Cam Smith Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Cam Smith. Here they are! All 9 of them:

Si que­da­ba al­gu­na es­pe­ran­za, debía estar en los pro­les, por­que solo en esas masas des­pre­cia­das, que cons­ti­tuían el ochen­ta y cinco por cien­to de la po­bla­ción de Ocea­nía, podía ge­ne­rar­se la fuer­za ne­ce­sa­ria para des­truir al Par­ti­do. Este no podía de­rro­car­se desde den­tro. Sus enemi­gos, si es que los había, no te­nían forma de unir­se o si­quie­ra de re­co­no­cer­se mu­tua­men­te. In­clu­so en caso de que exis­tie­ra la le­gen­da­ria Her­man­dad —lo cual no era del todo im­po­si­ble— re­sul­ta­ba in­con­ce­bi­ble que sus miem­bros pu­die­ran re­unir­se en gru­pos de más de dos o tres. La re­be­lión se li­mi­ta­ba a un cruce de mi­ra­das, una in­fle­xión de la voz o, como mucho, una pa­la­bra su­su­rra­da oca­sio­nal­men­te. En cam­bio los pro­les, si pu­die­ran ser cons­cien­tes de su fuer­za, no ten­drían ne­ce­si­dad de cons­pi­rar. Bas­ta­ría con que se en­ca­bri­ta­ran como un ca­ba­llo que se sa­cu­de las mos­cas. Si qui­sie­ran, po­drían volar el Par­ti­do en pe­da­zos a la ma­ña­na si­guien­te. Tarde o tem­prano tenía que ocu­rrír­se­les. Y sin em­bar­go…
George Orwell (1984)
Minutes later, the door flung wide and Ben drew in a ragged breath with a decent attempt to control his lungs. “All done? You cough for the nice lady?” “Yeah, it was everything I hoped for and more. Where have you been?” Ben hacked and then cleared his throat. “Art building.” Art…? Ben really wasn’t the artsy type. “Why?” “Isn’t it obvious?” Cam leaned toward me and whisper-hissed, “It’s the gayness.” Ben scowled at his brother. “Yes, all gays have an affinity for art. We lose control of our bodies and are pulled toward it like a tractor beam.” Eyes of warm whiskey glittered up at me as Cam kicked his legs out, landing on the carpet. “Told ya.
Ashlan Thomas (The Silent Cries of a Magpie (Cove, #1))
Monty küçük tuvaletin kapısını kilitleyip, klozetin kapalı kapağının üstüne oturdu. Biri tuvalet kağıdı rulosunun takılı olduğu plastiğin üzerine, cehenneme kadar yolunuz var, yazmıştı. Kesinlikle diye düşündü o da. Ama senin de cehenneme kadar yolun var. Herkesin. Kapıdaki Fransız kadının, şarap içerek yemek yiyenlerin, siparişleri alan garsonların, hepinizin canı cehenneme. Bu kentin ve içindeki herkesin canı cehenneme. Sokak köşelerinde sırıtarak dilenen serserilerin, türbanlı Sihlerin, sarı taksileriyle birbiriyle yarışan yıkanmak bilmez Pakistanlıların da. Göğüs kıllarını alıp, memelerini büyüten Chelsea'li ibnelerin de. Hepsinin canı cehenneme. Aşırı pahalı meyvelerinden piramitler yapan Koreli manavların, onların plastik ambalajlara sarılı lale ve güllerinin de. Beşinci Cadde'de sahte Gucci satan beyaz cübbeli Nijeryalıların da. Brighton Sahili'nde küp şekerleri dişlerinin arasında tutarak çaylarını cam bardaklardan içen Rusların da. Hepsinin canları cehenneme. 47. Cadde'de elmas satan şapkalı, kirli gabardin takımlı, Mesih'in gelmesini beklerken sürekli para sayıp duran Yahudilerin de. Sokaklarda sürtenlerin, yaşlıların ve de spastiklerin de. Kendini beğenmiş, metrolarda sürekli gazete okuyan, kolonya sürünmüş Wall Street borsacılarının da. Hepsinin canı cehenneme. Washington Square Park'ta, bellerinden cüzdan zincirleri sarkan patenli punkçıların, her yere bayrak asan, otomobillerinin açık camlardan dinledikleri müziği bangır bangır herkese dinleten Porto Rikoluların da. Naylon eşofmanları ve St. Anthony madalyonlarıyla gezip, saçlarına durmadan briyantin süren Bensonhurst İtalyanlarının da. Enginarı Balducci'den, eşarbı Hermes'ten alan, büzük dudaklı, asık suratlı ev kadınlarının da. Asla pas vermeyi bilmeyen, savunma yapmayan, her turnikeye girişte bir adım fazladan atan varoş çocuklarının da. Babaları Tokyo'ya iş gezisine giderken mutfakta oturup esrar çeken okullu uyuşturucu müptelalarının da. Mavi giysileri içinde kabadayılık taslayarak dolaşan, kalın enseli, Krispy Kreme'e giderken bile kırmızı ışığı takmayan polislerin de. Knicks'in, Indiana'ya karşı oyunu