Beti Quotes

cute," she announced. "and oh,baby doll,you do give off a powerful vide,don't you? makes me want to touch you." with your teeth,id bet.i say to myself

They looked up. Someone with a face and apron that said ‘barman’ in seven hundred languages was standing over them, a wine jug in each hand. "No women in here," he went on. "Why not?" said Nobby. "No women asking questions, neither." "Why not?" “‘cos it is written, that’s why.” "Where’m I supposed to go, then?" The barman shrugged. “Who knows where women go?” "Off you go, Beti," said the Patrician. "And … listen for information!" Nobby grabbed the cup of wine from Colon and gulped it down. "I dunno," he moaned. "I’ve only been a woman ten minutes and already I hate you male bastards.

Suntem indragostiti pentru ca nu ne cunoastem. Daca am sti ce urmeaza dupa aceea,am trage cat mai mult de indragosteala asta si nu ne-ar mai interesa deloc sa punem intrebari si sa asteptam raspunsuri,am alerga beti,imbatati de noi insine fara nevoia de luciditate si adevar.

Bhima smiles. “Beti, the past is always present,” she says. “No such thing as bringing it up. The past is like the skin on your hand—it was there yesterday and it is here today. It never goes anywhere. Maybe when you’re older you’ll understand this better.

Tipping my head back, I looked into his bottle-green eyes. This…this was more than okay. And it took me several tries to speak, because my throat was burning with emotion. “I think I might love you.” Daemon’s arm tightened around me as he kissed my flushed cheek. “Told you.” Not what I expected as a response. He chuckled, rolling onto his side—onto me, really. “My bet—I won. I told you that you’d tell me you loved me on New Year’s Day.” Looping my arms around his neck, I shook my head. “No. You lost.” Daemon frowned. “How do you figure?” “Look at the time.” I tipped my chin toward the clock. “It’s past midnight. It’s January second. You lost.” For several moments he stared at the clock like it was an Arum he was about to blast into the next county, and then his eyes found mine. Daemon smiled. “No. I didn’t lose. I still won.

Pentru el, universul nu era mai mare decat circumferinta matasoasa a fustei ei; isi reprosa ca n-o iubeste, i se facea dor s-o vada iar; si se intorcea repede, urca scara cu inima batand. Emma, in camera ei, isi facea toaleta; el intra cu pasi usori, o saruta pe spate, iar ea scotea un tipat. Nu se putea opri sa-i atinga tot timpul pieptenele, inelele, salul; uneori ii saruta zgomotos obrajii sau o coplesea cu un sirag de sarutari marunte de-a lungul bratului gol, din varful degetelor pana la umar; ea-l respingea, pe jumatate zambitoare si plictisita, ca pe un copil care se tine scai. Inainte sa se marite crezuse ca simtea iubire; dar fericirea care ar fi trebuit sa rezulte din aceasta iubire nefacandu-si aparitia, insemna ca s-a inselat, gandea ea. Si Emma incerca sa afle ce se intelegea de fapt in viata prin cuvinte ca desfatare, patima si betie, care i se parusera atat de frumoase in carti.

We haven’t heard any stories like these, Beti!’ Bana gasped. ‘Really? Oh, I’ve got a thousand and one of ’em.

Devotion as a moon, sometimes bright but it might be dark.

We are one since we have the same feeling, here, in our heart. The time that separate us will bring us to our future. When there are no longer you and I, but we.

They took him last night, and tried him," the man continued. "At dawn they led him before Pilate. Twice the Roman denied his guilt; twice he refused to give him over. At last he washed his hands, and said, 'Be it upon you then;' and they answered--" "Who answered?" "They--the priests and people--'His blood be upon us and our children.'" "Holy father Abraham!" cried Ben-Hur; "a Roman kinder to an Israelite than his own kin! And if--ah, if he should indeed be the son of God, what shall ever wash his blood from their children? It must not be--'tis time to fight!

Usha is Kavita’s choice alone, a secret name for her secret daughter. The thought brings a smile to her face. That one day she spent with her daughter was precious. Though she was exhausted, she would not sleep. She didn’t want to miss a single moment. Kavita held her baby close, watched her small body rise and fall with breath, traced her delicate eyebrows and the folds of her tender skin. She nursed her when she cried, and in those few moments when Usha was awake, Kavita saw herself unmistakably in the distinctive gold-flecked eyes, more beautiful on her child than on herself. She could hardly believe this lovely creature was hers. She didn’t allow herself to think beyond that day.At least this baby girl will be allowed to live—a chance to grow up, go to school, maybe even marry and have children. Kavita knows, along with her daughter, she is forsaking any hope of helping her along the path of life. Usha will never know her parents, but she has a chance at life, and that will have to be enough. Kavita slides one of the two thin silver bangles she always wears from her own frail wrist and slips it onto Usha’s ankle. “I’m sorry I cannot give you more, beti,” she whispers into her downy head.

