“
Doğa yasaları gereğince yaşayan insanlar özgür ve eşittir ler, toplum düzenine geçince bu mutluluğu yitirmişlerdir. İnsanların başına gelen belaların başlıcası mal mülk tutkusundan doğmuştur. Ayrıca bir avuç güçlü insanın aşkalarını buyruk altına almasıyla da insanlar arasında kölelik-efendilik ilişkileri çıkmıştır ortaya."
"İnsanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alıp, toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir yönetim kuralı"
"Üyelerinin her birinin canını, malını, bütün ortak güçle sa vunup koruyan öyle bir toplum biçimi bulmalı ki, orada her insan, hem herkesle birleştiği halde yine kendi buyruğunda kalsın, hem de eskisi kadar özgür olsun. "
"Toplum sözleşmesiyle her ortak, topluma mallarını ve aşa mını bırakır; önce doğal özgürlüğünü, sonra da istediği ve elde edebileceği şeyler üzerindeki sınırsız hakkını. Ama buna karşılık, toplumsal özgürlüğü ve elindeki şeylerin sahiplik hakkını kazanır. Kişilerin devlete adadıkları canları bile, bu yoldan sürekli olarak korunmuş olur"
"Genel istemin yürürlüğe konmasından başka bir şey olma yan egemenlik ne bırakılabilir, ne de bölünebilir. Genel istem yasalarla dile gelir."
"Halka yol gösteren yüksek zekalı biri gerekir. Bu yasacıdan başkası değildir. Yasacı Rousseau'ya göre tanrısal bir varlıktır. İnsanlara yasalar koymak için Tanrılar gerek"
"Hükümet gerek yasaları yürütmek, gerek toplum özgürlüğünü sürdürmekle görevli, aracı bir bütündür. Üç çeşit yönetim biçimi vardır: Demokrasi, Aristokrasi ve Monarşi. Demokrasi küçük devletlere, aristokrasi orta derecede, monarşi ise varlıklı uluslara elverişlidir. Hükümet her za- man egemen varlığın denetimi altındadır. Genel istemin uygulanmasından başka bir şey olmayan egemenlik, yalnız halka, yeni egemen varlığa aittir.”
“İnsanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alıp, toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir yönetim kuralı bulunup bulunamayacağını araştırıp, adalet ile fayda birbirinden ayrı düşmesin diye, hakkın onayladığını çıkarın gerektirdiğiyle uzlaştırmaya çalışmak gerek.”
“İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur. Falan kimse kendini başkalarının efendisi sanır ama, böyle sanması, onlardan daha da köle olmasına engel değildir.”
“İnsanın ilk uyacağı yasa varlığını korumak; yapacağı ilk şey de kendine borçlu olduğu özeni göstermektir. İnsanın kendini bilecek çağa gelir gelmez, nefsini korumaya yarayan araçlara değer biçmede tek söz sahibi olduğu için, sonunda kendi kendisinin efendisi olur.”
“İnsanlar eşit ve özgür doğdukları için, özgürlüklerinden ancak çıkarları uğruna vazgeçerler.”
“Hobbes’e göre insanlar bir takım evcil hayvan sürülerine bölünmüştür. Her birinin başında onu parçalayıp yemek için koruyan bir baş vardır.”
“Köleler zincirler içinde her şeyi, hatta onlardan kurtulma isteğini bile yitirirler. Kölelik doğal bir duruma gelmişse, doğaya aykırı bir köleliğin sonucudur bu. İlk köleleri köle yapan kaba güçse, onları kölelikte tutan korkaklıkları olmuştur.”
“En güçlü, gücünü hak, boyun eğmeyi de ödev biçimine sokmadıkça hep egemen kalacak kadar güçlü değildir. Güç maddesel bir şeydir. Güce boyun eğmek bir istem işi değil, bir zorunluluk; olsa olsa bir sıkıntı işidir. Ne bakımdan bir ödev olabilir bu. Hakkı doğuran güç ise, etkiyle birlikte etken de değişir. Bir öncekini alt eden bir güç, onun hakkını da elde eder. Madem güçlü her zaman haklıdır, öyleyse her zaman güçlü kalmalıdır. Güçlünün yok olmasıyla ortadan kalkan bir hakka hak diyemeyiz. İnsan boyun eğmeye zorlanıyorsa, boyun eğmek zorunda değil demektir. Görülüyor ki hak sözü güçe hiçbir şey eklemiyor, bu bakımdan hiçbir anlamda taşımıyor. Güç hak yaratmaz ve insan ancak haklı güce boyun eğmelidir.”
“Keyfe bağlı bir yönetimin yasal bir yönetim olabilmesi için, halkın onu kabul etmeye ya da etmemeye yetkisi olmalıdır. Ancak o zaman yönetim keyfe bağlı olmaktan çıkar.
”
”