Baki Quotes

We've searched our database for all the quotes and captions related to Baki. Here they are! All 25 of them:

FANİYİM FANİ OLANI İSTEMEM... ACİZİM ACİZ OLANI İSTEMEM.... RUHUMU RAHMANA TESLİM EYLEDİM GAYR İSTEMEM... İSTERİM FAKAT BİR YAR-I BAKİ İSTERİM... ZERREYİM FAKAT BİR ŞEMS-İ SERMET İSTERİM... HİÇ ENDER HİÇİM FAKAT BU MEVCUDATI BİRDEN İSTERİM..
Bediüzzaman Said Nursî
Yunan-o-Misr-o-Roma sab mit gaye jahan se Ab tak magar hai baki naam-o-nishan hamara, Kuchh baat hai ke hasti mit’ti nahin hamari Sadiyon raha hai dushman daur-e-zaman hamara
Amish Tripathi (Immortal India: Articles and Speeches by Amish)
Güçlük var. Fakat imkansız değil. Biz şimdi bir aksülamel devrinde yaşıyoruz. Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu; Dede'yi, Wagner olmadığı için, Yunus'u, Verlaine, Baki'yi, Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya'nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çırçıplak yaşıyoruz. Coğrafya, kültür, herşey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamağa çalışıyoruz.
Ahmet Hamdi Tanpınar (Huzur)
If we compare Sappho's poems with Anakreon's or the Sibyl's oracles with the prophet Bakis, then it is clear that the art of poetry or of prophecy is not one art practiced by men and another when practiced by women. It is the same. Can anyone protest this conclusion?
Plutarch
There was something in her black eyes that was as insubstantial as light but at the same time slower and darker than water, slower than anything I had ever seen. It reminded me of one of those moments of sadness that sometimes come when you're waiting for an inconsequential thing, like an elevator or a stop on the subway, and feel a pause that is so still that it seals itself up around you, lifts away from the stream of time, and hangs suspended there. I felt drawn toward her, the way molecules in motion are drawn toward empty spaces.
Kirsten Bakis (Lives of the Monster Dogs)
A dog has no money. A dog has no rights. A dog has no way to communicate his grievances. I am a dog. God help me.
Kirsten Bakis (Lives of the Monster Dogs)
There is only so much one person may give before it exhausts your shallow well of courage and leaves you damned and dry. Before outrage becomes commonplace, and you grow used to the horrors of this life. They count on it, the Nazis—and other villains, too. Mussolini in Italy and Baky in Hungary, Ion Antonescu, purging the streets of Old Romania—and those who, in some future time when civilized people think themselves beyond the reach of moral failings, may rise to stand on foreign soil. They want you tired and distracted. They plan to burn this world down—our old ways of being. From the ashes they will build the world anew, after a fearful pattern, after their own bleak design. But the flames can only devour what we leave unguarded. So they will force you inward, if they can, to huddle over whatever small treasures the Lord has given you. When your back is turned, that’s when they’ll strike the match.
