah!" etmeyi bırakın, işinizin başına geçin. 2 - Bir kere bakmak yetmez, aynı konunun defalarca üzerinden geçin. 3 - Tutkunu olmadığınız bir işi meslek edinmeyin. 4 - Yaptıklarınızı mutlaka kayıt altına alın. 5 - Yazarak çalışmak en akıllıca yöntemdir, bunu uygulayın. 6 - Ne iş yaparsanız yapın, kitap okumanın değerini görmemezlikten gelmeyin. 7 - Şans hazırlıklı zihinleri tercih eder. Başkalarının ne kadar şanslı insanlar olduklarını düşünmeyi bırakıp kendi şansınızı yaratmak için zihninizi hazırlayın. 8 - Bazen tembellik etmek, durup dinlenmek ve doğanın size verdiklerini izlemek hakkınızdır. Ancak rehavete kapılıp ipin ucunu kaçırmayın ve çalışmaktan kaçınmayın. 9 - Hafızanızı güçlendirmek için beyninizi çekmeceli dolap gibi kullanın ve her bilgiyi ilgili alana yerleştirin. Beyninize bir torba gibi davranmayın. 10 - Her insanın çalışma düzeni kendine özgüdür. İşinize yarayan ve sizi başarıya ulaştıracak olan neyse "kendi yöntemleriniz" olarak geliştirin.
Celâl Şengör
Cellatlarının ipine koşup idam edileceğine, insan yaşamının ve iyi şeylerin korunması için bir yasa yarat.
Wilhelm Reich (Listen, Little Man!)
İpin ucundaki bir coğrafya derin bir uçuruma akar.” Metin Cengiz, ‘Yeryüzü Hâlleri’, sayfa 11
Metin Cengiz (Yeryüzü Hâlleri)
KALİTELİ SOHBET SİTELERİ Dünya üzerinde internet teknolojine bağlı olarak gelişmiş binlerce sektör bulunmaktadır bu sektörlerden biri de internet üzerinden yapılan sohbet, muhabbet veya chat ne derseniz artık. Bu sektör o kadar genişlemişdir ki binlerce sohbet siteleri kurulmuştur. Sohbet sitelerinin bu kadar çok olması site sahiplerini daha değişik yollara yönlendirmiştir. Bunun nedeni çok fazla sayıda olan sohbet sitelirinin arasında farklılıklarını ortaya koyma çabasıdır. Yani aslında sohbet sitelerinde ki rekabet bir bakıma iyidir. Çünkü o kadar fazla sohbet sitesi kurulmuş ki irilik ufaklı diye tabir edebiliriz sanırım bu siteler için. Çok kötü olanlarda var çok iyi olanlarda. Bu noktada bu sektörde hizmet veriyorsak kesinlikle yenilikler yapmaya mecbursunuz site sahibi olarak. Eğer kendinizi yenileyemessiniz ve yerinizde saymaya devam ederseniz kesinlikle çok gerilerde kalırsınız ve hayal kırıklığına uğrarsınız. Öncelikle diğer sohbet, chat, sitelerinden farklı olarak neler yapabiliriz de insanları sitemize daha fazla çekebiliriz. Genel anlamda çok fazla bi değişiklik yapılamaz çünkü sohbet sitelerinin durumları genel olarak bellidir ve ortadadır. Çok değişik bir şeyler yapmak istiyorsanız bir maddi anlamda güçlü olmanız gerekecektir ki bu site sahiplerinin çoğunda olmayan birşeydir. Kısmı olarak birşeyler yapılması gerekirse sohbet sitesinin ilerleye bilmesi için. Öncelikle sohbet sitenizdeki sohbet odalarının isimlerini çok iyi seçmeniz gerekcektir. Yani herkez genel anlamda bir sohbet sitesi hizmeti verirken sizler daha detaylı belirli gruplara yönelik hizmetler verebilirsiniz bu şekilde insanların sitenizi daha fazla ziyaret etmesi yönünde bir adım atmış olursunzu. Örneğin cinsel yönelimleri farklı olan insanlar dünyada var olduğu gibi bu ülkede de vardır ve onlar için yeni odalar açabalirsiniz. Örnekler vermek gerekirse. Lezbiyen odası, gay odası, sadece cinsel içerik konuşulan odalar örneğin cinsellik odası, bunun yanı sıra. memurlar sohbet odası , öğretmenler sohbet odası, üniverste sohbet odası, lise sohbet odası gibi odalar kurarak toplumda ki bazı grupları sizde kendi sitenizde oluşturmaya yoluna gidebilirsiniz ki bu gerçekten size birşeyler kazandıracaktır. Bunları yaparken tabi bu odalarda gerçekten bu görüşte ve bu düşüncede olan insanları bulundurmalısınız yani her önüne gelen insan o odalarda sohbet etmemelidir bunun için iyi bir sistem ayarlamanız gerekebilir üyelik sistemi gibi veya başka türlü değişik önlemler alabilirsiniz. lezbiyen sohbet odasına normal biri giriş yapmamalıdır kesinlikle veya genel sohbet odalasında cinsel yönelim farklı olan gay diye tabir edilen insanlar bulunmamalıdırlar bu noktayı kesin bir çizgi ile ayırmalısınız. Kim hangi şekilde hangi oda da sohbet etmek istiyorsa onlara bu imkanı sunmalısınız ve tamamen özgür şekilerde konuşma fırsatı verebilmelisiniz. Kaliteli bir sohbet sitesi olabilmeniz için bunu insanlara hissettire bilmeniz için bunlar gereklidir. Tabiki sohbet odalarında genel olarak bahsediyorum bir konuşma şekli vardır. Odaların özelliklerine göre o limiti iyi ayarlamanız gerekmektedir ipin ucunu kaçırdığınız anda kaliteden ödün vermiş olursunuz. Kaliteli bir sohbet sitesinde yenilik ve farklılık olarak bunlar uygulanabilir. Eğer sadece sohbet sitesi üzerine hizmet verecekseniz. Dediğim gibi çok fazla bir alternatif söz konusu değildir sohbet sitelerinde. birkaç örnek daha vermek gerekirse sitenize gelen insanların sitenizle ile ilgili ilk tepkisi daha önce böyle site tasarımı görmemiştim çok güzle olmuş dedirtmek önemlidir eğer bunu derdirte bilirseniz insanlara zaten birinci bölümü aşmışsınız demektir. Bu sadece sohbet siteleri için geçerli değildir diğer siteler içinde geçerli bir kuraldır bir sektör ne kadar işlev ise o sektörde muhakkak çok fazla firma olacaktır ve dolayısı ile rakipler olabildiğince çok olacaktır ve bu tür sektörler de tutunmak çok kolay bir iş değildir merdiven altı yapıyorlar.
Sohbetportali