nedeniyle Patrick Ewing'in, Charles Smith ve onun Chicago maçındaki başarısız uzaktan atışlarının, John Starks'ın Houston maçındaki korkunç şutlarının da canı cehenneme. Jordan'ı hiç yenemedikleri için cehennemin dibine kadar yolları var. Sürekli söylenip duran bücür Jakob Elinsky'nin de canı cehenneme. Hep sevgililerimin kıçlarına bakıp duran Frank Slattery'nin de canı cehenneme. Ben gidince özgürlüğünü ilan edecek Naturelle Rosariao'nun da canı cehenneme. Güvendiğim ama beni gammazlayan Kostya Novotyny'in de. Karanlık odasında film banyo edip duran babamın da. Karlar altında çürüyen annemin de. Bu kadar çabuk kurtulan İsa'nın da canı cehenneme. Çarmıhta yalnızca birkaç saat, cehennemde bir hafta sonu sonra melek ordusuyla eğlence. Bu şehrin ve içindeki her şeyin canı cehenneme. Astoria'daki tek katlı evlerden Park Avenue'daki dublekslere, Brownsville'deki projelerden, Soho'daki mağazalara, Bellevue Hastanesi'nden Alphabet City'deki meskenlere, Park Slope'un kahverengi taşlarına kadar her şeyin canı cehenneme. Bırakın Araplar her tarafı bombalasınlar, bırakın sular yükselsin ve bu fare delikleri yok olsun, depremler yıksın tüm bu yüksek binaları, alevler sarsın her yanı. Yaksın, yıksın, bitirsin. Ve senin de canın cehenneme Montygomery Brogan. Her şeyi mahveden asıl sensin.
David Benioff (The 25th Hour)
From the front, Coach Zawasky booted up his computer. “We’re missing Ryan and Hale.” That elicited a grunt. “I’ll bet those poor sons of bitches won’t miss my divine wisdom ever again after the Wolverine Special Drill I have in store for them.” “Shit.” Matt swallowed and shrunk into his chair. “Dare I ask?” I whispered. Cam’s head tilted toward mine, pure fear reflecting in his eyes. “Pray you never know.” Matt slid the playbook out of his messenger bag and I could have sworn his hand trembled. “Watkins used to be a drill instructor for the Marines and he really misses his old job—” “I sure as fuck don’t miss it when you pissants screw up. Because you will. Eventually.” Beady eyes glinted at me from across the room. I could have sworn that was a gleam of hope aimed my way. Like he was hoping to consume my soul. I blinked at the man sipping his coffee—or the devil’s tears—at a distance much too far for a human to have caught that. “How did he hear us?” Cam’s chest shuddered with an unsteady breath. “There are theories. And they all involve Satan.” “I knew it.
Ashlan Thomas (The Silent Cries of a Magpie (Cove, #1))
Adam inclined his head toward Owen. “Two questions. Was I Fabio in that scenario? And who is Fabio?” Brown eyes rolled. “Yes, and Google that shit.” And he did. “Ho! My nose is way smaller!” Cam grabbed the smartphone out of Adam’s hand. “Look at those baby blues, though. Piercing. Erotic, even. You could totally be related.” A grin tipped Adam’s mouth. “Really?” Cam slapped the phone against Adam’s chest. “Dude. No. Not really.
Ashlan Thomas (The Silent Cries of a Magpie (Cove, #1))
Frank Gehry’s office began to recognize the benefits of CAD/CAM and reciprocated in a technology transfer back to architecture, fusing computers with engineering, fabrication, art and architecture.
Rick Smith (Fabricating the Frank Gehry Legacy: The Story of the Evolution of Digital Practice in Frank Gehry's office)
Damn it, Lou!' Two hours later, Cam pounded at the steering wheel of his SUV, which was parked in my driveway. 'Stop being so dramatic. I can't second-guess every fucking word that flies out of my fucking mouth. If you pick, pick, pick at every goddamn little thing and ignore what I'm really trying to say, you're the one that's not respecting me enough to listen.
Cynthia Leitich Smith (Hearts Unbroken)
After she received her umpteenth penalty, Cam paused the game and frowned at her. “You’re not even trying to score. You’re just hitting Logan.
Maureen Smith (Sin Bin (Denver Rebels #3))
Is this, by chance, the Riley Smith I met at the Renegades game last night who liked the disturbingly disgusting combination of cotton candy and Hefeweizen beer?
Anie Michaels (Kiss Cam (With a Kiss, #1))