Olivia Hawker (The Ragged Edge of Night)
...Kita hanya manusia yang kerdil yang mendiami daerah-daerah bumi. Kita hidup di sini untuk mencari bekal satu perjalanan hidup ke alam akhirat yang kekal abadi. Orang-orang yang tidak berjuang dalam kehidupan ini akan pergi ke sana jua. Orang-orang yang berjuang memang menyedari dunia ini sementara. Ada sesuatu yang perlu ditinggalkan untuk kebaikan manusia di dunia yang fana ini. Ada juga sesuatu yang diusahakan sebagai bekalan untuk kehidupan abadi di samping Pencipta Yang Maha Agung, Allah. Jika hidup itu ialah menanti perginya pagi dan datangnya petang, menanti perginya petang dan hadirnya dinihari; apalah kemanisan yang dapat dikecap daripada kehidupan sebegitu. Hidup ini ialah perjuangan hidup segigihnya. Manusia yang mengerti tidak akan mengalah terhadap cabaran masa dan tempat. Hidup menjadi indah dengan hadirnya perjuangan. Isyraf Eilmy terasa pernah terbaca sebuah wacana kecil erti kehidupan. Saudaraku. Tegakkan mukamu dan ukir senyuman di wajahmu. Senyuman itu ialah sedekah daripada orang yang punyai harta dan jiwa. Sekuntum senyumanmu ialah wajah sebuah kehidupan yang tidak terhakis oleh kesusahan. Selagi kau menundukkan mukamu lalu merenung kedua-dua belah kakimu, selagi itu kau masih terbelenggu dalam simpulan-simpulan kekusutan yang membalut sudut hatimu. Apabila jiwamu kosong daripada cahaya hidayah, maka kehidupanmu umpama lorong duka lara yang menjerit pekik minta dikasihani, simpang-siur kesepiannya ialah kekeliruan dan kekecewaan yang menerpa sedangkan deru angin semilirnya ialah nyanyian kedukaan yang tidak didendangkan oleh jiwa yang kental. Mengapakah kau rasa tiada lagi keindahan pada mahligai tersergam juga kecintaan terhadap segala kemewahan dan solekan dunia? Mengapakah harus kau mencari suatu kepastian tentang bila akan berakhirnya kehidupan sedangkan baki usiamu tidak pernah menjanjikan rumusan kebahagiaan? Usah lagi kau mimpikan ke manakah perginya kelazatan pada sajian hebat yang terhidang di meja kehidupan. Usah lagi kau kenangkan dari manakah datangnya kepanasan di ruang cinta syahdu penuh keasyikan. Kembalilah kepada martabat diri. — ms.9-10, Sarjana Bangsa
Hasanuddin Md. Isa
Çokkültürlü eğitim’, ‘anadilinde eğitim’ ve ‘barış eğitimi’ gibi kavramların kamuoyunda sıklıkla anıldığı bir dönemdeyiz. Topluma yön verme gücüne sahip olan bu tür kavramlar, reel siyasetin sıcağı ve hızı içinde yeterince ve ayrıntısıyla konuşulamıyor. Türkiye, gündemin çok hızlı değiştiği bir ülke; gündem değişse de bu kavramlar baki kalıyor. Peki, ne kadar biliyoruz çokkültürlü eğitimi ya da barış eğitimini? Nasıl olabilir bunlar örneğin, nelerdir gerçekleşme koşulları? Bu konulardaki akademik çalışmalar, konuların gündem maddeleri olarak işgal ettiği yerle orantısız olarak çok az sayıda. Eğitim, her şeyi değiştirecek bir altın formül ya da sihirli bir değnek değil; ancak savaşın kurumları barışın kurumlarına, tekçi kurumlar çoğulcu kurumlara dönüşecekse, eğitimde mutlak bir dönüşüm şart. Eğitim şart değil, fakat eğitimde dönüşüm şart ve toplumsal kurumlarda en başta. Müfredatı ve gizli müfredatıyla, eğitim dili ve yasaklı dilleriyle, otoriter yapısı üzerinden zayi ettiği nice öğrenciyle eğitimde dönüşüm şart. Yayınevimiz Doç. Dr. Ulaş Başar Gezgin’in bu değerli kitabının büyük bir boşluğu doldurmaya çalıştığını düşünerek, bu öncü çalışmayı okurlarımızın ilgi ve dikkatine sunuyor. Eleştirellikle ufkunu çerçevelemek yerine alternatif eğitim için de düşünce üreten böylesi bir çalışmanın alternatif okul girişimlerine katkısını da anmalı. Eğitimin ideolojisiyle başlayan kitap Gezi Direnişi’yle son buluyor. Son yazıda ele alınan “Gezi’den ne öğrendik?” sorusunun Gezi Direnişi’ne destek olan kesimlerce ilgiyle okunacağını tahmin ediyoruz. Çoğulcu ve demokratik bir okul ve bir toplum talebi ve dileğiyle...