Now, her mother lifts Kavita’s head up out of her lap and holds her face, hot with tears, in her cool hands. “I am glad it is you who is going,” her mother whispers. Kavita looks up at her with shock. “I won’t worry about you, Kavita. You have strength. Fortitude. Shakti. Bombay will bring you hardship. But you, beti, have the strength to endure it.” And through her mother’s words and her hands, Kavita feels it—shakti, the sacred feminine force that flows from the Divine Mother to all those who have come after her.

Schimbati-mi sexul si umpleti-ma Din cap la talpi cu cea mai crancena Cruzime! Ingrosati-mi sangele, Si astupati cararea remuscarii, Ca vreun imbold desteptator al firii, Sa nu imi sguduie cumplitul planb, Facand o pace intre el si fapta. Veniti la sanii mei cei femeiesti, Beti laptele-mi ca fierea, voi slugi ale Omorului, ce-n chipuri nevazute Panditi urgiile naturii! Vino, O noapte deasa si te-nvaluie In cea mai neagra pacla-a iadului, Ca nu cumva cutitul meu taios Sa vaza ranile ce face, si Nici cerul sa se uite prin al beznei Zabranic, si sa strige "stai, opreste

- Ja se osećam krivim zato što je neko bolestan. Ravik je ostao na stepenicama da stoji. - Ta niste valjda i vi već načeti? - Zar to nije svako? On se smeškao. - To zavisi od stepena promene. Oni koji najbolje umeju da potiskuju, ti su najugroženiji. Ko sve ispljune, nema čega mnogo da se plaši. - To ću da zapamtim - rekao sam. - Šta je s Beti? -Moramo je otvoriti. Pre toga se ne može mnogo reći. - Jeste li svršili sa svim ispitivanjima? - Da. - Hoćete li vi operisati Beti? - Da. - Do viđenja, Ravik. - Ja se sada zovem Rezenburg. Moje stvarno ime. - A ja još uvek Ros. Ne moje stvarno ime. On se smejao i brzo otišao.

Herkesin matematiğe veda ettiği bir an vardır. Kiminin ilk x’i, y’i gördüğünde, kiminin ilk karekökü gördüğünde beti benzi atar. Kimi de limit ve türevle karşılaştığında “Sanırım bu iş buraya kadar” diye içinden geçirir. O olmayan, “işe yaramayan” kavramları zihninde zaten zar zor bi yere oturtabilmişken, şimdi de onlara yeni kavramlar eklenmiştir. Matematikten anlamadığınızı kemiklerinize kadar hissedersiniz. Hocanın anlattığı fog(x)’lere, Z’lere, cot(x)’lere büyük bir ciddiyetle bakarken beyninizin içinde tridi efekti ile yapılmış bir bebek neşeyle dans ediyordur. Anlatılanların kafanızın içinde hiçbir karşılığı yoktur, resmen bi s.k anlamıyorsunuzdur.

İnsanoğlu Tanrı hakkındaki düşüncelerinin gerçekçi bir muhasebesini yapacak olursa, tanık olduğu olayların bilinmeyen, gizli kalan nedenlerini dile getirmek için çoğu zaman «tanrı» sözcüğünü kullandığını itiraf etmek zorunda kalır. Bu sözcüğü, nedenlerin kaynağını bulamadığı, doğal olanın kaynağı anlaşılır olmaktan çıktığı zaman kullanmaktadır. Ya da nedenleri birbirine bağlayan zincirin halkalarını kay beti iği anda, sonucu Tanrı'ya bağlayarak sorunu çözer ve araştırmasına son verir. Bu yüzden, bir şeyin oluşunu tanrılara bağladığında, aslında zihnindeki karanlığın yerini, hayret duygusuyla önünde eğildiği alışılmış bir sese terk etmekten başka bir şey mi yapıyor? ----- Bir avuç kumda yaklaşık 10.000 kum tanesi vardır. Göğün açık olduğu bir gecede çıplak gözle görebildiğimiz yıldız sayısından daha çoktur bir avuç kumdaki taneler. Ama görebildiğimiz yıldızlar, varolan yıldızların ancak küçücük bir bölümüdür. Geceleyin gördüklerimiz en yakın yıldızlardır. Oysa Kozmos ölçü kavramını aşan bir zenginliktedir; şöyle ki: Evrendeki yıldızların toplam sayısı yeryüzündeki tüm kumsallardaki kum tanelerinden daha çoktur. ----- Hindu dini, Kozmos’un çok sayıda, hatta sayısız ölüm ve yeniden doğuşlardan geçtiği inancına dayanan dünyanın tek dinidir. Zaman çerçevesinin, rastlantı sonucu da olsa, çağdaş bilimsel kozmolojiyle bağdaştığı tek din Hindu dinidir. Bu dine göre, evreler, yaşadığımız bir gün ve geceden itibaren 8.64 milyar yıl önceki bir Brahma günü ve gecesine kadar gidiyor. Bu süre yeryüzüyle Güneş’in yaşından daha uzundur. Büyük Patlamadan bu yana olan zamanın da yarısına yakındır.