Ulaş Başar Gezgin (İnsan Hakları, Demokratik Okul ve Anadilinde Öğretim İçin Çokkültürlü Eğitim)
So we burn, Cleo, but we must burn joyfully, and give off light.
Kirsten Bakis (Lives of the Monster Dogs)
Mheshimu sana mtu aliyekupandisha juu kwa sababu utakaposhuka ndiye atakayekupokea, ijapokuwa unaweza usishuke kabisa au unaweza kushuka ukapokelewa na mtu mwingine baki, kwa kudura za Mwenyezi Mungu.
Enock Maregesi
Dünyanın dört bir yanında at oynatıp, kılıç sallayan Türk savaşçıları binlerce yıl boyunca Çin Maçin'den Mısır'a, Hindistan'dan Frengistan'a kadar nice nice devletler kurdular. Ama onlar Türk devletlerini baki kılacak Türk alfabesine, Türk diline ve tek bir Türk kültürü yaratmaya fazla önem vermemişler. Kılıç gücüyle kurulan devletlerin soyut temeli sağlam olmadığı için, başka kılıçların darbeleriyle kısa zamanda yıkılıp gitmişlerdir. Çünkü anamızın ağzımızdaki ak sütü haline gelen dilimiz, bizim manevî vatanımızdır.
Pirimkul Kadyrov (Son Timurlu: Babür ve Oğullarının Romanı)
Eski toplumumuzun insanı ölüm olayına, onu geciktirip kaçarak değil, sıcak bir dostlukla kucaklayıp yanına alarak direnir. Niçin her biri bir üslup harikası olan eski mezar taşları dışarıdaki hayatla bir bütünlük içindedir? "Hüve'l baki-Kalıcı olan sadece O'dur (Allah'tır)... Ruhuna fatiha"...İki arşınlık mezarın üstünde mermerin ve ölümün soğukluğunu unutturacak sıcaklıkta bir hüsn-i hatla kazılmış Fatiha ve taş üzerinde ölenin sınıfı ve mesleğiyle ilgili bir alamet ve bir serpuş, bir kavuk. Bu bir esnaf olabilir, bir Kadiri dervişi veya şeyhi olabilir. Mezar taşlarının içinde öyle iddialısı, anıtsal olanı da yoktur. O gösteriş, zamanımızın Türklerine hastır. Ölüm, tevazu ve olağanlıkla benimsemiştir. Bazen mizahın sıcaklığı da üste gelir: "Kadın dırdırından vefat eden falanca efendi" gibi bir ibareye Eyüp'te rastlarsınız.
İlber Ortaylı (Son İmparatorluk Osmanlı (Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek, #2))
Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! Yaşayan ölür, ölen fena bulur! Olacak neyse olur. Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, annelerinin ve babalarının yerini alır. Derken hepsi ölüp gider. Hâdiselerin ardı arkası kesilmez. Hepsi birbirini kovalar. Kulak kesilin, dikkat edin; gökte haber, yerde ibret alınacak şeyler var. Yeryüzü bir büyük divan, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar? Yoksa orada kalıp da uykuya mı dalıyorlar? Yemin ederim ki, Allah’ın indinde bir din var ki, şimdi içinde bulunduğunuz dinden daha sevgilidir. Ve Allah’ın gelecek bir peygamberi vardır ki, gelmesi pek yakındır. Gölgesi başınızın üstüne geldi. Ey insanlar! Ey İnsanlar! Hani ya babalar, dedeler, atalar? Nerede soy sop? Hani o süslü saraylar ve mermer binalar yükselten Âd ve Semûd kavimleri? Hani ya, dünya varlığından gururlanıp da kavmine ‘Ben sizin en büyük rabbiniz değil miyim?’ diyen Firavun’la Nemrud? Onlar, zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe sizden çok daha üstün idiler. Ne oldular? Bu yer onları, değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Evleri yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini, yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor? Sakın, onlar gibi gaflete düşmeyin! Onların yolundan gitmeyin. Her şey fânidir. Baki olan ancak Allah’tır. Ki O, birdir, şerîki ve nazîri yoktur. İbadet edilecek ancak O’dur, doğmamış ve doğurmamıştır. Evvel gelip geçenlerde, bize ibret alacak şey çoktur. Ölüm bir ırmaktır. Girecek yerleri çok ama çıkacak yeri yoktur. Büyük, küçük hep göçüp gidiyor. Giden geri gelmiyor. Kat’i bildim ki, herkese olan, size ve bana da olacaktır.
Anonymous
En büyük hakikat bile değişebilir! Bir hakikatten konuştuğunda bilmelisin ki o hakikat o anın hakikatidir, bir sonraki ana baki kalmayabilir!
Mehmet Murat ildan
Şu tunç küheylan üstünden atiyi görecek odur. Fânilerin içinden baki kalacak odur.
Ruşen Eşref Ünaydın (Damla Damla)
Khusus Muslimah Bebas Lelaki, 085713063242 ZARAVIA Salon Muslimah di Solo Baki
ZARAVIA Salon Muslimah di Solo Baki
TERBARU, WA: 0813-9399-5005 Jual Rumah Murah Solo Area BAKI
Jual Rumah Murah Solo Area BAKI
Noong araw, ang inihanay kong modelo ay binibigkas at isinusulat na “bakin at,” “bawa at,” “sapagka at,” 'nguni at,” “subali at,” at “datapuwa at.” . . . Ngunit sa ika-19 na siglo ay tila nawala ang mga anyong ito at higit na ginagamit sa anyong pinagdikit bagaman may kudlit bilang simbolo sa inalis na titik A: “baki't,” “bawa't,” “sapagka't,” “nguni't,” “subali't,” at “datapuwa’t.
Virgilio S. Almario (Filipino ng mga Filipino: Mga Problema sa Ispeling, Retorika, at Pagpapayaman ng Wikang Pambansa)
İki taraf da kritik dakikalar geçirir. İngilizler, belki yorgunluktan, belki de ayak bastıkları toprağı ve bu toprağın sakladığı sırları bilememekten yürüyüşlerine devam etmezler. Arkadan 57. alay yetişir. Karaya çıkan düşman 8 taburdan fazladır. Mustafa Kemal'in elinde bu kadar kuvvet yoktur. Fakat derhal süngü taktırır. Bir dakika sonra da taarruz emrini vermiş ve taarruz başlamıştır(sabah saat 10). Kendisi Conkbayırı'ndan harekatı idare eder. Sağ sol birliklerle irtibatlar kurmaya çalışır. Taarruz ilerlemektedir. Bu harekatı anlatırken onun sözleri şunlardır; ''Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı.'' Ya öldürmek ya ölmek! Zaten bu verilmiş bir emirdir. Yerine getirilen bir emirdir. çünkü askerini bu taarruza kaldırırken etrafına topladığı alay subaylarına verdiği emirler şudur; ''Size ben taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum... Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir...'' Evet, içinde bulundukları an, kritik bir andı. öldürmek ve ölmek lazımdı. Kumanda yerindeydi. Kumandan, işte böyle bir anda bu emri verebilen insandır. Bu emri alanlar, öldürmeyi ve ölmeyi bilen insanlardı. Netice şu oldu. düşmana saldırıldı. Boğuşuldu. düşman dayanamadı. Geri çekildi. sahile kadar gerileyerek oralarda tutunabildi. Arıburnu cephesi işte böyle açıldı. Ya 57. alay? 57. alay bir başka türlü alaydı. 57. alaydan bu gök kubbede baki kalan bir hoş sadadır. Çünkü Çanakkale Harbi'nde 57. alay tamamen şehit oldu.