Kerim genzini temizledi, başını öne eğdi. Sonra, açıkladı: Asker, genç hanımla kamyonun arka tarafında yarım saat baş başa kalmak istiyordu. Genç kadın atkıyı yüzüne çekti. Ağlamaya başladı. Kocasının kucağındaki bebek de öyle. Kocanın beti benzi attı; bu yüz şimdi gökyüzünde asılı duran ay kadar soluktu. .... Baba bir silkinişte elimden kurtuldu, bacağını çekti. İri gövdesi, ayışığmı kapamıştı. "Bu adama bir şey sormak istiyorum" dedi. Kerim'le konuşuyor ama doğruca Rus askere bakıyordu. "Utanma duygusunun nerede olduğunu sor." İkisi konuştular. "Savaştayız" diyor. "Savaşta utanma olmazmış." "Yanıldığını söyle. Savaş onuru ortadan kaldırmaz. Tam tersine, barış zamanından çok daha fazla onur gerektirir. Sayfa: 137

To love is to live the life and be the life of others.

Eram absolut hotarata sa nu ma mai intorc niciodata la gasca de la Canter. Mai tarziu, am regasit aceeasi stare de betie de fiecare data cand rupeam legatura cu cineva. Nu eram cu adevarat eu insami decat in clipa in care plecam. Singurele mele amintiri placute sunt cele ale fugii precipitate. Dar viata iesea intotdeauna invingatoare.

The way you treat your friends will establish their action

– Kva tid kjem du igjen? spurde Gjertine. Nei, det visste han ikkje. – Det hastar heller ikkje, sa Gjertine. Det provoserte han, for alltid før hadde ho mast og mast om at han måtte koma. – Kva skal det bety at det ikkje hastar? sa han. – At du er ein tulling! sa Gjertine. Men Olava sende han eit bleikt smil og sa at ho ikkje var sint på han.

A reality that does not agree with our hope is not a problem. Problem is when you lose a hope and prefer to run away from the reality.

The worth of your life will not see by how much money that you have. But it will emerge by how many smiles that you put to others.

We are one since we have the same feeling, here, in our heart. The time that separate us will bring us to our future. When there is no longer you and I, but we.

That Shiksha Satyagrah is extremely important in today’s day and time because India among most populated countries and still it is considered a developing nation. This is because of a lack of quality in education. Even after so many years of freedom, there is a need for campaigns like ‘Beti Bachao, Beti padhao’, female feticide, and many more, and this majorly because the education system is still the same. Everything else is being focused on except education.

Why, it's a commandment handed down by our ancestors. That was the way they behaved--" "And I suppose their conduct was invariably impeccable, huh?" Chris mocked. "One of the reasons I've always had respect for polygamy is that our ancestors handed it down to us.

Strength, beti. Be strong. Bibi turns tearfully toward her. "How, mausi?" she asks. "How? He was my rock. How do I learn to see the world through my own eyes?" Bhima falls silent, feeling acutely her own inadequacy. By breathing one breath at a time, she wants to say. By waking up one morning after another. By putting one foot ahead of the next, until your feet recall how to walk again.

My fault my fault. A refrain so many women the world over have been taught to sing. ‘Why do you say that, beti?

Se iubesc. Cu o iubire care le-a intrat in sange. Intr-o betie permanenta. In clipa si intru eternitate. Si, in acelasi timp, teama e pretutindeni Teama de lipsa celuilalt Teama de a se trezi fara oxigen.

Ale to jednak dziwne, że alfy i bety nie użyźniają gleby bardziej niż te tutaj wstrętne małe gammy, delty i epsilony.