Şevket Süreyya Aydemir (Tek Adam Mustafa Kemal : 1881-1919 (Tek Adam, #1))
Tahukah kau? Foto artinya sinar, grafi artinya gambar. Fotografi adalah sinar yang menggambar. Yang kau sebut fotografi digital itu palsu belaka, kataku. Pada digital, bukan sinar yang mencipta gambar. Huh, gambar itu terbuat dari pigmen! Pigmen yang disimpan di dalam baki mesin cetak. Fotografi palsu. Pada fotografi yang sejati-yang sekarang, dengan tidak adil, kau sebut fotografi analog-kami tidak menggunakan cat atau pigmen sama sekali. Itulah yang membuat fotografi berbeda dari seni lukis.
Ayu Utami (Lalita)
...Neću njima moći da pričam o svojoj baki-svetici, djedu koji me je svemu što znam naučio, o svom gladnom, mršavom djetinjstvu, o stravama koje su me obuzimale kad sam noću morao da idem kroz uski, mračni hodnik do zajedničkog klozeta, koji nije imao ni šolje ni kotlića za vodu, o besanim noćima ispunjenim češanjem i bolnim ujedima stjenica, koje su nadirale u hordama čim bi se ugasilo svjetlo, o upali pluća koja me umalo nije dokrajčila, jer su mi u posjetu došli drugovi i drugarice iz razreda, a ja htio da umrem od stida kad sam vidio koliko je i njima bilo neprijatno kad su vidjeli gdje živim, na čemu spavam, čime se pokrivam; o svom ocu, koji mi je oduzimao dobitke na kartama, svojim prvim „super rifle” farmerkama, „slip” gaćicama koje sam prvi put obukao kad mi je bilo petnaest godina i o tome kako sam se tada prvi put osjećao kao muškarac, svojoj prvoj zaradi na televiziji, kad sam nosao nekakve kablove i reflektore, o svim svojim mačkama i psima koji su mi bili najbolji prijatelji, s kojima sam razgovarao, jadao se, plačući im povjeravao svoje ljubavne muke, o neponovljivom osmijehu mog strica Nevena, koji se jedne noći ugasio na svilenoj kravati svezanoj za kvaku prozora, o Nedžadu, koji je mogao da je htio da mi zamijeni oca, o Leki, koji nije mogao izdržati, o svojoj bogatoj majci koja je neprestano ponavljala: „Ja sam siromašna, ja sam siromašna...”, o Mosti, koji me je hiljadu puta odvratio od samoubistva, a da toga nije ni bio svjestan, o njihovoj kćerki i o tome koliko, koliko je volim...
Dario Džamonja (Ptica na žici)
Ailemiz için bugünün tarihi 14 Temmuz 1099. Kudüs sokaklarında beraber oynadığımız çocukluk arkadaşım Yakub’un ailesi içinse 4859, Yakub Yahudi dininin benimkinden eski olduğunu söylemeye bayılır. İbn el-Esir içinse 492 senesi bitmek üzere.” “Düşman askerleri yarın saldırıya geçecek; papa uğruna şehrin özgürleştirilmesi ve mukaddes arzular adına kan dökecekler. Müslümanlar Mescid-i Aksa’da toplanıyor, Yahudiler Mihrab- Davud’da bir araya geliyor, Hristiyanlar ise şehrin güney kısmın savunmakla yükümlü. Bu akşam 1000 yıl önce Romalı Vali Pontius Pilatus’un İsa’yı çarmıha germeleri için toplanan kalabalığa teslim ettiği meydanda, her yaştan kadınlı erkekli bir gurup hepimizin KIPTİ adını verdiği Yunanlı bir adamı dinlemek için toplandık. Kıpti Atina’dan ayrılıp para ve maceranın peşine düşmüş, Kudüs’te hoş karşılanınca buraya yerleşmiş, bütün görüp duyduklarını yarınlara aktarabilmek için aklında tutmaya başlamış. Kıpti hiçbir dine mensup olmaya çalışmamış, yalnızca içinde bulunduğu ana ve MOİRA denen varlığa inanır. Kudüs’teki 3 büyük dinin temsilcileri yanında, komutanlarsa yarın ki direniş için hazırlıklarını tamamlamakla meşguldüler.” “Asırlar önce bu meydanda bir adam yargılandı ve mahkum edildi diye konuşmaya başladı Kıpti. Bir grup kadının arasından geçerken ağladıklarını görünce –Benim için ağlamayın. Kudüs için ağlayın- dedi. Şehrimizi talan edebilirler ama burada öğrendiklerimizi silemezler. İşte bu yüzden, ilmimizin surlarımız, evlerimiz ve sokaklarımızla aynı kaderi paylaşmasına izin vermemeliyiz. Kimileri söylediklerimi yazıya geçirecek, kimileri aklında tutacak. Asıl önemli olan, bu akşam sizlerin dünyanın dört bir yanına dağılarak duyduklarınızı yaymanız. Böyle yaparsanız Kudüs’ün ruhu baki kalır ve bir gün onu yalnızca bir şehir olarak değil, bilgilerin buluştuğu ve barışın yeniden egemen olduğu bir yer olarak tekrar inşa edebiliriz.” “YENİLGİ NEDİR? Doğanın döngüsünde zafer veya yenilgi diye bir şey yoktur, yalnızca devinim vardır. Bu döngüde kazanan ve kaybeden yoktur, sadece yerine getirilmesi gereken aşamalar vardır. İnsan yüreği bunu kavradığı zaman özgürleşir. Zorlukları yakınmadan kabullenir ve zaferlerin sarhoşluğuna kapılmaz. Mücadeleyi kaybetse de haysiyetini ve şerefini kaybetmediği sürece yenilmiş sayılmayacaktır, çünkü ruhu hala sapasağlam olacaktır. Asıl fena olan düşmek değil, yerden kalkamamaktır. Sadece pes edenler mağlup olur, diğer herkes galiptir. Üç şey çok önemlidir. – Bekleyip doğru anda harekete geçebilmek için gerekli sabra sahip olmak. – Bir sonraki fırsatı elden kaçırmayacak kadar bilge olmak. – Ve yara izleriyle gurur duymak.” “KİMLERE MAĞLUP DENİR? Mağluplar başarısız olmayanlardır. Mağlubiyet, bize mücadeleyi savaşarak kaybettirir. Başarısızlık ise mücadele etmemize bile izin vermez. Mağlubiyet yeni bir mücadeleye girdiğimizde son bulur. Başarısızlığın ise bir sonu yoktur, bir yaşam tarzıdır. Mağlubiyet bütün korkularına rağmen coşkuyla ve inançla yaşayanlar içindir, mağlubiyet yürekliler içindir. Bir insan gururla savaşta asla kaybetmedim diyebilir. Ama asla savaşta kazandım diyemez. Yenilgiyi asla tatmayanlar, mutlu ve üstün görünür, elde etmek için en ufak bir çaba göstermedikleri bir hakikatin efendisi zannederler kendilerini. Hiçbir şey yapmayan bu insanlar asla yenilmezler yenemezler de. Hiçbir şey yapmadıklarıyla kalırlar.
Paulo Coelho (Manuscript Found in Accra)
We discuss and attempt to visualize final products and the specific aspects assignments will include, though we are careful to allow for creativity and innovation during the composition process, otherwise students are somewhat prohibited from taking risks and using composition as discovery.
Maureen Bakis (The Graphic Novel Classroom: POWerful Teaching and Learning with Images)
Where can I find reliable Ladoo Katori manufacturers?
baki packi